-
İçerik sayısı
1024 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
10
Everything posted by Feneroin
-
Brüksel Lahanasının faydaları Brüksel lahanası ya da Frenk lahanası, turpgillerden küçük yumru şeklinde ve kalınca kat kat yaprakları olan bir sebze türü. Brokoli gibi kansere yakalanma riskini azalttığı düşünülen bir başka kış sebzesini veren Brüksel lahanası, turpgillerdendir. Brüksel Lahanasının Faydaları Brüksel lahanası, akciğer, mide ve kalınbağırsak (kolon) kanserlerine yakalanma riskini düşürür. İçerdiği A, C ve E vitamini, kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme riskini azaltır. Yüksek oranda potasyum minerali içermesi nedeniyle yüksek tansiyonu düşürür ve tansiyonu belli düzeyde tutar. Hamileyken brüksel lahanası tüketmeniz doğacak çocuğun zekasını geliştirir. İçinde bulunan sülforan, tümör gelişimini baskılayarak kansere yakalanma riskini düşürür. Kemik erimesine karşı koruyucu etkisi vardır. Kan şekerini kontrol eder, şeker hastalığına karşı korunma sağlar. Diş ve diş etini sağlamlaştırır. Vücut direncini artırır. Bağışıklık sisteminin mikroplarla daha etkin ve üstün savaşmasına katkıda bulunur
-
Tifo hastalığı yüksek ateş, ishal ve kusmaya yol açan ve ölümcül olabilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir? Tifo hastalığı yüksek ateş, ishal ve kusmaya yol açan ve ölümcül olabilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Etken mikroorganizma genellikle Salmonella typhi isimli bakteridir. Enfeksiyon sıklıkla kontamine yiyeceklerden ve içme suyundan bulaşır ve el yıkamanın daha az olduğu yerlerde daha yaygındır. Belirtileri yüksek ateş ve sindirim sistemi problemlerini içerir. Bazı insanlar herhangi bir belirti olmadan sadece bakteriyi taşır ve başkalarına bulaştırabilir. Erken dönemde tanı alan olgular antibiyotiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Tifo hastalığı nedir? Tifo, Salmonella typhimurium (S. typhi) isimli bakterinin neden olduğu bir enfeksiyondur. Bakteri insanların bağırsaklarında ve kan dolaşımında yaşar. Enfekte bir kişinin dışkısına maruziyet yoluyla bireyler arasında yayılır. Hastalık hayvanlarda görülmez. Bu yüzden bulaşma daima insandan insanadır. S. typhi ağızdan girer ve bağırsakta 1 ila 3 hafta geçirir. Bu süreden sonra, bağırsak duvarı ve kan dolaşımına doğru ilerler. Kan dolaşımından diğer doku ve organlara yayılır. Bağışıklık sistemi mikroorganizma ile savaşmak için çok az şey yapabilir, çünkü S. typhi bağışıklık sistemi etkilerinden uzak bir şekilde yaşayabilir. Tifo tanısı bakterinin kan, dışkı, idrar veya kemik iliği numunesinde gösterilmesi yoluyla koyulur. Tifo hastalığı neden olur? Tifo hastalığına sıklıkla Salmonella typhi, daha nadir olarak ise Salmonella paratyphi adı verilen bakteriler neden olur. Salmonella typhi sebebiyle gelişen hastalık daha şiddetlidir. Aynı sınıftan olsalar da tifoya neden olan bakterilerle başka bir ciddi bağırsak enfeksiyonu olan Salmonella’dan sorumlu bakteri aynı değildir. Tifo, kirli yiyecek veya sularla bazen de enfekte olmuş biriyle doğrudan temas yoluyla geçer. Tifo hastalığının endemik olduğu gelişmekte olan ülkelerde, çoğu vaka kirli içme suları ve zayıf sanitasyondan kaynaklanır. Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların çoğunluğu seyahat sırasında enfekte olur ve hastalığı fekal-oral yolla başkalarına yayar. Bu, bakterinin dışkı ve bazen de enfekte olmuş kişilerin idrarından çevreye yayıldığı anlamına gelir. Tifo hastası kişiler tuvaleti kullandıktan sonra ellerini dikkatli bir şekilde yıkamazsa ve yiyeceklere dokunursa bu yiyecekleri yiyenler enfeksiyonu kapabilir. Aynı şekilde bakterilerle kirlenmiş içme suyu ya da diğer yiyeceklerle de enfeksiyon yayılabilir. Tifo hastalığından tamamen kurtulan az sayıda insan, antibiyotik tedavisinden sonra bile etken bakterileri sindirim sistemi ya da safra kesesinde yıllarca barındırmaya devam edebilir. Kronik taşıyıcılar olarak adlandırılan bu bireyler, bakterileri dışkılarıyla atarlar ve artık kendileri herhangi bir belirtiye sahip olmasalar bile başkalarına bulaştırabilirler. Tifo hastalığı için risk faktörleri nelerdir? Tifo, her yıl yaklaşık 26 milyondan fazla kişiyi etkilemeye, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde dünya çapında etkilere neden olan ciddi bir tehdit olmaya devam etmektedir. Hastalık Hindistan, Güneydoğu Asya, Afrika, Güney Amerika ve diğer birçok alanda endemiktir. Çocuklar, hastalığı yetişkinlerden daha hafif geçirmelerine rağmen, tifoya yakalanma konusunda daha büyük risk altındadır. Tifonun nadir olduğu ülkelerde yaşayanlar, aşağıdaki durumlarda hastalığı kapma konusunda daha yüksek risk altındadır: Tifo ateşinin endemik olduğu bölgelere seyahat edenler, Salmonella typhi bakterileri ile çalışılan kliniklerde mikrobiyolog olarak görev yapanlar, Enfekte olmuş veya yakın zamanda tifo hastalığına yakalanmış biri ile yakın temas halinde olanlar, Salmonella typhi içeren atık su ile kirlenmiş suların içenler. Tifo hastalığı belirtileri nelerdir? Tifo hastalığına bağlı belirti ve şikâyetler genellikle bakteriye maruz kaldıktan bir ila üç hafta sonra ortaya çıkar. Hastalıkta ortaya çıkan ilk belirtiler şunları içerebilir: Düşük başlayan ve her gün artan ve sıklıkla 40,5 °C’ye ulaşan yüksek ateş Cilt döküntüleri Baş ağrısı Halsizlik Yorgunluk Kas ağrıları Terleme Kuru öksürük İştahsızlık ve kilo kaybı Karın ağrısı İshal veya kabızlık Karında ileri derecede şişkinlik Zihinsel karışıklık Tifoda görülen en önemli iki belirti ateş ve döküntüdür. Her hastada görülmeyen döküntüler, özellikle boyun ve karın bölgesindeki gül renkli lekelerden oluşur. Hastalık tedavi edilmezse daha şiddetli belirtiler görülür. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: Deliryum Yarı kapalı gözlerle yorgun ve bitkin bir şekilde hareketsiz yatma Ek olarak, sıklıkla tedavi almayan hastalarda hayatı tehdit eden komplikasyonlar gelişir. Bazı hastalarda başlangıçta görülen belirti ve bulgular ateş düştükten iki hafta sonra tekrar ortaya çıkabilir. Tifo hastalığı komplikasyonları nelerdir? Tifoya bağlı gelişen en ciddi komplikasyonlar bağırsaklarda kanama veya delinmedir (perforasyon). Bu komplikasyonlar hastalığın üçüncü haftasında gelişebilir. Bağırsakta delinme olursa bağırsak içeriği karın boşluğuna sızar ve şiddetli karın ağrısı, bulantı, kusma ve kan dolaşımı enfeksiyonu (sepsis) gibi şikâyet ve bulgulara neden olur. Hayatı tehdit eden bu komplikasyon acil tıbbi bakım gerektirir. Daha nadir görülen diğer olası komplikasyonlar şunları içerir: Kalp kası iltihabı (miyokardit) Kalp kapakçıklarının iltihaplanması (endokardit) Kalp zarlarının iltihabı (perikardit) Zatürre Pankreas iltihabı (pankreatit) Böbrek veya mesane enfeksiyonları Beyni ve omuriliği çevreleyen zarların ve sıvıların iltihabı (menenjit) Deliryum, halüsinasyonlar ve paranoid psikoz gibi psikiyatrik sorunlar Hızlı ve etkin tedavi ile hastaların neredeyse tamamı tifo hastalığından kurtulur. Nadiren de olsa bazı insanlar tedavi verilmeden de iyileşir ve komplikasyon geliştirmez. Tifo hastalığından korunma Gelişmekte olan birçok ülkede, tifonun önlenmesine ve kontrol altına alınmasına yardımcı olabilecek güvenli içme suyu, iyileştirilmiş sağlık önlemleri ve yeterli tıbbi bakım gibi halk sağlığı hedeflerine ulaşmak zor olabilir. Bu nedenle, yüksek riskli popülasyonları aşılamanın tifo hastalığını kontrol altına almanın en iyi yolu olduğu düşünülür. Tifo riskinin yüksek olduğu bölgelere seyahat edenlere de aşı önerilir. Aşılama ağızdan veya enjeksiyon yoluyla sağlanabilir: Ağız yoluyla kullanılan canlı, zayıflatılmış aşı. Her biri iki günde bir olmak üzere seyahatten 1 hafta önce alınan 4 tabletten oluşur. Tek doz enjeksiyon yoluyla yapılan aşı. Seyahatten 2 hafta önce yapılır. Halihazırda tifo hastalığına yakalanmış bireylerde ve 6 yaşın altındaki küçük çocuklarda aşılama uygun değildir. Bağışıklık sisteminin etkilendiği HIV hastaları ya da kemoterapi tedavisi alan hastalara ağızdan canlı aşı verilmemelidir. Oral canlı aşı daha güçlüdür, fakat daha fazla yan etkilere sahiptir. Bununla birlikte mevcut her iki aşı türü de her zaman etkili değildir. Bu sebeple de yayılmayı önlemenin daha etkili yollarını bulmak için daha fazla sayıda araştırma yapılması gereklidir. Tifo hastalığı nasıl teşhis edilir? Kirlenmiş yiyecek veya su alımından sonra, etken bakteriler ince bağırsağı istila eder ve geçici olarak kan dolaşımına girer. Bakteriler karaciğer, dalak ve kemik iliğindeki beyaz kan hücreleri tarafından taşınır ve bu hücrelerin içinde çoğalır. Sayıları artan bakteriler daha sonra tekrar kan dolaşımına geçer. Bu noktada hastada ateş dahil belirtiler ortaya çıkar. Bakteriler safra kesesini, safra sistemini ve bağırsaktaki lenfatik dokuyu istila eder ve sayıları daha da artar. Bağırsaklardan dışkı yoluyla atılan bakteriler, dışkı örneklerinde tanımlanabilir. Dışkı testinden elde edilen sonucu net değilse, tanı koymak için kan veya idrar örnekleri kullanılır. Tifo hastalığı tedavisi nasıl yapılır? Tifo için tek etkili tedavi seçeneği antibiyotiklerdir. En yaygın kullanılanlar siprofloksasin (hamile olmayan yetişkinler için) ve seftriaksondur. Yeterli sıvı içilerek vücut sıvı ve elektrolit dengesinin korunması önemlidir. Bağırsakların delindiği daha ciddi vakalarda ise ameliyat gerekebilir
-
- tifo nedir
- tifo tedavisi
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Bazı alışkanlıklar, cildinin erken yaşlanmasına ve kırışıklık görünümüne neden olabilir. Bunun önüne geçmek için bilmeniz gereken bazı önemli detayları sizin için araştırdık. Her geçen gün estetik kaygılar, güzel görünme isteği, yaşlılık bulgularını gizleme ve daha genç görünme arzusunun artmaya devam ettiğini belirten uzmanlar, “Ancak ciltte kırışıklıklara yol açan öyle faktörler var ki bunlara dikkat edilmesi getiriyor.” Dedi. Bazı alışkanlıklar, cildinin erken yaşlanmasına ve kırışıklık görünümüne neden olabilir. Kırışık oluşturan ve sürekli yaptığımız bu kötü alışkanlıklardan bir an önce kurtulmanız gerekmektedir. Bunun önüne geçmek için bilmeniz gereken bazı önemli detayları sizin için araştırdık. Yaşla birlikte cildin elastikiyetini sağlayan kollajen ve yağ dokusunun yanı sıra nem tutma kapasitesi de azalıyor. Bunun sonucunda da ciltte lekeler, kırışıklar, sarkma, matlık ve deformasyon başlıyor. İnsan yüzünde, dinamik ve statik tip olmak üzere 2 çeşit kırışıklık meydana gelir. Dinamik kırışıklıkların nedeni; cilt altındaki mimik kaslarının hareketleridir. İki kaş arası dikine çizgilenmeler, kaz ayakları ve burun kanatlarından ağız kenarına uzanan kırışıklıkların bir kısmı bu şekilde meydana gelir. Statik kırışıklıklar ise; yaşlanma, yer çekimi ve güneş ışınlarının olumsuz etkileri sonucu meydana gelir. Alın çizgileri gibi.” Fazla Yapılan Mimikler; Mimik kasları duygu ve düşüncelerimizi belirtmemizde bize yardımcı olan yüz kaslarıdır. Ancak bazı mimikleri gereğinden çok yapmamız, yani bu kasları fazla kullanmamız istenmeyen çizgilerin oluşmasına neden olabiliyor. Özellikle kaş ortasında ve göz kenarında zaman içinde giderek artan ve belirginleşen bu çizgiler bizi hem olduğumuzdan yaşlı hem de sert mizaçlı gösteriyor. Su içmemek; Su içmek genel sağlığımızın yanı sıra cilt sağlığımız için de çok önemli. Cildimiz kirli hava, rüzgar, güneş, klima ve diğer çevresel faktörler nedeniyle zaten kuruyor. Yeteri kadar su içmediğimizde bu kuruluk daha da belirgin hale gelip ciltte kuruluğa bağlı kırışıklıklara yol açabiliyor. Hatalı Beslenmek; Hatalı beslenmek cildimizin erken yaşlanmasına neden olabiliyor. Örneğin şeker cildimizin en önemli düşmanlarından biri. Şeker molekülleri vücutta fazla miktarda olduklarında proteinin yapısını değiştiriyorlar. Bunun sonucunda cildin en önemli yapıları olan kollajen ile elastin proteinleri hasar görebiliyor. Makyaj İle Uyumak Makyaj yüzde uzun süre kalmamalı. Gün içinde üst üste ve aşırı derecede makyaj yapılmamalıdır. Özellikle yatmadan önce yüz mutlaka temizlenmelidir. Çünkü yüzünüzde makyajla uyuduğunuz zaman, cildinizdeki gözenekler tıkanır ve cildinizde oluşan sebum (cildinizin kirleri atmakta kullandığı madde) tıkalı gözeneklerden çıkamaz, bu da cildinizde sivilcelerin oluşmasına sebep olur ayrıca cildinizi çabuk yaşlandırır ve gözlerde iritasyona sebep olabilir. Fazla Şeker Şeker cildin düşmanları arasında olan bir besindir. Cildin daha parlak ve sağlıklı bir yapıda olması için kandaki şeker miktarının sürekli kontrol altında tutulmasına özen gösterilmelidir. Şeker bağışıklık sistemini zayıflatırken bakterilere karşı savaşan antikorların üretimini baskılayabilir. Zayıflayan bağışıklık sistemi ciltte lekeler, sivilce ve aknelere yol açabilir. Yine şekerli içeceklerde cildin kurumasına neden olabilir. Bu nedenle cildin sıvı ihtiyacını su ile karşılamak en doğru seçenek olacaktır. Sigara Tüketmek Sigara içen kişilerde hayatı boyunca sigara kullanmamış kişilere göre iki kat daha fazla kırışıklık oluştuğu saptanmıştır. Sigaranın deride yapmış olduğu değişiklikler güneş ışığı, yaş, kilo değişiklikleri ile ilişkili olmayıp; sadece sigara içme süresi ve miktarı ile ilişkilidir. Sürekli sigara kullanımı, cildin esnekliğini ve kalitesini sağlayan elastin lifler üzerinde olumsuz etkiler yapar. Sigara etkisi altında kalmış olan cilt zamanla esnekliğini kaybetmiş bir lastik gibi olur. Bunun sonucunda da kırışıklıkların oluşması kolaylaşır
-
Kahvaltı sofralarınızda yer açın çünkü mutfakta yeni bir yıldız doğuyor! İşte yumurtanın en havalı hali “bulut yumurta” (cloud eggs) tarifi. Çocuklarınız bu yumurtayı çok sevecek. Sadece Çocukların değil, yumurta tüketmekte zorlanan herkesin çok büyük keyifle yiyebileceği bir tarif bulut yumurta. Bulut Yumurta Tarifi Yumurtaların beyaz ve sarısı ayrı ayrı kaplara ayrılıyor. Yumurtaların beyazları tuz ile beraber köpük köpük olana dek çırpılıyor. Beze kıvamına gelen yumurta beyazları fırın tepsisine aktarılıp tam ortasına yumurta sarısı konuyor. Fırında pişip kahvaltılarınızın sevilen lezzetlerinden biri olmaya geliyor. Malzemeler; 4 adet yumurta 1 çay kaşığı tuz Hazırlanışı; Yumurtaların beyazını bir kaba, sarılarını da ayrı bir kaba ayırın. Beyaz ve sarıların birbirlerine karışmamasına özellikle özen gösterin. Yumurta beyazların içerisine tuz atın ve çırpıcı yardımıyla beyaz bir köpük haline gelene kadar çırpın. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine, spatula yardımıyla orta boy bezeler halinde yumurta beyazlarınızı aktarın. Ortalarında boşluk oluşturun. Ortasındaki boşluklara yumurta sarılarını dikkatli bir şekilde aktarın. Önceden ısıtılmış 190 derecede üzeri hafif renk alana kadar 15-20 dakika arası pişirin. Pişince çıkarıp sıcak sıcak servis edin. Afiyet Olsun yemek.com mutfağından…
-
Bindu, Sanskritçe "nokta" anlamına gelen bir Hinduizm terimidir. İnanışa göre Bindu, tekliğin çokluk olduğu, yaratılışın vuku bulduğu noktadır. Hintli kadınların iki kaşın ortasındaki nokta ne anlama geliyor? 1.3 milyar insanın olduğunu Hindistan’da birçok etnik kültür ve din bir arada yaşamaktadır. Kalabalık nüfusa sahip ülkede farklı farklı gelenek ve görenekleri görmek mümkündür. Kendine özgü dini ve yaşam tarzıyla diğer ülkeden ayrılan Hindistan’da kadınların alnının ortasında kırmızı nokta vardır. Peki. bu kırmızı nokta nedir? Hintli kadınların alnının ortasına yaptırdıkları noktaya ‘Bindi’ denir. Bindu kelimesinden türeyen ‘Bindi’ nokta anlamına gelmektedir. Değişik renklerde yapılan bu noktalar bekar ve evli kadınlarda farklılık gösterir. Bekar Hintli kadınlarda nokta siyah renkte olurken evli kadınlarda nokta kırmızı renktedir. Kaşlara yakın, alın ortasında bulunan kırmızı,parlak bir nokta olarak uygulanan eski bir Hindu geleneğidir. Bindi ya da Bindu olarak adlandırılır. Bindi kelimesi sanskrit dilinde ”Damla,küçük bir parça ve nokta” anlamlarına gelen bindu kelimesinden türetilmiştir. Kaşların arasındaki bu bölgenin ajna olarak bilinen altıncı çakra ve görünmez bilgeliğin merkezi olduğuna inanılır. Bu noktaya yerleştirilen kırmızı noktanın ise insan vücudundaki enerjiyi tuttuğu ve konsantrasyonun çeşitli seviyelerini kontrol ettiği söylenir. Ayrıca yaradılışın temelindeki merkez noktasıdır ve talih ve iyi şansın sembolüdür. Bir Hint geleneği olmasına karşın bindular zamanla farklılaştırılmış ve bazı insanlar için moda ve popüler bir aksesuar olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bindu renkleri kırmızı, turuncu ve siyah gibi farklı renklerde ve farklı şekillerde olabilir. Buna karşın bekar kadınlar siyah renkteki binduları, evli kadınlar ise kırmızı renkli binduları kullanırlar.
-
Ülkemizin her yerinde yetişebilen Kapari (Gebre Otu) bir çok hastalığa faydası olan aynı zamanda salata ve yemeklerde de kullanılabilen bir bitkidir. Kapari nedir? Ege bölgesi başta olmak üzere ülkemizin pek çok yerinde yetişebilen kapari, tomurcukları ve meyveleri besin maddesi olarak kullanılan bir bitkidir. Capparaceae familyasından dikenli bir bitki olarak tanımlanır. Ülkemizin farklı bölgelerinde “kebere, keper, gebere, geber otu, kedi tırnağı, menginik, karga kavunu, hint hıyarı” gibi isimlerle de bilinir. Doğada kendi kendine yetişebilen bir bitki olan kapari, toprağı sıkıca kavrar ve geniş alanlara yayılan kökleri sayesinde çalı görünümünü alabilir. Kısa boylu bir yer bitkisi olan kapari, 150-200 yıl kadar yaşayabilir. Dal uçları, tomurcukları ve meyveleri gıda sektöründe kullanılır, yaprakları, dalları ve kökleri de ilaç, boya ve kozmetik amaçlarla kullanılır. Tomurcuklarından ve meyvelerinden turşu ve salamura yapılarak kullanılır. Türkiye’de kapari tüketimi hala yaygınlaşmamış olsa da, Avrupa’da ve Amerika’da sıklıkla çorbalarda, salatalarda, pizzada ve garnitürlerde kullanılıyor. Kapari’nin Faydaları Fosfor, demir, protein, selüloz ve lipid içeriği bakımından zengindir. Antioksidan etkisi ile vücutta ödem oluşumunu önler. Yüksek lif oranı sayesinde sindirim sistemini düzenler ve kilo vermek isteyenler için yardımcıdır. Tokluk hissi sağlar ve vücuda enerji verir, yorgunluk hissini azaltır. Kilo vermeye katkı sağlar. İçeriğindeki kalsiyum ve magnezyum sayesinde diş ve kemik gelişimine destek olur. Karaciğerin yağlanmasını önler. Cilt sağlığını destekler. Lösemi, anemi gibi hastalıklarda alternatif tedavi amaçlı kullanılabilir. Böbrek taşı tedavisinde, mide bağırsak sorunlarında kapari bitkisinden yararlanılabilir. MS hastalığına oldukça iyi gelir. Cinsel gücü artırıcı etkisi vardır. KAPARİ NASIL YENİR? Kapari tomurcukları bir gün boyunca %20 tuzlu suda bekletilir, sonra 10 gün de sirkeli suda bekletilir. Eğer bu işlem yapılmazsa kapari zararlı olacaktır. KAPARİ NERELERDE KULLANILIR? -Kapari tomurcuklarından yapılan kapari turşusu, dünyada en çok tercih edilen kapari tüketme yöntemlerinden birisidir. Turşu olarak saklanmış kapari tomurcukları salatalarda, garnitürlerde kullanılabilir. -Pizzaların üzerine konulan malzemelerin arasına karıştırılabilir. -Balık, tavuk, kırmızı et veya hindi; her türlü et yemeğinin yanında pişirilerek servis edilebilir. -Domates sosuna karıştırılabilir
-
Evde para harcamadan zahmet çekmeden yapabileceğiniz doğal peeling tarifleri. Canlı,temiz ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak sanıldığı kadar zor değil. Evde ki malzemelerle yapabileceğiniz bu peeling tarifleriyle sizinde cildiniz parlasın. TEMİZ BİR CİLDE SAHİP OLMAK İLK KURAL Püf Noktası: Yüzünüzü etkili bir şekilde temizlemeniz için temizleme jellerine muadil olarak evde hazırlayabileceğiniz basit bir tarif bulunuyor. Yarım limonun suyu, yüzünüzü temizlemeye büyük ölçüde yardımcı olur. Eğer hassas bir cilt yapınız varsa limon suyunun içine bal ekleyerek içeriğini yumuşatabilirsiniz. Karışımı pamuk yardımıyla cildinize hafifçe bastırarak sürün. Bu bakım yöntemi cildinizi ferahlatabilecek ve canlandırabilecektir. DOĞAL PEELING Peelingin asıl amacı ciltteki ölü deriyi atarak cilde parlak bir görünüm vermektir. Piyasadaki pahalı ürünlerin aksine evde bu işlemi toz şeker yardımıyla kolayca yapabilirsiniz. Püf Noktası: 2 tatlı kaşığı toz şekere bir miktar zeytinyağı gezdirerek elde ettiğiniz karışımı elinizle cildinize uygulayabilirsiniz. Bu işlem sırasında cildinizi çok yormadan hafifçe bastırmanız önemli. Toz şekerin taneleri cildinizi canlandırırken zeytinyağı kaybedilen nemi sağlayacaktır. Eğer çok kuru bir cilde sahipseniz peeling uygulamasını çok sık yapmamanızı tavsiye ederiz. BAL VE TARÇIN Bal ve tarçın bir araya geldiklerinde inanılmaz bir cilt bakım ürünü oluşturur. Özellikle cildi sivilcelerden arındırmak için en etkili kür olabilir. Püf Noktası: Yaklaşık 2 tatlı kaşığı bala bir miktar toz tarçın ekleyin, iyice karıştırıp temizlenmiş yüzünüze masaj yaparak uygulayın. 10 dakika yüzünüzde bekleyen karışımı ılık su ile yavaşça temizleyin. İlk seferde bile cildinizin pamuk gibi olduğuna ve düzenli yaptığınızda yüzünüzdeki sivilcelerin iyileşmeye başladığına şahitlik edebileceksiniz. SALATALIK Su oranı çok yüksek bir besin olan salatalık; lezzetinin yanı sıra inanılmaz derecede sağlıklı bir bakım ürünü olarak da bilinir. İçerdiği vitaminler sayesinde cildinize taze bir görünüm sağlar ve gereken nemi geri kazandırır. Püf Noktası: Salatalığın suyunu sıkıp bir pamuk yardımıyla cildinizi temizleyerek nemlendirebilirsiniz. Bunun yanında suyunu tamamen çıkarmak yerine salatalığı rendeleyip püre haline getirebilir, yüzünüze maske olarak sürüp 10 dakika bekledikten sonra suyla temizleyebilirsiniz
-
- doğal peeling
- peeling tarifi
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Ana malzemesi un ve sütten oluşan sebze, hamur işi gibi yiyeceklere çok yakışan beşamel sos nasıl yapılır? Fransız mutfağından Türk yemeklerine uyarlanan beşamel sos, hem sebze hem de et yemeklerine çok yakışan temel soslardan biridir. Özellikle lazanya ve makarna gibi hamur işlerinde kullanılmaktadır. Peki, beşamel sos nasıl yapılır? İşte, beşamel sos yaparken dikkat edilmesi gereken püf noktalar Malzemeler • 3 yemek kaşığı tereyağı • 2 yemek kaşığı un • 2,5 su bardağı soğuk süt • 1 çay kaşığı tuz • 1 çay kaşığı karabiber Hazırlanışı Tereyağını bir tencerenin içine alıp eritiyoruz. Unu ilave edip kavurmaya başlıyoruz. Kavrulan una 2,5 su bardağı soğuk sütü azar azar ilave ederek topaklanmaması için koyulaşana kadar sürekli karıştırın. 1’er çay kaşığı tuz, karabiberi ekleyip karıştırın ve ocaktan alın. PÜF NOKTALARI Unu İyi Kavurun Un ve tereyağının önden kavurulup sütle kıvam alması mantığına dayanan beşamel sosu hazırlarken unun köpürüp, kavrulmasına ve kokusunun çıkmasına dikkat edin. Kavurma Süresine Dikkat Edin Başarılı bir beşamel sos elde edilmek için unu kavurma süresinin ideal olması gerekir. İdeal kavurma süresi ise unun kokusu çıkana kadardır. Sütü Eklerken Kontrollü Olun Beşamel sosun ana malzemelerinden biri olan sütü birden değil, azar azar ilave edin. Soğuk bir süt ile de beşamel sos yapılabilir ancak doğru olan ılıtılmış bir süt tercih etmektir. Oranlara Dikkat Edin Beşamel sos için temel oran 2 gram yağ için 3 gram un ve 1 litre süttür. Aksi takdirde ideal bir kıvam yakalayamazsınız
-
- beşamel sos
- sos tarifi
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Gaziantep yöresine özgü bir lezzet olan Gavurdağ Salatası nasıl yapılır? Gavurdağı Salatası Tarifi Malzemeler: 4 adet büyük boy domates 1 adet büyük boy kuru soğan 4 adet orta boy yeşil sivri biber 2 adet orta boy salatalık 100 gram ceviz içi 1/2 demet maydanoz 6 yemek kaşığı zeytinyağı 4 yemek kaşığı nar ekşisi 1 tatlı kaşığı sumak 1/4 çay kaşığı tuz Gavurdağı Salatası Tarifinin Püf Noktası Olgun ve sulu domatesler kullanmanız, doğranacak olan tüm malzemeleri oldukça küçük doğramanız salatanın lezzetini arttıracaktır.Domates ve salatalıkları arzuya göre kabuklarını soymadan da kullanabilir, küçük küçük doğranmış taze soğan katabilir, salatanın sosuna arzuya göre limon suyu ilave edebilirsiniz.Salatanın olmazsa olmazlarından biri olan ceviz içini, servisin hemen öncesinde eklemeniz salatanın tadını olumlu yönde etkileyecektir. Gavurdağı Salatası Tarifi Nasıl Yapılır? Kabuğunu soyduğunuz domatesleri küçük parçalar halinde doğrayın. Bol suda yıkadığınız salatalıkları tercihen kabuklarını soymadan tavla zarı büyüklüğünde kesin. Kuru soğanı domatesler ve diğer malzemelerle uyumlu olacak şekilde küçük küçük doğrayın. Ortadan ikiye kesip, çekirdeklerini çıkardığınız sivri biberleri küçük küpler halinde kesin. Salatanın olmazsa olmazı tüm malzemenin olabildiğince küçük doğranmış olması. Maydanozu incecik kıydıktan sonra tüm malzemeyi derin bir salata kasesinde harmanlayın. Salatanın sosu için; zeytinyağı, sumak, nar ekşisi ve tuzu küçük bir kapta karıştırdıktan sonra salata kasesine aktarın. Sosu ile buluşturduğunuz salatayı derin bir servis tabağına alın. Üzerini küçük parçalar halinde kırdığınız ceviz içi ile süsledikten sonra sulanmaması için bekletmeden servis edin. Sevdiklerinizle paylaşın. Gavurdağı Salatası Tarifinin Servis Önerisi Hazırladığınız salatayı göbek marul yaprakları içinde servis edebilirsiniz.Kullandığınız zeytinyağı ve nar ekşisi miktarını damak tadınıza göre azaltıp, arttırabilirsiniz. Tarif : yemek.com’dan
-
- gavurdağı salatası
- salata tarifi
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Hamur işlerine, yemeğe salataya katabileceğiniz güzel bir pesto sos tarifi. Pesto Sos Malzemeleri 8 avuç fesleğen yaprağı 250 gr. parmesan peyniri 3 avuç dolmalık fıstık 5 diş sarımsak 4 kahve fincanı zeytinyağı 1 dolu tatlı kaşığı karabiber 1 silme tatlı kaşığı tuz Fesleğen sevdalıları iyi bilir, pesto sos peynirle birleşince ayrı, hamurla birleşince ayrı, et veya salatayla birleşince apayrı bir hal alır. Hepsinde de çok güzel olur. Ev yapımı olunca daha doğal ve haliyle daha lezzetli. Çocuğu olanlar için şöyle güzelliği de var; iki kaşık pesto sosuyla bir avuç yeşillik yedirmiş olabiliyorsunuz çocuklara. Fesleğeni yıkayıp 8 avuç kadar yaprağı dallarından ayırın. Yaprakları kurulamayı unutmayın. 250 gram parmesanı ince rendeleyin. 3 avuç dolusu dolmalık fıstığı karamel rengine gelinceye dek ateşte çevirdikten sonra soğuması için bekletin. Fesleğenleri mutfak robotundan 3 kahve fincanı ile geçirin. Fesleğenlerin kararmaması için zeytinyağı ile çekmek önemli. Ardından 250 gr. parmesan peynirini, 5 diş sarımsağı ve 3 avuç dolmalık fistığı ilave edip tüm karışım iyice birbiriyle hemhal olana kadar çekin. Karabiber ve tuzunu ekleyin çekmeye devam edin. Sonra sterilize ettiğiniz kavanozlara koyun ve üzerine zeytinyağı ekleyerek havayla temasını kesin. Kavanozlarınızı küçük tutun, açıldığında bir haftada tüketebileceğiniz boy en iyisi. Aksi takdirde, hiçbir kimyasal koruyucu içermediğinden, açılan kavanozlarda hızla bakteri üreyebilir. Üstü kötü olursa üzülmeyin, rastlamışsınızdır iyi salçalarda da böyle olur. Dünyayı bu bakterilerle paylaşıyoruz en nihayetinde. Üzerini dikkatlice alıp kalanını kullanabilirsiniz. Tarif : refikaninmutfagi.com
-
Bal kabağının faydaları saymakla bitmiyor. Kabak mevsimi gelirken güzelce yapabileceğiniz kabak tatlısı tarifi.. Kabak Tatlısı Malzemeler: (4 kişilik) 600 gr bal kabağı 3 su bardağı toz şeker 1 su bardağı su 1 su bardağı çekilmiş ceviz içi veya kaymak 3-4 adet karanfil , dilerseniz kıvamlanması içi 2-3 damla limon suyu Hazırlanışı : Bal kabaklarınızın çekirdeklerini çıkartıp yeşil ve sert kısımlarını soyduktan sonra iki parmak kalınlığında dilimleyin. Kabak dilimlerinizi bol suda yıkamayı ihmal etmeyin. Daha sonra tencereye yerleştirin. Üzerine toz şeker ve karanfilleri serpin. Tencerenin ağzını kapatıp 1 saat kadar bekletin. Kabak dilimlerini pişirmeden önce toz şeker döküp yaklaşık 3 saat bekletirseniz şekerin tamamen eriyerek kabakla özleşmesini sağlarsınız. Kabaklar cinsine göre suyunu kısa sürede salmayabilir. Bu durumda su ilave ederek orta ateşte 45-50 dakika kadar pişirin. Suyunu tamamen çeken kabaklarınızı ılıklaştıktan sonra dikkatlice servis tabaklarına alın. Üzerlerine ince çekilmiş ceviz içlerini serpiştirdikten sonra sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. Dilerseniz kaymak eşliğinde servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun..
-
Eskişehir'in meşhur lezzetlerinden biri olan Balaban Kebabı nasıl yapılır? Balaban Kebabı Tarifi İçin Malzemeler Domates sosu için: 2 yemek kaşığı domates salçası 1/2 yemek kaşığı tereyağ 1 çay kaşığı toz şeker 1/2 çay kaşığı tuz 1/2 su bardağı su Köfte için: 500 gram dana kıyma 1 çay bardağı bayat ekmek içi (ince çekilmiş) 1,5 çay kaşığı tuz 1,5 çay kaşığı karabiber 2 adet soğan(orta boy, küçük küpler halinde doğranmış) Üzeri için: 1 su bardağı yoğurt (çırpılmış) 4 yemek kaşığı tereyağ(eritilmiş) 2 adet tırnak pide(küp doğranmış) 1 su bardağı et suyu(pidelerin üzerine dökmek için) 2 adet biber 1 adet domates(halka kesilmiş) Balaban Kebabı Tarifinin Püf Noktası Sinirleri alınmış ve terbiye edilerek dinlendirilmiş et bu tarifin en lezzetli halini elde etmeniz için gereken püf noktası! Balaban Kebabı Tarifinin Pişirme Önerisi Tarifimizi Ramazan pidesi kullanarak da deneyebilirsiniz. Balaban Kebabı Tarifi Nasıl Yapılır? Geniş bir kasede kıyma, bayat ekmek kırıntıları ve ince doğranmış kuru soğanları, tuz ve karabiber ile iyice yoğurun. Ceviz büyüklüğünde yassı yuvarlak köfteler yapın ve kızgın döküm tavada kızartın. Biber ve domatesleri de köfteleri pişirdiğiniz tavada dışı közlenmiş görüntü alıncaya kadar pişirin. Domates sosu için, tereyağını bir tavada eritin. Üzerine salça, toz şeker ve tuzu ekleyip, salçanın kokusu çıkana kadar kavurun. Suyu üzerine ekleyip bir taşım kaynattıktan sonra ocaktan alın. Küp doğranmış tırnak pideleri servis edeceğiniz tabağa alın. Üzerine önceden ısıtılmış et suyunu dökün. Çırpılmış yoğurdu, ardından domates sosunu pidelerin üzerine dökün. Köfteleri üzerine yerleştirin. Biber ve domatesleri de tabağa ekledikten sonra kızmış tereyağını tüm köftelerin üzerine gezdirin ve servis edin. Afiyet Olsun.. Tarif : yemek.com
-
- balaban kebap
- balaban kebabı
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
En sevilen şerbetli tatlılardan biri olan şekerpare, evde kolayca yapılabilir. Malzemeler 2 adet yumurta 125 gram tereyağı 1 çay bardağı sıvı yağı 1,5 çay bardağı irmik 1 çay bardağı pudra şekeri 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Aldığı kadar un Şerbeti için: 4 su bardağı su 3 su bardağı şeker Yarım limon Hazırlanışı Yumurtalardan birinin sarısını ayırın. Beyazını diğer yumurtayı, tereyağını, sıvı yağı, irmiği ve pudra şekerini iyice karıştırın. Vanilya ve kabarma tozunu ekleyin. Son olarak unu azar azar ilave ederek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin. Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp tepsiye dizin. Üzerine bir fırça yardımıyla ayırdığınız yumurta sarısını sürüp çatalın tersiyle çizik atın. Fırınınızı 180 dereceye ayarlayıp biraz ısıttıktan sonra tepsiyi fırına verin. Üstü kızaran şekerparelerinizi fırından çıkarın. Bu esnada su ve şekeri tencerede karıştırıp şerbeti pişirmeye başlayın. Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra içine limon suyunu ilave edin. 5 dakika kadar daha kaynattıktan sonra altını kapatıp ılınmaya bırakın. Şerbeti tatlıların üzerine dökeceğiniz zaman ılık olmalı. Tatlıların da ilk sıcaklığının geçmesini beklemelisiniz. Şerbeti döktükten sonra üzerini kapatmadan çekmesini bekleyin. Ardından dilediğiniz gibi süsleyip servis edebilirsiniz. Afiyet olsun
-
- şekerpare
- tatlı tarifleri
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Karadeniz'in meşhur tatlısı Laz Böreği nasıl Yapılır? Hopa Laz Böreği tarifi. Laz Böreği Tarifi İçin Malzemeler Hamuru İçin: 1 çay bardağı yoğurt(suyu ile birlikte) 1 çay bardağı sıvı yağ 1 çay bardağı su 1 çay kaşığı tuz 1/2 paket kabartma tozu 2 adet yumurta 4 su bardağı un Muhallebisi için: 5 su bardağı süt 2 adet yumurta sarısı 4 yemek kaşığı un 1 yemek kaşığı nişasta (mısır veya buğday nişastası) 1 su bardağı toz şeker 1/2 adet limon kabuğu rendesi Şerbeti için: 1,5 su bardağı toz şeker 1,5 su bardağı su 1 tatlı kaşığı limon suyu Tezgahı Unlamak İçin: 1 su bardağı nişasta (mısır veya buğday nişastası) Yağlamak İçin: 1 çay bardağı eritilmiş tereyağı 1 çay bardağı sıvı yağ Hazırlanışı Şerbeti için su ve şekeri, şeker eriyene kadar karıştırın ve kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra limon suyunu ekleyin ve kısık ateşte şerbet kıvamını alana kadar pişirin ve ocağın altını kapatıp oda sıcaklığında soğumaya bırakın. Baklava hamurunu hazırlamak için geniş bir kasede sulu yoğurt, sıvı yağ, su, tuz, kabartma tozu ve yumurtayı güzelce karıştırın. Bu karışımın üzerine yavaş yavaş ekleyerek, hamur ele yapışmayan bir kıvama gelene kadar yoğurun. Hamurun tezgaha yapışmaması için nişasta serpiştirin ve yoğurduğunuz hamuru 18 eşit bezeye bölün. Muhallebisi için; ayrı bir kasede 1 su bardağı süt, yumurta sarıları, vanilin, nişasta, un ve limon kabuğu rendesini karıştırın. Geriye kalan 4 su bardağı sütü tencereye aktarın. Üzerine 1 su bardağı toz şekeri de ekledikten sonra ocağın altı açıkken, şeker eriyene kadar karıştırın. Tencerede ısınan sütlü karışımdan bir kepçe süt alın ve kasede hazırladığımız yumurtalı karışımın içerisine azar azar ekleyerek ısılarını eşitleyin. Isıları eşitlenen karışımları birleştirelim. Kasedeki karışımı azar azar tencereye ekleyin ve sürekli olarak karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin. Piştikten sonra ocaktan alıp, ılımaya bırakın. Tezgaha tekrar nişasta serpiştirin. Tüm bezeleri incecik olacak şekilde açın. Yağladığınız, fırına dayanıklı fırın kabının içerisine yufkayı yerleştirin. İlk yufkanın dışarıya doğru taşmasına izin verin. Eritilmiş tereyağı ve sıvı yağ karışımı ile ilk yufka katını fırça yardımıyla yağlayın. 17 katın her katını yağlayarak fırın kabınıza dizin. Hazırladığınız muhallebi karışımını yufkaların üzerine dökün. İlk katın taşan yufkalarını içe doğru katlayın. Üzerine son yufka katını da ekledikten sonra son kez yağlayın ve dilimleyin. 170 derece ısıtılmış fırında kızarana kadar 30 dakika pişirin. Fırından çıkardığınız laz böreğinin ilk sıcaklığı geçtikten sonra soğumuş olan şerbeti üzerine gezdirin ve sevdiklerinizle afiyetle tüketin. Laz Böreği Tarifinin Servis Önerisi Arzuya göre toz Antep fıstığıyla süsleyerek servis edebilirsiniz. Afiyet Olsun
-
- laz böreği
- börek tarifi
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Yalan Çemberi, oğlunu bir kazada kaybeden polis memuru bir babanın gerçekleri gün yüzüne çıkarma mücadelesini anlatıyor. Yalan Çemberi Konusu Polis müfettişi olan Surjan oğlu Karen’i bir kaza sonucu kaybedince eşi ile evliliklerinde sorunlar başlar. Bu sırada Bollywood yıldızı olan Arman Kapoor’da çok şüpheli bir şekilde trafik kazasında ölünce Surjan Singh bu kazayı soruşturmaya başlar. Hayat kadını olan Simran sayesinde gizli kalmış gerçekler gün yüzüne çıkacaktır. Yönetmen: Reema Kagti Oyuncular: Aamir Khan, Kareena Kapoor, Nawazuddin Siddiqui, Rani Mukerji Tür: Dram, Bollywood Ülke: Hindistan Süre: 2 saat 19 dakika Filmden Kareler Oyuncular Aamir Khan Kareena Kapoor Nawazuddin Siddiqui Rani Mukerji
-
Minyon biri olmanın belli avantajları vardır. Mesela yaşınız kaç olursa olsun; mutlaka daha genç görünürsünüz. Ancak ne yazık ki, kısa boylu kadınlar için, bu durumun bazı dezavantajları da vardır... Başarısız bir kombin, sizi kolaylıkla daha kısa gösterebilir ve zariflikten mahrum edebilir. Bu yüzden özellikle minyon biriyseniz; giysilerinizi ve aksesuarlarınızı daha dikkatli seçmeniz gerekiyor. Bizde siler için bu sorunun cevabını araştırdık ve sizleri daha uzun ve ince gösterecek bazı ipuçları… Üst Ve Etek Üstünüze giyeceğiniz bol ve uzun bir parça, bacak boyunuzu daha kısa gösterirken; gövdenizi de daha hantal ve uzun gösterebilir. Bunun yerine; aynı tişörtü, eteğinizin içine sıkıştırırsanız; bu, belinizi vurgular ve bacaklarınızı daha uzun gösterir. Bir diğer seçenek ise, eteğinizin üstüne kısa bir üst giymektir. Ayakkabı Ve Kemer Bilekten bağlı ya da tokalı sandaletler giymeyi seviyorsanız, ayakkabınızın kayışının cildinizin rengine yakın olduğundan emin olun. Çünkü ayakkabı konusunda, zıt renkler, bacaklarınızın daha kısa gözükmesine neden olabilir. Geniş bantlı ya da kayışlı ayakkabılardan da kaçınmalısınız. Ayrıca soldaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, gövdeyi yatay bir şekilde ikiye ayıran kemer, gövdenin bariz bir şekilde daha geniş gözükmesine neden olur. Oysa kemersiz bir elbise ve daha açık renkteki bir ayakkabı, sizi fark edilir ölçüde daha uzun ve ince gösterir. Ceket Ve Blazer Minyon tipli kadınlar, uzun ceket, takım elbise veya blazer giymemelidir. Çünkü tüm bunlar, bacakları görsel olarak daha kısa gösterir. Bunun yerine, daha az hacimli, kısa, bel hizasında ya da biraz altında biten ceket ve blazer’lar giymeniz önerilir. Ayrıca çanta seçimi konusunda da dikkatli olmalısınız. Minyon tipli kadınlar için en iyi seçenek, genişliği 10-11 inç’i aşmayan küçük çantalar olacaktır. Çünkü uzun yıllardır moda olan büyük alışveriş çantaları, hantal bir görüntüye neden olabilir. Eğer sırt çantası kullanacaksanız; mutlaka bunu da küçük ve düzgün geometrik şekillere sahip olanlar arasından seçmelisiniz. Hırka Uzun hırkalar, yüksek topuklu ayakkabılara gerek kalmadan, boyunuza birkaç santim “eklemek” için harika bir seçenektir. Böyle bir giyim tarzı, boyunuzu gözle görülür derecede uzun gösterir. Ancak elbette hırkanız çok büyük olmamalı ya da büyük cepler gibi iri detaylara sahip olmamalıdır. Elbise Volümlü elbiseler, en güzel, uzun boylu kadınlarda görünür. Minyon tipli kadınlar tarafından giyildiğinde ise, bu tür öğeler kişinin olduğu gibi görünmesinden ziyade; “pres”lenmiş gibi görünmesine, silüeti ve özellikle bacaklarının daha kısa görünmesine neden olur. Oysa, sağdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, vücuda oturan elbiseler, minyon tipli kadınların vücudunu daha orantılı ve daha uzun gösterir. Renk Kombinler Renkli bir üst ve koyu renkli bir alt; vücudunuzu yarıya bölerek boyunuzun kısalığını vurgular. Buna kıyasla, siyah beyaz ve boyuna çizgili giysiler, silüetinizi belirgin bir şekilde uzatır. Ayrıca alt ve üst giysinizin renklerinin birbirine yakın olması, sağdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, boyunuzun daha uzun gözükmesini sağlar. Dikkat ederseniz; soldaki fotoğrafta yer alan üst, diğerine göre daha bol ve büyük görünüyor. Kot Pantolon Ve Üst Kısa üstler, minyon tipli kadınlar için mükemmeldir. Böyle üstleri, yüksek bel bir kot ile kombinlemek de, bacakları önemli ölçüde uzun göstermeye yardımcı olur. Bir diğer seçenek, kısa bir üst ve yüksel bel bir etek giymektir. İnanmazsanız deneyin; sonuçlar sizi hem memnun edecek hem de gerçekten şaşırtacak!
-
- kısa boy
- minyon kız
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Hindistan'da evlilik törenlerinde yapılan bir geleneğe verilen isimdir Sindur (Sindoor). Sindur, Hindistan’da evlilik törenlerinde yapılan bir geleneğe verilen isimdir. Ateş çevresinde 7 kez dönerek yapılan törenin ardından, damat tarafından gelinin saç ayrımına evli bir kadın olduğunu göstermek amacıyla sürülen kırmızı boyayı ifade etmektedir. Sindur (Sindoor) Nedir? Gelenek ve görenekleriyle isminden sıkça söz ettiren Hindistan, evlilik törenlerinden biri olan “sindur” (sindoor) töreni ile ilgi çekiyor. Peki sindur (Sindoor) nedir? Neden yapılır? Sindur; Hindistan’da evlilik törenlerinde yapılan bir geleneğe verilen isimdir. Ateş çevresinde 7 kez dönerek yapılan törenin ardından, damat tarafından gelinin saç ayrımına evli bir kadın olduğunu göstermek amacıyla sürülen kırmızı boyayı ifade etmektedir. Artık evli bir kadın olduğunun işareti olarak parlak kırmızı boya (sindur) sürülmesinin ardından “mangalsutra” töreniyle damat gelinin boynuna boncuklu kolye takar. Ateşin çevresinde yedi kez döndükleri “pheras” töreninin ardından, gelinle damat bir örtünün altında karşılıklı oturan çiftler gümüş bir aynadan birbirlerinin yüzlerine bakarlar. “Posh Puja” ise evlilik töreninden sonraki sabah yapılır. Yakın akrabaların katıldığı bu törende mutlu evlilik dilekleriyle genç çiftin başından çiçekler dökülür. Son olarak da ikisinin birbirlerini besledikleri “dayabata” töreni yapılır. Sindur, aynı zamanda Hindistan’da inekler için her yıl düzenlenen ve ‘Gopastami’ adı verilen bir bayramda da kullanılır.
-
Karva Chauth gününde kadınlar; kocaları için uzun ve sağlıklı bir yaşam dileyerek oruç tutarlar. Karva Chauth evli Hindu kadınların kocalarına adadığı bir gündür. Karva Chauth gününde kocaları için oruç tutan kadınlara “şanslı ve mutlu kadın” anlamına gelen “Saubhagyavati” denir. Hindistan’a Özgü; Karva Chauth Töreni Karva Chauth genellikle Kuzey Hindistan’da özellikle; Pencap, Racastan, Haryana, Gucarat ve Uttar Pradeş’te kutlanır. Karva; kil, çömlek anlamına gelirken, chauth; dördüncü demektir. Yani Hint takvimine göre; dolunaydan sonraki dördüncü gün kutlanır. Karva Chauth’tan iki gün önce, şansı ve refahı sembolize ettiği için, kadınlar ellerine kına yakarlar. Karva Chauth gününde Shiva ve ailesine (eşi Parvati ve oğlu Ganesha’ya) dualar ederek tapınırlar. Karva Chauth sabahı gelinin kayın validesi tarafından sargi hazırlanır. Sargi; meyve ve tatlılardan oluşan bir tepsidir. Güneş doğmadan önce yemek yenilir ve oruca başlanır. Karva Chauth akşamı Ay’a su sunarak ibadet edildikten sonra, kadın elek aracılığıyla önce aya daha sonra kocasına bakar. Son olarak kadın kocasının ikram ettiği su ile orucunu açar
-
Dünya üzerindeki en eski ve en büyük uygarlıklarına ev sahipliği yapan Hindistan'a dair bu gelenekler size 'yok artık' dedirtecek. Hindistan gelenekleri ve kültürü, hemen herkesin ilgisini çekmiştir. Son derece ilginç geleneklere sahip olan Hindistan’a gitmeyi düşünüyorsanız mutlaka gitmeden önce Hindistan geleneklerine göz atmalısınız. Seyahat edilen klasik rotaların dışında Hindistan son yıllarda en merak edilen ülkelerden biri oluyor. Gerek Hindistan gelenekleri gerek Hindistan’ın insanları gerekse Hindistan mimarisiyle Hindistan turları binlerce gezginin gezi planları arasında yer alıyor. Dünya üzerindeki en eski ve en büyük uygarlıklarına ev sahipliği yapan Hindistan’a dair jollytur’un verdiği bu gelenekler size ‘yok artık’ dedirtecek. 1) Ganj Nehri Günahlardan Arındırıyor Hindistan geleneklerine göre Ganj Nehri’ne girmek oldukça kutsal kabul ediliyor. Hinduların inanışında Ganj Nehri, arınmayı temsil ediyor. Hindistan geleneklerinde tanrıça olarak kabul edilen ve Tanrıça Ganga adıyla bilinen Ganj Nehri’nde yıkanmak günahlardan arınmak anlamına geliyor. Hindistan kültürüne göre ölen bir kimseyi Ganj Nehri kıyısında yakıp küllerini nehre atmak da, ölülerinin ruhlarının özgürleştiğine inanılan bir ritüel. 2) İneklerin Dokunulmazlığı Vardır Hindulara göre inekler kutsal hayvanlardır. Öyle ki dışarıdan ineklere taptıklarına inanırız. Fakat işin gerçeği Krişna adı verdikleri tanrılarının ineğin vücudunda beden bulduğunu düşünmeleri. Bu sebeple Hindistan kültüründe ineklere asla zarar verilmez ve inek eti yenmez. Ayrıca ineğin kuyruğundan tutan birilerini görürseniz, anlayın ki o kişi yemin etmektedir. Biraz tiksinti verebilir, ama onlar kutsal saydıkların ineğin idrarıyla temizleneceklerine inanıp hatta ineğin dışkısını alınlarına sürerler. En merak edilen de biri yanlışlıkla bir ineğe zarar verdiğinde ya da öldürdüğünde ne olduğu. O kişi 6-12 ay arasında yıkanmaz, temizlenmez, sakalını ve tırnaklarını kesmez. Sosyal ve iş hayatını devam ettiremez. Bu süre sona erdiğinde Hindistan’da yine kutsal kabul edilen bir ağacın altında büyük bir ziyafet verip o ağacın yapraklarını bol miktarda tereyağında yaktıktan sonra günahından arındığına inanılır. 3) İntihar Etmek Takdir Ediliyor Hindistan kültürü sahip olduğu farklı geleneklerle bizleri şaşırtmaya devam ediyor. O geleneklerden biri de intiharın günah kabul edilmemesi. Üstelik intihar etmek takdir edilen bir eylem olarak görülüyor. Evet, yanlış duymadınız. Hindistan geleneklerine göre intihar etmek alkışlanacak bir şey. Bu ilginç kültürde intihar edecek kişi önce 3 gün oruç tutuyor ve sonra nasıl intihar edeceğini seçiyor. İntihar etmeye benzer bir başka inanış daha var Hindistan’da. O da çok yaşlı ya da ağır hasta insanları intihara bırakmaktır. Bunun için o kişiler güzel elbiseler giydirilerek Ganj Nehri’nin med-cezir yaşanan kıyısına götürüp bırakılır. Sular yükselince nehir o kişiyi içine çeker ve ölümüne sebep olur. Eğer o kişi, sular yükselmeden intihardan kaçarsa şerefini kaybeder ve bir daha itibar görmez. 4) Çok Eşli Kadınlar Hindistan’da İngiliz işgaline kadar kadınların birden fazla eşi olabilirdi. Çoğunlukla da kardeşler aynı kadınla evlenirlerdi. Günümüzde bu gelenek çok fazla görülmese de Hindistan’ın ücra köşelerinde rastlanabiliyor. 5) Kızları Köpekle Evlendirme Evet yanlış okumadınız! Hindistan’da yedi yaşını dolduran kızlar bir köpekle evlendiriliyor. Nedeni ise kız çocuğunun evlenene dek köpek tarafından korunacağına inanılması. 6) Drahoma Geleneği Hindistan gelenekleri arasında en yaygın olanı, başlık parası anlamındaki Drahoma geleneği. Bizdeki başlık parasının tam tersi bir gelenek Drahoma. Çünkü Hindistan’da evlenirken erkek değil kız tarafı başlık parası veriyor. Bu nedenle aileler kız çocuk sahibi olmak istemiyor. 7) Yılan Oynatma Hindistan’ta fakir halkın para kazanmak için başlattığı yılan oynatma işi bir süre sonra Hindistan’ın sembolü ve geleneği haline gelmiş. Hindistan’ın hemen her köşesinde yılan oynatan bir Hintli görebilirsiniz. Hindistan kültürü ile özdeşleşen yılan oynatma geleneği, turistlerin de ilgisini çekiyor. 😎 Sati Geleneği Hindistan’daki tüyler ürperten, akıllara durgunluk veren bir başka gelenek ise Sati denilen gelenek. Bu geleneğe göre kocası ölüp de dul kalan kadınlar ya kendi ya da başkası tarafından benzin döküp yakılır. Bu şekilde kadının günahlarından arınıp kocasının yanına gittiği düşünülür. 9) Kurbağaların Evlendirilmesi Duyunca inanmakta güçlük çekilen Hindistan geleneklerinden biri de kurbağaların evlendirilmesi. Neden böyle bir şey yapıyorlar derseniz cevabı, ‘Yağmur Tanrısı’ öyle istediği için. 10) Holi Festivali Hindistan gelenekleri arasında en renkli ve en meşhur olanı şüphesiz Holi festivali. Bu festivalde herkes birbirine boyalar atıyor ve genç, yaşlı demeden doyasıya eğleniyor. Hintliler bu festivalle baharın gelişini kutlayıp, özellikle yaşlıları eğlendirip onları yalnızlıktan kurtarmak ve bahar yorgunluğunu üzerilerinden atmayı amaçlarlar. 11) Çocukları Yüksekten Atma Böyle bir gelenek emin olun ki hiçbir yerde yok. Hindistan gelenekleri arasında yine şaşırtıcı bir uygulama olan erkek çocukları yüksekten atma geleneği, çocukların daha sağlıklı olacağı düşünüldüğü için yapılıyor. 12) Kocaya İsmiyle Hitap Saygısızlık Hindistan’ın kimi bölgesi anaerkil kimi bölgesi de ataerkil yapı gösteriyor. Burada kadının eşine ismiyle hitap etmesi sonu boşanmaya kadar gidebilen büyük bir olay. 13) Sol El Kullanmak Yok Hintliler tuvalette sol ellerini kullandıklarından yemek yerken bu ellerini kullanmamaya özen gösteriyorlar
-
- ganj nehri
- köpekle evlenmek
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
50'li ve 60'lı yıllarda yirmi yıldır sanayiyi yöneten Güney Hindistan film endüstrisinden bir aktris olan Savitri'nin biyografisi. Güney Hindistan’da 1950 ve 60’larda sinema sektörüne damga vuran Savitri’nin hayat hikayesi anlatılmaktadır. Bu 3 saatlik film, 2018’de Hindistan’da en çok hasılat yapan filmlerden biri olmuştur. “Mahanati” Konusu Mahanati filmi hayatı merak edilen nadir isimlerden birisi olan Savitri’nin hayat hikayesini konu alıyor. Savitri 50’li ve 60’lı yıllarda sinema endüstrisine yön veren isimlerden birisi olmayı başarmıştır. İnsanların aklında kalan nadir oyunculardan birisi olan Savitri, şimdiye kadar Hint sinemasına birçok eser bırakmıştır. Belki de Hint sinemasının gelişmesinde ki en büyük isimlerden birisi olan Savitri’nin hayatını izleyeceğimiz filmde, Savitri’nin sadece sinema hayatını değil aynı zamanda tüm yaşantısını izleyeceğiz. Mükemmel bir fikir ile ortaya çıkan Mahanati filminin yönetmen koltuğunda Nag Ashwin yer alıyor. Nag Ashwin’da böyle bir konuya değindiği için büyük ilgi toplayan yönetmenlerden birisi oldu. “Mahanati” Fragman “Mahanati” Fragman 2 (Uzun) “Mahanati” Oyuncuları Keerthy Suresh (Savitri) Dulquer Salmaan (Gemini Ganesan) Vijay Devarakonda (Vijay Anthony) Samantha Akkineni (Madhuravani) Shalini Pandey (Susheela)
- 1 yanıt
-
- hint sineması
- hint filmi
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Her yaş grubunda görülebilen bir hastalık olan kulak çınlaması neden olur? Çoğunlukla bir yaşlılık belirtisi olan kulak çınlamasının görülme sıklığı yaş ile birlikte artar. Nüfus genelinin %17’si bu şikayetten yakınırken, kulak çınlaması yaşlı nüfusun %33’ünü etkiler. Sıklıkla 40 ile 70 yaş aralığında görülür. Ancak tüm yaş gruplarında da görülebilir. Anatomik ve fonksiyonel değişikliğe bağlı görülebilen kulak çınlaması; uzun süre yüksek sese ya da çok sessiz ortama maruz kalınmasının yanı sıra travma sonrası da başlayabilir. Bazen işitme ile ilgili bir sorun olmamasına rağmen ortaya çıkabilir. Kulak çınlaması nedir? Kulak çınlaması ya da tıptaki adı ile tinnitus gerçekte akustik bir uyaran olmaksızın, hastanın bir ses algılaması olarak tanımlanır. Bu ses değişik ton, özellik ve karakterde olabilir. Çoğu zaman çınlama gibi duyulan ses, bazen uğultu, çan, rüzgâr veya ıslık sesi, makine gürültüsü, hışırtı, nabız sesleri gibi tarif edilir. Hastalıktan ziyade semptom yani belirti olarak değerlendirilir ve ele alınır. İşitme sisteminin en sık karşılaşılan belirtisidir. Bu yakınmalar ruhsal sorunlara yol açacak, hayat kalitesini ileri düzeyde bozacak kadar şiddetli olabileceği gibi bir kaç dakika içerisinde de geçebilir. Bazı durumlarda psikiyatriyi ilgilendiren halüsinasyonlarla karıştırılmaması önemlidir. Genellikle bu durum sadece hastanın kendisi tarafından hissedilirken, bazı durumlarda özel tekniklerle muayene eden hekim tarafından duyulabilir. Kulak çınlaması belirtileri nelerdir? Kulak çınlaması kulakta duyulan ince ve tiz bir ses duyulması durumudur. Oldukça yaygın rastlanan kulak çınlamasında çan sesine benzer bir ses işitilir. Durumdan şikâyetçi olan hastadan başkası bu sesi duymaz. Kulak çınlaması bir hastalık olmadığından başlı başına bir belirti olarak kabul edilir. Kulak çınlamasının nedenleri nelerdir? Normal kulak çınlaması bir haftadan ve beş dakikadan az sürebilir. Bu oldukça yaygın ve normaldir. Fakat patolojik çınlama belirtilen süreden daha uzun sürer, sürekli kulak çınlaması gibi durumlara genellikle işitme kaybı da eşlik eder. Sadece hasta tarafından duyulan subjektif kulak çınlamasının pek çok nedeni olabilir. Bir kulak kirinin çınlamaya sebep olabileceği gibi, uzun süre yüksek ses maruz kalma, yabancı cisim, kulak zarında delinme, orta kulak iltihabı, orta kulakta sıvı birikmesi, iç kulak hücrelerinin zarar görmesi, orta kulakta bulunan kemiklerin eklemlerinde sertleşmesi de çınlamaya neden olabilir. Ayrıca işitme kaybı, alerji, tansiyon oynamaları, meniere denen kulak içi tansiyonu, şeker hastalığı, anemi, menopoz dönemi, hormon değişiklikleri, baş ve boyun bölgesinde yaşanan travmalar, tiroid, anevrizma denen damar genişlemeleri, işitmeyi sağlayan sinirlerde bulunan tümör, yanlış ilaç kullanımı, nörolojik ve metabolik ve psikiyatrik hastalıklar da “Kulak çınlaması neden olur?” sorusuna cevap olarak verilebilir. Günümüzde yüksek sese maruz kalma kulak çınlamasının en sık rastlanan nedeni olarak görülür. Pek çok kişi farkında olmasa da kalabalık şehirlerde oluşan trafik ve şantiye gürültüsüne, endüstriyel gürültüye, güçlü alarm seslerine maruz kalmak kulak çınlamasını tetikler. Ayrıca yüksek sesle müzik dinlemek de bu nedenlere eklenebilir. Dışarıdan özel teknikler muayene ile hekim ya da diğer kişiler tarafından duyulan objektif tinnitus ise vasküler, yani damar hastalıkları, nöromusküler yani kas hastalıkları ve lokal enflamasyon bölgesel iltihaplanma gibi farklı pek çok nedenden kaynaklanır. Tüm bunlar kulak çınlaması sebepleri arasında yer alır. Kulak çınlaması çeşitleri nelerdir? Kulak çınlaması çeşitleri şikayetin karakteristiğine, nedenlerine ve şiddetine göre sınıflandırılır. Karakteristiğine göre çeşitlerine bakıldığında objektif ve subjektif çınlama karşınıza çıkar. Ayrıca işitsel halüsinasyonlar da elenmelidir. Objektif kulak çınlaması hastanın kendisi tarafından ve dışarıdan duyulabilen sesler olarak nitelenir. Genellikle dışsal çınlama, işitsel çınlama şeklinde adlandırılır. Subjektif kulak çınlaması ise hastanın kendisinden başka kimsenin duymadığı bir nevi hayali olan ses duyulmasıdır ve işitsel olmayan çınlama olarak da adlandırılır. Nedenlerine göre bakıldığında ise subjektif çınlama, kulak kaynaklı olabileceği gibi metabolik ya da nörolojik bir hastalığın sonucu oluşabilir. Objektif çınlama ise damar ya da kas hastalıklarına bağlı yaşanabilir. Şiddet düzeyine göre bakıldığında ise şiddetinden rahatsız olunmayan, hafif, orta, ileri düzeyde kulak çınlaması şeklinde sınıflandırmalar yapılabilir. Kulak çınlaması tanısı nasıl konulur? Tanı koymak kulak çınlaması tedavisi için atılan ilk adımdır. Eksiksiz bir öykü anlatımı ve güçlü bir iletişim hasta-doktor ilişkisinde çok önemlidir. Kulak çınlamasının başlangıç zamanı, çınlamaya eşlik eden viral bir hastalığın olup olmadığı, gürültü ya da travmaya maruz kalınıp kalınmadığı son derece önemlidir. Şikayetin çift kulakta birden ya da sağ kulak çınlaması ve sol kulak çınlaması gibi tek taraflı mı olup olmadığı eksiksiz şekilde anlatılmalıdır. Sesin türünün çan sesi, tıslama, çoklu sesler gibi seçeneklerden hangisine yakın olduğu sorgulanır. Seslerin oluşma sıklığı ve gürültüsü de doktora mutlaka aktarılmalıdır. Kulak çınlamasına ilişkin alınan öykü sonrasında yapılan nörolojik muayene, odyolojik değerlendirme gerekebilir. Hekiminizin gerekli gördüğü bazı durumlarda radyolojik görüntüleme yöntemleri, laboratuvar tetkikleri tanı koymada yardımcıdır. Kulak çınlaması tedavi yöntemleri nelerdir? Muayene ve tetkikler sonucu çınlamanın sebebi ortaya konduktan sonra kişiye özel uygun bir tedavi uygulanır. Kulak çınlamasının azaltılmasına yönelik yüksek sesli müziğe maruz kalmaktan korunma, kan basıncının kontrolü, tuzlu yiyeceklerden uzak durma, kahve, kola ve sigaradan uzak durma, egzersiz yapma gibi tavsiyeler kulak çınlamasına ne iyi gelir sorusuna verilebilecek en iyi cevaptır. Kulak çınlamasının tedavi yöntemleri çınlamanın sebebine şekilleneceğinden tedavi seçenekleri oldukça geniş bir yelpazede yer alır. Örneğin kulak yolundaki buşon denilen kulak kiri ya da yabancı cismin çıkartılması bir tedavi yöntemidir. Farklı hastalıklar için kullanılan ilaçların yan etkilerinden kaynaklanıyorsa, ilaçlar doktor kontrolünde değiştirilir, bırakılır ya da tekrar düzenlenir. Kişiye gürültüden kaçınması önerilebileceği gibi, kulak iltihabı tedavisi ya da orta kulak boşluğunda yer alan sıvının tedavisi de önerilebilir. Kulak zarının delinmesi cerrahi bir müdahale gerektirebilir. Yine cerrahi olarak kulak kemiği içinde yer alan iltihabın temizlenmesi gerekebilir. İşitme siniri tümörü gibi durumların saptanması hâlinde cerrahi müdahale veya radyoterapi önerilir. Çınlamaya, işitme kaybının da eşlik ettiği bazı durumlarda işitme cihazı önerilebilir. Bu yolla hem işitme kaybı hem de çınlama şikayeti giderilir. Bazı durumlarda ise tedavi edilecek bir problem ve işitme kaybı olmaz. Bu gibi durumlarda hastalara iç kulak kan dolaşımını artıran ilaçlar verilir. Eğer çevre sessiz olduğunda, gece yatağa yattığınızda şikayetleriniz sizi daha fazla rahatsız ediyorsa, bu durumla başa çıkmanızı sağlayacak bir saat sesi, radyo ya da televizyon gibi ses çıkaran cihazlar önerilebilir. Bazı hastalar radyoda ayarlanmamış bir frekansın çıkarttığı cızırtılı sesleri diğer adıyla beyaz sesleri alçak sesle dinlemenin kendilerini rahatlattığını ifade eder. Böyle bir ses de rahatlatıcı olabilir. Buna ek olarak ses üreten farklı cihazlar da kullanılabilir. Sizi rahatsız etmeyen, sürekli devam eden bir ses, kişinin kulak çınlamasını unutmasında yardımcı olur. Bu yöntemler sıklıkla karşılaşılan kulak çınlaması nasıl geçer sorusunun cevabı niteliğindedir. Kulağa lazerle biyomanyetik etki uygulanan tedavi yöntemlerinin yanı sıra hasta psikoterapi, hipnoz, meditasyon gibi tedavi yöntemlerine de yönlendirilebilir. Kulak çınlaması basit ve anlık bir şikayet olabileceği gibi kafatası tümörleri, dolaşım bozuklukları, damar hastalıkları gibi önemli bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Bu sebeple rutin kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
-
- kulak çınlaması
- kulak kızarması
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
11-17 Mart arası Beyin Farkındalık Haftası kapsamında Prof. Dr. Geysu Karlıkaya beynin gizemini anlattı! Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Geysu Karlıkaya, beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımız bilgisinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Prof. Dr. Karlıkaya, 11-17 Mart Beyin Farkındalık Haftası kapsamında beynin 9 gizemini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Geysu Karlıkaya, beynimizin, kafatasından çıkarılıp girinti ve çıkıntıları düzleştirildiğinde dört tane A4 kağıdı kadar yer kapladığını belirtirken, ‘beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımız’ bilgisinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Prof. Dr. Karlıkaya, 11-17 Mart Beyin Farkındalık Haftası kapsamında beynin 9 gizemini anlattı. VÜCUT AĞIRLIĞININ YÜZDE 2’SİNİ OLUŞTURUYOR Vücut ağırlığımızın sadece yüzde 2’sini oluşturan, yaklaşık 1.300-1.400 gram olan beynin yüzde 69-85’ini su oluşturuyor. Beynimiz vücudumuzda kapladığı yerin aksine tüm enerjimizin yüzde 20’sini harcıyor. Ancak beynin büyüklüğünün zeka ile direkt orantısı yok gibi görünüyor. (Albert Einstein’ın beyni 1230 gramdı). İnsan beyninde yaklaşık 86 milyar sinir hücresi ve bu hücreler arasında yüzlerce trilyon bağlantı bulunuyor. Bu hücrelerin yoğunluğu, bağlantıları ve beyindeki kıvrımların miktarı daha önemli. Kıvrımlar ne kadar fazla ise o kadar iyi. (Maymun ve yunusların kıvrımları çok belirginken farelerin beyin yüzeyi düz) KADIN BEYNİ İLE ERKEK BEYNİ BİRBİRİNDEN FARKLI Bu farklılık doğum öncesi başlıyor ve yaşlılık dönemine dek bu gerçek değişmiyor. Kadın beyni ile erkek beyni birbirinden farklı. Erkeklerde beyin ağırlığı kadınlara göre yaklaşık 100 gram daha fazla. Ağırlığın yanı sıra fonksiyonel olarak da fark var. Örneğin; kadınlarda hafıza ve sosyal tanıma becerileri, dil yetenekleri daha üstünken, erkeklerde motor (hareket) ve uzaysal algılama özellikleri daha gelişmiş. BEYNİMİZ YAPTIĞIMIZ İŞE GÖRE ÇALIŞIYOR Beynimizin farklı bölgelerinin farklı görevleri var, yaptığımız işe göre beynimizin farklı bölgeleri çalışıyor. Örneğin; fiziksel bir aktivite sırasında beynimizin hareket merkezleri ağırlıklı olarak çalışırken; konuşurken konuşma merkezi, bir şey okurken görme merkezi daha aktif oluyor. Ancak farklı merkezlerin birbiri ile iletişimi hemen hemen sürekli olarak devam ediyor. Yeni görüntüleme teknikleri sayesinde bir iş yaparken beynin hangi bölgelerinin aktif olduğunu gözlemlemek mümkün ve tek bir iş için bile beyindeki farklı merkezlerin aktifleşerek birbiri ile iletişim kurabildiğini gözlemleyebiliyoruz. Herhangi bir problem olduğunda bu iş bölümü değişebiliyor ve beyin yeniden organize olarak fonksiyonunu devam ettirebiliyor. AĞRIYI, ACIYI HİSSETMİYOR Prof. Dr. Karlıkaya, “Beyin dokumuz ağrıyı hissetmez. Baş ağrısı beyinden kaynaklanıyor gibi hissedilse de ağrı aslında beyin etrafındaki damar ve sinir benzeri ağrıya duyarlı yapılardan kaynaklanır” dedi. DÜZENLİ EGZERSİZ HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR Fiziksel egzersiz sadece kalp ve vücut kasları için faydalı değil, beyni de geliştiriyor. Beynin hafıza merkezi düzenli egzersiz ile birkaç ay içerisinde büyüyebiliyor, benzer bir durum düzenli zihinsel aktivite sırasında da görülebiliyor. Yeni bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmayı öğrenmek gibi. Bu olumlu etkinin oluşması için dilin öğrenilmesi de muhtemelen gerekmiyor, çalışmak yeterli. Çalışma bırakıldığında ise her şey eski haline dönüyor. ZEYTİNYAĞI BEYNE İYİ GELİYOR Bol meyve, sebze içeren ve ağırlıklı zeytinyağı kullanılan diyetler hafıza dahil pek çok beyin fonksiyonu üzerine olumlu etki yapıyor. Şekerin az tüketilmesi de önemli ancak probiyotik bakterilerin bilişsel fonksiyonlar üzerine etkisi hala tartışmalı. KALİTELİ UYKU HAFIZAYI KUVVETLENDİRİYOR Sağlıklı bir uyku, güçlü bir hafıza için gereken faktörlerden bir tanesi. Az uyuyan veya kalitesiz uyuyan kişilerde öğrenme güçlükleri ve hafıza problemleri görülebiliyor. Uyku aynı zamanda beyinde temizlik görevi üstleniyor. Alzhemier hastalarında beyinde biriken amiloid proteini uyku sırasında beyinden uzaklaştırılıyor. FAZLA GPS KULLANMAK BEYNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR Prof. Dr. Karlıkaya “Londra taksi sürücülerinde yapılan çalışmalarda; beynin hafıza merkezi olarak kabul edilen hipokampusun belli bölgelerinin başka meslek sahiplerine kıyasla daha fazla geliştiği gözlenmiş. (Londra’da taksi sürücüsü olmak için 25 bin caddenin öğrenilmesi gerekiyor.) GPS kullanımı ile de aynı bölgelerde küçülme olmaması için yeni bir yere ilk gidişte GPS kullanılsa bile dönüşte kullanmamak daha doğru” diyor. BEYNİN GELİŞİMİ ANNE KARNINDA BAŞLIYOR Beynimizin gelişiminin en hızlı olduğu dönem bebeklik dönemi! Gebelik sırasında annede depresyon ve aşırı stres bebeğin beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiliyor, tam tersi iyi beslenme ve meditasyon olumlu etki yapıyor. Beynin ana bağlantıları doğumda hazır oluyor, ilk 1-2 yılda sinir kılıflarının gelişmesinin ardından yürüme, konuşma vb fonksiyonlar da gerçekleşiyor. Beyin kapasitesi 20’li yaşlarda pik yapıyor, 25 yaşından itibaren beynin bazı bölümleri küçülmeye başlıyor ancak hayat boyu beyin değişmeye devam ediyor, yeni hücreler ekleniyor. Kelime hazinesi 70’li yaşlara kadar korunabiliyor.
-
- kadın beyni
- erkek beyni
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Omurga Sağlığı Omurga hastalıkları, özellikle skolyoz, kifoz gibi deformiteler, bel ağrıları, ülkemizde oldukça yaygın olmasına karşın, bu konu hakkında bilgi edinme oranı da çok azdır. Normal bir omurga, arkadan bakıldığında, tüm uzunluğu boyunca düzdür. Ancak, omurgaya yandan bakıldığında iki eğrilik görülür. Omuzlardan göğüs kafesinin alt tarafına kadar olan sırt bölgesinde torasik kifoz adi verilen ılımlı bir yuvarlaklaşma, bel bölgesinde ise lomber lordoz adi verilen bunun tersi bir eğrilik mevcuttur. Normal bir omurgada gövde ve başı pelvisin üzerinde dengeleyebilmek için birbirinin tersi olan bu iki eğrilik gereklidir. Normal bir sırt, 1. ve 12. omurlar arasında yer alır ve 15° ila 45° arasında hafif bir kifozu olması gerekir. Sırt bölgesindeki yuvarlaklaşma 45° ‘nin üzerine çıktığında “hiperkifoz” olarak adlandırılır ve postural veya yapısal olarak sınıflandırılır. Kifoz (Kamburluk) Nedir? Ailelerin çocuklarında gördükleri kamburluk şikâyetinin en sık nedeni postural kamburluktur. En önemli sebebi fizik kondisyonun yetersiz olmasıdır. Günümüzde bilgi çağının bir sonucu olarak çocuklarımız oyunlar ve sportif aktivitelerden çok masa, bilgisayar ve tablet başında vakit geçirmektedirler. Bu nedenle hem daha az spor yaptıkları için fizik kondisyonları daha kötü olmakta hem de vakitlerinin büyük çoğunluğunu kötü oturuş ve yatış pozisyonlarında geçirmelerine sebep olmaktadır. Ağır okul çantası taşımanın kamburluğa sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak sırtta taşınan ağır çantalar omurga sağlığı için uygun değildir. Omurga üzerine binen yükler çocukluk ve ergenlik döneminde bel ve sırt ağrısına ve daha ileri yaşlarda bel ağrısı ve bel fıtığı gibi durumların gelişmesine zemin hazırlar. 4 Kolay Egzersiz İle Duruşunu Düzelt
-
Yaşam ve ölüm arasındaki her şeyin kutlaması: Masaan izle
Feneroin replied to Feneroin's konu in FiLM / SiNEMA
Masaan Filminden Görseller- 1 yanıt
-
- masaan izle
- watch masaan
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
Bilgi ve efsane
Bildiklerinizi paylaşın; Çünkü bu, efsane olmaya giden yoldur
Güncel önemli konular
Korona ve sağlığımız