-
İçerik sayısı
1080 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
10
Everything posted by Feneroin
-
50'li ve 60'lı yıllarda yirmi yıldır sanayiyi yöneten Güney Hindistan film endüstrisinden bir aktris olan Savitri'nin biyografisi. Güney Hindistan’da 1950 ve 60’larda sinema sektörüne damga vuran Savitri’nin hayat hikayesi anlatılmaktadır. Bu 3 saatlik film, 2018’de Hindistan’da en çok hasılat yapan filmlerden biri olmuştur. “Mahanati” Konusu Mahanati filmi hayatı merak edilen nadir isimlerden birisi olan Savitri’nin hayat hikayesini konu alıyor. Savitri 50’li ve 60’lı yıllarda sinema endüstrisine yön veren isimlerden birisi olmayı başarmıştır. İnsanların aklında kalan nadir oyunculardan birisi olan Savitri, şimdiye kadar Hint sinemasına birçok eser bırakmıştır. Belki de Hint sinemasının gelişmesinde ki en büyük isimlerden birisi olan Savitri’nin hayatını izleyeceğimiz filmde, Savitri’nin sadece sinema hayatını değil aynı zamanda tüm yaşantısını izleyeceğiz. Mükemmel bir fikir ile ortaya çıkan Mahanati filminin yönetmen koltuğunda Nag Ashwin yer alıyor. Nag Ashwin’da böyle bir konuya değindiği için büyük ilgi toplayan yönetmenlerden birisi oldu. “Mahanati” Fragman “Mahanati” Fragman 2 (Uzun) “Mahanati” Oyuncuları Keerthy Suresh (Savitri) Dulquer Salmaan (Gemini Ganesan) Vijay Devarakonda (Vijay Anthony) Samantha Akkineni (Madhuravani) Shalini Pandey (Susheela)
- 1 yanıt
-
- hint sineması
- hint filmi
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Her yaş grubunda görülebilen bir hastalık olan kulak çınlaması neden olur? Çoğunlukla bir yaşlılık belirtisi olan kulak çınlamasının görülme sıklığı yaş ile birlikte artar. Nüfus genelinin %17’si bu şikayetten yakınırken, kulak çınlaması yaşlı nüfusun %33’ünü etkiler. Sıklıkla 40 ile 70 yaş aralığında görülür. Ancak tüm yaş gruplarında da görülebilir. Anatomik ve fonksiyonel değişikliğe bağlı görülebilen kulak çınlaması; uzun süre yüksek sese ya da çok sessiz ortama maruz kalınmasının yanı sıra travma sonrası da başlayabilir. Bazen işitme ile ilgili bir sorun olmamasına rağmen ortaya çıkabilir. Kulak çınlaması nedir? Kulak çınlaması ya da tıptaki adı ile tinnitus gerçekte akustik bir uyaran olmaksızın, hastanın bir ses algılaması olarak tanımlanır. Bu ses değişik ton, özellik ve karakterde olabilir. Çoğu zaman çınlama gibi duyulan ses, bazen uğultu, çan, rüzgâr veya ıslık sesi, makine gürültüsü, hışırtı, nabız sesleri gibi tarif edilir. Hastalıktan ziyade semptom yani belirti olarak değerlendirilir ve ele alınır. İşitme sisteminin en sık karşılaşılan belirtisidir. Bu yakınmalar ruhsal sorunlara yol açacak, hayat kalitesini ileri düzeyde bozacak kadar şiddetli olabileceği gibi bir kaç dakika içerisinde de geçebilir. Bazı durumlarda psikiyatriyi ilgilendiren halüsinasyonlarla karıştırılmaması önemlidir. Genellikle bu durum sadece hastanın kendisi tarafından hissedilirken, bazı durumlarda özel tekniklerle muayene eden hekim tarafından duyulabilir. Kulak çınlaması belirtileri nelerdir? Kulak çınlaması kulakta duyulan ince ve tiz bir ses duyulması durumudur. Oldukça yaygın rastlanan kulak çınlamasında çan sesine benzer bir ses işitilir. Durumdan şikâyetçi olan hastadan başkası bu sesi duymaz. Kulak çınlaması bir hastalık olmadığından başlı başına bir belirti olarak kabul edilir. Kulak çınlamasının nedenleri nelerdir? Normal kulak çınlaması bir haftadan ve beş dakikadan az sürebilir. Bu oldukça yaygın ve normaldir. Fakat patolojik çınlama belirtilen süreden daha uzun sürer, sürekli kulak çınlaması gibi durumlara genellikle işitme kaybı da eşlik eder. Sadece hasta tarafından duyulan subjektif kulak çınlamasının pek çok nedeni olabilir. Bir kulak kirinin çınlamaya sebep olabileceği gibi, uzun süre yüksek ses maruz kalma, yabancı cisim, kulak zarında delinme, orta kulak iltihabı, orta kulakta sıvı birikmesi, iç kulak hücrelerinin zarar görmesi, orta kulakta bulunan kemiklerin eklemlerinde sertleşmesi de çınlamaya neden olabilir. Ayrıca işitme kaybı, alerji, tansiyon oynamaları, meniere denen kulak içi tansiyonu, şeker hastalığı, anemi, menopoz dönemi, hormon değişiklikleri, baş ve boyun bölgesinde yaşanan travmalar, tiroid, anevrizma denen damar genişlemeleri, işitmeyi sağlayan sinirlerde bulunan tümör, yanlış ilaç kullanımı, nörolojik ve metabolik ve psikiyatrik hastalıklar da “Kulak çınlaması neden olur?” sorusuna cevap olarak verilebilir. Günümüzde yüksek sese maruz kalma kulak çınlamasının en sık rastlanan nedeni olarak görülür. Pek çok kişi farkında olmasa da kalabalık şehirlerde oluşan trafik ve şantiye gürültüsüne, endüstriyel gürültüye, güçlü alarm seslerine maruz kalmak kulak çınlamasını tetikler. Ayrıca yüksek sesle müzik dinlemek de bu nedenlere eklenebilir. Dışarıdan özel teknikler muayene ile hekim ya da diğer kişiler tarafından duyulan objektif tinnitus ise vasküler, yani damar hastalıkları, nöromusküler yani kas hastalıkları ve lokal enflamasyon bölgesel iltihaplanma gibi farklı pek çok nedenden kaynaklanır. Tüm bunlar kulak çınlaması sebepleri arasında yer alır. Kulak çınlaması çeşitleri nelerdir? Kulak çınlaması çeşitleri şikayetin karakteristiğine, nedenlerine ve şiddetine göre sınıflandırılır. Karakteristiğine göre çeşitlerine bakıldığında objektif ve subjektif çınlama karşınıza çıkar. Ayrıca işitsel halüsinasyonlar da elenmelidir. Objektif kulak çınlaması hastanın kendisi tarafından ve dışarıdan duyulabilen sesler olarak nitelenir. Genellikle dışsal çınlama, işitsel çınlama şeklinde adlandırılır. Subjektif kulak çınlaması ise hastanın kendisinden başka kimsenin duymadığı bir nevi hayali olan ses duyulmasıdır ve işitsel olmayan çınlama olarak da adlandırılır. Nedenlerine göre bakıldığında ise subjektif çınlama, kulak kaynaklı olabileceği gibi metabolik ya da nörolojik bir hastalığın sonucu oluşabilir. Objektif çınlama ise damar ya da kas hastalıklarına bağlı yaşanabilir. Şiddet düzeyine göre bakıldığında ise şiddetinden rahatsız olunmayan, hafif, orta, ileri düzeyde kulak çınlaması şeklinde sınıflandırmalar yapılabilir. Kulak çınlaması tanısı nasıl konulur? Tanı koymak kulak çınlaması tedavisi için atılan ilk adımdır. Eksiksiz bir öykü anlatımı ve güçlü bir iletişim hasta-doktor ilişkisinde çok önemlidir. Kulak çınlamasının başlangıç zamanı, çınlamaya eşlik eden viral bir hastalığın olup olmadığı, gürültü ya da travmaya maruz kalınıp kalınmadığı son derece önemlidir. Şikayetin çift kulakta birden ya da sağ kulak çınlaması ve sol kulak çınlaması gibi tek taraflı mı olup olmadığı eksiksiz şekilde anlatılmalıdır. Sesin türünün çan sesi, tıslama, çoklu sesler gibi seçeneklerden hangisine yakın olduğu sorgulanır. Seslerin oluşma sıklığı ve gürültüsü de doktora mutlaka aktarılmalıdır. Kulak çınlamasına ilişkin alınan öykü sonrasında yapılan nörolojik muayene, odyolojik değerlendirme gerekebilir. Hekiminizin gerekli gördüğü bazı durumlarda radyolojik görüntüleme yöntemleri, laboratuvar tetkikleri tanı koymada yardımcıdır. Kulak çınlaması tedavi yöntemleri nelerdir? Muayene ve tetkikler sonucu çınlamanın sebebi ortaya konduktan sonra kişiye özel uygun bir tedavi uygulanır. Kulak çınlamasının azaltılmasına yönelik yüksek sesli müziğe maruz kalmaktan korunma, kan basıncının kontrolü, tuzlu yiyeceklerden uzak durma, kahve, kola ve sigaradan uzak durma, egzersiz yapma gibi tavsiyeler kulak çınlamasına ne iyi gelir sorusuna verilebilecek en iyi cevaptır. Kulak çınlamasının tedavi yöntemleri çınlamanın sebebine şekilleneceğinden tedavi seçenekleri oldukça geniş bir yelpazede yer alır. Örneğin kulak yolundaki buşon denilen kulak kiri ya da yabancı cismin çıkartılması bir tedavi yöntemidir. Farklı hastalıklar için kullanılan ilaçların yan etkilerinden kaynaklanıyorsa, ilaçlar doktor kontrolünde değiştirilir, bırakılır ya da tekrar düzenlenir. Kişiye gürültüden kaçınması önerilebileceği gibi, kulak iltihabı tedavisi ya da orta kulak boşluğunda yer alan sıvının tedavisi de önerilebilir. Kulak zarının delinmesi cerrahi bir müdahale gerektirebilir. Yine cerrahi olarak kulak kemiği içinde yer alan iltihabın temizlenmesi gerekebilir. İşitme siniri tümörü gibi durumların saptanması hâlinde cerrahi müdahale veya radyoterapi önerilir. Çınlamaya, işitme kaybının da eşlik ettiği bazı durumlarda işitme cihazı önerilebilir. Bu yolla hem işitme kaybı hem de çınlama şikayeti giderilir. Bazı durumlarda ise tedavi edilecek bir problem ve işitme kaybı olmaz. Bu gibi durumlarda hastalara iç kulak kan dolaşımını artıran ilaçlar verilir. Eğer çevre sessiz olduğunda, gece yatağa yattığınızda şikayetleriniz sizi daha fazla rahatsız ediyorsa, bu durumla başa çıkmanızı sağlayacak bir saat sesi, radyo ya da televizyon gibi ses çıkaran cihazlar önerilebilir. Bazı hastalar radyoda ayarlanmamış bir frekansın çıkarttığı cızırtılı sesleri diğer adıyla beyaz sesleri alçak sesle dinlemenin kendilerini rahatlattığını ifade eder. Böyle bir ses de rahatlatıcı olabilir. Buna ek olarak ses üreten farklı cihazlar da kullanılabilir. Sizi rahatsız etmeyen, sürekli devam eden bir ses, kişinin kulak çınlamasını unutmasında yardımcı olur. Bu yöntemler sıklıkla karşılaşılan kulak çınlaması nasıl geçer sorusunun cevabı niteliğindedir. Kulağa lazerle biyomanyetik etki uygulanan tedavi yöntemlerinin yanı sıra hasta psikoterapi, hipnoz, meditasyon gibi tedavi yöntemlerine de yönlendirilebilir. Kulak çınlaması basit ve anlık bir şikayet olabileceği gibi kafatası tümörleri, dolaşım bozuklukları, damar hastalıkları gibi önemli bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Bu sebeple rutin kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
-
- kulak çınlaması
- kulak kızarması
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
11-17 Mart arası Beyin Farkındalık Haftası kapsamında Prof. Dr. Geysu Karlıkaya beynin gizemini anlattı! Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Geysu Karlıkaya, beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımız bilgisinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Prof. Dr. Karlıkaya, 11-17 Mart Beyin Farkındalık Haftası kapsamında beynin 9 gizemini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Geysu Karlıkaya, beynimizin, kafatasından çıkarılıp girinti ve çıkıntıları düzleştirildiğinde dört tane A4 kağıdı kadar yer kapladığını belirtirken, ‘beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımız’ bilgisinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Prof. Dr. Karlıkaya, 11-17 Mart Beyin Farkındalık Haftası kapsamında beynin 9 gizemini anlattı. VÜCUT AĞIRLIĞININ YÜZDE 2’SİNİ OLUŞTURUYOR Vücut ağırlığımızın sadece yüzde 2’sini oluşturan, yaklaşık 1.300-1.400 gram olan beynin yüzde 69-85’ini su oluşturuyor. Beynimiz vücudumuzda kapladığı yerin aksine tüm enerjimizin yüzde 20’sini harcıyor. Ancak beynin büyüklüğünün zeka ile direkt orantısı yok gibi görünüyor. (Albert Einstein’ın beyni 1230 gramdı). İnsan beyninde yaklaşık 86 milyar sinir hücresi ve bu hücreler arasında yüzlerce trilyon bağlantı bulunuyor. Bu hücrelerin yoğunluğu, bağlantıları ve beyindeki kıvrımların miktarı daha önemli. Kıvrımlar ne kadar fazla ise o kadar iyi. (Maymun ve yunusların kıvrımları çok belirginken farelerin beyin yüzeyi düz) KADIN BEYNİ İLE ERKEK BEYNİ BİRBİRİNDEN FARKLI Bu farklılık doğum öncesi başlıyor ve yaşlılık dönemine dek bu gerçek değişmiyor. Kadın beyni ile erkek beyni birbirinden farklı. Erkeklerde beyin ağırlığı kadınlara göre yaklaşık 100 gram daha fazla. Ağırlığın yanı sıra fonksiyonel olarak da fark var. Örneğin; kadınlarda hafıza ve sosyal tanıma becerileri, dil yetenekleri daha üstünken, erkeklerde motor (hareket) ve uzaysal algılama özellikleri daha gelişmiş. BEYNİMİZ YAPTIĞIMIZ İŞE GÖRE ÇALIŞIYOR Beynimizin farklı bölgelerinin farklı görevleri var, yaptığımız işe göre beynimizin farklı bölgeleri çalışıyor. Örneğin; fiziksel bir aktivite sırasında beynimizin hareket merkezleri ağırlıklı olarak çalışırken; konuşurken konuşma merkezi, bir şey okurken görme merkezi daha aktif oluyor. Ancak farklı merkezlerin birbiri ile iletişimi hemen hemen sürekli olarak devam ediyor. Yeni görüntüleme teknikleri sayesinde bir iş yaparken beynin hangi bölgelerinin aktif olduğunu gözlemlemek mümkün ve tek bir iş için bile beyindeki farklı merkezlerin aktifleşerek birbiri ile iletişim kurabildiğini gözlemleyebiliyoruz. Herhangi bir problem olduğunda bu iş bölümü değişebiliyor ve beyin yeniden organize olarak fonksiyonunu devam ettirebiliyor. AĞRIYI, ACIYI HİSSETMİYOR Prof. Dr. Karlıkaya, “Beyin dokumuz ağrıyı hissetmez. Baş ağrısı beyinden kaynaklanıyor gibi hissedilse de ağrı aslında beyin etrafındaki damar ve sinir benzeri ağrıya duyarlı yapılardan kaynaklanır” dedi. DÜZENLİ EGZERSİZ HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR Fiziksel egzersiz sadece kalp ve vücut kasları için faydalı değil, beyni de geliştiriyor. Beynin hafıza merkezi düzenli egzersiz ile birkaç ay içerisinde büyüyebiliyor, benzer bir durum düzenli zihinsel aktivite sırasında da görülebiliyor. Yeni bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmayı öğrenmek gibi. Bu olumlu etkinin oluşması için dilin öğrenilmesi de muhtemelen gerekmiyor, çalışmak yeterli. Çalışma bırakıldığında ise her şey eski haline dönüyor. ZEYTİNYAĞI BEYNE İYİ GELİYOR Bol meyve, sebze içeren ve ağırlıklı zeytinyağı kullanılan diyetler hafıza dahil pek çok beyin fonksiyonu üzerine olumlu etki yapıyor. Şekerin az tüketilmesi de önemli ancak probiyotik bakterilerin bilişsel fonksiyonlar üzerine etkisi hala tartışmalı. KALİTELİ UYKU HAFIZAYI KUVVETLENDİRİYOR Sağlıklı bir uyku, güçlü bir hafıza için gereken faktörlerden bir tanesi. Az uyuyan veya kalitesiz uyuyan kişilerde öğrenme güçlükleri ve hafıza problemleri görülebiliyor. Uyku aynı zamanda beyinde temizlik görevi üstleniyor. Alzhemier hastalarında beyinde biriken amiloid proteini uyku sırasında beyinden uzaklaştırılıyor. FAZLA GPS KULLANMAK BEYNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR Prof. Dr. Karlıkaya “Londra taksi sürücülerinde yapılan çalışmalarda; beynin hafıza merkezi olarak kabul edilen hipokampusun belli bölgelerinin başka meslek sahiplerine kıyasla daha fazla geliştiği gözlenmiş. (Londra’da taksi sürücüsü olmak için 25 bin caddenin öğrenilmesi gerekiyor.) GPS kullanımı ile de aynı bölgelerde küçülme olmaması için yeni bir yere ilk gidişte GPS kullanılsa bile dönüşte kullanmamak daha doğru” diyor. BEYNİN GELİŞİMİ ANNE KARNINDA BAŞLIYOR Beynimizin gelişiminin en hızlı olduğu dönem bebeklik dönemi! Gebelik sırasında annede depresyon ve aşırı stres bebeğin beyin fonksiyonlarını olumsuz etkiliyor, tam tersi iyi beslenme ve meditasyon olumlu etki yapıyor. Beynin ana bağlantıları doğumda hazır oluyor, ilk 1-2 yılda sinir kılıflarının gelişmesinin ardından yürüme, konuşma vb fonksiyonlar da gerçekleşiyor. Beyin kapasitesi 20’li yaşlarda pik yapıyor, 25 yaşından itibaren beynin bazı bölümleri küçülmeye başlıyor ancak hayat boyu beyin değişmeye devam ediyor, yeni hücreler ekleniyor. Kelime hazinesi 70’li yaşlara kadar korunabiliyor.
-
- kadın beyni
- erkek beyni
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Omurga Sağlığı Omurga hastalıkları, özellikle skolyoz, kifoz gibi deformiteler, bel ağrıları, ülkemizde oldukça yaygın olmasına karşın, bu konu hakkında bilgi edinme oranı da çok azdır. Normal bir omurga, arkadan bakıldığında, tüm uzunluğu boyunca düzdür. Ancak, omurgaya yandan bakıldığında iki eğrilik görülür. Omuzlardan göğüs kafesinin alt tarafına kadar olan sırt bölgesinde torasik kifoz adi verilen ılımlı bir yuvarlaklaşma, bel bölgesinde ise lomber lordoz adi verilen bunun tersi bir eğrilik mevcuttur. Normal bir omurgada gövde ve başı pelvisin üzerinde dengeleyebilmek için birbirinin tersi olan bu iki eğrilik gereklidir. Normal bir sırt, 1. ve 12. omurlar arasında yer alır ve 15° ila 45° arasında hafif bir kifozu olması gerekir. Sırt bölgesindeki yuvarlaklaşma 45° ‘nin üzerine çıktığında “hiperkifoz” olarak adlandırılır ve postural veya yapısal olarak sınıflandırılır. Kifoz (Kamburluk) Nedir? Ailelerin çocuklarında gördükleri kamburluk şikâyetinin en sık nedeni postural kamburluktur. En önemli sebebi fizik kondisyonun yetersiz olmasıdır. Günümüzde bilgi çağının bir sonucu olarak çocuklarımız oyunlar ve sportif aktivitelerden çok masa, bilgisayar ve tablet başında vakit geçirmektedirler. Bu nedenle hem daha az spor yaptıkları için fizik kondisyonları daha kötü olmakta hem de vakitlerinin büyük çoğunluğunu kötü oturuş ve yatış pozisyonlarında geçirmelerine sebep olmaktadır. Ağır okul çantası taşımanın kamburluğa sebep olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak sırtta taşınan ağır çantalar omurga sağlığı için uygun değildir. Omurga üzerine binen yükler çocukluk ve ergenlik döneminde bel ve sırt ağrısına ve daha ileri yaşlarda bel ağrısı ve bel fıtığı gibi durumların gelişmesine zemin hazırlar. 4 Kolay Egzersiz İle Duruşunu Düzelt
-
Yaşam ve ölüm arasındaki her şeyin kutlaması: Masaan izle
Feneroin replied to Feneroin's konu in FiLM / SiNEMA
Masaan Filminden Görseller- 1 yanıt
-
- masaan izle
- watch masaan
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Masaan, Neeraj Ghaywan'ın yönettiği 2015 drama filmi. Masaan Hint-Fransız ortak yapımıdır. Cannes 2015’teki Un Regard bölümünde FIPRESCI ödülünü ve Gelecek Vaat Eden Ödülü’nü kazanan MASAAN, Ganj boyunca kesişen dört hayatın etrafında dönüyor: umutsuzca aşık olan bir çocuk, genç bir kadının yaşam trajedisi, ahlak değerleri olmayan şanssız bir baba ve bir aile için özlem duyan bir çocuğun hikayesi. Masaan Konusu Hindistan’ın Ganges bölgesindeki dört kişinin hayatı garip yollarla kesişecektir: fakir ama sırılsıklam aşık bir çocuk, yaşadığı ve çevresindekilere yaşattığı travmatik anıları kafasından atamayan bir kız, hayata karşı umudunu yavaş yavaş kesen bir adam ve hayatı boyunca hiç sahip olamadığı bir aileye kavuşmaya çalışan küçük bir çocuk. Masaan Fragman Masaan Oyuncular Vicky Kaushal (Deepak Chaudhary) Shweta Tripathi (Shaalu Gupta) Richa Chadda (Devi Pathak) Pankaj Tripathy (Safhya Ji) Sanjay Mishra (Vidyadhar Pathak)
- 1 yanıt
-
- masaan izle
- watch masaan
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Türkiye'deki galatasaray lisesinde fransız bayrağı dalgalanıyor. Bir ülkede başka bir ülkenin bayrağı neden dalgalanır? Çünkü, o kurumun kökeni, dalgalanan bayrağın ülkesinden olduğunu belirtir, konsolosluk örnekleri gibi... Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın galatasaray'ı ziyaretinden: Yine bir başka Fransa Cumhurbaşkanı François Holland'ın galatasaray'ı ziyaretinden: galatasaray başkanının odasındaki fransızların atası Napolyon'un fotoğrafı Fransız kumandanın bir notu: galatasarayın 1923 senesinde kendi evinde oynayacağı FenerBahçe maçı için bastırdığı maç bileti: Neden eski dilimiz osmanlıca/arapçanın yanı sıra fransızca da yazdırma gereği duydular, dünya dili ingilizce varken? Cevap gayet açık... Devamı gelecek
-
- fransız galatasaray
- galatasaray fransız
- (3 etiket daha)
-
1.fotoğraf 2.fotoğraf (Yine gülen'i ziyaretlerinde) Ve o video (Millî olan hiç bir şeyi sevmiyor f.gülen)
- 1 yanıt
-
- fetocu galatasaray
- fetocu gs
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Genellikle hareketle oluşan bel veya eklem ağrısı, takılma hissi ve kısa süreli tutukluk hissi kireçlenmede şikayetler arasındadır. Peki kireçlenme neden olur? Omurganın boyun ve bel bölgesi sırt bölgesine kıyasla çok daha hareketli olduğundan faset eklem bozukluklarına bağlı ağrılar daha çok bel ve boyun bölgesinde görülür. Kireçlenme varsa; kişi, merdiven veya yokuş çıkarken, dizi bükerek oturup-kalkarken ağrı ve takılma hissi, özellikle merdiven inerken dizinde boşalma hissi olabilir. Eklemin hareket açıklığında azalma olur. Kireçlenme, ellerde parmak uçlarında veya ortasında kemikte büyüme gibi belirtiler de verir. Kireçlenme en fazla, omurga (bel ve boyun), diz, kalça ve el eklemlerini tutar; daha az oranlarda omuz ve ayak bileği de tutulur. Faset Sendromu Nedir? Faset sendromu bel ağrısının üzerinde yeterince durulmayan ancak sık görülen bir nedenidir. Halk arasında bel omurlarında kireçlenme olarak bilinen bu durum çoğu kez bel ve boyun fıtığı ile birlikte bulunabilir ve bu nedenle bir ağrı kaynağı olarak göz ardı edilebilir. Faset eklemler omurganın arka tarafında yer alan omurları birbirine bağlayan ve omurganın hareketinde önemli rol oynayan küçük eklemlerdir. Bu eklemlerin çok karmaşık bir sinir ileti sistemleri mevcuttur. Bu nedenle de ağrıya oldukça duyarlı oldukları açıktır. Yaşlanmaya, darbelere, travmalara bağlı olarak faset eklemlerde oluşan bozulmalar şiddetli boyun, sırt ve bel ağrılarına sebep olabilir. Omurganın boyun ve bel bölgesi sırt bölgesine kıyasla çok daha hareketli olduğundan faset eklem bozukluklarına bağlı ağrılar daha çok bel ve boyun bölgesinde görülür. Faset eklemlerde bozulmalar yaşlanmanın sonucu olarak ortaya çıkabileceği gibi ağır işlerde çalışan gençlerde, sert spor yapanlarda da görülebilir. Ayrıca dengesiz yük taşıma da faset sendromuna yatkınlığı artırır. Belirtileri Nelerdir? Faset eklem bozulmalarına bağlı ağrılar belin yan tarafında hissedilir. Ağrı kalçaya ve bacağın üst kısmına yayılabilir. Bel fıtığı ağrısı öne eğilmekle artış gösterirken, faset sendromu ağrısı daha çok geriye yaslanmak ve yana dönmekle şiddetlenir. Faset eklemlerde ortaya çıkan kireçlenmelerin çok artması durumunda omurilikten çıkan sinirler bası altında kalabilir. Bunun sonucunda da bel ya da boyun fıtığı ağrısına benzeyen bir ağrı ortaya çıkabilir. Bu durumda olay boyundaysa omuza ve kola yayılan boyun ağrısı, beldeyse kalçaya ve bacağa yayılan bel ağrısı karşımıza çıkar. Kireçlenme neden olur? Yavaş seyirli olan kireçlenmede yaşlanmaya bağlı eklemin kıkırdak yapısı değişir. Fazla kilolu olma, düşme veya diğer bazı mekanik travmalara bağlı olarak gelişen kıkırdakta parçalanma, menisküs, bağlarda zedelenme, eklem aralığında daralma ve yeni kemik oluşumu kireçlenmenin nedenleri arasında sayılır. Gut veya romatoid artrit gibi eklemi tutan ve aşındıran hastalıklarda, kireçlenme daha kolay gelişir. İleri yaşlarda en sık görülen kireçlenme, en büyük sakatlık nedeni olan eklem hastalığıdır. Röntgen filmleri çekilen 70 yaş üstündeki kişilerin yüzde 70’inde kireçlenme bulgusu vardır. Yapılan bir çalışmaya göre, bir kişide tüm hayatı boyunca diz kireçlenmesi gelişme riski yaklaşık yüzde 46, kalça kireçlenme gelişme riski ise yüzde 25’tir. Kireçlenmenin en çok görüldüğü durumlar şöyle sıralanabilir: Yaşlılık, Ailede kireçlenme olması (özellikle birinci derece; yani akrabalarda-anne, baba ve kardeşlerde), Obezite, Eklem yaralanmaları veya eklemlerin aşırı kullanımına bağlı tekrarlayan yaralanmalar, Eklem deformitesi (bacak boyunun eşit olmaması gibi). Tedavide Hangi Yöntemler Uygulanır? Faset sendromunun neden olduğu ağrıların tedavisinde faset eklem enjeksiyonu ve faset eklem denervasyonu gibi girişimsel yöntemleri uygulamaktayız. Bu yöntemler özel girişim odasında ve “Floroskopi” adı verilen radyolojik görüntüleme yöntemi kılavuzluğunda gerçekleştirilir. İşlem için genel anesteziye yani narkoza gerek yoktur. Hastaya uygun pozisyon verildikten sonra damardan sakinleştirici ilaçlar verilir ve lokal anestezi (mevzi uyuşturucu) ilaçları uygulanır. Ardından, floroskopi cihazıyla ilgili eklemler ve eklemlerin sinirlerinin geçtiği yerler görüntülenir. Eklem içine özel iğnelerle girilerek ilaç enjeksiyonu yapılır. Bel ve boyun fıtığı ile faset sendromu birlikte sık görüldüğünden bu enjeksiyonlar bel ve boyun fıtığı için uygulanan epidural ve transforaminal enjeksiyonlarla aynı seansta da yapılabilir. Faset sendromu için uygulanan bir diğer girişimsel tedavi yöntemi ise faset eklem denervasyonudur. Bu işlemde faset eklemlerin ağrısını ileten sinirler bloke edilir yani ağrıyı iletmeleri engellenir. Bu sinirler hareket ya da duyuyla ilgili sinirler değildir. Sadece ağrı iletiminden sorumludurlar. Bu nedenle bu sinirlerin duyarsızlaştırılması sonucunda herhangi bir fonksiyon ya da his kaybı oluşmaz. Sadece ağrı ortadan kalkar. Faset eklem denervasyonu için kullanılan en modern yöntem radyofrekans termokoagülasyon yöntemidir. Bu yöntemde sinire yüksek frekanslı radyo dalgaları ile oluşturulan kontrollü ısı uygulanır ve sinirin ağrıyı iletimi kesilir. Tüm bu girişimsel tedavi yöntemleri uzun seanslar boyunca değil, tek bir seans olarak uygulanır. Girişimden sonra hastalar 3–4 saat ya da en fazla 1 gece gözlem altında tutulup evlerine gönderilirler. Ardından hastalara yapmaları gereken egzersizler ve vücutlarını doğru kullanmak için dikkat edilmesi gereken noktalar anlatılır. Bu şekilde uygulanan sistematik bir tedaviyle faset sendromu ağrıları dindirilebilmektedir.
-
- bel kireçlenmesi
- boyun kireçlenmesi
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Evi istila eden böceklerden kurtulmak için doğal yöntemler.. Daha çok bahçeli veya toprağa yakın evlerde ortaya çıksalar da böcekler, çoğunlukla yer-zaman ayırt etmeden belirip keyfimizi kaçırabiliyorlar. Ancak böcekleri öldürmek ya da uzak tutmak için kullanılan hazır ürünler hemen her zaman ciddi oranda kimyasal içeren ürünler oldukları için aynı şekilde rahatsız edici olabiliyor. Doğal yöntemlerden yararlanarak da böcekleri evlerimizden ve yaşam alanlarımızdan uzak tutmak mümkün. Ancak herhangi bir doğal yöntem uygulamadan önce bilinmesi gerektiği gibi, haşerelerle mücadele ederken kullanılan doğal yöntemler de doğru, sürekli ve bütüncül bir şekilde uygulanmalı. Doğal Böcek İlacı Yapın Tamamen doğal malzemelerden yapılan bu karışım, içeriğindeki esanslar sayesinde böcekleri rahatsız eder ve uzaklaşmalarını sağlar. Ancak esanslar çoğunlukla uçucu yağlar içerdiğinden, kokular her zaman kalıcı olmaz, bu yüzden sık sık uygulanmalıdır. 1 su bardağı elma sirkesi 1 su bardağı su 5 damla okaliptüs yağı 5 damla nane yağı 5 damla lavanta yağı Malzemeleri spreyli bir şişe içerisinde karıştırın ve oturduğunuz alanlara, pencere ve kapı önlerine sıkın. Karışım tamamen doğal olduğu için sivrisinek ve benzeri ısıran canlıları uzak tutmak için çok az miktarlarda kollarınıza ve bacaklarınıza da uygulayabilirsiniz ancak uçucu yağlar bazı ciltlerde alerjik reaksiyona neden olabileceğinden dolayı ilk uygulamadan sonra dikkatle gözlemlendikten sonra kullanmaya devam edilmelidir. Evinizi temiz tutun Toz birikmiş köşeler ve eşya altları, böceklerin üremesi için biçilmiş kaftandır. Evinizi düzenli olarak temizleyin, kenarda köşede uzun süre temizlenmemiş tozlu köşeler kalmadığından emin olun. Doğal böcek ilacı karışımınızı temizlikten sonra evinizin her tarafına püskürtmeyi ihmal etmeyin. Tozlu kısımların yanı sıra, yemek artıklarının biriktiği ve zamanla yağlanan yerler de böceklere davetiye sayılır. Eğer eviniz böcek istilasına müsaitse, ortalıkta yiyecek bırakmadığınızdan ve tezgahlarınızda şekerli-yağlı kısımlar kalmamasını sağlayın. Kedi besleyin Kediler evin neşesidir, sizi mutlu eder, günün yorgunluğunu alır ve aynı zamanda mükemmel avcılardır. Kronik bir böcek, sinek veya örümcek sorununuz varsa, bir kediyle yaşamak işinizi çok kolaylaştırabilir. Geçiş rotalarına limon kabuğu Böcekler veya karıncalar bazen kendilerine bir rota belirler ve evin hep aynı kısımlarında gezinip durarak hayatta kalmaya çalışırlar. Eğer küçük misafirlerinizin bu alışkanlıklarını fark edebildiyseniz, onların geçtiği veya evinize girip çıktığı bölgelere küçük küçük kesilmiş limon kabukları koymak etkili bir çözüm olacaktır. Limon kabuğundaki yoğun citrus kokusundan rahatsız olan böcekler, kısa zamanda bu yolları kullanmaktan vazgeçebilir
-
- böcek ilacı
- doğal yöntem
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Bana Nasıl Uyuduğunu Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim! Geceleri uykuya dalarken aldığınız pozisyon kişiliğiniz hakkında birçok mesaj vermektedir. İşte uyuma şekillerinize göre kişilik analiziniz. Uyumadan önce aldığınız pozisyon nasıl biri olduğunuzun ipuçlarını veriyor. Kütük, cenin, mumya, asker, hasret çekme, serbest düşüş adı altında şekil aldığınız pozisyonlar karakterinizin nasıl olduğunu ortaya koyuyor. İşte uyku pozisyonları ve anlamları… Kütük Pozisyonu Yatakta yatış şekli, iki kolun da aşağı doğru uzatılarak yan yatma pozisyonudur. Bu şekilde uyumayı tercih edenler daha dışa dönük ve uysal kişilerdir. Bu pozisyonda yatan kişilerin en belirgin özellikleri çevrelerindeki kişilere çok kolay güvenmeleridir. Mumya Pozisyonu Bu pozisyon, kollarınızı bağlayarak sırtüstü yattığınız pozisyon.Bu pozisyon ise sevgi dolu bir kalbiniz olduğunu, beslenmenize dikkat ettiğinizi, açık ve dürüst bir insan olduğunuzu gösteriyor. Bu pozisyonu tercih eden pek çok kişi yastığa sarılıp da uyuyabiliyor. Asker Pozisyonu Sırtüstü yatış pozisyonudur. Bu yatış şeklinde kollar iki yana konumlanır. Asker pozisyonunda uyuyan kişiler sessiz ve içine kapanıktır. Hayat standartlarının yükseltilmesi için oldukça çaba sarfeden kişilerdir. Sadece kendilerini değil çevrelerinde kişiler için de oldukça düşünceli kişilerdir. Ancak bu şekilde sırtüstü uyumak nefes problemlerine ve horlamaya neden olabilir. Bu kişilerin yüzüstü pozisyonunda yatmaları sağlıkları için daha iyi olacaktır. Cenin Pozisyonu Yatakta yan tarafa doğru bükülerek aldığınız uyku pozisyonudur. En sık rastlanan uyku pozisyonudur. Bu şekilde uyuyan kişiler daha dışa dönük bir yaşasalar da karakter olarak hassas ve utangaç mizaçlara sahiptir. Çevrelerindeki insanlara alıştıktan sonra sıcakkanlı hallerini göstermekten de çekinmezler. Sola kıvrılarak uyuma durumu bazı sağlık problemlerine yol açabilir. Bu yüzden yaşamsal diye tabir ettiğimiz önemli organlar olan akciğer, mide ya da karaciğeri yatarken rahat ettirmek de önemlidir. Cenin pozisyonunda uyuyanlar için sola değil de sağa doğru bükülerek uyumaları daha yararlı olacaktır. Hasret Çekme Pozisyonu Bu uyku şekli de yine yana dönük bir pozisyon şeklidir ancak, kütük pozisyonundan farklı olarak iki kolun da öne doğru uzatılmış olmasıdır. Bu pozisyonda uyumayı tercih eden insanlar yenilikçidir ve yeni şeylere her zaman açıktır. Ancak bir o kadar şüpheci ve eleştirel de olabilmektedirler. Bir konu hakkında karar alma süreçleri de uzundur. Aldıkları karardan dönmeleri de biraz zordur. Serbest Düşüş Pozisyonu Yüzüstü yatış pozisyonu midenin üzerinde, eller başın üstünde ve yastığın etrafında ,başınız da sağ ya da sol yana dönük yatış pozisyonu olarak tanımlanır. Bu uyku pozisyonunda kişiler dışa dönük ve atılgandır. Ayrıca eleştirel bakış açılarına sahiptirler. Serbest düşüş pozisyonunda uyuyan kişilerin sindirim sistemleri daha iyi çalışır. Diğer yüzükoyun pozisyonlar da sindirim için olumlu etkiler yapar. Deniz Yıldızı Pozisyonu Deniz yıldızı pozisyonu daha serbest bir şekilde sırtüstü ve kollar başın üstünde oluşturulduğu uyku pozisyonudur. Bu şeklinde uyuyanlar iyi bir dinleyicidir. İyi dinleyici olmalarının yanında oldukça güvenilir arkadaşlardır. Yardımsever kişilik özellikleri vardır
-
- uyku pozisyonu
- uyku kişiliği
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Alzheimer günümüzde oldukça artış göstermiş bir hastalıktır. İşte Alzheimer'dan korunmak için yapılacaklar. Alzheimerdan korunmak için doğru beslenme, zihinsel ve fiziksel aktivite hayati önem taşıyor. Alzheimer, unutkanlıkla başlayan bir hastalık. Ancak her unutkanlık Alzheimer anlamına gelmiyor. Beyni ne kadar aktif tutarsak Alzheimer riskinden o kadar uzaklaşırız. Erken dönemde sakin, durağan bir yaşam, hastalık tehlikesini arttırır. Zihinsel ve fiziksel egzersiz beyinde yeni devreler oluşturur. Hafızanızı güçlendirmek için koşun, yürüyün, oynayın, bulmaca çözün, televizyon izleyin. Aktivite sayısını çeşitlendirin. Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türker Şahiner alzheimer hastalığı ve korunma yolları hakkında kapsamlı bilgiler verdi: İlerleyen yaşla beraber beyin hacimsel olarak küçülmeye başlar İlerleyen yaşla beraber her normal insanın vücut organları, kasları hacimsel olarak küçülür, beyin de hacimsel olarak bu küçülmeden payını alır. Ortalama 75 yıl yaşayan bir kişinin beyin hacmi yüzde 15 ile 20’ye yakın bir küçülme gösterir. Bu durum tıp dilinde beyin atrofisi olarak adlandırılır. Beyinde küçülmenin en önemli bulgusu “yaşa bağlı unutkanlık” olarak tanımlanır. Yaş ilerledikçe insanların bir miktar unutkan olması doğal sayılabilir. Oysa ilerleyen yaşla görülme sıklığı artan Alzheimer hastalığında görülen unutkanlık çok farklıdır. Alzheimer hastalığında ilk olarak yakın bellek tutulur Hafıza, öğrenilen her aktivitenin önce kayıt sonra uzun süreli bellekten çağrılma sürecini sağlayan beyin yetisidir. Yakın, orta ve uzak bellek diye üç farklı bellek türü tanımlanabilir. Yakın bellek dakikalarla, orta bellek günlerle, uzak bellek ise yıllarla tanımlanabilecek sürelerde saklanabilen bilgilerle açıklanabilir. Beyinde her bellek türünden sorumlu farklı anatomik alanlar mevcuttur. Özellikle Alzheimer hastalığında ilk olarak yakın bellek tutulur. Bu yüzden hastanın yakınmaları öncelikle yakın bellekle ilgilidir. Beyin dinamik ve değişken bir organdır. Yeni elde edilen bilgiler eski bilgilerle ilişkilendirilerek saklanır. Bu nedenle en eski bilgiler sürekli başka bilgilerle ilişkilendirildiği için kalıcı bir şekilde en eski bellekte yer alırlar. Yakın bellek ve kayıt merkezi hipokampustur. Sağ ve sol beyin derinliklerinde yer alan bu anatomik yapı tüm kayıt ve yakın bellekten sorumlu işleri üstlenir. Bu yapıların genetik olarak çok gelişmiş kişilerde çok hızlı öğrenme ve yakın bellek kapasitesindeki artış dikkat çekicidir. Alzheimer hastalığında ilk tutulan bu yapı nedeniyle hızla yakın bellek kusurları gelişir ve öğrenme güçleşir. Stres hafıza sorunlarına neden olabilir Stres insan beynini yeni bilgilere kapatan en güçlü uyarandır. Stres anında aktive olan organizmanın korunma dürtüsü ve buna bağlı yükselen adrenalin seviyesi, yeni kayıt sistemlerini adeta bloke eder. Buna en iyi örnek, ani yaşanan korku ya da üzüntülerin detaylarının sonradan hiç hatırlanamamasıdır. Dengeli ve Akdeniz tipi beslenme ve Omega 3 beyin için çok faydalı Beyin özellikle hafızayı güçlendirici besinler bakamından kanıtlanmış bir listeye sahip değildir. Dengeli ve Akdeniz tipi bir diyet tüm organlarda olduğu gibi beyin için de yaşamsal önem taşır. Özellikle deniz ve deniz ürünleri ve Omega 3 tipi yağ asitleri içiren diyetler çok iyi kanıtlanmamakla beraber bellek için daha yararlı gibi gözükmektedir. Her türlü zihinsel ve fiziksel egzersiz beyinde yeni devreler oluşturur Alzheimer hastalığının yaşla hiçbir ilgisi yoktur. Yani her yaşlanan bireyde görülecek diye bir kural yok. Ancak çoğu zaman ileri yaşlarda başlar. Ancak genetik olarak yatkın olmayan ve beyin için zarar oluşturabilecek bir çevrede yaşamayan bir bireyin Alzheimer’a yakalanması söz konusu olamaz. Beyni ne kadar aktif tutarsak Alzheimer riskinden o kadar uzaklaşırız. Her türlü zihinsel ve fiziksel egzersizin beyinde yeni devreler oluşturduğunu biliyoruz. Her yeni devrede belleği güçlendiren bir katkıdır. Kısacası her türlü aktivitenin faydası vardır, aktiviteleri sayıca çeşitlendirmek çok daha yararlıdır. En tehlikelisi ise erken durağan sakin bir yaşama geçmektir.
-
- alzheimer
- alzheimer önlem
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Kış aylarının gelmesiyle birlikte hastalıklar da arttı. Hastalıklardan korunmak için bol baharatlı kış çayı tarifi. Kış Çayı Malzemeleri: 1 tatlı kaşığı hibiskus 1 tatlı kaşığı hatmi çiçeği 1 tatlı kaşığı kuşburnu 1 tatlı kaşığı narçiçeği 1 tatlı kaşığı ebegümeci 1 tatlı kaşığı havlıcan 1 çay kaşığı zencefil 1 tatlı kaşığı tarçın 3-4 tane karanfil 2 su bardağı sıcak su Hazırlanışı İlk olarak kuşburnunu havanda iyice ezin. Daha sonra sırasıyla hatmi çiçeği, narçiçeği, ebegümeci ve hibiskusu kaynar suya ekleyin. Bu bitkiler suda 2 dakika demlendikten sonra tarçın, karanfil, zencefil ve havlıcanı da ekleyin, 3 dakika daha demleyin ve süzerek için. Kış çayında kullanılan karanfil ve zencefil, antiseptik özelliğiyle vücuttaki bakterileri yok etmede etkili. Hatmi çiçeği ise öksürük için birebir. Afiyet Olsun
-
"Bir dizi ışık" anlamına gelen Diwali dürüstlüğün zaferini ve manevi karanlıkların aydınlığa dönüşmesini simgeleyen, birçok Hintlinin inançlarından bağımsız olarak kutladıkları ulusal bir ışık festivalidir. Diwali, “bir dizi ışık” anlamına gelir. Dipavali veya Diwali, dürüstlüğün zaferini ve manevi karanlıkların aydınlığa dönüşmesini simgeleyen, birçok Hintlinin inançlarından bağımsız olarak kutladıkları ulusal bir ışık festivalidir. Ekim-Kasım aylarına denk gelen bayram tüm Hindistan’da inanç ayrımı yapılmaksızın beş gün boyunca kutlanır. Herkes evlerini küçük kandil lambaları ve mumlarla süsler. Bu festivalde insanlar, ölen akrabalarının ailelerini ziyaret etmek için geri döndüklerine ve yanan ışıkların da onlara yol gösterdiğine inanırlar. Ayrıca festival boyunca patlatılan havai fişek seslerinin de kötü ruhları uzaklaştırdığı düşünülür. Cainizm inancında, 15 Ekim 527’de Lord Mahavira’nın aydınlanmaya eriştiği gündür, Sihizim’de, 6. Sih Guru Hargobind’in hapishaneden kurtarıldığı gündür, Buddhistler için ise, Kral Aşoka’nın Buddhizmi kabul edişinin yıl dönümü olarak kutlanır. Hindular Diwali hikayesini yaşadıkları bölgelere göre şöyle yorumlamışlardır: Kuzey Hindistan’da, Kral Rama’nın Ayodhya’ya dönüşünü simgeler, Güney Hindistan’da, Tanrı Krishna’nın iblis Narakasura’yı yendiği gün olarak kutlanır, Hindistan’ın batısında ise, Tanrı Vishnu’nun iblis kral Bali’yi yendiği günü işaret eder. Festivalin ilk günü; Dhanteras olarak bilinir. Bu günde insanlar evlerini temizler, altın ve mutfak eşyaları için alışveriş yaparlar. Fakir insanlara yardım edilir. Tanrıça Lakshmi’ye bilgelik ve zenginlik için ibadet edilir. İkinci gün; Naraka Chaturdashi veya Chhoti Diwali ( Küçük Divali) olarak bilinir. İkinci günde evler “diyas” denilen küçük kandil lambalarıyla süslenir ve evlerin önüne renkli tozlar veya kum kullanılarak “rangoli” adı verilen desenler çizilir. Krishna ve Tanrıça Kali’ nin bu günde iblis Narakasura’ yı öldürdüğüne ve 16000 esir prensesi kurtardıklarına inanılır. Üçüncü gün; Amavasya olarak bilinen yeni ay günüdür. Ayın bu en karanlık günü Kuzey ve Batı Hindistan’daki Divali festivalinin en önemli günüdür. Bu günün, Rama’nın karısı Sita’yı, iblis Ravana’dan kurtardığı ve 14 yıl süren sürgünden sonra evine döndüğü gün olarak kabul edilir. Bu günde aileler lezzetli yemek şölenleri düzenler ve havai fişek gösterileri yapılır. Dördüncü gün; Balipadyami olarak bilinir. Kuzey Hindistan’daki inanca göre; Tanrı Krishna, köylüleri gök gürültülü yağmur tanrısı İndra’dan korumak için Govardhan dağını kaldırmış ve köylüler de onun altına sığınmıştır. Bu günde, Hindular büyük bir yemek hazırlar ve yeni yılın başlangıcını kutlamak için tapınaklara götürür ve yardımından dolayı Krishna’ya teşekkür ederler. Maharasthra, Karnataka ve Tamil Nadu’da ise Tanrı Vishnu’nun iblis kral Bali’ye karşı zaferi, Bali Pratipada veya Bali Padyami olarak kutlanır. Beşinci gün; Bhai Duj olarak bilinir ve bu gün Divali’nin son günüdür. Erkek ve kız kardeşler bir araya gelerek aralarındaki bağı güçlendirmek için yiyeceklerini paylaşırlar. Herkes birbirine hediyeler vererek iyi dileklerde bulunur.
-
Ölümden başka her derde deva olan çörek otunun yağının cilde olan faydaları nelerdir? Çörek otu, düğün çiçeğigiller familyasından yaklaşık 14 türü kapsayan bir yıllık bitki cinsidir. Ölümde başka her derde deva olarak bilinen mucizevi bitkilerden biridir. Hint ve Arap kültüründe yiyecek ve ilaç olarak her zaman kullanılmış bir bitkidir. Ülkemizde Afyon, Isparta, Burdur ve Konya yörelerinde tarımı yapılır. Peki bu mucizevi Çörek otunun cilde faydası yok mu? Tabi ki var.. Gelin birlikte Çörek otu yağının cilde olan faydalarını öğrenelim… Çörek Otu Yağının Cilde Faydaları İçerisinde A, B ve C vitamini yüksek oranda bulunur. Çörek otu yağının içerisinde cilt rahatsızlıklarına iyi gelen Kalsiyum, Magnezyum, Potasyum ve Çinko gibi mineraller bulunur. Cilt üzerinde yağlı ve ya tıkanmış gözeneklerin açılmasını sağlar. Çörek otu yağı cildi nemlendirir. Cilt üzerinde ki kırışıklıkların giderilmesinde yardımcı olur. Cilt üzerinde görülen sivilcelerin giderilmesi için kullanılır. Çörek otu yağı egzama tedavisinde kullanılır. Sedef hastalığına iyi gelir. 2017 yılında yapılan bir araştırmada çörek otu yağının saç dökülmesinde %76 oranında azalma sağladığını göstermiştir.
-
- çörek otu yağı
- çörekotu yağı
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Son günlerde sıklıkla kullanılan avokado maskesi saçlarda mucizevi etkiler yaratabiliyor. Avokado sadece beslenme amaçlı değil bakım içinde kullanılırken harika etkiler yaratır. Avakado E ve B6 minerallari ile zengin ayrıca proteinler, aminoaistler, magnezyum, folik asit, bakır ve yüksek oranda demir içerir. Bu vitamin ve minerallerden zengin besin ile saçlarınızın sağlığını koruyabilir. Aynı zaman da saçlarınıza esneklik ve parlaklık katabilirsiniz. Avokadonun Saça Faydaları Saçları Nemlendirir Yüksek ısıda fön, kimyasal içeren saç ürünleri, çevre kirliliği ve güneş derken, birçoğumuz kuru, hasar görmüş ve zayıflamış saçlardan şikâyet ederiz. Avokado ise kuru saçlar açısından bir süper kahraman sayılır. Avokado, saçların en çok ihtiyaç duyduğu A, E, C ve B6 vitaminleri açısından son derece zengindir. Ayrıca içindeki doymamış yağlar saçların hem köklerine hem tellerine nüfuz eder; nemlendirir, besler ve güçlendirir. Antioksidanlar ise saç derisini serbest radikallerden temizler. Avokado böylece kuru saçları kökten uca nemlendirir. Saç Uzamasını Hızlandırır Bir ‘süper besin’ olan avokado ise saçların hızlı uzaması için ihtiyaç duyulan hemen her şeye sahiptir: E vitamini, saç derisindeki muhtemel hasarı onararak uzamayı yavaşlatan sorunları ortadan kaldırır. B vitamini saç uzamasını hızlandırır. Avokadonun içindeki yağ ve mineraller de bu vitaminlerle birleşerek saç hücrelerini besler, kökleri ve telleri güçlendirir. Saç uzaması için avokado yemek de, dışarıdan maskesini sürmek de işe yarar. Özellikle de yumurta ile kullanıldığında mucizevi sonuçlar elde edebilirsiniz. Kepeği Önler Kepek, saç derisindeki ölü deri dokularının pul pul dökülmesidir. Kuruluk, aşırı yağlanma veya enfeksiyonun yanı sıra stres ve yanlış şampuan kullanmak gibi nedenlerden de kaynaklanıyor olabilir. Kaşıntıya, kötü bir görüntüye ve kızarıklığa yol açar. Bu arada saç derisi ihtiyaç duyduğu nemi yeniden kazanmak için normalden fazla miktarda sebum üretir; bu durum da saç köklerini tıkayarak mantar hastalıklarına bile yol açabilir. Avokado, işte bu kısır döngüyü kırmak açısından en büyük yardımcınız olacaktır. Saç derisini tekrar sağlıklı hale getirerek kepeği ortadan kaldıracaktır. Saçları Parlatır ve Canlandırır Saçlarınızın parlaklığını neden kaybettiğini hiç merak ettiniz mi? Ya da ışıl ışıl olmayan saçların sadece parlaklığını değil, aynı zamanda esnekliğini ve yumuşaklığını da kaybettiğini fark ettiniz mi? Saç telleri üç tabakadan oluşur. Diğer iki katmanı korumakla görevli olan en dışarıdaki kutikül tabakasının sağlıklı olması, saçların parlaklığı ile doğrudan ilgilidir. Sağlıklı saçlarda kutikül sımsıkı ve pürüzsüz bir yapıya sahiptir; bu sayede ışığı olduğu gibi yansıtır ve saçları parlak gösterir. Sağlıksız bir kutikülün ise yüzeyinde, genelde şampuan reklamlarında büyütülmüş halini gördüğümüz o pürüzler vardır. İşte bu pürüzler, ışığın olduğu gibi yansıtılmamasına ve saçların parlamamasına yol açar. Avokadolu Saç Maskesi Malzemeler; 1 adet olgunlaşmış avakado 1 yemek kaşığı bal 1 yumurta 1-2 damla biberiye yağı Yapılışı; Avakadoyu püre haline getirin. Diğer malzemeleri ekleyerek saçınıza uygulayın. Bir bone ile saçınızı kapatın. 15-20 dakika beklettikten sonra ılık su ile durulayın
-
- avokado nasıl soyulur
- avokado saça faydalı
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Alzheimerı erken teşhis etmek ve bu hastalığa yakalanmamak için 10 işareti takip edin. Siz veya sevdiğiniz biri demans hastalığıyla mücadele ediyorsa, bu konuda yalnız değilsiniz demektir. Alzheimer Derneği’nin son tahminlerine göre Türkiye’de yaklaşık 600 bin Alzheimer hastası, yaklaşık 1 milyon demans hastası bulunuyor. Halk arasında alzaymır, bunama da denilen alzheimer belirtileri için bu 10 işareti sizler için hazırladık. Bu kadar kişi bu hastalıktan mustaripken, Alzheimer’ın önüne geçmek bir öncelik hâline gelmiştir. Tedavi araştırmaları hız kazansa da, erken tanı ve uygun bakım bu hastalığa sahip olanların genel sağlık ve mutluluğunu büyük ölçüde etkilediği de kabul edilir bir gerçektir. Size demans teşhisi yeni konulmuşsa veya demans evreleri ilerleyen aşamalarında olan sevdiğiniz biri varsa; bu rehber olası bakımı almanın yanı sıra sizin ve ailenizin hayatlarından mümkün mertebede keyif almanıza yardımcı olmayı hedeflemektedir. Söz konusu demansın erken belirtilerini tanımlamak olduğunda, genelde yaşlanmayla birlikte gelişen tipik hafıza değişiklikleri ile daha ciddi bir şeylerin gelişmekte olabileceğini gösteren uyarı işaretleri arasında belirgin bir fark yoktur. Normal ve potansiyel problemli hafıza işlevini ayırt etmeniz için alzheimer belirtileri hakkında bilmeniz gereken 10 işareti sizle paylaşıyoruz: 1. Kısa Dönemli Hafıza Kaybı Demansın en yaygın erken belirtileri arasında yeni bilgiyi unutmak gelir. Önemli konuları unutmak ve sürekli aynı bilgiyi sormak da Alzheimer’ın erken evresinde yaygın görülen semptomlar arasındadır.Normal olan: Ara sıra isimleri veya randevuları unutmak ve bunları sonradan hatırlamak. 2. Aşina Olunan İşleri Yaparken Zorluk Yaşamak Demansa sahip kişiler genelde günlük işleri planlamada ve tamamlamada zorluk yaşar. Kişiler yemek hazırlamada, telefon görüşmesi yapma veya oyun oynamadaki sıralamaları aklında tutamayabilir.Normal olan: Ara sıra yapılan hareketlerin nedenini unutmak ve söylemek istediğiniz şeyi sonradan hatırlamak. 3. Yazma ve Konuşmada Oluşan Yeni Sorunlar Alzheimer belirtileri yaşayan hastalar genelde basit veya alternatif farklı kelimeleri unuturlar. Bu da onların konuşma ve yazmasını anlaşılması zor hâle getirir. “Diş fırçası” kelimesini hatırlamakta güçlük çekerek, bunun yerine “ağzım için kullandığım o şey” ifadesiyle sorabilirler.Normal olan: Ara sıra doğru kelimeyi bulmakta zorlanma. 4. Zaman ve Yer Karışıklığı Alzheimer hastaları kendi mahallesinde kaybolabilir, nerede olduklarını ve oraya nasıl geldiklerini unutabilir ve eve nasıl gideceklerini bilemeyebilirler.Normal olan: Bir anda hangi günde olduğunuzu veya nereye gideceğinizi unutmak. 5. Yanlış veya Zayıf Kararlar Alzheimer hastaları güzel havada üzerine kat kat bir şeyler alabilir veya soğuk havada çok hafif bir şekilde giyinebilirler.Normal olan: Zaman zaman tartışılabilir kararlar vermek. 6. Soyut Düşünmeyle İlgili Sorunlar Alzheimer hastası olan biri hangi numaraların ne olduğunu ve ne için kullanıldıkları gibi kompleks zihinsel işlevleri gerçekleştirmede olağandışı bir zorluk yaşayabilir. 7. Eşyaları Yanlış Yere Koyma ve Adımları Takip Edememe Alzheimer hastası olan biri eşyaları olmadık yerlere koyabilir. Örneğin, ütüyü buzdolabında, kol saatini şeker kâsesinin içinde bulabilirsiniz.Tipik olan nedir? Anahtar veya cüzdanı yanlış yere koymak ama sonrasında hatırlayarak doğru hâle getirmek. 8. Ruh Hâli ve Davranışlarda Değişimler Alzheimer hastası olan birinin ruh hâlinde hızlı değişimler yaşanabilir. Sakinken birdenbire gözyaşları içinde kalmak, sinirlenmek veya saldırganlaşmak gibi. Aşırı derecede kafaları karışmış, endişeli, şüpheli veya aile bireyine bağımlı olma hâli içinde olabilirler.Tipik olan nedir? Ara sıra mutsuz veya karamsar hissetmek. 9. Görsel İmajları ve Mekânsal İlişkileri Anlamada Zorluk Bazıları için, görsel işlemedeki bir değişim Alzheimer’ın erken belirtileri arasında olabilir. Bu kişiler okumada zorluk yaşayabilir, mesafeyi çıkaramayabilir, renk ya da tezatlığı belirleyemeyebilirler. Bu da araba kullanmada sorunlara sebep olur. 10. Sosyal Aktivitelerden Geri Çekilme Alzheimer belirtileri yaşayan bir kişi yaşadığı değişimler sebebiyle sosyal olmaktan kaçınabilir. Bu kişiler spordan, sosyal etkinliklerden ve hobilerinden uzaklaşabilirler. Saatlerce televizyon karşısında pasif bir şekilde oturup, normalinden daha fazla uyuyabilir veya günlük aktiviteleri yapmak istemeyebilirler. Bu belirtilere ek olarak, kişinin işlevsellik seviyesinde hızlı bir değişim varsa doktora görünmenin her zaman faydalı olacağını unutmayın. Demansın geliştiğini ne kadar erken fark ederseniz, etkilerini o kadar erken hafifletirsiniz.
-
- alzheimer nedir
- alzheimer belirtileri
-
(2 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Çocuğunuz yaşıtlarından farklı mı davranıyor? Sizinle göz teması kurmuyor, konuşmuyor, ismiyle çağrıldığında tepki vermiyor, dinlemiyor, anlamıyor ve hep aynı şeyleri tekrarlıyorsa otizmden şüphelenebilirsiniz. Otizmin nedeni tam olarak bilinmese de, bazı bilim adamları genetik olduğunu düşünmektedir. Otizm nedir? Otizm nasıl anlaşılır? Otizm Nedir? Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Eğer; Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa, İsmini söylediğinizde bakmıyorsa, Söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa, Parmağıyla ile istediği şeyi göstermiyorsa, Oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa, Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa, Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa, Konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa, Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa, aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa, Gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa, Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa, Günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa, otizm açısından değerlendirme yapmak gerekir. Otizmin Belirtileri Nelerdir? Otizm, üç alanda sorunlarla kendini gösterir. Bu alanlar ve bu alanların her birinde gözlenebilecek belirtiler aşağıda yer almaktadır. A. Sosyal Etkileşim Sorunları 1. Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan davranışlarda yetersizlik: Sıra dışı göz kontağı özellikleri: Göz kontağı hiç kurmamak, çok kısa süreli kurmak ya da alışılmadık biçimde kurmak. Örneğin, birden bire gözlerini karşısındakinin gözlerine dikmek ve kaçırmak. Jest ve mimik kullanımında sınırlılık: Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak. Başkalarına ne kadar yakın ya da uzak duracağını ayarlayamamak: Sosyal ortamların gerektirdiği uzaklıkları ayarlayamamak; başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak. Ses kullanımında sıra dışılık: Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özellikleri göstermek. 2. Yaşa uygun akran ilişkileri geliştirememek: Arkadaşlık kurmakta zorlanmak: Çok az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da hiç arkadaş edinememek. Akranlarla etkileşimde bulunmamak: Kendi yaşıtlarıyla oynamada, konuşmada vb. çok isteksiz davranmak; örneğin, yalnızca kendisinden çok küçük ya da büyük kişilerle etkileşmek. Yalnızca özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek: Belli kişilerle, yalnızca belli ilgilere dayalı olarak (örneğin, favori konularda) etkileşimde bulunmak. Grup içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak: Örneğin, işbirliğine dayalı oyunların kurallarına uymakta zorlanmak. 3. Başkalarıyla zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık: Yalnızlığı yeğlemek: Başkalarının genellikle aile üyeleriyle ya da arkadaşlarıyla birlikte yaptığı pek çok şeyi (örneğin; TV izlemek, yemek yemek, oyun oynamak vb.) yalnız başına yapmayı yeğlemek. Belli olay ya da durumlara başkalarının dikkatini çekme çabası göstermemek: Örneğin; şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey başardığında başkalarıyla paylaşmamak vb. Sözel övgü karşısında tepki vermemek: Başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri ya da sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek. Örneğin, hoşnutluk belirtisi göstermemek. 4. Sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık: Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak: Birileri kendisine seslendiğinde ya da kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek, duymuyormuş ya da fark etmiyormuş gibi davranmak. Başkalarının yaptıklarına karşı ilgisizlik: Ortama birinin girmesi, ortamdan birinin çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi, başka çocukların çok ilgisini çeken bazı olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi hoşnutluk ifadeleri ya da ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek. Başkalarının duygularını anlamada yetersizlik: Üzülen, ağlayan, kızan, sevinen vb. kişiler karşısında duyarsız davranmak; örneğin, üzgün birini rahatlatma çabası göstermemek. B. İletişim Sorunları 5. Dil gelişiminde gecikme: İki yaşından büyük olup da tek bir sözcük bile söylememek. Üç yaşından büyük olup da iki sözcüklük basit ifadeler (örneğin, ‘baba git’) kullanmamak. Konuşmaya başladıktan sonra basit bir dilbilgisi yapısı kullanmak ya da belli yanlışları tekrarlamaya devam etmek. 6. Karşılıklı konuşmada zorluk: Karşılıklı konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar göstermek: Örneğin, bir kez konuşmaya başlayınca, konuşmayı uzun bir monolog şeklinde sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek. Konuşma konularında seçicilik: Kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve isteksiz olarak konuşmak. 7. Sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak: Başkalarının kendisine söylediklerini yinelemek. Televizyondan duyduklarını ya da kitaplardan okuduklarını, ilişkisiz zamanlarda ve bağlam dışı olarak yinelemek. Kendisinin uydurduğu ya da yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri yinelemek. Aşırı resmilik ve didaktiklik gibi konuşma özellikleri göstermek. 8. Gelişimsel düzeye uygun olmayan oyun: Senaryolu oyunlarda sınırlılık: Oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb. hayali oyunlar oynamamak. Sembolik oyunlarda sınırlılık: Bir nesneyi başka bir nesne olarak (örneğin, küpü mikrofon olarak) kullanarak oyun oynamamak. Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak: Örneğin; topu zıplatmak yerine sürekli olarak bir eliyle vurmak, Legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak yerine sıraya dizmek vb. Sosyal oyunlara karşı ilgisizlik: Küçük yaşlardayken, ‘ce-e’ vb. sosyal oyunlara karşı ilgi göstermemek. C. Sınırlı/Yinelenen İlgi ve Davranışlar 9. Sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olmak: İlgi takıntıları: Bazı konulara karşı aşırı ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek vb. istemek. Bazı sıra dışı konulara aşırı ilgi duymak: Örneğin; astrofizik, uçak kazaları ya da sulama sistemleri. İlgi duyduğu konularla ilgili ince ayrıntıları anımsamak: Kendi favori konularındaki en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek. 10. Belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı ısrarcılık: Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek: Örneğin, arabanın kapılarını hep aynı sırayla kapatmak. Günlük rutinlerde değişiklik olmamasını istemek: Örneğin, eve gelirken hep aynı güzergâhı izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek. Günlük yaşamdaki değişiklikler karşısında aşırı tepki göstermek: En ufak bir değişiklik karşısında aşırı kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak. Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için, meydana gelecek değişikliklerle ilgili önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak. 11. Yinelenen (kendini uyarıcı) davranışlar: Sıra dışı beden hareketleri: Örneğin; parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi ekseni etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip olmak vb. Sıra dışı el hareketleri: Örneğin; ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirmek, ellerini farklı biçimlerde tutmak vb. 12. Nesnelerle ilgili sıra dışı ilgiler ve takıntılar: Nesneleri sıra dışı amaçlarla kullanmak: Örneğin, oyuncak arabanın tekerleklerini çevirmek ya da oyuncak bebeğin gözlerini-açıp kapamak vb. davranışları tekrar tekrar yapmak. Nesnelerin duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmek: Örneğin, eline aldığı her nesneyi koklamak ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip-çevirerek incelemek. Hareket eden nesnelere aşırı ilgi göstermek: Örneğin; tekerlek ya da pervane gibi dönen nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere uzun sürelerle bakmak. Nesne takıntıları: Bazı sıra dışı nesneleri (örneğin, bir silgi ya da küçük bir zincir parçası) elinden bırakmak ya da gözünün önünden ayırmak istememek.
-
- otizm
- otistik çocuk
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Kış ayları yaklaşırken ani hava değişiklikleri hastalık riskini de beraberinde getiriyor. Ani hava değişikliklerinin yoğun olarak yaşandığı sonbahar- kış mevsimlerinde grip ve nezle gibi üst solunum yolu enfeksiyonları da artış gösteriyor. Halk arasında grip ile karıştırılan nezle gribe göre daha hafif seyreder. Üst solunum yolunun; burun, boğaz ve soluk borusunun viral bir enfeksiyonudur ve sonbahar-kış aylarında daha yaygınlaşır. Kuluçka devri 1-4 gündür. Direkt temas, solunum yolu ile bulaşan hastalık, genellikle burun tıkanıklığı, hapşırık, boğaz ağrısı ile başlar ve devam eder. Diğer belirtileri ses kısıklığı, öksürük, halsizlik, kas ve eklem ağrısıdır. Ateş genellikle 38°C’nin altındadır. Bu belirtiler 7-10 gün sürebilir. Nezle ve gripten korunmak için bu önerileri dikkate alın! Hastalık elle temasla da bulaşabilir. Bu nedenle hasta kişi, bulaşmayı önlemek için sık sık ellerini yıkamalıdır. Ayrıca hasta kişi ile mümkün oldukça tokalaşılmamalıdır. Hasta sık sık kağıt mendil kullanmalı, hastanın havlu ve bardağı müşterek kullanılmamalıdır. Burun akıntısının çok yoğun olduğu dönemde hasta toplu yerlerden uzak kalmalıdır. Grip olma riskini azaltmanın bir yolu da grip aşısıdır. Grip Ve Nezleden Korunmanın 4 Yolu 1. İyi Dinlenin Soğuk algınlığı tedavisinde en önemli adım istirahat etmek ile vücut direncini artırmaktır. Hem soğuk algınlığında hem de gripte evde dinlenmek iyileşme sürecini hızlandırır. 2. Sağlıklı Beslenin Vücut direncini yüksek tutmak için iyi beslenmek gerekir. Bu sayede enfeksiyonların vücuttan daha rahat atılması sağlanır. Kış aylarında vücut direncini artırmak, vücuda yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması gerekir. Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyvelerin tüketimi de önem taşır. Beslenme alışkanlığı bozuk, sürekli hazır gıda yiyen, az sebze-meyve tüketen, aşırı kirli ve ileri derecede yorucu işlerde çalışanlara vücutlarını özellikle C vitamini ve diğer vitaminlerle desteklemesi önerilir. İyi beslenen bir kişinin vitamin almasına gerek yoktur. 3. Bol Sıvı Tüketin Vücut ısısını dengede tutabilmek için bol sıvı almak gerekir. Yeterli sıvı alımı, vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğelerin) atılması ve vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanması ve pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynar. Bu nedenle her gün en az 2 – 2,5 litre (12-14 su bardağı) su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında ıhlamur, adaçayı, kuşburnu çayı, açık çay gibi içecekler tercih edilmelidir. Başta su olmak üzere, meyve suyu ve tavuk veya et suyu tüketilmelidir. Alkol, kahve ve asitli diğer içeceklerden uzak durulmalıdır. 4. Hijyen Önemli Hasta kişiler ile yakın temastan, ortak eşya kullanmaktan kaçınmak gerekir. Temas olasılığında eller su ve sabunla yıkanmalıdır. Elleri yıkamadan önce ağız ve buruna dokunmamak gerekir. El hijyenine dikkat edilmesi ve ellerin sık sık yıkanması gerekir. Çocuklara da bu bilincin küçük yaşlardan itibaren aşılanması da toplum sağlığı açısından büyük önem taşır. Hastanın, virüsü çevreye bulaştırmamak için tedbir alması gerekir. Maske takmak, tokalaşmamak, öpüşmemek, başkalarıyla aynı çatal, kaşık, bardak gibi eşyalarına kullanmamak alınacak önlemler arasında yer alır.
-
- grip mi nezle mi
- gripten korunmak
-
(1 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Her anne baba doğumdan itibaren çocuğuna iyi bakmayı ve onu en iyi şekilde büyütmeyi arzular. Her anne baba doğumdan itibaren çocuğuna iyi bakmayı ve onu en iyi şekilde büyütmeyi arzular. Bu temel bakış açısını yadsımamakla birlikte bu arzulanan olguya ulaşmak için “neler yapılmalı, ebeveynlerin davranış kalıpları nasıl şekillenmeli?” sorularına yanıt olabilecek benim deneyimlediğim 3 temel olmazsa olmaz var. Doğal Ve Sağlıklı Ebeveynliğin 3 S’si sevgilibebek.com’un yazarı Fatma Nur Olcay verdiği biligilere göre; SEVGİ SAYGI SABIR … Ben buna ebeveynlikte temel 3 S kuralı diyorum. Sevgi Hepinizce derhal onaylanacak bir unsur olmasına karşın ben, özellikle bizim toplumuzda, bu sevgi sözcüğünün genel anlamda dışa vurum da çok büyük sorunlar olduğunun altını çizmek isterim. Öncelikle farkına varmadan çoğunlukla yapılan bir ebeveyn yanlışımız var. Sevgimizi çocuklarımıza her koşulda bazen bir lütuf, bazı durumlarda da belli ön koşullara bağlamaya çok yatkınız. Nasıl mı? “Biz seni bu kadar severken, sen nasıl bu kadar yaramaz olursun?” tipi bir söylemde karşımızdaki çocuğumuza “Biz sana hak etmediğin bir sevgiyi sunuyoruz, çünkü sen yaramazsın” dışa vurumu vardır ve ayrıca yaramazlık yapan sevgiyi hak etmez gibi bir ilişkilendirme de vardır verdiğimiz bu mesaj içinde. Oysa çocuk gelişimi uzmanları tam da tersini savunuyorlar. Küçük çocukların hangi koşullar altında olursa olsun ebeveyn sevgisini kayıtsız şartsız hissetmelerinin, gerek duygusal gerekse özgüven gelişimleri açısından temel basamak olduğunu belirtiyorlar. Çocuğa ebeveyn sevgisinin kendisine sunulan bir lütuf olduğunu yoğun olarak hissettirdiğimiz de, örneğin tipik anne sözü “saçımı süpürge ediyorum sana” veya “sabahtan akşama kadar sizin için çalışıyor babanız” benzeri sürekli vurgular, küçük çocukta yoğun bir minnet duygusu gelişimine yol açar. Çok küçük yaşlardan itibaren gelişen bu yoğun minnet hissi ise çocuğun kendini ebeveyn karşısında değersiz ve ezik hissetmesine yol açabilmekte ve kuvvetli bir kişilik gelişimine zarar verebilmektedir. İkinci temel S Saygı demiştim Ne yazık ki saygıyı bizler, genelde küçükten büyüğe işleyen bir davranış kalıbı olarak algılamaktayız. Oysa küçük çocuklarımıza doğumdan itibaren bir birey olduklarını benimsetecek ve onların saygıyı görerek, taklit ederek öğrenmelerini sağlayacak olan ebeveynlerdir. Bu nedenle bebeğin kişilik haklarına saygı göstermek her ebeveynin temel görevi olmalıdır. Çoğunuz “parmak kadar bebeğe saygı mı gösterilirmiş?” diyeceksiniz eminim, ama bu konuda uzmanlar sizlerle hem fikirler değiller. ‘Çocuklar işitsel değil görsel öğrenirler’ Pedagoglar doğumdan sonraki süreçte bebeklerin bir birey olarak ebeveynlere emanet edilmiş olduğunu, ama bu emanetin doğumla başlayan kişilik haklarının ebeveynler tarafından kollanıp gözetilmesi gerektiği anlamına geldiğini söylüyorlar. Güncel bir örnek vermek gerekirse, bebeğinizin sürekli sosyal medyada resimlerinin paylaşılması veya yabancılar tarafından kucağa alınıp sevilmesi öpülmesi ya da ebeveynlerin kendi istekleri doğrultusunda çocuklarının temel ihtiyaçlarını ve eğitimini göz ardı etmeleri çocukların bireysel haklarına saygı göstermemek anlamına geliyor. Bu oluşumları çocukluğunda gözlemleyen ve bizzat yaşayan bir birey olarak, saygı görülmediklerini hisseden küçüklerin saygıyı sözle öğrenmekte güçlük çekmeleri de bu doğrultuda gayet doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Asla unutmamalıyız ki, çocuklar işitsel değil görsel öğrenirler; başka bir deyişle taklit etmek onların en sağlıklı öğrenme yöntemidir. O halde onlara öğretmek istediğimiz tüm değerlere öncelikle ebeveyn olarak bizlerin sahip çıkması ve uygulaması gerektiğini asla göz ardı etmememiz yararlı olacaktır. 3. S ise Sabırdır Sabır Mevlana’nın deyimiyle ‘Sabır, koruğu üzüme dönüştürendir.’ Ebeveynliğin temelinde sabır gerçekten de olmazsa olmaz unsurlardandır, çünkü bebek ve küçük çocuklar hayat deneyimleri toparlamak zorundadırlar ve bunu gerçekleştirmenin en etkin yöntemi her şeyi deneyimleyerek, kendileri yaparak deneme yanılma yöntemi ile öğrenmektir. ‘Sorduğu her soruya bıkmadan cevap vermek’ Ne yazık ki, ebeveynlerin çoğu bu süreci çocuklarını koruma adına sürekli engellemeye veya küçük çocuklarına yeterince deneme fırsatı vermeden kendileri onların adına yapmaya yönelmekteler. İşte bu sabırsızca tutum küçüklerin öğrenme güdülerine balta vuran temel hatalardan biridir. Günümüzde ebeveynlerin sabırsız tutum ve davranışlarının çocuklarını da sabırsız olmaya yönelttiği uzmanlarca tartışılmakta olan bir konudur. Çocuğa sabır göstererek fırsat vermenin, sorduğu her soruya bıkmadan, usanmadan ve ertelemeden sabırla cevap vermenin onun hayatı tanımasına ve öğrenmesine yönelik en büyük katkı anlamına geldiğini asla unutmamalısınız. Küçük çocukların yetişkinlerden farklı olduğunu ve beyinlerinde öğrenme işleminin tekrarlarla pekiştiğini göz önünde tutarak, klasikleşmiş küçük çocuk söylemindeki “Hadi bi’ daha” lara sabır göstermenin doğru ebeveynlik yapmanın temelidir desek abartmış olmayız.
-
Yapımı son derece kolay zahmet gerektirmeyen ziron (siron) oldukça iddialı bir lezzete de sahiptir. Doğu Karadeniz mutfağının enfes lezzetlerinden ziron (siron) lehçe farklılıklarıyla isim olarak başka şekilde anılır; sinor, silor, ziron gibi. Eğer bu lezzetle henüz tanışmadıysanız çok geç kalmadan tanışın. Çok pratik bir lezzet olan ziron (siron) aslında el açması yufka ile yapılıyor. Ama yufkayı kolayca bulamayacaksanız günlük taze yufkayla da yapabilirsiniz. Ziron (Siron) Tarifi Derin bir nefes alın ve arkanıza yaslanın; birkaç kareden sonra başınızı döndürecek bu lezzetle henüz tanışmadıysanız, yeterince geç kaldınız. Evde kolaylıkla yapabileceğiniz, en pratik tarifler arasında yer alan ‘Ziron’ (siron), aslı yufkayla yapılan ve et suyuyla soslanan efsane bir lezzettir. Kimileri tarifi sade yoğurtlu, kimileri tavuklu ve kimileriyse kıymalı hazırlıyor. Sos kısmı size kalmıştır. Malzemeler; 3 adet yufka 300 gram kıyma 1 yemek kaşığı tereyağı 2 adet kuru soğan Tuz, karabiber Sosu İçin; Süzme yoğurt 2 diş sarımsak su Tuz Tereyağlı Sos İçin: 1 yemek kaşığı tereyağı 1 çay kaşığı toz kırmızı biber Hazırlanışı; Öncelikle fırınınızı 180 dereceye ayarlayın. Yufkayı en ucundan başlayarak yuvarlayın. 3 cm uzunluğunda yufka halkaları kesin. Yağladığınız yuvarlak borcama yufkaları dik olacak şekilde dizin. Yufkaları 20 dakika kızarana kadar pişirin. Bu sırada tereyağını eritip soğan ve kıymayı kavurun. En son tuz ve karabiberi ekleyin ve ocaktan alın. Sarımsaklı sulandırılmış yoğurdu hazırlamak için süzme yoğurdu, suyu, tuzu ve rendelenmiş sarımsakları bir kabın içinde iyice karıştırın. Fırından çıkan yufkaların yumuşamasını sağlamak için üzerine hafif su gezdirip gezdirip tekrar 5-10 dakika fırında bekletip çıkartıyoruz. Fırından çıkan yufkaların üzerine sarımsaklı yoğurdu dökün. Daha sonra tereyağ ve pulbiber sosunu yoğurdun üzerinde gezdirin. En son kıymayı da zironun (siron) üzerine dökün ve servis edin. Sos kısmı tamamen size kalmıştır. Dilerseniz sadece yoğurt ve yağ yada sadece kıyma olarak da yiyebilirsiniz. Afiyet Olsun…
-
Çörek otunun Ölümden başka her derde deva olduğunu muhakkak duymuşsunuzdur. Şifası saymakla bitmeyen bu bitki Peygamber Efendimiz tarafından da bizlere önerilmiş ve mucizevi faydalarından yararlanmamız istenmiştir. Çörek otu, herkesin bildiği üzere ölümden başka her derde deva. Çörek otunun kendisi ne kadar yararlıysa bir o kadar da çörek otunun yağının da vücuda faydası vardır. Alzheimer rahatsızlığından romatizmal hastalıklara kadar her şey için fayda verici doğal bir ilaçtır. Zayıflamaya yardımcı olduğundan diyet yapanlar da sıklıkla kullanır. Çörek otu genelde hamur işlerinde kullanılmakla birlikte salatalarda da kullanılır. Çörek Otunun Faydaları : Öksürüğe iyi gelir. Hazmı kolaylaştırır. İdrar söktürücüdür. Grip tedavisinde kullanılabilir. Baş ağrısını hafifletir. Romatizmal hastalıklara iyi gelir. Adet rahatsızlıklarını hafifletici etkisi vardır. Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır. Çörek otu ekstresi opioid bağımlılığı ile ilgili semptomları azaltır. Çörek otu özü, boğaz ağrısı ve şişmiş bademciklere iyi gelir. Kanı sulandırır. Kalp enfarktisü riskini azaltır. Hücrelerin yenilenmesini hızlandırır. İltihap giderici ve idrar söktürücüdür. Cilt hastalıklarını tedavi edici özelliği vardır. Antioksidan özelliğe sahiptir. Zayıflamaya yardımcı olur. Mikrop ve virüslere karşı koruyucudur. Depresyon ve panik atak hastalığını tedavi edicidir. Zindelik verildiği ve yorgunluğu alması ile bilinmektedir. Cinsel sorunları olan erkeklerde, Cinsel sorunları en aza indirger. Çörek Otu Nasıl Kullanılır : Uzmanlar, çörek otunun öğütülmüş halde alınmamasını tavsiye ediyor.Çünkü öğütülme işlemi esnasında çörek otunun içerisinde bulunan faydalı yağlar uçar.Bu nedenle de çörek otunu tohum halinde almak daha doğrudur.
-
Bir beta hidroksi asit olan Salisilik Asit, renksiz, kristal yapıda ve organiktir. Bu organik asit genellikle bitkisel hormon olarak kullanılır. Peki salisilik asit nedir? Cilde faydaları nelerdir? Pek çok cilt bakım ürününde yer alan salisik asit son yıllarda cilt güzelliğine katkısıyla öne çıkıyor. Cilt bakımında bulunmaz bir nimet olan salisilik asit, lekeye eğilimli ciltler için ciddi etkili ve cilt sağlığına oldukça faydalıdır. Salisilik Asit Nedir? Cilt bakımında oldukça popüler olan bu asit beta hidroksi asiti olarak bilinmektedir. Gözeneklere nüfuz ederek, tıkanmış görünümü yok etmeye yardımcı olan salisik asit yağda çözünebilmektedir. Cilt sağlığına oldukça faydalı olan salisik asit, içeridiği antibakteriyel fonksiyonlarla da önemli bir yere sahiptir. Salisilik Asidin Cilde Faydaları Nelerdir? Yağda ve suda kolayca çözünerek gözeneklere nüfuz eder. Gözenek görünümünü azaltmaya yardımcı olur. Siyah nokta oluşumunu da önler. Peeling özelliği sayesinde ciltteki ölü hücreleri temizler. Cildin yağ dengesini sağlar. Düzenli kullanımda cilt lekelerinin geçmesini sağlar. Sivilcelerin oluşumunu önler ve çıkmış olan sivilcelerin de sönmesine yardımcı olur. Saçlar için de oldukça faydalıdır. Salisilik asit içeren şampuanların kullanımı ile saç derisinde oluşan kepekler önlenmiş olur. Salisilik Asitin Cilt Lekelerine Faydaları Birbirine yapışan hücreleri parçalayarak sağlıklı parlak cildi ortaya çıkartan salisilik asit, siyah noktalar, beyaz noktalar ve diğer lekelerden cildi arındırma özelliğine sahiptir. Salisilik asitin çok kuvvetli olmasının nedeni, gözeneklerin derinliklerine nüfuz edebilmesi, cilt yüzeyinin yanı sıra gözenek içlerini de soyabilmesidir. Salisilik Asit Nelerde Bulunur? Cilde mucizevi faydaları olan salisilik asit pek çok gıdada doğal olarak bulunur. Peki bu gıdalar hangileridir? Salisilik asit nelerde bulunur? Sebzeler Enginar, karnabahar, brokoli, yonca, salatalık, mısır, turp, patates, rezene, patlıcan, ıspanak, mantar, biber, konserve ürünler ve turşu gibi gıdalar. Meyveler: Greyfurt, portakal, kivi, şeftali, karpuz, muz, kayısı, avokado, domates, ananas, erik, üzüm, çilek, böğürtlen, yaban mersini, nar, mango ve limon. Diğer gıdalar: Fıstık, Antep fıstığı, susam tohumu, yer fıstığı, kabak çekirdeği gibi kuru yemişlerde ve çay, kahve ile meyve ve sebze sularında da bolca bulunmaktadır
-
Hyaluronik asitin cilt için faydaları nelerdir? Hyaluronik asit cilt için nasıl kullanılır? Hyaluronik Asit Nedir? Hyaluronik asit, vücudumuzda doğal olarak bulunan bir asittir. Vücudun kendinin ürettiği, cilt bağ dokusu ve eklemlerde bulunur. Hyaluronik asit, cildin nemli ve esnek olmasını sağlar. Belli bir yaştan sonra vücudun hyaluronik asit üretmesi yavaşlar. Cildin daha canlı ve sağlıklı görünmesi için dışarıdan hyaluronik asit alınabilir. Hyaluronik Asitin Cilde Faydaları Nelerdir? Hayluronik asit, özellikle kuru ciltler ve her cilt için önemli bir nemlendirici kaynağıdır. Cildi nemlendiren ve koruyan hyaluronik asitin faydaları şöyle sıralanabilir: Cilde sağlıklı bir görünüm kazandırır. Cildin nem seviyesini korur ve iyileştirir. Cildi serbest radikal hasarlarına karşı koruyucudur. Cildin elastikiyetini korur. Antibakteriyel özelliği bulunduğundan yaraların iyileşmesini kolaylaştırır. Hyaluronik Asit Nasıl Kullanılır? Hyaluronik asit tıbbi yöntemlerle cilt dokusuna yerleştirilebildiği gibi hyaluronik asit içeren bakım ürünleriyle de cildi nemlendirmesi sağlanabilir. Hyaluronik asit içeren bir serum kullanmak da üzerine uygulayacağınız nemlendiricinin etkisini artıracaktır.
Bilgi ve efsane
Bildiklerinizi paylaşın; Çünkü bu, efsane olmaya giden yoldur
Güncel önemli konular
Korona ve sağlığımız