Jump to content

Feneroin

Yönetici
  • İçerik sayısı

    1024
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

Everything posted by Feneroin

  1. Tırmanıcı bir bitki türü olan kivi yılın her ayında yetiştirilebilme özeliği olan bir meyve türüdür. Kivinin sağlık açısından önemi nedir? Kivi Hakkında Kivi, asma benzeri odunsu bir tırmanıcı bitki türü olan Actinidia deliciosa’dan ve A. deliciosa ile diğer Actinidia türleri arası melezlerden elde edilen kültivar grubundaki bitkiler ile bu bitkilere ait yenilebilir meyvelerin ortak adıdır. Farklı yetiştirme yerleri sayesinde kiviler yıl boyunca mevsim olabilir. Kaliforniya’da kasım ayından mayıs ayına, haziran ayından ekim ayına kadar yeni Zelanda’da yetişiyorlar. Kivi ek olarak da bulunabilir. Kivilerin içerdiği yüksek miktarda C vitamini ve antioksidanların astım hastalarının tedavisine gerçekten yardımcı olabileceği düşünülmektedir. 2000 yılında yapılan bir çalışma, kivi de dahil olmak üzere düzenli olarak taze meyve tüketenler arasında akciğer fonksiyonunda olumlu yönde bir gelişme olduğunu ortaya koymuştur. İşte kivinin sağlık için faydaları… Kırışıklıkları azaltır Kivi, en iyi E vitamini kaynaklarındandır. Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi, E vitamininin kırışıkları azaltabilen vitaminlerden olduğunu bildiriyor. Cilde C vitamini sağlar Kivi, yüksek miktarda C vitamini içeriği ile vücudun kolajen üretimini artırır. Kolajen üretimi cildin elastikiyetini kaybetmesine neden olan yaşlılık belirtileriyle savaşır. Ayrıca, kivi C vitamini özleri sayesinde cildi sıkılaştırıp gençleştirmekle kalmaz, hasarlı hücreleri de onarır. Kivi aynı miktar portakaldan daha fazla C vitamini içerir. C vitamininin ciltte bir diğer vazifesi de cildin kurumasını önlemek ve serbest radikallerin vereceği hasardan cildi korumaktır. Kalp sağlığını iyileştirir Kivi C vitamini, E vitamini ve potasyum ile birlikte kalp-damar sağlığının korunmasına yardımcı olan koruyucu polifenoller bakımından zengindir. Bir araştırma, bu meyvenin kandaki trigliseritlerin azaltılmasına yardımcı olan ve böylece genel kalp sağlığını iyileştiren inhibe edici aktiviteler yaptığını ortaya koymuştur. Yaşlanmayı önler Zamanı geri almak mümkün değildir, fakat yaşlanmayı geciktirmek imkan dahilindedir. Kivi, antioksidan açısından zengin yapısıyla yaşlanmayı geciktiren meyveler arasında yer alır. Antioksidanların görevlerinden biri de vücuttaki serbest radikalleri etkisiz hale getirip, cildin elastikiyetini, sıkılığını ve dokusunu korumaktır. U.V ışınlarından korur Kivide bol miktarda amino asit bulunur, kivi bu özelliği ile cildi, güneşin zararlı ışınlarından, güneşin vereceği hasardan korur. Sivilceleri giderir Kivi, doğal anti-inflamatuar yani iltihap önleyicilerdendir. Gözenekleri temizleyip, sivilcelerle mücadele eder. Sivilceden kurtulmak için kivi maskesi uygulayabilirsiniz. Cilde parlaklık kazandırır Kivi, lif ve antioksidan açısından zengin yapısıyla doğal laksatiflerden yani müshil etkisi gösteren yiyeceklerdendir. Düzenli kivi tüketimi bedenden toksinleri temizleyip, sağlıklı ve parlak bir cilde kavuşmanızı sağlar. Kivinin Saça Olan Faydaları Saç dökülmesini önler Kivi C ve E vitamini özleriyle saç dökülmesine karşı savaşır ve saç sağlığını korur. Ayrıca magnezyum, çinko ve fosfor gibi mineraller kan dolaşımını uyararak saçların hızlı bir şekilde uzamasına yardımcı olur. Saçların erken beyazlamasını önler Kivi, bakır minerali açısından zengin içeriği ile saçların erken ağarmasını önleyerek doğal rengini korur Saçta egzamayı önler Kivinin düzenli tüketimi, kan damarlarını güçlendirerek kafa derisi egzaması, baş derisi iltihabı gibi saç problemlerini önler. NOT: Kiviyi yeterli miktarlarda tüketmek çok önemlidir. Çok fazla tüketilmesi kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
  2. Tıpta atopik dermatit olarak adlandırılan egzama, deride oluşan iltihabi bir hastalıktır. Deri hastalıkları, gözle görülebilir olmaları ve dış ortamla sürekli temas halinde bulunmaları nedeniyle bireylerin yaşamını oldukça olumsuz etkileyen hastalıklar arasında yer alır. Bu hastalıklardan bir tanesi olan egzama, atopik dermatit olarak da bilinen ve birçok faktöre bağlı olarak meydana gelebilen kronik bir cilt rahatsızlığıdır. Vücudun birçok farklı bölümünde oluşabilen egzama hastalığı, çok ciddi bir sağlık problemi olmamasına karşın ciltte sebep olduğu kötü görünüm sebebiyle hastalar için oldukça rahatsız edici bir durumdur. Egzama nedir? Tıpta atopik dermatit olarak adlandırılan egzama, deride oluşan iltihabi bir hastalıktır. Cilt yüzeyinde kuruluk ve kaşıntı veren kabarcıklar oluşumu ile karakterizedir. Kuruyup pullanan bu kabarcıklar, zamanla çatlayarak mikroorganizmaların girişine açık hale gelebilir. Bu nedenle egzama hastası bireylerde enfeksiyon da sıklıkla görülür. Hastalık genellikle çocukluğun erken dönemlerinde ortaya çıkmakla birlikte her yaşta görülebilir. Genellikle yüz, saç derisi, bacaklar, dirsekler, diz arkaları ve kalça gibi bölgelerde ve çoğu hastada el bölgesinde gözlenir. Hastalık; çeşidine bağlı olmakla birlikte stres, alerji, tahriş veya dolaşım sorunlarından kaynaklanabilir. Alerji kaynaklı egzama hastalığı, bireylerde alerjik rinit, astım gibi farklı immünolojik hastalıklarla ilişkili olarak ortaya çıkabilir. Egzama belirtileri nelerdir? Halk arasında oldukça yaygın olarak görülen ve çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilen egzama hastalığı, genel olarak tüm hasta bireylerde aynı belirtileri gösterir. Bu belirtilerden bazıları şu şekilde sıralanabilir; Ciltte kuruluk Kaşıntı Kabarcık oluşumu Deride pullanma, kabuklanma ve döküntü Kızarıklık İltihap Saç derisinde kepeklenme Deride çatlama Egzama neden olur? Egzama hastalığının sebebi, hastalığın çeşidine göre değişkenlik gösterir. Hastalık genellikle bir uyarana karşı cildin vermiş olduğu cevap şeklinde ortaya çıkar. Bu uyaran, iç veya dış kaynaklı olabilir. Deterjan, sabun, parfüm gibi kimyasal maddeler, lastik ayakkabı ve terlikler ve bazı metaller bireylerde egzama oluşumuna yol açabilir. Bitki ve hayvan türleri ile temas, güneşe maruz kalma ve ağızdan alınan bazı ilaçlar da duyarlılığı bulunan kişilerde egzama hastalığına sebep olabilir. Bu kişilerde hastalık, uyaranla temas sonrasında hemen ortaya çıkabileceği gibi uyaran maddeye belirli bir süre maruz kalınması sonrası da kendini gösterebilir. Alerjik kaynaklı egzamalar, bazı besin türlerinin tüketilmesi ile de ilişkili olabilmektedir. Bunların haricinde stres ve dolaşım sorunları da egzama hastalığının bilinen nedenleri arasında yer alır. Egzama hastalığı çeşitleri nelerdir? Egzama hastalığı, oluşum nedenine göre aşağıdaki çeşitlere ayrılır: El Egzaması: Zayıf uyaran maddelerin el ile teması sonucunda ortaya çıkan, el bölgesinde görülen egzama türüdür. Genellikle temizlikle uğraşan kişilerde, ev hanımlarında kimyasal maddeler ile temas eden kuaförlük, metal işçiliği gibi mesleklerle uğraşan bireylerde sıklıkla görülür. Atopik Egzama: Alerjik yatkınlık ve çevresel etmenler nedeniyle görülür ve bebeklik döneminden itibaren ortaya çıkar. Hastalık zamanla hafifleyip iyileşme eğilimine geçse de tekrarlayıcı özelliğe sahiptir. Seboreik Egzama: Nedeni tam olarak bilinmeyen bir egzama türü olmakla birlikte cildin yağlı olduğu bölgelerde ortaya çıkar ve kızarıklık, pullanma ve kabuk oluşumuna sebep olur. Kış ve bahar aylarında artış gösterir. Kontakt Egzama: Cilde temas eden iritan maddeler ve cildin koruyucu yağ tabakasının oluşumuna izin vermeyen kimyasallarla sürekli temas nedeniyle ortaya çıkar. Akut veya kronik olabilir. Numuler Egzama: Genellikle eller, kollar ve bacaklarda yaygınlık gösterir. Kaşıntılı dairesel lezyonlara sebep olur ve genellikle erişkinlik döneminde görünen kronik seyirli bir egzama türüdür. Asteatotik Egzama: Cilt yüzeyindeki yağ tabakasının azalması nedeniyle ortaya çıkar. Sık banyo yapılması ve yaşlılık nedeniyle cildin kuruması gibi nedenlerden kaynaklı olarak ortaya çıkar. Stres Egzaması: Strese bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik kaynaklı egzama türüdür. Egzama tanısı nasıl konulur? Egzama tanısı, genellikle klinik muayene ile konulur. Alerji (immünoloji) uzmanı ve cildiye uzmanı tarafından muayeneye alınan hastanın detaylı öyküsünün alınması oldukça büyük önem taşır. Hastalığın hafifleyip şiddetlendiği dönemler ve bireyde yol açtığı semptomlar detaylı bir şekilde öğrenilir. Fiziki muayene sonucunda vücuttaki kızarık ve kaşıntılı bölgelerin incelenmesi, genetik yatkınlık gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması sonucunda hastalığın teşhisi konulabilmektedir. Bunun yanı sıra hastalığın tanısında kan tahlilleri ve alerji testlerinden de yararlanılabilmektedir. Egzama tedavi yöntemleri nelerdir? Egzama hastalığı kronik bir rahatsızlık olup bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Hastalara uygulanan tedaviler, genel olarak egzamanın bireyde yol açtığı semptomların önüne geçmeye veya şiddetini azaltmaya yöneliktir. Herhangi bir uyarana karşılık olarak oluşan egzama türlerinde tedavinin temel ilkesi uyaranla temasın önüne geçmek veya temas sıklığını azaltmaktır. Hastalığın tedavisinde hekimin önerileri doğrultusunda genellikle alerji önleyici ilaçlar, kortikosteroid içerikli ilaçlar, ve nemlendiricilerden yararlanılır. Kaşıntının önlenmesi için krem ve jeller kullanılabilir. Ciltteki kuruluğun önüne geçmek için bol miktarda su tüketilmeli, alerji oluşumuna yol açan besinler tespit edilerek bu besinler diyetten çıkarılmalıdır. Tedavi sürecinde cildi kaşımamak ve oluşan kabarcıkları patlatmamak büyük önem taşır. Eğer siz de egzama hastalığına sahipseniz yukarıda belirtilen hususlara özen göstererek ve düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırarak hastalığın yol açtığı sorunların önüne geçebilir, yaşam kalitenizi artırabilirsiniz.
  3. Mantar sevenlere güzel bir mantar çorbası tarifi. Mantar Çorbası Malzemeler 1 kilo mantar 2 yemek kaşığı tereyağı 5 kaşık un 3 su bardağı süt 1 tutam dereotu Tuz Su Hazırlanışı Tencerenin dibine tereyağı konur. Eriyince un eklenir ve kavrulur. Unun rengi kahverengiye dönünce karıştırılırken çok küçük doğranan mantarları bırakılır. Soğuk suyu verilir ve süt eklenir. Bu aşamada kaynayana kadar hep karıştırılması önemlidir. Tuz atılır. Bir iki taşım kaynayınca ocaktan alınır. Üzerine serpilen bir tutam dereotu ile servis edilir. Afiyet olsun
  4. İtalyan mutfağının önemli yemeklerinden biri olan risotto leziz tadıyla artık Türk mutfaklarında da yerini almaya başladı. Sizlere mantarlı risotto tarifi. Size tüm makarna ve pilav tariflerini unutturacak mükemmel bir İtalyan lezzeti “Risotto”. İtalyan mutfağının önemli yemeklerinden biri olan risotto leziz tadıyla artık Türk mutfaklarında da yerini almaya başladı. Sizlere mantarlı risotto tarifi. Risotto (telaffuz: rizoto), et, tavuk veya sebze suyunda pişirilerek krema kıvamına getirilmiş bir tür pirinç pilavı. İtalyan mutfağının önemli yemeklerinden biri olan risotto, İtalya’da pirincin en yaygın tüketim şekillerinden biridir. Pek çok yörede pilava soğan ve şarap katılarak pişirilir. Risotto sözcüğü İtalyancada pirinç anlamındaki riso kökünden gelir. Risotto yapılırken kendine özgü bir tür pirinç çeşidi kullanılır. Sıklıkla tercih edilen şarap ve peynir tatları da pilava ayrı bir lezzet katar. Pirinç pilavı Türk mutfağında genellikle başka yemeklerin yanında servis edilse de İtalyan mutfağında Risotto ana yemek olarak değerlendirilir. Mantarlı Risotto Tarifi Malzemeler: • 300 gram Arborio pirinç (risotto pirinci) • 400 gram kestane mantarı• Toz parmesan peyniri• 2 diş sarımsak• 1 litre et suyu• 1 yemek kaşığı tereyağı• 1 adet kuru soğan• Tuz• Karabiber• Maydanoz Hazırlanışı; Tavaya tereyağı koyulur, üzerine kıyılmış sarımsaklar eklenir. Biraz kavrulunca doğranmış mantarlar eklenir ve suyunu çekene kadar pişirilip kenara alınır. Ayrı bir tavaya biraz zeytinyağı ve bir parça tereyağı eklenir. Küçük küçük doğranmış kuru soğanlar eklenir ve biraz kavrulur. Biraz tuz serpilir. Üzerine pirinç eklenir ve karıştırmaya devam edilir. Kavrulan pirinçlerin üstüne et suyundan iki kepçe eklenir. Pirinçler suyu çekene kadar karıştırmaya devam edilir. Her suyunu çektiğinde tekrar 2 kepçe et suyu eklenir. Son sular da eklendikten sonra ocak kapatılır toz parmesan ve bir parça tereyağı eklenir. Tereyağı eriyene kadar karıştırmaya devam edilir. Hemen ardından mantarlar ve ince kıyılmış maydanoz eklenir karıştırılır. Üzerine parmesan ve karabiber serpilir.
  5. Yumurta haşlamak, dünyanın en kolay şeyi olarak görünse de, istenilen kıvamı elde etmek her zaman o kadar kolay olmayabilir. Yani, yumurta haşlamanın da püf noktaları var. Kahvaltının en vazgeçilmez besini yumurta. İster omletini yapın, ister poşe edin, isterseniz menemen yapın. Her hali nefis yumurtanın, çok tercih edilen, sağlıklı hali ise haşlanmış hali. Rafadan, kayısı, katı yumurta elde etmek için bilmeniz gereken birkaç minik bilgi Mükemmel ve çok lezzetli yumurta haşlamanın sırrı yumurtanızın ne kadar taze olduğunda saklı. Yumurtalarınız tazeyse lezzetleri de kıvamları da tam beklediğiniz gibi olacaktır. İhtiyacınız olan şey yumurtaları haşlamak için bir minik sos tenceresi, cezve ya da fazlaca bir miktarda yumurta haşlayacaksınız orta boylarda bir tencere. Taze yumurtalar ve su. Yumurta Nasıl Haşlanır? Rafadan Yumurta İçin; Bir cezve, orta boy sos tenceresi ya da tencerenin içerisine su ilave edin. Yumurtaları içerisine koyun ve pişirmeye başlayın. Su kaynatıktan tam 5 dakika sonra yumurtalarınızı alın. Yumurtaları aldıktan sonra pişirme işlemini durdurmak için soğuk suyun içerisine koyun. Bu şekilde daha fazla pişmeyecek ve dilediğiniz kıvamda kalacaktır. Rafadan yumurta beyazı hafif pişmiş, içi de sıvı kıvamlı kalan yumurtadır. Bu süre içerisinde bu kıvamı elde edersiniz. Kayısı Kıvamı İçin; Kayısı kıvam için ise aynı adımları uyguladıktan sonra 8 dakika arası kaynattıktan sonra çıkarın. Yine pişirme işlemini durdurmak için soğuk su ya da buzlu suyun içerisine koyun. Bu şekilde yine enfes kıvamlı bir yumurta elde etmiş olursunuz. Katı Kıvam İçin; Katı Kıvam yumurta seviyorsanız 13 dakika yeterli olacaktır. Eğer kayısı kıvamında hallice bir katı yumurta seviyorsanız da 10 dakika pişirmek yeterlidir. Yumurta Nasıl Haşlanır? Videolu Anlatım
  6. İlk defa yemek yapacak olanlara makarna nasıl haşlanır sorusunun cevabı. İlk defa yemek yapacak olanların ve genelde öğrencilerin işine çok yarayacak olan bu tarif oldukça basit. İnternette en çok aratılan tarif olan makarna nasıl yapılır? İşte cevabı.. Makarna Malzemeleri: 8 su bardağı su 1 silme yemek kaşığı tuz 250 gr. makarna(250gr.lık paket veya 500gr.lık paketlerde yarım paket) Yarım fincandan biraz fazla sıvı yağ Zeytinyağı da kullanabilirsiniz fakat koku yapabilir, tercihinize kalmış. Makarna Süzgeci Sade Makarnanın Yapılışı: Orta boy bir tencereye su dökülür ve üzerine 1 silme yemek kaşığı tuz eklenip, tencerenin kapağı kapatılır ve açık ateşte makarna suyu kaynayana kadar bırakılır. Su kaynadıktan sonra, 250gr. makarna kaynamakta olan suyun üzerine dökülür ve pişmeye başlar, ama bu kez tencerenin kapağı kapatılmaz. Makarnayı tencereye koyduktan sonra, ilk birkaç dakika 3-5 sefer karıştırırsanız, makarnanın birbirine yapışmasını da önlersiniz, çubuk makarna yapıyorsanız daha fazla karıştırmanız daha uygun olur, böylece çubuklar pişerken birbirine dolanıp yapışmaz. Tencerenizin yapısına ve makarnanın türüne göre pişme süresi 10-15 dakikadır. Yine de damak tadınıza ve kendi zevkinize göre istediğiniz gibi haşlayabilirsiniz. Afiyet Olsun..
  7. Ev fermentasyonunun en renkli hali; Pancar Kvass tarifini denemeye hazır mısınız? Ağırlıklı olarak pancarla yapılan kvass hafif tatlımsı tadı ve yumuşacık içimi ile en sağlıklı içeceklerin başında gelir. Sindirim enzimlerinden zengin, mide asidini destekleyen; Pancar Kvass tam bir sağlık deposudur. Fermente edilmiş gıdalar ya da içecekler, güçlü bağışıklık sisteminin ve sindirim sisteminizi iyi durumda tutmanın harika bir yoludur. Pancarın suyunun doğal fermentasyon kullanılarak çıkartılmasıyla yapılan bir içecek olan kvass, pancarın tüm faydalarını katlar. Daha çok Doğu Avrupa ülkelerinde bağışıklık sitemini güçlendirmek için tercih edilen kvass, sağlık açısından oldukça faydalıdır. Ağırlıklı olarak pancarla yapılan kvass hafif tatlımsı tadı ve yumuşacık içimi ile en sağlıklı içeceklerin başında gelir. Eğer içine acı biber ve sarımsak eklerseniz biraz da bizim şalgam suyuna benzer tadı. Magnezyum, fosfor, amino asitler, çok nadir olan B12 dahil olmak üzere C ve B vitaminlerini içeren kvass geleneksel olarak çavdar veya arpa ekmeği ile fermente edilir. Ancak fermantasyonu hızlandırmak için (mutlaka evde yapılmış) peynir altı suyu (kefir suyu ya da yoğurt suyu) ile de yapılmakta. Pancar Kvass Nedir? Pancar, yüksek mineral içeriği ile lenf akışını destekler, karaciğer ve böbreklerdeki detoks sürecine katkı sağlar. Pancarın suyunun doğal fermentasyon kullanılarak çıkartılmasıyla yapılan bir içecek olan kvass, pancarın tüm faydalarını katlar. Ayrıca fermentasyon süreci, içeriğinde yüksek miktarda probiyotik ve enzim oluşmasını sağlar. Evinizde üretebileceğiniz süper gıdalardan biri de bu leziz içecek. Tüm yemeklerinize eşlik edebilir. Pancar Kvass Nasıl Yapılır? Malzemeler: 1 litrelik kavanoz 3 orta boy pancar 2-3 çay kaşığı deniz tuzu ya da kaya tuzu/ himalaya tuzu 1 küçük kahve fincanı peynir altı suyu ya da yoğurt suyu/ kefir altı suyu Yeteri kadar temiz su 3-4 diş sarımsak (istenirse) 1-2 adet acı biber (istenirse) Hazırlanışı: Pancarları iyice yıkayın ve kabuklarını soyun. Dilerseniz küp şeklinde, dilerseniz yarım ay şeklinde ince dilimler halinde doğrayın. Tuzu döverek toz haline getirin. Kavanoza pancarları, kullanmak isterseniz kabukları soyulmuş sarımsak tanelerini ve acı biberi de ekleyin. Üzerine tuz ve peynir altı suyunu ekleyin. Kavanozun üzerinde iki parmak boşluk kalacak şekilde su ile doldurun. Streç film ile sıkıca kapatın. Doğrudan güneş ışığı almayan bir yerde mayalanmaya bırakın. Her gün bir iki kez kavanozu sallayarak karıştırın. Hava ya da bulunduğu ortamın sıcaklığına göre 3-6 gün sonra karışımı süzerek yine temiz cam şişe ya da kavanoza alın. Bu defa kapağını sıkıca kapatın. İçilmeye hazır pancar kvass mutlaka buzdolabında saklanmalı. Dikkat… Not-1: Eğer fermentasyon sırasında sıvının üst tabakasında küf oluşursa bu sorun değil. Küfü kaldırıp atın, kavanozun ağzını peçete ile temizleyin ve kvass suyunu süzüp tüketin. Not-2: Tuz, peynir altı suyu ve sirke miktarlarını ağız tadınıza göre artırıp azaltabilirsiniz. Tuz çok azalırsa küflenme ihtimali artar. Peynir altı suyu tadını yumuşatıp tatlılaştırır, ancak fazla kaçarsa kaygan, sümüksü bir doku verebilir. Not-3: Sarımsak ya da acı sevmiyorsanız kullanmayın. Ya da miktarlarını azaltarak kullanın. Not-4: Sıcak ortamlarda daha hızlı fermente olur. Not-5: Süzdüğünüz pancarları salata olarak tüketebilirsiniz. Pancar Kvass Faydaları Nelerdir? Çok güçlü probiyotik kaynağıdır. Mükemmel karaciğer temizleyicidir. Çok İyi bir kan toniğidir. Kanser riskini azaltır. Çok değerli besin öğelerine sahiptir. (Magnezyum, fosfor, amino asitler, B12, C ve B vitaminleri) Bağışıklık sistemini güçlendirir. Gribal virüsleri engeller
  8. Kahvaltıların olmazsa olmazı sağlık açısından bir çok yararı olan beyaz peynir evde nasıl yapılır? İşte evde beyaz peynir yapmanın tarifi. Evde Peynir Yapımı Malzemeler: 6 kilogram süt 1,5 çay kaşığı peynir mayası 2 yemek kaşığı kaya tuzu Hazırlanışı Kaynattığınız sütü 35 dereceye kadar soğutun. Yani parmağınızı içine rahatlıkla sokabiliyor olmanız gerekiyor. Süte mayayı ilave edin ve güzelce karıştırın. Kapağını kapatıp temiz bir sofra örtüsüyle sarıp hemen soğumasını önleyin. Peyniriniz bu şekilde 1,5 saat mayalanmalı. Bu sürenin sonunda parmağınızı tencereye batırdığınızda kıvamı yoğurttan daha koyu olmalı. Eğer öyleyse peyniriniz olmuş demektir. Tenceredeki peyniri kalıplar halinde kesip 1 saat daha dinlendirin. Ardından peynirleri peynir bezine ya da tülbende alıp sularını 3-4 saat kadar süzdürün. Suyunun iyice akmasını isterseniz üzerine ağır bir kap yerleştirebilirsiniz. Süzdürdüğünüz suyu yine dökmeyin, bir dahaki peynir yapışınızda kullanın. Peynirinizi önceden hazırladığınız tuzlu suya yerleştirin ve bu şekilde buzdolabında birkaç gün olgunlaştırın. Ardından dilediğiniz gibi tüketebilirsiniz. Afiyet Olsun
  9. Evde kendi ekmeğinizi kediniz yapmak istemez misiniz? Sizlere fırınları aratmayacak güzel bir ekmek tarif. Evde Ekmek Yapımı Malzemeler 9 su bardağı un 3 su bardağı 1 çay bardağı su 1 paket kuru maya 1 yemek kaşığı tuz
  10. Patates kızartmalarına, salatalara, cipslere, fırınlanmış sebzelere çok yakışan bir sos olan Ballı Hardal Sos nasıl yapılır? Ballı Hardal Sos Malzemeleri 1 yemek kaşığı hardal 1 yemek kaşığı mayonez 2 yemek kaşığı bal 1 yemek kaşığı zeytinyağı 1 çay kaşığı toz hardal Hazırlanışı Hardal, mayonez, bal, zeytinyağı ve toz hardalı bir tabın içine döküyoruz. Koyduğumuz tüm malzemeleri bir çırpıcı yardımı ile iyici karıştırıyoruz. Ballı hardal sos servise hazır. Püf Noktası Balın yoğunluğu diğerlerinden daha fazla olduğu için, balın malzemelerle iyice karıştığına emin olun.
  11. Umke, her türlü afet durumunda yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti sunabilmek, yurt ve dünya çapında afetzedelere yardım etmek için kurulan yardım kuruluşudur. Umke Nedir? UMKE, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi’nin kısaltılmış halidir. 2003 yılına kurulan UMKE, şu ana kadar yüzlerce doğal afet ve olayda vatandaşların yardımına hiçbir karşılık beklemeden koştu. Tamamen gönüllülük esasına göre ve eğitim almış kişilerden oluşan UMKE’de kimlerin yer alabileceği de belli kriterlere bağlı. İşte, UMKE hakkında merak edilen tüm detaylar… Her türlü afet durumunda yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti sunabilmek, yurt ve dünya çapında afetzedelere yardım etmek için kurulan UMKE’de görev almak için öncelikli olarak sağlık personeli olma zorunluluğu vardır. Gerçekleştirilecek “UMKE Temel Eğitimi”ne katılımınız ve yetkililerin değerlendirmesi sonucunda UMKE görev ve faaliyetlerine katılabilirsiniz. Umke’nin Görevleri Nelerdir? Afet veya olağandışı durumlarda aldıkları özel eğitim ve donanımla, kazazedelere olay yerinde, en kısa sürede imkân ve kabiliyetlerini kullanarak uygun yöntemlerle medikal müdahale etmek ve kurtarmak, Kurtarılan kazazedeleri, en kısa sürede ileri acil tedavi ünitelerine naklini sağlamak üzere ambulanslara, uygun nakil araçlarına ve görevlilerine teslim etmek, Afetler ve olağan dışı durumlarda diğer sağlık ekiplerinin sunduğu tıbbi yardımların yeterli olmadığı durumlarda ve alanlarda, ekibin kendi donanım, personel ve eğitim imkanları dâhilinde ihtiyaç duyulan sağlık hizmetlerine destek vermek, Olay yerinde sağlık hizmetlerinin yönetimini yapmak, triaj, tıbbi müdahale, nakil hazırlıkları, haberleşme ve kayıt yapmak, Afet birimi ve diğer yerler ile gerekli iletişimi ve bilgi akışını sağlamak, Faaliyetleri kapsamında ilgili kurum, kuruluş ve kişilerle işbirliği yapmak, Gerekli hâllerde, yurtdışında meydana gelen afet ve olağan dışı durumlarda sağlık hizmetlerinde görev almak. UMKE’YE KİMLER KATILABİLİR? UMKE personeli çeşitli birimlerde çalışan ve kendi görev tanımları kapsamındaki asli işlerini yapan istekli sağlık personeli arasından seçilir. Bu personel belirlenen eğitim ve faaliyet programına göre yıl içerisinde çeşitli zamanlarda eğitimlere ve tatbikatlara katılır, gerektiğinde olağandışı olaylara müdahale eder. Asli işlerinin yanında UMKE faaliyetlerini yürüten personel, bu faaliyetlerini bakanlık veya valilik görevlendirmesi ile yapar. UMKE’ye diğer resmi, özel kurum ve kuruluşlardan sağlık personeli katılabilir. Bu kişilerin kıyafet ve donanımları kendi imkanları ile karşılanır. Eğitimleri Bakanlıkça yapılır. UMKE’nin çalışmalarına destek olmak amacıyla sivil kişiler de UMKE gönüllüsü olarak UMKE üyesi olabilir. Ancak faaliyetler ile ilgili her türlü harcama gideri kendilerine aittir. UMKE’nin sahada yapacağı müdahalelerde, tatbikatlarda gerekli lojistik, ulaştırma ve diğer teknik işleri yapmak üzere sağlık personeli dışındaki istekli personel arasından UMKE destek personeli oluşturulur. UMKE’ye katılmak isteyen personel, dilekçe ile il sağlık müdürlüğüne başvuru yapar. Her personel için UMKE Personeli kayıt formu doldurulur. Timlere seçilmede isteklilik esastır. Bununla birlikte UMKE personeli olarak kabul edildikten sonra verilen tüm görev ve faaliyetlere katılmak zorunludur.
  12. Yeni doğan bebeklerde damak düşmesi hastalığı ile oldukça çok karşılaşılmaktadır. Peki damak düşmesi nedir? Yeni doğan bebeklerde damak düşmesi hastalığı ile oldukça çok karşılaşılmaktadır. Yeni doğan bebekler anne sütü emmekte zorlanırlar bu zorlanma sonucunda ise damak düşmesi ile anılmaktadır. Günümüzde yeni doğan bebeklerin %85 ile 90’ ı arasında bu hastalıktan bulunmaktadır. Damak Düşmesi Nedir? Damak düşmesi bebeğin anne memesini kavrayamaması sonucunda oluşan bir durumdur, tıbbi bir kelime değildir.Eğer bebek doğar doğmaz annesi tarafından emzirilmez ise bu durumla karşı karşıya kalınması olasıdır. Bu durumda damakta sarkma olur buna da damak düşmesi denmektedir. Bebeklerde Damak Düşmesi Belirtileri Damağı düşen bebeklerin hemen annesine verilmez bunun yanında bebek annesinin memesini kavrayamaz bunun yanı sıra anne meme başında bir sorun oluşur.Bebeğin çenesinde sorun olması da az da olsa karşılaşılan bebeklerde damak düşmesinin belirtileri arasında yer almaktadır. Genel olarak bebek memeyi emmeye kalktığında bir türlü başaramaz uğraşır durur, sütü tam anlamı ile içemez süt ya boğazına ya da dışına kaçar. Böyle durumlarda emzirirken mutlaka yanınızda bir hemşire ya da doktor bulunmalıdır. Bu belirtileriniz varsa kesinlikle ihmal etmeyiniz aksi takdirde bebeğinizin sağlığı için bu iyi olmayacaktır. Bebeklerde Neden Damak Düşmesi Olur? Bebeklerde damak düşme nedeni birçok şeye bağlı olabilir bunlardan birisi de bebeğin doğduktan sonra annesinden uzun süre ayrı kalmasıdır. Bu duruma alışık olmayan bebek emmede şaşırır ve oldukça çok zorlanır. Bu olayın olmaması için öncellikle bebek doğar doğmaz annesine verilmelidir.Bebeklerde gerçekleşen damak düşmesinin nedenleri annesinin memesini içgüdü ile bulamaması ve ona yapışamamasıdır. Bu durumlarda bebekler çok fazla zorlanmamalıdır. Eğer sizin de bebeğinizde bu sorun var ise mutlaka doktora götürülmeli ve doktor kontrolünde olunmalıdır. Bebeklerde Damak Düşmesi Tedavisi Bebeklerde damak düşmesi tedavisi oldukça basittir. Öncelikle bebeğin doğumu oldukça normal olmalıdır. Anne ve bebek doğum sonrasında ne kadar çabuk bir araya gelirse o kadar iyidir ayrıca bu buluşmada mutlaka anne bir hemşire denetiminde bebeği emzirmelidir. Bebek meme başı şaşkınlığı denen bu durum gerçekleşirse eğer bebeğiniz sürekli ağzından süt kaçırıyor ise ya da bebek memeyi doğru kavrayamazsa bu durumda hemşire yardımı ile doğru bir şekilde tutabilirsiniz. Bu doğrultu da anne ve bebeğe uygun bir çare bulunur. Annede bulunan meme sorunları ya da bebekte bulunan çene sorunları da bebeğin memeyi emmesini etkileyebilir. Aileler genel olarak bebeğin damağına basılarak düzeltebileceklerine inanmaktadırlar fakat bu tıp kurallarına uygun değildir ve hep işe yaramaz. Etkili bir çözüm için mutlaka emzirme danışmanına gidilmelidir. Eğer bu hastalık bebeğinizde mevcut ise kesinlikle ihmal etmeyiniz bu durum bebeğinize acı verebilir bu yüzden oldukça önemsenmelidir. Günümüzde bebeklerde damak düşmesi tedavisi oldukça sık olmakta olup hiçbir tehlike barındırmamaktadır.
  13. Yakın zamanda güncellenen PS5 SSS(Sıkça Sorulan Sorular) bölümünde Sony, değişken yenileme hızı özelliğinin yeni Playstation 5 konsolunda henüz desteklenmediğini, ancak yakın gelecekte olacağını doğruladı. Bu oldukça garip, çünkü konsolda varsayılan olarak VRR'yi destekleyen HDMI 2.1 var. Örneğin, Xbox Series X, Series S ve One X'in tümü VRR'yi destekler; bu yalnızca PC oyunları için değil konsol oyunları için de oldukça harika bir özelliktir. Özellikle yeni donanım 1080p ve 4K'da 120 fps yapabildiğinden. Bazı oyunlar, kare hızında ara sıra düşme eğilimi gösterir, bu nedenle VRR oyun deneyimini daha iyi hale getirir. Tabii, bir PS5'e sahipseniz ve Sony, VRR'yi etkinleştirmek için bu yamayı yayınlasa bile, bunun TV'nizde çalışmayabileceğini unutmayın. Çünkü, VRR'yi etkinleştirmek için HDMI 2.1 desteğine sahip bir televizyonunuz olmalı. Bu televizyonlar ise 2018'den itibaren Samsung ve Lg tarafından üretilmeye başlandı, daha sonra biraz gecikmenile Sony ve diğer markalar da üretime başladı.
  14. Karaciğerde yağ toplanması şeklinde gelişen yaygın bir hastalık olan Karaciğer Yağlanması Nedir? Karaciğer yağlanması, çeşitli nedenlere bağlı olarak karaciğerde yağ toplanması şeklinde gelişen yaygın bir hastalıktır. Sağlıklı insanlarda karaciğerde az miktarda yağ bulunması normaldir ve bu düzey korunduğu sürece bireylerde herhangi bir olumsuzluk ortaya çıkmaz. Fakat sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve kötü alışkanlıklar nedeniyle bu yağ miktarının aşırılaşması sonucunda karaciğer yağlanması oluşur. Türkiye’de her 4 bireyden birinde karaciğer yağlanması görülmekle birlikte bunların bir kısmında karaciğerde fonksiyonel veya yapısal bozukluklar da ortaya çıkmaktadır. Karaciğer harabiyetine kadar varabilen ciddi sonuçlara yol açabilmesi nedeniyle ciddiye alınması ve tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Karaciğer yağlanması nedir? Karaciğer yağlanması, karaciğer hücrelerinde normalin üzerinde yağ birikmesi sebebiyle ortaya çıkan bir karaciğer hastalığıdır. Oluşan bu yağlanmanın derecesi arttıkça karaciğerde iltihaplanmalar oluşmaya başlar ve organ fonksiyonlarında azalma meydana gelir. Bu durum karaciğer hücrelerinde harabiyete (nekroz) neden olabilir, karaciğer kanseri ve siroza kadar varabilen ciddi karaciğer hastalıklarına zemin hazırlayabilir. Hepatosteatoz olarak da adlandırılan bu hastalık sinsice ilerler ve belirli bir düzeye ulaşana kadar genellikle belirti vermez. Erken evre karaciğer yağlanmaları genellikle farklı bir nedene yönelik olarak yapılan ultrasonografik incelemeler esnasında tesadüfen tespit edilir. Fakat ilerledikçe hastalık hem kendisi, hem de yol açtığı farklı hastalık türleri nedeniyle belirtiler vermeye başlar. Karaciğer sağlığı üzerinde çok ciddi bir tehdit oluşturan bu hastalık teşhis edildiği andan itibaren tedavi edilmeye başlanmalı ve bu tanıyı alan hastalar düzenli olarak kontrolden geçirilmelidir. Karaciğer yağlanması belirtileri nelerdir? Karaciğer yağlanması özellikle erken evrelerinde ise kendine has bir belirtiye sahip değildir. Genellikle belirti vermez ve hastaların günlük yaşamında herhangi bir sorun yaşamalarına neden olmaz. Fakat hastalık ilerledikçe ve yağlanma düzeyi arttıkça bazı hastalar karnın sağ üst kısmında basınç ve doluluk hissetmeye başlar. Bu durum büyüyen karaciğerin çevre doku ve kemiklere yaptığı baskıdan kaynaklanır. Karaciğerinde ileri derecede yağlanma ve büyüme olan bir hastada karaciğer kaburgaların arasına doğru basınç yaptığından hastalığın hekim tarafından yapılacak fiziki muayene esnasında bile tespit edilebilmesi mümkündür. Bunun haricinde yaygın görülen karaciğer yağlanması belirtileri şunlardır: Halsizlik ve enerji düşüklüğü Göğüs ve karın bölgesinde ağrı Çabuk yorulma İştahsızlık Mide bulantısı ve kusma Sarılık Karaciğer yağlanması ciltteki belirtileri ile de kendini gösterebilen bir hastalıktır. Nadir olarak görülen bu belirtiler yağlanmaya bağlı olarak oluşmuş bir karaciğer hastalığı bulunan bireylerde görülür. Kaşıntı, buna bağlı olarak gelişen kızarıklık ve pullanmalar karaciğer yağlanmasının ciltteki bazı belirtileridir. Bu nedenle bu gibi sorunlar yaşayan bireyler bir karaciğer hastalığına sahip olabileceklerini göz önünde bulundurarak gerekli kontrol ve tetkikleri yaptırmalıdır. Karaciğer yağlanması nedenleri nelerdir? Karaciğer, vücutta yağ metabolizmasında önemli görevlere sahip olan bir organdır. Çalışma düzeni ve enzim dengeleri çeşitli nedenlere bağlı olarak bozulduğunda karaciğer yağlanmaya ve büyümeye başlar. Bu durumun gelişiminde rol oynayan pek çok etken mevcuttur. Bunların başında sağlıksız beslenme yer almaktadır. Gün içerisinde tüketilen besin türleri, günlük alınan yağ miktarı, öğün aralıkları ve yapılan öğünler ile uyku vakitleri arasındaki süreler gibi beslenmeye ilişkin pek çok faktör sağlıklı ve dengeli bir şekilde ayarlanmadığında karaciğer yağlanmasının gelişme ihtimali oldukça yükselir. Bunun haricinde karaciğer yağlanması oluşumunda risk faktörü olan etkenler şunlardır: Obezite Alkol ve sigara kullanımı Hızlı kilo alıp verme Sürekli kullanılan bazı ilaçlar Hareketsiz yaşam Düzensiz yaşam tarzı Yüksek kolesterol İnsülin direnci ve diyabet hastalığı Toksin içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi Gebelik Karaciğer yağlanmasının görülme sıklığı kadın ve erkek bireylerde hemen hemen aynıdır. Fakat orta yaş ve üzerindeki bireylerde bu hastalığa yakalanma olasılığı gençlere oranla çok daha yüksektir. Yetişkin bireylerin yaklaşık %30’unda görülen karaciğer yağlanması her 10 kişiden birinde karaciğerde enzimatik dengenin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Karaciğer yağlanması çeşitleri nelerdir? Karaciğer yağlanması, temel olarak 3 farklı duruma bağlı olarak oluşur. Bunlar gebeliğe bağlı olarak gelişen akut karaciğer yağlanması, alkol kullanımına bağlı olarak oluşan yağlanma ve alkol ya da gebeliğe bağlı olmayan basit karaciğer yağlanmasıdır. Temel olarak bu 3 grup altında incelenen hepatosteatozda hastalığın ilerlemişlik düzeyine ve türüne göre belirlenen evreler mevcuttur. Karaciğer yağlanmasının evreleri şunlardır: Evre-1: Basit karaciğer yağlanması olarak adlandırılan hastalığın en hafif evresidir. Bu evredeki yağlanma karaciğerde harabiyet oluşumuna yol açmaz. Evre-2: Non-alkolik (alkole bağlı olmayan) steatohepatit olarak da adlandırılan bu evrede karaciğerdeki yağlanmaya bağlı olarak inflamasyonlar ortaya çıkar. Evre-3: Fibrozis evresi olan üçüncü evrede karaciğer dokuları sertleşerek bağ dokusuna dönüşmeye başlar. Bu durum karaciğer harabiyetini gösterir. Evre-4: Karaciğer yağlanmasının en ileri evresi olan bu evrede karaciğer sirozu hastalığının gelişimi söz konusudur. Karaciğer yağlanması teşhisi nasıl konulur? Obezite ve tip-1 diyabet hastalarında kan lipidlerinin yükselmesi (hiperlipidemi) ve karaciğer enzimlerinin kandaki seviyelerinin normalin üzerinde olması karaciğer yağlanmasına ilişkin ön tanının koyulabilmesi için yeterlidir. Hastanın sürekli alkol kullanma alışkanlığı yok ise bu tablo yüksek ihtimalle basit karaciğer yağlanmasını işaret eder. Yapılacak kan testlerinde Hepatit B ve C virüslerine yönelik araştırmalar da yer almalıdır. Karaciğer yağlanmasının kesin olarak teşhis edilebilmesi için karaciğer ultrasonografisi, tomografisi, manyetik rezonans (MR) ve karaciğer biyopsisi uygulamaları yapılır. Tedavi sürecinin ne şekilde planlanacağına hastanın hepatosteatoza eşlik eden diğer hastalıkları, yağlanmanın evresi ve ne kadar süredir devam ettiği, kan bulguları gibi faktörler değerlendirilerek hekimler tarafından karar verilir. Karaciğerde oluşan yağlanmanın ilerleyişinin durdurulması ve yağlanmanın ortadan kaldırılmasına yönelik bir tedavi süreci derhal başlatılarak hastanın düzenli olarak kontrolden geçirilmesi sağlanmalıdır. Karaciğer yağlanması tedavisi nasıl yapılır? Basit karaciğer yağlanması olduğu düşünülen hastalarda tanı veya ön tanı koyulduktan sonra ideal kilosunun üzerinde ya da obezite seviyesinde olan hastalar öncelikli olarak bir diyetisyene yönlendirilerek diyete başlaması, düzenli olarak egzersiz yapması sağlanmalıdır. Diyabet hastalarında oral diyabet önleyici ilaçlar ve gerekli ise insülin uygulamaları ile kan şekeri regülasyonu sağlanmalı ve düzenli takip edilmelidir. Hiperlipidemisi bulunan hastalarda kan lipidlerini dengelemeye yardımcı ilaçların kullanımı gerekebilir. Bu tedaviye uyum sağlayan hastalarda basit karaciğer yağlanması kolaylıkla tedavi edilebilir. 6 ay süresince bu şekilde uygulanacak olan bir tedavi sürecinin ardından karaciğer enzimlerindeki yüksekliği devam eden hastalara karaciğer biyopsisi uygulanmalı ve hastalığın evresi, karaciğerde yol açtığı hasarın düzeyi konularında gerekli araştırmalar yapılır. Birinci evre yağlanmanın geri dönüştürülebilmesi daha kolay iken fibrozis ve siroz gelişmiş karaciğerde yağlanmanın geri dönüştürülebilmesi çok uzun yıllar gerektirebilmektedir. Bu hastalarda hekim tarafından önerilecek olan tedavi planına ek olarak düzenli egzersiz, diyet ve kan şekeri kontrolüne yaşam boyunca özen gösterilmelidir. Ayrıca evresi ne olursa olsun karaciğer yağlanması hastaları sigara ve alkol kullanımından tamamen kaçınmalıdır. Karaciğer, vücudumuzda önemli görevlere sahip olan ve hayati fonksiyonların yerine getirilmesinden sorumlu olan bir organımızdır. Bu nedenle karaciğer sağlığının korunması yaşam süresi ve kalitesi açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Yaş grubuna göre 3 veya 6 ayda bir yaptırılması gereken rutin kan testlerinizi ihmal etmeyerek karaciğer sağlığınız hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Eğer siz de karaciğer yağlanması tanısı aldıysanız bir sağlık kuruluşuna başvurarak hastalığınıza ilişkin detaylı muayeneden geçebilir, yağlanmanın düzeyine göre hekiminiz tarafından önerilecek olan tedavi planına uyarak karaciğerinizin sağlığını koruyabilirsiniz.
  15. 31 Ekim'de meydana gelen mavi dolunay merak konusu oldu? Mavi dolunay nedir? Dolunay, Ay’ın Güneş’e göre Dünya’nın ters tarafında kalmasıyla oluşur. Gök bilimciler tarafından bir ayda yaşanan ikinci dolunay olarak tanımlanıyor. Yıl içerisinde toplam 12 defa olan dolunay 2020 senesinde mavi dolunay ile birlikte 13 defa gerçekleşecek. Mavi Dolunay ilk kez 1883 yılında görülmüş ve kayıtlara geçmiştir.3 yılda bir gerçekleşen mavi dolunay 76 yıl sonra dünyanın dört bir yanından görüldü. Ay Gerçekten Mavi Oluyor Mu? Dünyada gerçekleşen orman yangınları ve volkanik patlamalar nedeniyle oluşan toz bulutlarından dolayı kısa süreliğine mavi ve yeşil renk tonlarında gözükür. İlk mavi renge yakın dolunay 1991 yılında gerçekleşmiştir.
  16. Soğuk kış günlerinin başlamasıyla grip ve nezle hastalıkları sezonu da açılmış oldu. Peki grip mi yoksa nezle mi olduğunuzu nasıl anlarsınız ? iki hastalık arasındaki farklar ve korunma yolları nelerdir? Havaların bir soğumasıyla pek çoğumuzda burun akıntısı, hapşırık, baş ağrısı, kırgınlık da kendini iyiden iyiye göstermeye başladı. Eğer sizde de bu belirtiler varsa, hemen ‘grip oluyorum’ diye düşünmeyin. Çünkü bunlar soğuk algınlığı (nezle) belirtileri. Grip ise çok daha ağır seyreden bir rahatsızlık. Anca pek çok kişi bu iki hastalık arasındaki farkı bilmiyor ve çoğu kez birbirine karıştırabiliyor. Nezle ve grip farklı virüslerin oluşturduğu farklı sağlık sorunlarıdır. Soğuk algınlığı yani nezleye yol açan virüsler daha ziyade rinovirüsler. Grip ise influenza virüsleri olarak bilinen, her yıl bukalemunlar gibi başka bir kılığa giren virüslerin eseri. Genellikle kış aylarında yakalandığımız soğuk algınlığı ve grip, birbirine karıştırılabiliyor. Oysa ikisi birbirinden çok farklı. Dolayısıyla ikisini de yakından tanımak ve tabii ki hasta olmamak için önlem almak şart. Alınacak en büyük önlem ise öncelikli olarak bağışıklık sistemini güçlendirmek. Bunun için de iyi beslenmek, bol bol uyumak ve spor yapmak çok önemli. Grip Ve Nezle Aynı Hastalık Değildir! Grip Ve Nezlenin Farkı Nedir? Evet, soğuk algınlığı ve nezle aynı şey ama grip bunlardan çok farklı bir hastalık. Soğuk algınlığı ve grip virüsü tamamen farklı virüsler. Biz soğuk algınlığına grip diyoruz; oysa grip çok ağır geçebilir, çok ciddi ölümcül vakalar yaşanabilir ama soğuk algınlığı bu kadar ağır bir tabloda seyretmez. Yani virüsler ve klinik semptomlar ikisinde oldukça farklı.(Bayındır Sağlık Grubu) Eğer halsizlik, kırıklık, kas ve eklem ağrıları gibi şikâyetler, yoğun hapşırma, burun tıkanıklığı, boğazda, burunda, gözde sulanma gibi belirtilerle birlikteyse aklınıza öncelikle “nezle” yani “soğuk algınlığı” gelmelidir. Eğer o sorunlara yüksek ateş (özellikle titremelerle yükselen ateş atakları) şiddetli baş ağrısı, ağır bir bitkinlik ve tükenmişlik hali öksürük hatta göğüs ağrısı gibi yakınmalar eklenmişse problemin soğuk algınlığı (nezle) değil de, bir influenza enfeksiyonu, yani grip olduğunu düşünün. Soğuk algınlığı (Nezle) nedir? medicalpark.com’un verdiği bilgilere göre… Nezle virüsler tarafından meydana getirilen bir burun, boğaz hastalığıdır. 200’den fazla virüsün nezleye yol açtığı anlaşılmıştır. Hastalığın diğer adı ise soğuk algınlığıdır. Hastalığı meydana getiren başlıca virüsler; rinovirüsler, coronavirüsler, adenovirüsler ve RSV’dir. Hastalık sonbahar ve kış aylarında daha sık görülür. Hastalığın kuluçka süresi 24 – 72 saattir. Soğuk algınlığının süresi genellikle 1 hafta kadardır. Küçük çocuklarda bu süre uzayabilir. Nezle sıklıkla grip hastalığı ile karıştırılır. Ancak nezle gribe göre daha hafif seyreden bir hastalıktır. Nezle ile grip arasındaki en büyük fark gripte burun akıntısı olmamasıdır. Soğuk algınlığı (Nezle) Nasıl Bulaşır? Nezle hasta insanların burun boğaz salgılarının damlacık yoluyla etrafa saçılması sonucu kişiden kişiye bulaşır. Bulaşılıcılığın artmasını sağlayan başlıca faktörler: Hijyen yetersizliği (el yıkamada yetersizlik, hasta insanın eşyaları ile temas etme, kreşlerde oyuncakların temizliği), Soğuk algınlığı geçiren insanlarla yakın temas, Sigara içmek veya sigara içilen ortamlarda bulunmak, Yetersiz uyku, Bağışıklık sisteminin zayıf olması, Kalabalık ve iyi havalanmayan ortamlar, toplu taşıma araçları, Kreş, okul, yuva gibi toplu yaşanılan yerler. Soğuk algınlığı (Nezle) Belirtileri Nelerdir? Soğuk algınlığının başlıca belirtileri şunlardır: Ateş (fazla yüksek olmaz), Boğaz ağrısı, boğazda yanma, Burun akıntısı, burunda tıkanıklık, Hapşırma, Kuru öksürme, Gözlerde sulanma ve yanma hissi, Kulaklarda dolgunluk, Baş ağrısı, Halsizlik ve yorgunluk. Soğuk Algınlığına (Nezle) Ne İyi Gelir? Nane-limon Zencefilli bal Tarçınlı ballı süt Limonlu ıhlamur C vitamini Boğaz pastilleri Ekinezya çayı Tavuk ve paça çorbası Grip Nedir? Grip influenza adı verilen virüs tarafından meydana getirilen; 39 derece ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtilerle ortaya çıkan bir mevsim hastalığıdır. Grip kış aylarında yaklaşık 6-8 hafta kadar etkili olur. Etken influenza virüsü A, B, ve C tiplerine sahiptir. C tipi insanlarda hastalık yapmaz. İnfluenza A, daha hafif seyreder. Tip B ise daha çok çocukları etkiler. Grip virüsü bazı yıllarda büyük salgınlar yapabilir. Hastalığın bulaşma yolu hasta insanların solunum salgılarının sağlam insanlara bulaşması şeklindedir. Hastalığın kuluçka süresi 1-3 gündür. Grip hastaları hastalık belirtileri başlamadan bir gün önce hastalığı bulaştırmaya başlar, bulaşıcılık 5 gün daha devam eder. Çocuklarda bu süre 10 gün kadar daha uzun olabilir. Grip Belirtileri Nelerdir? Ateş: 38-39 Baş ağrısı Genel vücut ağrısı 2-3 hafta süren yorgunluk, halsizlik Burun tıkanıklığı Boğaz ağrısı Sıklıkla öksürük Grip hastalığına bağlı komplikasyonlar; zatürre, ensefalit (beyin iltihabı) ve miyokardittir (kalp zarı iltihabı). Grip hastalığından sonra ölüm görülebilir. Ancak ölüm nedeni genellikle komplikasyonlardır. Grip Tanısı Nasıl Konur? Grip hastalığının belirtileri sıklıkla soğuk algınlığı belirtileri ile karıştırılır. Grip hastalığının kesin tanısı hastalığın ilk 3 gününde burundan alınan bir sürüntü yardımı ile konur. Gribe İyi Gelen Besinler Nelerdir? Tavuk çorbası, Paça çorbası, Portakal, Greyfurt, Mandalina, Limonlu Çay, Zencefil, Ekinezya, Kuşburnu, Adaçayı, Kekik çayı, Okaliptus çayı, Bal, Soğan ve sarımsak grip hastalığına faydalı olan başlıca besinlerdir. Gripten Nasıl Korunabiliriz? Grip hastalığının sık görüldüğü ve salgın yaptığı mevsimlerde kalabalık ortamlardan uzak durmak, maske kullanmak, elleri sık sık yıkamak, sağlıklı beslenmek, yorgunluk ve uykusuzluktan kaçınmak, bol sıvı tüketmek gereklidir. Hasta çocukların kreş veya okullara gönderilmemesi hastalığın yayılımını yavaşlatabilir. Kış mevsiminde öpüşmek ve tokalaşmaktan kaçınmak faydalıdır. Aşı yaptırmak korunmada birinci sırada etkilidir.
  17. Halk dilinde Harnup diye bilinen keçiboynuzunun faydaları nelerdir? Keçiboynuzu Hakkında Türkçe adı: Keçiboynuzu, halk dilinde “Harnup” olarak da kullanılır. Latince adı, Ceratonia Siliqua; İngilizce Carob, St. John’s Bread, Almanca Johannisbrot. Yâkub Peygamber’in çölde ekmek bulamayınca ekmek yerine yediği bir meyve olmasından dolayı, hem İngilizce, hem de Almanca’daki ismi; “Yâkub Peygamber’in Ekmeği” mânâsına geliyor. Keçiboynuzu, baklagiller familyasından, tabiî olarak Akdeniz ikliminde yetişen ve baklaları yenen, her dâim yeşil kalan, maki türü bir ağaçtır. Harnup, yeryüzünün en eski bitkilerinden olup yaklaşık beş bin yıldan beri bilinmektedir. Anavatanı Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık bin beş yüz kilometrelik sahil şeridinde yetişmektedir. KEÇİBOYNUZU FAYDALARI Keçiboynuzunun faydalarından bazıları şunlardır; Balgam sökücü özelliği vardır. Özellikle sigara kullananlar için… Akciğer ve karaciğer içinde toplanan toksinlerin dışarıya atılarak temizlenmesini sağlar. Vücutta biriken radyasyonun dışarı atılmasını sağlar. Süte oranla kalsiyum bakımından 3 kat daha zengindir. Grip ve nezleye karşı vücut direncini arttırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kemik erimesi tedavisine yardımcı olur. Kansızlık için iyi bir doğal ilaçtır. Özellikle çocuklarda bedensel ve zihinsel gelişim için iyi bir destektir. Diş ve diş eti sağlığında destek sağlar. Astım ve bronşit tedavisinde kullanılır Alerji tedavisinde kullanılır. İyi bir antioksidandır. Tansiyon sorunu yaşayanlar için dengeleyici bir yapısı vardır. Cinsel gücü arttırdığı gibi sperm sayısını artırdığı bilinmektedir.
  18. Halk arasında sara hastalığı olarak da bilinen epilepsi nedir? Nasıl fark edilir ve tedavi yöntemleri nelerdir? Epilepsi halk arasında sara hastalığı olarak bilinir. Epilepside beyinde bulunan nöronlarda ani ve kontrolsüz boşalmalar olur. Bunun sonucunda hastada istemsiz kasılmalar, duyusal değişiklikler ve bilinç değişiklikleri meydana gelir. Epilepsi nöbetler halinde olan bir hastalıktır. Nöbet aralarında hasta sağlıklıdır. Hayatında yalnızca bir nöbet geçiren hasta, epilepsi hastası olarak kabul edilmez. Epilepsi nedenleri Epilepsi vakalarının tamamında neden tespit edilememektedir. Doğum travmaları, geçirilmiş kazalara bağlı kafa travmaları, zor doğum, ileri yaşlarda beyin damarlarında görülen anormallikler, tümörler, beyin iltihapları ve alkol tespit edilmiş nedenlerden bazılarıdır. Epilepsi bebeklik döneminden ileri yaşlara kadar herhangi bir dönemde ortaya çıkabilir. Epilepsi çeşitleri nelerdir? Epilepside pek çok nöbet tipi vardır. Kısa göz dalmaları absans nöbeti olarak adlandırılır. Vücudun sadece bir kısmında nöbet oluyorsa buna fokal nöbet denir. Nöbet geçirirken tüm vücutta kasılmalar meydana geliyor, hasta idrarını kaçırıyor ve ağzı köpürüyorsa buna jeneralize nöbet denir. Yaygın nöbette beynin büyük bölümünde nöron deşarjı varken bölgesel nöbetlerde beynin bir kısmı olaya katılır. Fokal nöbetlerde bilinç açık veya kapalı olabilir. Fokal olarak başlayan nöbet yaygın hale gelebilir. Tonik nöbet tipinde vücudun etkilenen bölümünde sürekli, kuvvetli ve şiddetli kasılma söz konusudur. Klonik nöbet tipinde etkilenen kaslar ritmik olarak kasılır ve gevşer. Absans nöbetlerinde kişi tepkisizleşir ve bakışları sürekli bir noktaya takılı kalır, kısa süreli bilinç kaybı yaşanır. Çocuklarda çok sık görülür. Dudak şapırdatma, çiğneme, emme, elleri sürekli kıpırdatma yada yıkama hareketi, gözlerde belli belirsiz titremeler olabilir. Vücudun bir bölümünün uyuşması veya karıcalanması şeklinde somatoduyusal nöbet şekli de bulunmaktadır. Psişik nöbetlerde ani korku, öfke ya da sevinç hissi duyulabilir.Görsel veya işitsel halüsünasyonlar olabilir. Epilepsi tanısı nasıl konur? Epilepsi tanısı koymak için nöbet şeklinin iyi tarif edilmesi gerekir. Bu nedenle nöbeti gören kişilere ihtiyaç duyulur. Hastalık çocuk veya erişkin nörologları tarafından takip edilir. Hastaya tanı koymak için EEG, MR, bilgisayarlı tomografi ve PET gibi tetkikler istenebilir. Epilepsi tedavisi nasıl yapılır? Epilepsi tedavisi ilaçlarla yapılır. İlaç tedavisi ile epilepsi nöbetleri % 70 oranında engellenebilir. Tedavi boyunca epilepsi ilaçlarının düzenli kullanılması büyük önem taşır. İlaç tedavisine yanıt vermeyen hastalar da vardır. Ancak çocukluk epilepsileri yaşla birlikte geçebilir. Hayat boyu süren epilepsi türleri de vardır. İlaç tedavisine cevap vermeyen hastalarda cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Sara nöbeti geçiren hastaya nasıl yardımcı olmalıyız? Bir kişi yanınızda nöbet geçirirse şunları yapmalısınız: Öncelikle sakin olun, hastayı kendine zarar getirmeyecek bir pozisyona getirin. Yan çevirmeniz iyi olacaktır. Zorla hareketleri durdurmaya ve çenesini açmaya, dilini dışarı çıkarmaya çalışmayın. Hastanın kemer, kravat ve baş örtüsü gibi eşyalarını gevşetin. Su içirmeye çalışmayın, boğulabilir. Epilepsi nöbeti geçiren bir insana canlandırma işlemi yapılmasına gerek yoktur. Epilepsi hastalarının dikkat etmesi gerekenler: İlaçlarınızı saati saatine alın. Üzerinizde epilepsi hastası olduğunuza dair bir kart bulundurun. Ağaca çıkma, balkon ve terastan sarkma gibi eylemlerden uzak durun. Yalnız yüzmeyin. Banyo kapısını kilitlemeyin. Televizyon gibi sürekli parlayıp sönen ışık karşısında uzun süre kalmayın. Spor yapabilirsiniz ancak susuz kalmamaya dikkat edin. Aşırı yorgunluk ve uykusuzluktan kaçının. Kafa darbesi almamaya dikkat edin. Epilepsi hastaları hangi meslekleri yapamaz? Epilepsi hastaları pilotluk, dalgıçlık, cerrahlık, kesici ve delici makinelerle çalışan meslekler, yüksekte çalışmayı gerektiren meslekler, dağcılık, araç sürücülüğü, itfaiyecilik ve silah kullanmayı gerektiren polislik ve askerlik gibi meslekleri yapamaz. Ayrıca epilepsi hastalarının iş yerlerine hastalıkla ilgili durumlarını bildirmeleri gerekir.
  19. Çin'den yayılmaya başlayan hastalık ve ölümle sonuçlanabilen virüs Corona nedir? Nasıl bulaşır? İlk olarak 1960’lı yıllarda görülmeye başlayan ve sık sık görülmese de tedavi edilmediğinde ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu gibi hastalıklara yol açan Corona virüsünü Hisar Intercontinental Hospital Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük’ten öğrendik… Corona virüsü nedir? Corona virüsler, çoğu insanın hayatının bir anında karşılaştığı virüslerdir. İnsan corona virüsleri genellikle hafif ve orta şiddette üst solunum yolu hastalıklarına neden olur. Corona virüslerin alfa, beta ve gama olarak bilinen üç alt grubu vardır; ayrıca delta corona virüsleri denilen dördüncü yeni bir grup vardır; SARS-CoV. İnsan corona virüsleri ilk olarak 1960’ların ortasında tespit edilmiştir. Şu ana kadar sadece Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün’de görülen virüs 3 kişinin ölümüne neden oldu. Nasıl bulaşır? Corona virüsler birçok farklı canlıda hastalıklara neden olabilir. Ancak, SARS-CoV insanlar ve maymunlar, Himalaya misk kedisi, rakun köpeği, kedi, köpek ve kemirgenler gibi hayvanlara bulaşabilir. Kış aylarında daha çok görülen bu virüs; özellikle solunum yolları, karaciğer, mide, barsak ve sinir sistemini etkileyebilir. Grip gibi kolayca, öksürme ve hapşırma ile havaya saçılan virüslerin alınması, enfekte materyale dokunulmasının ardından ağız ve buruna temas sonucunda bulaşabilir. Belirtileri nelerdir ve tanısı nasıl konulur? Çoğunlukla üst solunum yolu hastalıkları belirtileri olan burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateş olabilir. Bu virüsler bazen zatürre gibi alt solunum yolu hastalıklarına yol açabilir. Bu durum, kalp-akciğer hastalığı, bağışıklık sistemleri yetersizliği veya yaşlı olan kişilerde daha sık görülür. Klinik belirtiler hafif olduğundan laboratuvar testleri genellikle çok sık kullanılmaz. Ancak gerektiğinde serolojik tetkikler ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) gibi laboratuvar testleri kullanılabilir. Nasıl tedavi edilir? Corona virüs hastalığı olan çoğu kişide hafif seyirli olduğundan ilaç tedavisine gerek kalmadan iyileşir. Ancak, bazı belirtileri azaltmak ve hastayı rahatlatmak için ağrı kesici-ateş düşürücüler, öksürük ilaçları ile bol sıvı desteği ve istirahat önerilir. Ek hastalığı ve durumu ağır olanların hastanede yatarak tedavileri gerekebilir. Korunmak için neler yapılabilir? Corona virüs enfeksiyona karşı korumak için mevcut aşı bulunmamaktadır. Genel önlemlere dikkat ederek enfeksiyon riskini azaltmak mümkün olabilir. Sık el yıkama alışkanlığı ve hasta kişilerle temastan kaçınmak önemlidir.
  20. Gardırobu dolup taştığı halde, giyecek bir şey bulamayanlar için gardırop temizliği vakti gelmiş demektir. İşte sizler için gardırop düzenini korumanın ipuçlar… 1. Her şey dışarı Bütün kıyafet ve aksesuarlarınızı, tümünü rahatça görebileceğiniz şekilde gardırobunuzdan çıkarın ve kategorilere ayırın; pantolonlar, kabanlar, ayakkabılar gibi. Böylece durmadan satın aldığınız parçaları hemen fark edeceksiniz. Birden fazla lacivert kazak görüyorsanız sorun yok, fakat tümünü giyip giymediğinizi sorgulamanız lazım. Ayrıca bu yöntem sayesinde gardırobunuzdaki unutulmuş parçaları da hatırlayacaksınız. 2. Soru sorma zamanı Kendinizi dürüstçe sorguya çekin (Uyaralım; bu aşama pek de su gibi akmayabilir). Kendinize sormanız gereken sorulara bazı örnekler verelim: Şu ayakkabıları vitrinde bugün görsem alır mıydım? O gömleği son bir senede hiç giydim mi? Bu etek hâlâ belime oluyor mu, giysem rahat hisseder miyim? Bu tip sorulara verdiğiniz cevaplar “hayır” ise, o parçaları hayatınızdan çıkarın; bir yerlere bağışlayın ya da ikinci el alışveriş sitelerinde satın. 3. Keyif nesnesi Mühim bir hatırlatma yapalım: Eğer bir kıyafeti giymekten çok keyif alıyorsanız, senede bir kez bile giyiyor olsanız onu atmayın. Tam tersine, ona iyi bakın; hep temiz tutun, onarılması gereken düğmesi, fermuarı varsa onarın ve büyüklüğüne göre gamboçta ya da kılıfta saklayın. (Kuru temizlemecilerin plastik poşetlerinden bahsetmiyoruz, onlar hem toz hem güve çeker.) Böylece, aniden aklınıza düştüğünde, giysiniz hemen alıp giyebileceğiniz şekilde hazır olur. 4. Başka fikirlerin önemi Görüşüne güvendiğiniz bir arkadaşınız, siz kıyafetleri denerken yanınızda olup fikir bildirsin. Ondan, giydiğiniz parçaların size yakışıp yakışmadığını dürüstçe söylemesini isteyin. Özellikle istifçilikten mustaripseniz, bu madde sizin için çok önemli. 5. Vox-Pop’a başvurun Yanınızda, emin olamadığınız kıyafetleri değerlendirebilecek birisi yoksa, fotoğraf ya da story olarak Instagram’a koyun ve evet/ hayır anketi açın. Çoğunluk oyuyla reddedilen giysileri, o ankette beğenenlerden birine hediye edebilirsiniz. 6. Yıprananlardan kurtulun Tişört ve iç çamaşırlarınızı da elemeyi ihmal etmeyin. Solmuş, yıpranmış olanları atın, bazı belediyelerin tekstil geri dönüşüm imkanlarından da yararlanabilirsiniz. 7.Etiketi üstünde olanlar elden çıkmalı Dolabınızda hâlâ fiyat etiketi üzerinde duran kıyafetler mi var? Bilin ki, elden çıkarılmalılar. Az önce öğütlediğimiz gibi ya bağışlayın ya da ikinci el sitelerinde satın. Hiçbir kıyafeti kilo verme umuduyla saklamayın, büyük ihtimalle o kilolar verilemez ve dolabınızda size sürekli olarak bunu hatırlatıp kendinizi kötü hissetmenize neden olacak unsurlar istemezsiniz. 8. Yenileyin, satın ya da dönüştürün Giyemediğiniz kıyafetlerin neden giyilemediğini veyahut istenmediğini aklınızın bir kenarına not edin; belki pastel tonlar cilt renginize uymuyor ya da belli bir yaka kesimi size yakışmıyor. Bu noktaları gelecekteki alışverişlerinizde hatırlayın ve tekrarlamayın. Satabildiklerinizden elde ettiğiniz gelirin hesabını tutun; gardırop temizliğinin hem maddi hem manevi olarak ne kadar ferahlatıcı ve özgürleştirici olduğunu idrak edin. 9. Askı sisteminizi düzenleyin Kaliteli askılar satın alın, kıyafetlerinizi renk ya da tarz olarak kategoriler halinde asın. Giydiklerinizi yerine yeniden asarken de bu düzeni korumak, eksikliğini duyduğunuz parçaları tespit etmenize yarar; her şeyin üstüne giyebileceğiniz bir süveter ya da ceket gibi. 10. Gardırobunuzun bekçisi olun Kendinize prensip koyun, gardıroba bir parça ekleniyorsa bir parça çıkmalı, gibi. Kıyafete harcadığınız paraya limit belirleyin ki aşırıya kaçmayın. Gördüğünüz anda bayıldığınız, sizi bulutlarda dans ettirecek gibi hissettiğiniz bir parçayla karşılaşırsanız da, bilin ki satın almaya değer
  21. Hayatımızın büyük bir kısmını kaplayan telefonlar artık neredeyse her işimizi görüyorlar. Bu sebeple bizde kadınların telefonunda olması gereken uygulamaları araştırdık. Hayatımızın büyük bir kısmını kaplayan telefonlar gün içerisinde her türlü alanda bize kolaylık sağlayıp yardımcı oluyorlar. Bu kolaylıkların sağlanmasının kaynağı olan uygulamalar ise en büyük yardımcılarımız haline geldiler. Kadınların koşuşturmalı hayatlarında ise onların işlerini kolaylaştıracak uygulamalar büyük bir nimet haline geldi. İşte her kadının telefonunda mutlaka olması gereken 8 uygulama… Her Kadının Telefonunda Olması Gereken 8 Uygulama 1. Doğru Kombini Yapın – Stylebook Dolabınız dolup taştığı halde gene de giyecek bir şey bulamıyorsanız bu uygulama tamda size göre. Stylebook uygulaması ile kıyafetlerinizi planlayabilir ve bu sayede hangi parçaların birlikte daha uyumlu olduğunu bulabilirsiniz. 2. Sakinleşme Vakti – Meditopia Bir meditasyon uygulaması olan Meditopia, uykuya dalmanızı kolaylaştıran ve dinlendiren kısa süreli çözümlerin ötesinde, kültür ya da deneyimden bağımsız günlük hayatın içinde birer insan olarak karşılaştığımız konuların tam merkezine inen 1000’in üzerinde derin meditasyon sunuyor. 3. Her An Formda Kal – Sweat With Kayla Fitness eğitmeni Kayla Itsines’in hazırladığı Sweat With Kayla uygulaması sizi her an formda kalma garantisi veriyor. Uygulama içinde 28 dakikalık egzersizlerin yanı sıra sağlıklı tarifler ve gelişim aşamasını takip edeceğiniz bir bölüm de var. 4. Regl Takvimi – Clue Clue, kadınların regl döngüsünü takip edebilmeleri için tasarlanmış bir uygulamadır. Bir sonraki regl döneminizin, PMS’inizin ne zaman başlayacağını tahmin ediyor, ayrıca hamile kalmanız muhtemel günleri size hatırlatıyor. Tüm bunların yanı sıra uygulama içerisinde ruh hali ve fiziksel değişikliklerinizle ilgili bilgiler de bulabilirsiniz. 5. Hapları Unutmamak İçin – myPill myPill uygulaması doğum kontrol hapı kullanan kadınların haplarını düzenli olarak almasını hatırlatıyor. Bu uygulama size günlük hatırlatmalar sunuyor ve adet döngünüzü de takip ediyor. 6. Düzenli Kontrol – Check Yourself Check Yourself uygulaması, kadınların meme kanserine karşı gerekli tetkikleri düzenli olarak yaptırmalı için aylık hatırlatmalarda bulunan, her kadının kullanması tavsiye edilen uygulamalardan biridir. 7. İçeriğini Bilmeden Alma – Think Dirty Think Dirty uygulaması, kadınların en çok seveceği uygulamalardan. Bu uygulama alacağınız kozmetik ürünlere tarama yoluyla bakarak size ürünün içeriğindeki zararlı maddeleri göstermektedir. 8. Her şeyi Not Alabilmek İçin – Evernote Evernot uygulaması, kişisel ve profesyonel projelerinizi organize etmenize ve rahatlıkla görsel ve yazı olarak not alabilmenize yardım ediyor. Ayrıca notlarınız farklı cihazlardan da eşzamanlanıyor. Dilerseniz notlarınızı arkadaşlarınızla da paylaşabiliyorsunuz.
  22. 2020 yılında hayatımıza giren korona virüsü ve mevsim geçişlerinin en bilinen hastalığı olan grip birbirine benzer mi? Korona Ve Grip Nasıl Ayırt Edilir? Korona virüs, insanlarda ve hayvanlar üzerinde hastalığa neden olabilecek büyük bir virüs ailesidir. Çin’de 2019’un Aralık ayında ortaya çıkmaya başlayan solunum yolu hastalıklarındandır. Korona; ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi belirtilerin yanında zatürre gibi ciddi bir hastalığa da yol açar. Grip ise influenza denen virüslerin oluşturduğu mevsimsel bir hastalıktır. Korona Ve Grip Nasıl Ayırt Edilir? Grip Nedir? Tıptaki adıyla İnfluenza olarak bilinen grip, influenza virüslerinden kaynaklanan burun, boğaz ve sonrasında akciğerlere ilerleyen solunum yolu enfeksiyonudur. Bu enfeksiyonun en sık görüldüğü zamanlar ise sonbahar, kış, ilkbahar ayları ve mevsim geçişleridir. Her yıl dünya genelinde ortalama 4 milyon insanı etkisi altına alırken, 250 bin ila 500 bin kişinin de ölümüne neden olur. Korona Virüsü Nedir? Korona virüs, 2019 yılının Aralık ayında ortaya çıkan virüs ailesidir. İnsan korona virüsleri genellikle hafif ve orta şiddette üst solunum yolu hastalıklarına neden olur. Korona virüsün dört alt grubu vardır. Bunlar alfa, beta, gama ve yeni bulunan delta virüsleri vardır. Korona virüs ilk olarak 1960 yılının ortalarında bulunmuş bir virüstür. Korona Ve Gribin Farkları Nelerdir? Grip mevsimsel bir hastalıktır. Mevsim geçişlerinde görülen ve ağır geçirilen solunum yolu hastalığıdır. Gribin belirtileri yüksek ateş, solunum sıkıntısı, eklem ve kas ağrılarıdır. Grip üst solunum yolunda kalıp akciğere inmediği için zatürreye neden olmaz. Korona virüs belirtileri ise grip ile aynıdır fakat daha çabuk etki edip daha hızlı akciğere iner ve akciğere indiği için zatürreye neden olur.
  23. Daha küçük, daha hafif, daha az enerji harcayan hatta daha ucuz bir PS5 Slim geliyor. İşte "konsept yapıcı" Jermaine Smitt'in yaptığı PlayStation 5 Slim foto ve videoları: Kaynak: LetsGoDigital
×
×
  • Create New...

Önemli bilgi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik poliçesini inceleyebilirsiniz.