Jump to content

Feneroin

Yönetici
  • İçerik sayısı

    1024
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

Everything posted by Feneroin

  1. Baharat ve şifalı bitkiler satan aktarlarda sıklıkla görülen besinlerden bir tanesi kantaron yağıdır. Sarı kantaron ve kırmızı kantaron gibi farklı türleri olan kantaron bitkisinin diğer isimleri arasında kılıç otu, binbirdelik otu, kan otu gibi isimler yer alır. Bir tür otsu bitki olan kantaron, mızrak benzeri bir şekle sahip olan ucu çiçekli dallardan meydana gelir. 8 ile 50 milimetre aralığında değişen bu dalların uçlarında yer alan çiçeğin rengi, bitkinin sarı veya kırmızı kantaron olarak adlandırılmasını sağlar. Kendine has yaprakları olan kantarona binbirdelik otu denmesinin nedeni, yaprakların ışığa tutulmasıyla görülebilen parlak yağ noktacıklarıdır. Çiçeklerinin açtığı yaz aylarında toplanır. Yerden yaklaşık olarak 5 santimetre yükseklikten itibaren kesilen kantaronlar kurutulur veya taze olarak işlenir. Kantaron bitkisinin sağlık açısından çok önemli faydaları vardır. Bu nedenle alternatif tıpta ve bitkisel tedavilerde sıklıkla karşılaşılan değerli besin türlerinden biridir. Özellikle kantarondan elde edilen yağ, bu yararlı bileşenleri yoğun şekilde içermesinden dolayı sağlık alanında pek çok farklı amaçla kullanımı önerilen bir üründür. Kantaron Yağının Faydaları Kantaron yağı bitkisel tedavi ve alternatif tıp alanlarında sıklıkla bilimsel araştırmalara konu olan, sağlık üzerinde olumlu etkilerinden birçoğu bilim dünyası tarafından kabul edilen değerli bitki türlerindendir. Hastalıklardan korunma, yaşlanmanın geciktirilmesi, vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesi gibi önemli faydaları bulunan kantaron yağı, günümüzde aktarlarda dahi kolaylıkla bulunabilir. Fakat her bitkisel ürün gibi kantaron yağı da dikkatli kullanılması gereken bir üründür. Kronik bir hastalığı bulunan, çeşitli nedenlerle sürekli olarak ilaç kullanan veya besin alerjileri olan bireyler kantaron yağı kullanmadan önce mutlaka hekimlerine danışmaları, önerilen dozları aşmamaları gerekir. İşte kantaron yağının sağlık üzerindeki olumlu etkilerinden bazıları… Kantaron Yağının Cilde Faydaları Kantaron yağının en önemli faydalarından bir tanesi, cilt sağlığını koruma üzerindeki etkileridir. Kantaron bitkisinden elde edilen yağlar, hücre yenilenmesini destekler ve hızlandırır. Herhangi bir karışım hazırlanmasını gerektirmeden doğrudan cilt üzerine uygulanabilen kantaron yağı yaşlanma belirtilerini geciktirmeye, kırışıklıkları önlemeye ve cildin elastikiyetini arttırmaya yardımcı olur. Cildin olması gereken nem dengesine sahip olmasını sağlarken daha pürüzsüz ve canlı bir görünüm elde edilmesine katkıda bulunur. Kantaron yağının cilt üzerindeki önemli etkilerinden bir diğeri ise lekeleri ortadan kaldırmasıdır. Bu etki sayesinde düzenli olarak kantaron yağı kullanımı ile birlikte yüzde veya vücutta yer alan yara, yanık ve sivilce izleri giderilebilir. Yaşlılık, hamilelik, güneşe maruz kalma gibi nedenlerle cilt renginin bölgesel olarak farklılaştığı veya lekelendiği yerlerde düzenli olarak kantaron yağı uygulaması ile cilt tonu eşitlenerek daha hoş bir görünüm elde edilebilir. Kantaron yağının cilde olan olumlu etkilerinden faydalanabilmek için yağı direkt olarak cildinize uyguladıktan sonra cildinizin emmesini bekleyebilirsiniz. Ardından cildiniz üzerinde rahatsız eden bir yağlılık hissinin kalmış olması halinde en az yarım saat bekledikten sonra durulayabilirsiniz. Kantaron Yağının Enfeksiyon Hastalıklarına Faydaları Kantaron yağı; enfeksiyonlara neden olan bakteri, virüs ve mantar gibi mikroorganizmalarla savaşarak hastalıklardan korunmayı sağlar. Özellikle ayak mantarı, deride oluşan enfeksiyonlar, akneler, herpes virüsünün neden olduğu uçuk gibi birçok hastalıkta kantaron yağı uygulaması enfeksiyonun hızlı bir şekilde iyileştirilmesine yardımcı olur. Aynı zamanda deri üzerinde oluşan enfeksiyonlarda iyileşme hızlandırılırken yara ve aknelere bağlı olarak enfeksiyon sonrasında iz kalma olasılığı da büyük ölçüde azaltılabilir. Düzenli olarak kantaron yağı kullanımı ile birlikte ciltte yeni enfeksiyonların oluşumu da önlenebilir. Bunun için kantaron yağı doğrudan cilde uygulanabileceği gibi doğal içerikli olduğundan emin olunan kantaron yağı içerikli krem ve losyonlardan da yararlanılabilir. Tüm bunların yanı sıra egzama, kontakt dermatit ve pişik gibi sorunların önlenmesini sağlar. Kendinizde kullanabileceğiniz gibi çocuğunuzda da kantaron yağı kullanımını tercih edebilirsiniz. Fakat özellikle alerjik bünyeye sahip çocuklarda bu uygulamanın öncesinde hekime danışılmasında fayda vardır. Kantaron Yağının Sindirime Faydaları Kantaron yağının ağız yoluyla az miktarda tüketimi, sindirim sistemini düzenleyici etki gösterir. Özellikle yemeklerden önce az miktarda kantaron yağı tüketerek sindirimi hızlandırabilir, kabızlık ve şişkinlik gibi sorunların önüne geçebilirsiniz. Gaz sancıları ve buna bağlı karın ağrıları yaşayan bireylerde de kantaron yağının olumlu etkileri görülebilir. Tek başına veya yoğurt gibi besinlerle karıştırılarak tüketilebilen kantaron yağı aynı zamanda bitki çayı olarak da hazırlanabilir. Çay şeklinde hazırlanan kantaron yağının böbrekleri koruduğu da bilinmektedir. Fakat ağız yolu ile kantaron yağı tüketimi bir tatlı kaşığını geçmemelidir. Herhangi bir hastalığı bulunanların ve ilaç kullananların kantaron yağı tüketmeden önce mutlaka hekimlerine danışmaları gerekir. Kantaron Yağının Saçlara Faydaları Kantaron yağı içerdiği değerli bileşenler, vitamin ve mineraller sayesinde saç sağlığının korunmasına ve saçların güzelleştirilmesine de katkıda bulunur. Düzenli olarak kantaron yağı ile bakım yapılan saçlarda kırık oluşumu azalır, koparak dökülmeler büyük oranda azaltılır ve saçlar sağlıklı bir şekilde uzamaya devam eder. Daha canlı ve parlak bir görünüme kavuşan saçlar dökülmenin önlenmesi ile birlikte gürleşmeye başlar. Kantaron yağının saç sağlığına etkileri bununla sınırlı değildir. Saçlara ek olarak saç derisinde oluşan pullanma, kepek ve egzama sorunlarının önlenmesi için de kantaron yağı mükemmel bir kurtarıcıdır. Haftada bir veya iki kez kantaron yağı ile yapılacak bir saç bakımı ile tüm bu olumlu etkilerden yararlanmak mümkündür. Kantarona ek olarak saç sağlığına iyi geldiği bilinen sarımsak, argan yağı ve zeytinyağı gibi diğer ürünlerle karıştırılarak hazırlanmış bir karışım ile birçok olumlu etkiyi bir arada elde edebilirsiniz. Hazırlayacağınız karışımı saçınıza ve saç derinize iyi bir şekilde uyguladıktan sonra yarım saat kadar bekletip saçınızı yıkayabilirsiniz. Sarı Ve Kırmızı Kantaron Yağı Kantaron yağı kullanımına başlayacak olan bireylerin karşısına iki farklı yağ türü çıkacaktır. Bunlar sarı ve kırmızı kantaron yağlarıdır. Temelde aynı kantaron bitkisinden elde edilen bu yağların farkı kırmızı kantaron yağının taze bitkilerden, sarı kantaron yağının ise kurutulmuş bitkilerden elde edilmiş olmasıdır. Aynı bitkiden elde edilmiş olması nedeniyle sarı kantaron yağı faydaları ile kırmızı kantaron yağı faydaları hemen hemen benzerdir. Bunlardan dilediğinizi tercih edebileceğiniz gibi her ikisini birden temin ederek deneyebilir veya bu iki yağ türünü karışık olarak kullanabilirsiniz. Eğer hassas bir cilde sahipseniz kantaron yağını her gün kullanmak yerine haftada 1-2 gün veya gün aşırı kullanmayı tercih edebilirsiniz. Yukarıda sayılanların haricinde de kantaron yağının pek çok faydası bulunmaktadır. Tüm bu olumlu etkilerden faydalanılabilmesi adına kantaron yağı kullanımında veya tüketiminde sakınca bulunmayan bireyler düzenli olarak bu değerli bitkinin olumlu etkilerinden faydalanmaya başlayabilir. Kırmızı ve sarı kantaron yağı uygun koşullarda üretildiği bilinen güvenilir markalardan alınmalıdır. Üzerinde içerik, üretim yeri, son kullanma tarihi ve marka gibi bilgiler bulunmayan veya açık olarak satılan ürünlerin kullanımı sağlık üzerinde faydadan çok zarara neden olabileceğinden bu konuda dikkatli olunmalıdır. Eğer siz de bu yağı kullanmak istiyorsanız, öncelikle kullanmanızda herhangi bir sakınca olup olmadığına dair hekiminize danışabilir, hekiminizin de uygun görmesi halinde güvenilir markalardan temin edeceğiniz kantaron yağınızı düzenli olarak kullanmaya başlayabilirsiniz. Not : Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.
  2. Argan yağı daha çok cilt ve saç bakımında kullanılan besleyici bir bitki yağıdır. “Sıvı Altın” olarak da adlandırılan Argan yağı nedir? Argan yağının cilde faydaları nelerdir? Argan Yağı Nedir? Argan ağacı dünyada sadece Fas ve bir kaç ülkede yetişebilen bir ağaç türüdür. 200 yıllık ömrü olan argan ağacının sarı ve yeşil tonlarında çiçekleri vardır. Argan yağı argan ağacının meyvelerinden elde edilen bir yağdır. Çokça E vitamininin mevcut olduğu argan yağının içinde yağ asitleri de bulunmaktadır. Cildin yanı sıra yemeklerde de kullanılan argan yağı oldukça besleyici bir yağ türüdür. Argan Yağının Cilde Faydaları Nelerdir? Güzel bir cilt isteyenlere argan yağı önerisi. Argan yağının cilde olan faydalarını sizler için sıraladık. Argan yağı güneş ışınlarından korunmak için kullanılır. Ciltte ki kırışık oluşumunu engeller. Yaşlanmayı geciktirir. Göz altı torbaların iyi gelir. Cildi nemlendirici etkisi vardır. Hamilelik döneminde veya çeşitli nedenlerle oluşan çatlakların giderilmesini sağlar. Yaraların iyileşme süresini hızlandırır. Sivilce ve siyah nokta oluşumunu engeller. Kuruyan ve çatlayan dudaklara iyi gelir
  3. Halk arasında Troid Yetmezliği olarak bilinen Hipotiroidizm nedir? Hipotiroidi belirtileri nelerdir? Hipotiroidi, troid bezlerinin az çalışması anlamına gelmektedir. Hipotiroidizm, tiroid bezinin az hormon salgılaması nedeniyle oluşan bir sağlık problemidir. Kan dolaşımında tiroid hormonları (T4 ve T3) düşük olduğundan metabolizma yavaşlar ve bu duruma bağlı sağlık problemleri ortaya çıkar. Hipotiroidizm Nedir? Tiroid bezi boynun ön tarafında gırtlağın altında bulunur. Yemek borusunun her iki tarafında birer tane olmak üzere iki lobdan oluşan troid bezi, hormon üretmek için özelleşmiş hücrelerden oluşan endokrin bir bezdir. Tiroid hormonları metabolizmayı veya vücudun enerjiyi kullanma şeklini düzenler. Tiroid bezinin az çalışması sonucunda tiroid hormon seviyeleri düşerse vücut fonksiyonlarının çoğu yavaşlar. Tiroid hormonlarının üretimi, beyinde bulunan hipofiz bezinin salgıladığı tiroid uyarıcı hormon (TSH) ile düzenlenir. Hipotriodi Belirtileri Nelerdir? Bir kısım hastada belirtiler olmayabilir. Belirtilerin olduğu hastalarda ise şunlar görülür; Yorgunluk, halsizlik Üşüme Hareketlerde yavaşlama Konsantrasyon güçlüğü, hafıza zayıflığı Saç dökülmesi Kabızlık Kilo alma El, yüz ve bacaklarda şişlik Adet düzensizliği Gebe kalmada zorluk ya da düşük riski Kansızlık, b12 eksikliği, Uykusuzluk Çocuk Veya Ergenlerde Görülen Belirtileri Ise; Büyümede yavaşlama Diş gelişiminde gecikme Zihinsel gelişimde gerilik Gecikmiş ergenlik Troid Yetmezliği Nasıl Anlaşılır? Basit kan testleri ile hızlıca anlaşılır. En önemli test ‘kanda TSH düzeyi ölçümü’dür. TSH düzeyi normalin üzerinde çıkarsa, bu hastada hipotiroidiyi düşündürür. Serbest T4 düzeyleri ise kanda düşük bulunur. Serbest T4 düzeyi düşük, TSH düzeyi yüksek bir hastada belirgin hipotiroidi vardır. Sadece TSH yüksek, ancak T4 ve T3 düzeyi normal ise hafif derecede tiroid yetmezliğinden bahsedebiliriz. Bu durumun da tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmezse % 5 hastada belirgin hipotiroidi gelişebilir
  4. Dheepan, Jacques Audiard yönettiği 2015 yılında vizyona giren Fransa yapımı dram filmidir. Senaristliğini Jacques Audiard, Thomas Bidegain, Noé Debré‘nin yaptığı baş rollerinde Esuthasan Antonythasan, Kalieaswari Srinivasan, Claudine Vinasithamby ve Vincent Rottiers yer aldığı Dheepan, Cannes Film Festivali ve Miami Film Festivalinde İki ödül kazanmış bir filmdir. Konusu Dheepan, iç savaştan kaçabilmek ve kendisine mülteci olarak başka bir hayat kurma ister. Fransa’ya gitmek ister ve daha kolay sığınma hakkı kazanmak için yanına aile gibi gözükeceği bir kadın ve bir çocuk alır. Paris’te geçinebilmek için kendisine bir iş aramaya başlar. Dheepan kültür çatışması şiddet ve ailevi meselelerle karşı karşıya kalır. Dheepan Trailer Dheepan Filminden Görseller Dheepan Oyuncuları Esuthasan Antonythasan Kalieaswari Srinivasan Claudine Vinasithamby Vincent Rottiers Marc Zinga Faouzi Bensaïdi Joséphine De Meaux
  5. B12 açısından zengin olan inek sütü, metabolizmayı hızlandırıyor ve kalori yakma hızınızı artırıyor. E vitamini kaynağı olan, içinde D vitamini de barındıran badem sütü ise adeta bir anti-aging görevi görüyor. Kanserle Savaşanlar Buraya! 2011 yılında Nutrition and Cancer’de yayınlanmış olan bir araştırma, badem sütünün kanserli hücrelerin büyümesini yüzde 30 oranda yavaşlattığını ortaya koymuş. Özellikle prostat kanserinden korunmaya yardımcı olan badem sütünün aksine ineklerin hormonla beslenmesi nedeniyle östrojen seviyesinin yükselmesinden dolayı, inek sütünün kanser hücrelerinin büyümesine sebep olduğu görülmüş. İnek Ve Badem Sütünün Değerleri 200 ml inek sütünde yüzde 30 kalsiyum, 6.4 gram protein, 7.2 gram yağ bulunurken, aynı miktardaki badem sütünde yüzde 30 kalsiyum, 0.8 gram protein, 2.2 gram yağ bulunuyor. İnek Ve Badem Sütünün Olumsuz Yanları Elbette her şeyde olduğu gibi iki süt türünün de olumsuz yönleri var. Yüksek kaloriye sahip olan inek sütü, laktoz hassasiyetine sahip olanlar için pek de uygun değil. Son zamanlarda sıklıkla konuşulan, inek sütünde antibiyotik olma ihtimali de bu haneye eksi puan yazdırıyor. Badem sütüne gelince, inek sütünden çok daha pahalı olması gözlerden kaçmıyor. İçinde bulunan şeker miktarının fazla olması, alerji yapma ihtimali, badem sütünün olumsuz yanları arasında yer alırken, birçok kişi de badem sütünü gerçek anlamda “süt” olarak kabul etmiyor. Sindirim problemleri olanlar, badem sütünü tercih ediyor. Badem sütü laktoz içermediği için inek sütüne kıyasla daha fazla tercih ediliyor. Diyet Yapanlar Badem Sütüne Yönelebilir İnek sütünde bulunan yağ, kilo alımına sebep olabiliyor. Light ürünler tercih edilse bile bu sütün yağ oranı, kilo problemi olanların karşısında bir engel olarak duruyor. Badem sütü ise diyet listelerinde en çok kullanılan süt olarak karşımıza çıkıyor. Badem Sütü Kan Basıncını Koruyor İçeriğindeki potasyum sebebiyle badem sütü kan basıncını korumada oldukça etkili. Ayrıca doymuş yağ içermediğinden, kolesterol ve kalp damar rahatsızlıklarında da kullanılabiliyor
  6. Bir mantı türü olan Hingel Gürcü mutfağına ait geleneksel bir yemektir. İç harç olarak bazen kıyma bazen de patates kullanılabiliyor. Peki Hingel nasıl yapılır? İşte ayrıntılarıyla Hingel tarifi… Malzemeler; 1 yumurta 1 su bardağı ılık su Aldığı kadar un İç harcı İçin; 3-4 orta boy patates Tuz, karabiber, kırmızı toz biber Tereyağı Su Patatesli Hingel Nasıl Yapılır? Öncelikle patatesler haşlanır eve iyice ezilir. Ardından haşlanan patateslere belirtilen baharatlar eklenerek karıştırılır ve soğumaya bırakılır. Daha sonra derin bir kabın içerisinde yumurta ve su iyice çırpılır ve biraz tuz eklenir. Hemen ardından azar azar un eklenerek yoğurmaya başlanır. Kulak memesinden biraz daha katı kıvamda bir hamur elde edilir ve dinlenmeye bırakılır. Dinlenmiş olan hamurdan 3 beze yapılır. Bezeler tek tek mantı hamuru gibi merdane yardımıyla açılır. Daha sonra çay bardağı ile yuvarlak şekillerde kesilir. Yuvarlakların ortasında hazırlamış olduğumuz patates harcından koyulur ve yarım ay şeklinde kapatılır. Tüm hamuru bu şekilde yaptıktan sonra derin tencere de bol tuzlu bir su kaynatınız. Hazırladığımız hingelleri kaynamış suda haşlayıp süzdükten sonra soğuk sudan da geçirip süzünüz. Üzerine tereyağı kızdırılıp toz biber eklenerek sıcak sıcak hingelin üzerine dökülür ve servis edilir. Afiyet Olsun
  7. Sütün genel olarak insan vücuduna saymakla bitmeyecek faydaları vardır. Doğduğumuz günden süt içmeye başlar sütün faydalarıyla büyür ve gelişiriz. Sütün hayatımıza etkisi azımsanmayacak kadar çoktur. Süt sadece fiziksel açıdan geliştirmekle kalmaz aynı zamanda cildi onarır ve bakım da yapar. Birçok faydası bulunan sütün cilde olan faydalarını gelin hep birlikte öğrenelim… Sütün Cilde Faydaları Nelerdir? Düzenli olarak süt tüketmek kasları ve kemikleri güçlendirmekle kalmıyor cildi derinlemesine temizleyerek ölü hücrelerden arınmasına da yardım ediyor. Sütü sadece içmekle değil cilde çeşitli uygulamalar yaparak faydalarından yararlanmak mümkündür. Süt maskesi yapmak kuru cilde sahip olan kişilerin ciltlerini nemlendirirken aynı zamanda ciltte oluşan kuruluğa ve pullanmaya çözüm olur. Ham süt ile hazırlanan maskeler yağlı ve karma ciltlere besleyici etkisini gösterir. Cildi derinlemesine temizleyerek ölü hücrelerden arındırıyor. Cildi siyah noktalardan temizliyor. Süt ciltteki ton dengesizliklerini, güneş lekelerini ve koyu lekelerin temizlenip cildin tek renk olmasına yarar sağlar. Protein ve aminoasitler açısından zengin olan süt ciltte oluşan çizgilere ve kırışıklıklara iyi geliyor. Daha genç bir görünüm kazandırıyor. Süt; egzama, sedef vb. cilt hastalıkları yüzünden tahriş olan cildin onarılmasını ve cildin eski sağlığına kavuşmasını sağlıyor. Cildi koruyucu bir kalkan görevi gören süt güneşin UV ışınlarına karşı cildi koruyucu etkisi bulunuyor. Ham süt sivilce ve aknelerin üzerine sürüldüğünde yatıştırma özelliğine sahiptir
  8. Pek çok kişinin de devamlı yeni bilgiler keşfettiği ya da tazelediği alanlar arasında sağlık ilk sıralarda geliyor. Kişiler, birçok hastalıktan korunmak için hangi gıdaların tüketilmesi gerektiğini, hangi gıdaların nelere iyi geldiğini, bu gıdaların ne kadar süre içerisinde ne kadar tüketilmesinin doğru olduğu konularında bilgi edinmek için oldukça hassas davranıyor. Süte doğrudan kefir tohumlarının eklenmesi sonucu bazı yararlı bakteri ve mayaların fermantasyonu sayesinde oluşan kefir, fermente süt ürünleri içerisinde yoğurttan sonra en çok bilinen süt ürünlerinden birisi. Kefirin sıklıkla tüketildiği Kafkasya bölgesi, tüberküloz, kanser ve sindirim bozukluğu gibi hastalıklara fazla rastlanmaması ve ortalama insan ömrünün 110-130 seneye ulaşmasıyla tanınıyor. Kefir Zayıflatır Mı? Kafkasların gençlik sırrı olarak bilinen kefirin tarihi, yüzyıllar öncesine dayanan ve o zamandan bugüne nesiller boyunca süre gelmiştir. Süt ürünlerinden birisi olan bu özel içecek kefirin, her derde deva, doğal enerji ve şifa kaynağı olduğunu kültürümüze Kafkaslardan gelmiştir. Kefir krema kıvamında ve yoğurda benzeyen ancak içilebilecek kıvamı olan bir süt ürünüdür. Kefirin sağlık yönünden sayılamayacak kadar birçok faydası vardır. Kanseri önlemekten tutun da, uzun bir hayatın anahtarı olmaya kadar pek çok sağlık sorununa çözüm olan kefir, zayıflama içinde ideal bir besindir. Kefirin içeriği bol miktarda bulunan mineral maddelerden kalsiyum ve magnezyumun sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etki yaptığını ve burada minerallerin, kemik ve kas yapılarını güçlendirdiği kanıtlanmıştır. Kefirdeki vitaminler ile kan dolaşımını düzenleyip, kan bozukluklarını da giderdiği ve vücuttaki toksinleri atmak içinde kefirin son derece yararlı olduğu bilinmektedir. Pahalı olmayan ve evde kolayca yapılabilen bir besindir. Kefirle Diyeti Olur Mu? Son yıllarda tüm dünyada ünlü olan ve popülaritesi zirve yaparak etkili olduğu kanıtlanmış olup ve içeriğinde bulunan mayalar sayesinde yenilen besinlerin hızlı bir biçimde sindirilip kana geçmesini sağlar. Vücut ihtiyacı olan enerjiyi elde etmek için bu kana geçen besinleri kullanır. Bu yüzden yenilen besinler vücuda depo edilmeden direk kullanılır. Bu da kilo alımına engel olur. Kaliteli ve zengin proteinler bakımından son derece kolayca zayıflamayı sağlar. Diyet esnasında kefiri tüketmek diyetin sağlıklı geçmesine yardımcı olur. Kefirdeki kalori miktarının düşük olması ve daha önemlisi tok tutmasıdır. Kefir diyeti ile haftada 1 kilo verilmektedir. Ayda en az 5-6 kilo verilecektir. Kefir Diyeti Üç gün boyunca sadece kefir içilecek. Günde 1 veya 1.5 litre kefiri 5-6 bardağa bölerek gün boyu içilir. Tabi ki kefire şeker ilave edilmez. Şayet bu diyet haricinde başka daha kolay bir kefir diyeti için, yine aynı uygulama üzerine ilave olarak 1 kilo meyve veya sebze eklenebilir. Meyve ve sebze eklenirse bu durumda kefir diyetinin süresi 6-7 güne kadar uzar. Her gün uygulanacak diğer Kefir diyeti ise; sabah 600 mg kefir. Öğle 100 gram tuzsuz pirinç ve 300 mg kefir. Ara 300 mg kefir. Akşam yemeği 200 gram sebze için, haşlanmış brokoli, karnabahar, lahana, fasulye gibi sebze türlerinden. Bu diyet tam 7 gün yapın, daha fazla olmayacak, 7 günde 5 kiloya kadar verilebilir. İstenilirse yulaf ve bademle de tüketilir. Kefir Kullanımı Kefir özellikle bir çok hastalığa karşın koruyucu özelliği bulunan kefir günde bir bardak rahatlıkla içilebilir. Bu miktar kişinin yaşına kilosuna göre artırılıp azaltılabilir. Kefir ilaç gibi değil içecek gibi görülmeli, yemeklerle beraber veya ayrı olarak tüketilmelidir. Kilo sorunu olanlar yağsız süt ile mayalayıp tüketebilir. Tedavi amaçlı tüketimlerde ise günde 1 bardak yeterli değildir. 1 bardakla haşlanıp bir litreye kadar miktar artırılabilir. Evde mayasından mayalandığı gibi marketlerde satılan sade türleri daha tercih edilmektedir. İstenilirse yulaf ve bademle de tüketilir. Her gün düzenli olarak içilmesi gerekir
  9. Uzmanların dost bakteriler olarak nitelediği probiyotikler, bağırsak duvarını kaplayarak koruyucu bir tabaka oluşturur ve çeşitli sağlık problemlerine neden olan düşman bakterilere karşı doğal biyolojik barajlar inşa eder. Peki, Probiyotik Nedir? Faydaları Nelerdir? Probiyotikler insanlarda çeşitli organların mikrobiyotasını oluşturan bakterilerdir. Bağırsak mikrobiyotasının dengesi etkilendiğinde probiyotiklerin kullanılması oldukça önemlidir. Probiyotikler, insan vücudunun savunma mekanizmasını aşarak bağırsağa ulaşabilmelidir. Burada bağırsak duvarına bağlanırlar, zararlı mikroorganizmalarla savaşarak mikrobiyota dengesinin geri kazanılmasına yardımcı olurlar. Probiyotik Nedir? Probiyotik, insanlar için iyi olan özellikle de sindirim sistemimiz için önemli olan canlı bakteriler ve mayalardır. İnsanoğlu bunları genellikle, hastalığa neden olan mikroplar olarak düşünür. Ancak vücudumuz hem faydalı hem de zararlı olan bakterilerle doludur. Bu bakteriler arasında probiyotikler genellikle, “iyi” veya “yararlı” bakteriler olarak adlandırılırlar, çünkü bağırsaklarımızın sağlıklı kalmasına yardımcı olurlar. Probiyotikleri, supplement piyasasında probiyotik kapsül, probiyotik tablet ve probiyotik şase şeklinde bulabilirsiniz, doğal olarak probiyotik içeren besinler arasında ise yoğurt, kefir vb. gibi bazı süt ürünleri yer almaktadır. Bu seçenekler arasında sizin seçiminiz probiyotik takviyesi yönünde olacak ise, tercihinizi kulandığınız takviyenin formu mide asidi tarafından heba edilemeyecek ve direkt olarak ilgili bölüme ulaşabilecek yapıda olan bağırsakta çözünen probiyotik ibareli probiyotik içeren ilaçlar yönünde kullanın. Doktorlar genellikle sindirim problemlerine yardımcı olmaları için probiyotik tüketimini önermektedirler. Probiyotik Çeşitleri Birçok bakteri türü probiyotik olarak sınıflandırılmıştır. Hepsinin farklı yararları var, ama çoğu iki gruptan geliyor. Bu nedenle size en iyi şekilde yardımcı olabilecek probiyotik çeşidinin hangisi olduğunu öğrenmek adına doktorunuza danışmanız sizin için daha faydalı olacaktır. Lactobacillus: Bu en yaygın probiyotik olabilir. Yoğurt ve diğer fermente gıdalarda bulacağınız bir türdür. Farklı suşlar ishal halinin iyileşmesine ve sütün içindeki şeker olan laktozu sindiremeyen kişilere sindirim evresinde yardımcı olabilir. Bifidobacterium: Bazı süt ürünlerinde bulabilirsiniz. İrritabl bağırsak sendromu (IBS) ve diğer bazı rahatsızlıkların semptomlarını hafifletebilir. Saccharomyces boulardii: Probiyotikler suşları arasında yer alan bir probiyotik maya bileşenidır. İshal ve diğer sindirim problemleriyle savaşmaya yardımcı olur. Probiyotik Faydaları Nelerdir? 1. Probiyotikler Sindirim Sisteminizdeki Dost Bakterileri Dengelemeye Yardımcı Olur Probiyotikler, “iyi” bakterileri içermektedir. Bunlar tüketildiğinde, sağlığa faydası olabilecek canlı mikroorganizmalardır. Bu yararların; probiyotiklerin sahip olduğu, bağırsak bakterilerinin doğal dengesini geri kazandırma yeteneğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bir dengesizlik, çok fazla kötü bakteri olduğu ve yeterince iyi bakteri olmadığı anlamına gelmektedir ve bu durum hastalık, antibiyotik gibi ilaçlar, zayıf beslenme ve daha birçok sebeple gerçekleşebilir. Bunun sonucunda sindirim sorunları, alerji, zihinsel sağlık sorunları, obezite ve daha fazlası oluşabilir. Probiyotikler genellikle fermente gıdalarda bulunur veya takviye olarak da alınabilir. Dahası probiyotik kullanımı, çoğu insan için güvenli görünmektedir. 2. Probiyotikler İshalin Önlenmesi Ve Tedavisine Yardımcı Olabilir Probiyotikler, ishali önleme veya şiddetini azaltma yetenekleriyle bilinmektedir. İshal, genel olarak antibiyotik almanın yaygın bir yan etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Antibiyotiklerin bağırsaktaki iyi ve kötü bakterilerin dengesini olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle meydana gelir. Bazı çalışmalar probiyotik kullanımının, antibiyotik kaynaklı ishal oluşumunun azaltılmasıyla ilişkili olduğunu öne sürmektedir. Bir çalışmada araştırmacılar; probiyotik almanın, antibiyotikle kaynaklı ishali %42 azalttığını bulmuşlardır. Probiyotikler ayrıca, antibiyotiklerle alakalı olmayan diğer ishal türleri için de yardımcı olabilir. 35 çalışmanın geniş bir incelemesi; belirli probiyotik türlerinin bulaşıcı ishal süresini ortalama 25 saat azaltabildiğini bulmuştur. Buna ek olarak probiyotiklerin, çokça seyahat eden kişilerin ishal riskini %8 oranında azalttığı keşfedilmiştir. Ayrıca, diğer nedenlerden kaynaklı ishal riskini çocuklarda %57, yetişkinlerde ise %26 oranında azaltmıştır. Etkinliği, alınan probiyotik türüne ve dozuna bağlı olarak değişmektedir. Lactobacillus rhamnosus, Lactobacillus casei ve maya Saccharomyces boulardii gibi suşlar, azalan ishal riski ile en yaygın olarak ilişkilendirilen türlerdir. 3. Probiyotik Takviyeler Bazı Zihinsel Sağlık Bozukluklarını İyileştirir Artan sayıda çalışma bağırsak sağlığını ruh ve akıl sağlığına bağlamaktadır. Hem hayvanlar hem de insanlar üzerinde yapılan çalışmalar; probiyotik takviyelerinin, bazı zihinsel sağlık bozukluklarını iyileştirebileceğini keşfetmektedir. 1-2 ay boyunca Bifidobacterium ve Lactobacillus mikroorganizmalarıyla takviye edilen 15 insan çalışmasının gözden geçirilmesi; kaygı, depresyon, otizm, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) ve hafızayı iyileştirebilmede bu suşların etkili olduğu bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada; 6 hafta boyunca 70 kimya işçisi takip edilmiştir. Günde 100 gram probiyotik yoğurt tüketen veya günlük bir probiyotik kapsül alan kişiler genel sağlık, depresyon, kaygı ve stres gibi sorunlarda olumlu gelişmeler deneyimlemiştir. Depresyonlu 40 hastanın çalışmasında da benzer faydalar görülmüştür. 8 hafta boyunca probiyotik takviyeleri alan kişilerin probiyotik almayan kişilere kıyasla, depresyon seviyelerinin düştüğü, C-reaktif protein (iltihaplanma belirteci) ve insülin gibi hormonların seviyelerinin azaldığı görülmüştür. 4. Bazı Probiyotik Suşları Kalbinizi Sağlıklı Tutmaya Yardımcı Olabilir Probiyotikler, LDL (“kötü”) kolesterolü ve kan basıncını düşürerek kalbinizin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Bazı laktik asit üreten bakteriler, bağırsaktaki safrayı parçalayarak kolesterolü azaltabilir. Doğal olarak ve çoğunlukla kolesterolden oluşan bir sıvı olan “safra”, sindirime yardımcı olur. Probiyotikler safrayı parçalayarak, kana kolestrol olarak girebileceği yer olan bağırsakta, tekrardan emilmesini engelleyebilir. 5 çalışmanın gözden geçirilmesinde; 2-8 hafta boyunca probiyotik yoğurt yemenin, toplam kolesterolü %4 ve LDL kolesterolü %5 azalttığı bulunmuştur. Probiyotik tüketmek ayrıca, kan basıncını düşürebilir. 9 çalışmanın gözden geçirilmesinde; probiyotik takviyelerin, kan basıncını ılımlı şekilde düşürdüğü bulunmuştur. Kan basıncı ile ilgili herhangi bir yarar elde etmek için takviye kullanımının, 8 haftalık bir süreyi ve günlük 10 milyon koloni oluşturan birimi (CFU) aşması gerekiyordu. 5. Probiyotikler Belirli Alerjilerin Ve Egzamanın Şiddetini Azaltabilir Bazı probiyotik suşları, çocuklarda ve bebeklerde egzama şiddetini azaltabilir. Bir çalışmada; probiyotik takviyeli sütle beslenen bebeklerin egzama belirtilerinde, probiyotiksiz sütle beslenen bebeklerle karşılaştırıldığında iyileşme tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada ise, hamilelik sırasında probiyotik alan kadınların çocukları izlenmiştir. Bu çocuklar yaşamın ilk iki yılında, %83 daha düşük egzama riski taşıyorlardı. Bununla birlikte, probiyotikler ile azalan egzama şiddeti arasındaki bağlantı hala zayıf ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bazı probiyotikler ayrıca süt veya süt alerjisi olan kişilerde iltihaplı tepkileri azaltabilir. Ancak, bu durum hakkında kanıtlar zayıftır ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. 6. Probiyotikler Belirli Sindirim Bozukluklarının Belirtilerini Azaltmaya Yardımcı Olabilir Bifidobacterium ve Lactobacillus suşlarından belirli probiyotik türleri, hafif ülseratif koliti olan kişilerde semptomları iyileştirmiştir. Şaşırtıcı bir şekilde bir çalışmada; Escherichia coli Nissle probiyotik türü takviye edilen ülseratif kolitli kişilerde bu türün, remisyonun korunmasında ilaçlar kadar etkili olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte, probiyotiklerin Crohn hastalığının belirtileri üzerinde çok az etkisi olduğu görülmektedir. Yine de probiyotikler, diğer bağırsak bozukluklarına fayda sağlayabilir. Yapılan ilk araştırmalar; probiyotiklerin, irritabl barsak sendromu (IBS) belirtilerine yardımcı olabileceklerini öne sürmektedir. 7. Probiyotikler Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirmeye Yardımcı Olabilir Probiyotikler bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olabilir ve zararlı bağırsak bakterilerinin gelişimini engelleyebilir. Ayrıca bazı probiyotiklerin, vücutta doğal antikorların üretimini arttırdığı gösterilmiştir. Ayrıca IgA üreten hücreler, T lenfositleri ve doğal öldürücü hücreler gibi immün hücreleri de artırabilirler. Büyük bir derleme; probiyotik almanın solunum yolu enfeksiyonu olasılığını ve süresini azalttığını bulmuştur. Ancak, bu derlemedeki kanıtların kalitesi oldukça düşüktür. 570’den fazla çocuğu içeren bir başka çalışma; Lactobacillus GG kullanmanın, solunum yolu enfeksiyonlarının sıklığını ve şiddetini %17 oranında azalttığını bulmuştur. “Probiyotik Lactobacillus crispatus” un ayrıca, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonları riskini %50 oranında azalttığı gösterilmiştir.
  10. Toplumun yaklaşık %15’ini etkileyen yaygın bir rahatsızlık olan IBS belirtileri, karında kramp, ağrı, şişkinlik, gaz, ishal veya kabızlık ya da her ikisini içerir. Tedavisi uzun vadede yönetilmesi gereken kronik bir rahatsızlıktır. Belirtiler genellikle hafiftir ve sadece çok az sayıda hasta şiddetli belirti ve şikâyetlere sahiptir. Çoğu hastada diyet, yaşam tarzı ve stresi yöneterek belirtiler kontrol edilebilir. Daha şiddetli şikâyetler ise ilaç tedavisi gerektirir. Huzursuz bağırsak sendromu, bağırsak dokusunda değişikliklere neden olmaz ya da kolorektal kanser riskini artırmaz. Huzursuz Bağırsak Sendromu Nedir? Huzursuz bağırsak sendromu, fonksiyonel gastrointestinal bozukluklar olarak bilinen durumlardan biridir. Fonksiyonel sindirim problemlerinde bağırsak işlevlerinde anormallik vardır. Fakat yapılan testler normaldir ve tespit edilebilecek yapısal bir kusur saptanmaz. İrritabl bağırsak sendromu gençlerde görülen bir rahatsızlıktır ve daha sık olarak 45 yaş altı bireylerde saptanır. Huzursuz Bağırsak Sendromu Neden Olur? Huzursuz bağırsak sendromunun kesin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Fakat gelişmesinde rolü olduğu düşünülen çeşitli faktörler vardır. Bunlardan bazıları; Bağırsak kaslarındaki anormal kasılmalar. Bağırsakların duvarları, yiyecekleri sindirim kanalından geçirirken kasılan kas katmanlarıyla kaplıdır. Normalden daha fazla ve uzun süren kasılmalar, gaz, şişkinlik ve ishale neden olabilir. Zayıf kasılmalar ise yiyecek geçişini yavaşlatarak sert ve kuru dışkılamaya neden olabilir. Sinir sistemi anormallikleri. Sindirim sisteminde bulunan sinirlerdeki anormallikler, karın gaz veya dışkıya bağlı olarak gerildiğinde normalden daha büyük bir rahatsızlığa neden olabilir. Beyin ve bağırsaklar arasında zayıf koordine edilmiş sinyaller, vücudun sindirim sürecinde meydana gelen değişikliklere aşırı tepki vermesine neden olarak ağrı, ishal veya kabızlık gibi şikayetlere yol açabilir. Bağırsaklarda iltihaplanma. Bazı hastaların bağırsaklarında normalden fazla sayıda bağışıklık sistemi hücresi vardır. Aşırı bağışıklık sistemi tepkisi iltihaplanmaya neden olarak ağrı ve ishale sebebiyet verir. Ağır enfeksiyon. Huzursuz bağırsak sendromu, bakteri veya virüslerin neden olduğu şiddetli bir ishal (gastroenterit) patlamasından sonra gelişebilir. Ayrıca bağırsaklardaki bakteri florasındaki dengenin bozulması sonucunda görülen fazla bakteri üremesi ile de ilişkili olabilir. Bağırsaktaki yararlı bakterileri sayısında değişiklikler (mikroflora). Mikroflora, bağırsaklarda bulunan ve sağlıkta kilit rol oynayan yararlı bakterilerdir. Araştırmalarda spastik kolon hastalığı olanlarda mikroflorada bozulma saptanmıştır Huzursuz Bağırsak Sendromu Belirtileri Nelerdir? Huzursuz bağırsak sendromu belirtileri değişkendir ve her hastada farklı şiddette bir tablo oluşturur. En yaygın görülen belirtileri arasında; Dışkılama sonrası tipik olarak tamamen ya da kısmen ortadan kalkan karın ağrısı, kramp veya şişkinlik Aşırı gaz İshal veya kabızlık: Bazı hastalarda birbirini takip eden ishal ve kabızlık nöbetleri Dışkıda mukus Huzursuz bağırsak sendromu olan hastalar, zaman zaman belirti ve şikâyetlerin daha kötü olduğu ataklar ve tamamen kaybolduğu istirahat dönemleri yaşarlar. Ne Zaman Doktora Görünmeli? Bağırsak alışkanlıklarında veya IBS’nin belirtilerinde kalıcı bir değişiklik ortaya çıkan hastaların doktora görünmesi önerilir. Çünkü bu işaretler kalın bağırsak kanseri gibi daha ciddi bir durumun göstergesi olabilir. Aşağıdaki belirtiler varsa ileri tetkik yapılması için mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir: Kilo kaybı Geceleri ishal Rektal kanama Demir eksikliği anemisi Açıklanamayan kusma Yutma zorluğu Gaz çıkarma veya dışkılama ile geçmeyen karın ağrısı Huzursuz Bağırsak Sendromunu Tetikleyen Faktörler Rahatsızlık bazı faktörlere bağlı olarak alevlenebilir. Spastik kolonu tetikleyebilen faktörler şunları içerir; Bazı gıdalar; İBS’de gıda alerjisi veya intoleransının rolü tam olarak anlaşılamamıştır. Gerçek bir besin alerjisi nadiren huzursuz bağırsak sendromuna neden olur. Ancak birçok insan buğday, narenciye, fasulye, lahana, gazlı içecekler, süt ve süt ürünleri de dahil olmak üzere belirli yiyecek veya içecekleri tükettikten sonra belirtilerde şiddetlenme tarifler. Stres; İrritabl bağırsak sendromlu çoğu kişi, artan stres dönemlerinde daha şiddetli veya daha sık belirti yaşar. Stres şikâyetlerin şiddetinde artışa neden olabilse de, hastalığın direkt nedeni değildir. Hormonlar; Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülür. Bu da hormonların hastalığın tetiklenmesinde etkili olduğunu düşündürmektedir. Birçok kadında belirtilerin adet döneminde ya da öncesinde şiddetlenmesi de bu durumu destekler niteliktedir. Huzursuz Bağırsak Sendromuna Ne İyi Gelir? Genellikle diyet, aktivitelerdeki birkaç temel değişiklikle birlikte, huzursuz bağırsak sendromuna iyi gelir. Şikâyetlere iyi gelen ve belirtileri azaltmaya yardımcı olabilecek bazı ipuçları şu şekilde sıralanabilir; Meyveler, sebzeler, kepekli tahıllar, baklagiller ve fındık gibi lifli yiyecekler IBS’de görülen kabızlığa iyi gelir. Azar azar ve sık yemek yemek şikâyetleri hafifletmede etkilidir. Yiyecekleri yavaş yavaş, uzun süre çiğneyerek yemek gaz şikâyetine iyi gelir. Düzenli egzersiz yapmak mutluluk hormonu olarak bilinen endorfin ve serotonin salınımını artırarak stresle başa çıkmaya yardımcı olur. Böylece stresin tetiklediği belirtilerde azalma görülür
  11. Kalın bağırsak ya da kolon kanseri, dünyada en çok rastlanan kanser türleri arasında bulunur. Kadın ve erkeklerde özellikle 50 yaş üstünde daha sıklıkla görülen bir kanser türüdür. Sindirim sisteminin anüsle bağlanan son noktası olan kalın bağırsak, ortalama 1,5 ile 2 metre uzunlukta bir organdır. Kalın bağırsak, kolon ve rektumdan meydana gelmektedir. Peki, rektum neresidir? sorusuna cevap verecek olursak, kalın bağırsağın anüsten önceki son 12 santimetrelik dışkının depolandığı kısmına denir. Kolon ise rektum dışındaki diğer kalın bağırsak bölümüdür. İnce bağırsaktan büyük ölçüde sindirilmiş halde gelen besinler, kolon bölgesinde tekrar ayrıştırılmakta, su ve mineraller alındıktan sonra geriye kalan kısmı, anüs yoluyla atılması için rektumda depolanmaktadır. Kalın bağırsakta kolon bölümünde ortaya çıkan kansere, kolon kanseri denmektedir. Kolonda görülen kanser, erken evrede teşhis edilirse tamamen tedavi edilmesi mümkün olmaktadır. Ancak erken fark edilemediği durumlarda bu kanser türü; yakın lenf bezlerine, komşu olduğu mide, dalak gibi organlara ve kan vasıtasıyla da vücuttaki diğer bölgelere yayılmaktadır. Dalak nerededir? diye merak edenler için bu organın, karnın sol üst kadranında, diyaframın hemen altında ve midenin yanında bulunduğu söylenebilir. Kolon Kanseri Nedenleri Ve Risk Faktörleri Nelerdir? Yaş faktörü: Hastalığa yakalanma yaşı erkek ve kadınlarda 50 ve 60’lı yaşlardır. Bu yaştaki kişiler risk altındadır. Genetik faktörler: Aile bireylerinde kolon kanseri görülmüşse, genetik yatkınlıktan dolayı kolon kanserine yakalanma riski artmaktadır. Ailesinde kolon kanseri vakası olanların, bu hastalığa kaç yaşında yakalandıklarını öğrenip, bu yaşa ulaşmadan 10 yıl öncesinde düzenli olarak kolonoskopi yaptırması önemlidir. Kolon kanser hikâyesi, ailede bulunmuyorsa, 50 yaşından itibaren kolonoskopi yaptırılmalıdır. Polipler: Polip nedir? Kalın bağırsağın içini örten tabakanın normal olmayan şekilde büyüyerek bağırsak kanalına çıkıntı yapmasıdır. İyi huylu tümörlerden olan polipler, zamanla kansere dönüşebilmektedir. Bu nedenle poliplerin çıkartılması ve sonrasında da düzenli şekilde kontrollerin yaptırılması gerekmektedir. Genetik bozukluklar: HNPCC genindeki değişmeler, kolon kanserine yakalanma riskini artırmaktadır. İnflamatuar bağırsak hastalıkları: Crohn ve ülseratif kolit gibi bağırsak iltihapları şeklinde görülen hastalıklar, kolon kanserleri gelişme riskini artırmaktadır. Sağlıksız yaşam biçimi: Lif yönünden düşük olan besinleri tüketenlerde, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlığı olanlarda, şeker hastalığı, aşırı şişmanlık ve hareketsiz bir hayat tarzı olan kişilerde kolon kanseri görülme riski fazladır. Kolon Kanseri Belirtileri Nelerdir? Bağırsak kanserlerinin belirtileri, sıklıkla dışkılama alışkanlıklarında değişiklik şekilde kendini gösterir. Geçmeyen ishal ya da kabızlık, dışkıda incelme, dışkıdan ve anüsten kan gelmesi, dışkıda yumurta akına benzer bir salgı olması kolon kanserinin belirtileri arasında bulunur. Kanser daha da ilerlediğinde karın bölgesinde, şişlik ve ağrı gibi şikâyetler gözlenir. Dışkılama yaparken ağrı duyma ve zorlanma, demir eksikliğine bağlı kansızlık, kilo kaybetme ve karın bölgesinde kitle oluşumu da kolon kanseri ile ilgili bulgulardır. Kolon Kanseri Tanısı Nasıl Konulur? Günümüzde kolon ve bağırsakta kanser ve diğer tümöral oluşumlar endoskopik yöntemler kullanılarak daha kolay bir şekilde teşhis edilebilmektedir. Kolonoskopi yöntemi kullanılarak tümör oluşumunun erken dönemde saptanması mümkündür. Ayrıca kolonoskopi sayesinde, kansere dönüşme riski olan polipler alınmakta ve kanser tehlikesi önlenmektedir. Kesin tanı için hastadan dışkı alınıp incelenir, kolon grafisi ve bilgisayarlı tomografi uygulanır. Endoskopi ile de parça alınıp, patolojik incelemeden geçirilmektedir. Kolon Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Kolon kanseri tedavisi için kansere dönüşme ihtimali olan polipler, kolonoskopi yöntemi ile alınır. Kanser ileri bir evreye gelmişse, cerrahi işlem zorunlu hale gelir. Tümörün olduğu kısım çıkartılır. Hastalığın komşu bölgelere yayıldığı durumlarda ise kemoterapi uygulanmaktadır. Kanser metastaz yapmışsa, tedaviye devam edilerek, hastanın yaşam süresi uzatılmaya çalışılır. Kolon Kanserinden Korunma Yolları Lifli besinlerin bol miktarda tüketimi, kalsiyum ve D vitamini alınması, fazla kilolardan kurtulup, spor ve egzersiz yapılması önemlidir. Ayrıca 50 yaşından itibaren düzenli olarak tarama testlerinin yaptırılması, olası hastalık riskinin erken zamanda saptanarak, başarılı şekilde tedavi edilmesi için gereklidir. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz
  12. Kış mevsiminin en sağlıklı besini balığın lezzetli bir hali. İster tavada ister fırın da istediğiniz şekilde pişirerek bu eşsiz lezzete sizlerde şahitlik edin. Asma Yaprağında Sardalya Tarifi nasıl yapılır? Asma Yaprağında Sardalya Tarifi… Malzemeler 500 gram sardalya balığı(temizlenmiş ve kılçığı alınmış) 15 adet asma yaprağı 1/2 çay bardağı zeytinyağı 1 tatlı kaşığı tuz 1 çay kaşığı karabiber Hazırlanışı Sardalyaları kılçığından ve iç organlarından temizleyerek güzelce yıkayın. Bir süzgeçe alın. Ardından sardalyaları bir kaba alıp üzerine 4 – 5 yemek kaşığı zeytinyağını, karabiber ve tuzu ekleyerek balıklara yedirin. Sardalyaları 15 – 20 dakika boyunca dinlendirin. Ardından sarma sarar gibi yaprakların saplarını koparın ve içine sardalyaları yerleştirerek sarın. Bütün sardalyaları böyle sarmaya devam edin. Balıkları pişireceğiniz ızgara tavanızı kalan yağı tavaya koyun ve yağı ısıtmaya başlayın. Sardalyaları tavaya yerleştirin ve iki yüzünü de 4 – 5 dakika kadar pişirin. Ardından servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun
  13. Ayurveda, kökeni Hindistan’ın Vedik kültürüne dayanan 5,000 yıllık bir doğal şifa sistemi olup, insanoğluna beşeri potansiyelinin üst sınırını gerçekleştirirken, her yönden dengede ve zinde kalmasına yardımcı olan bir bilgelikler bütünüdür. Ayurveda (आयुर्वेद ), Hindistan’ın alt kıtasında ortaya çıkan antik bütünsel sağlık sistemidir. Aayus ve Veda kelimelerinden türemiştir. Yaşam bilimi anlamına gelir. Ayurvedik beslenme ve yaşam tercihleriyle bedenin ve ruhun ritmini iyileştirmek mümkündür. Ayurveda doğanın enerjisi ile uyumlu yaşama yoludur. Ayurveda’ya göre salgın hastalıklar, toprak, su ve havaya verilen zarar neticesinde oluşur. Özellikle toprağa verilen zarar, zararların en büyüğüdür. Doğanın ritmini anlamak ve bilmek gerekir. Fizyolojimiz, doğanın ritmine uyarak onunla aynı frekansa gelmeye başlar ve böylece dengelenir. Tıpkı bir nehrin içinde biriken taş, kum ve dalların suyun akışını engelleyeceği gibi. Nehirdeki çöpleri boşalttığımızda su kendiliğinden akmaya başlar. Su gideceği yönü bilir, yolu açık olduğundaysa kolaylıkla o yöne doğru akar. Ayurveda Bir Yaşam Tarzıdır Evrensel prensiplere sahip Ayurveda; insanı tüm fiziksel ve ruhsal yapısıyla, bilinç seviyesiyle, yaşadığı ortamla ve iklimle, yedikleri ile ve kısacası makrokozmozla yani tüm evren ile bir bütün olarak ele alır ve değerlendirir. Makrokozmosta olan mikrokozmosta tezahür eder. Evrendeki her şey bir bütünün parçasıdır ve her parça bütünün özelliklerini yansıtır. İnsan, tüm canlılar ve evren; canlı cansız tüm varlıklar ve maddeler 5 elementten oluşur ama oranları farklıdır. 5 elementin içinde, bu elementleri tezahür ettiren beş güç vardır. Bu güçler fiziksel olan her şeyin evrensel sebepleridir ve nesnelerin özü anlamına gelen Tanmatralar olarak adlandırılırlar. Ayurveda, fiziksel ve psikolojik iyileşme için gıda, otlar, beden çalışması, pranayama, yoga ve meditasyon tekniklerini kullanan, doğal iyileşmenin bütüncül sistemidir. Ayurveda’ya göre “ne yersek oyuz” öğretisi temeldir. Ayurveda Bilimi, beden ve organ sistemini dünyamızdaki 3 (TriGunas) oluş hali ve doğadaki 5 element ile açıklar ve bu elementler kuantum düzeyinde zihin, düşünce ve duyguları etkiler. Ayurvedaya göre her canlı – cansız varlık 5 temel elementin özelliklerini taşır. Bunlar sırası ile Boşluk (Akaşa), Hava (Vayu), Ateş (Agni), Su (Jala), Toprak (Prithvi)’tır. Tüm yaşamı oluşturan bu elementler yemeklerde, hava durumunda, mevsimlerde, duygularda, canlılarda, günün saatlerinde, kısaca her şeyin özünde bulunur. Dosha’lar: Vata, Pitta, Kapha Bahsedilen beş element tüm varlıklarda kendini 3 temel enerji olarak gösterir; Vata, Pitta ve Kapha. Birbirlerinden farklı özellikleri bir araya getiren bu enerjilere Dosha adı verilir. Her dosha’da tüm beş elementin tesiri vardır, sadece bazı elementlerin ağırlığı daha yüksektir. Vata, boşluk ve hava elementlerinden; Pitta ateş ve su elementlerinden; Kapha su ve toprak elementlerinden oluşur. Prakruthi, doğuştan gelen doğamızdır ve Dosha Dengesi ile bütünsel sağlığı oluşturur. İnsan her 3 Dosha’ya da sahiptir ancak biri diğerlerinden daha baskındır. Dosha, fiziksel ve zihinsel bedenlerimizin birleşmesi neticesinde oluşan Bünye Tipi’mizdir. Doğuştan gelen ve beden, zihin ve ruhsal özellikleri gösteren ve bütün hayatımız boyunca değişmeyen bu doshamıza “Prakruti” denir. İnsanlar yaşamları boyunca çok farklı etkilere maruz kalarak, ellerinde olmadan kendi beden tiplerine, yani Prakruti‘lerine uygun olmayan bir hayat yaşayabilirler. İnsanların bu içinde bulundukları güncel beden-zihin tipine de Vikruti denir. Dosha dengeleri bozulduğunda (Vikruti), dengesizlik ve bunun sonucu olarak da hastalıklar ortaya çıkar. Yaşadığımız çevre, yaşam biçimimiz, beslenme alışkanlıklarımız, mevsimsel değişiklikler, duygu durumumuz ve ruh halimiz gibi birçok etken doshalarımızın denge ve dengesizliğine etki eder. Dosha dengede değil ise ya da Dosha artışı oluşmuş ise Vikruthi oluşur; bu da dengesiz durum anlamına gelir ve bu sayede hastalıklar başlamış olur. Kan akışı, nefes, kalp atışı, nabız, metabolizma, sindirim, detox ve beden tipine göre ayurvedik beslenme önemlidir. İlk iş olarak yaşam şekli ve ayurvedik beslenme ile artan Dosha dengeye getirilir. Dosha’ların Belirgin Özellikleri 1. Vata Zayıftır. Hep hareketlidir, hiperaktiftir. Cildi kurudur. Saçları ince kuru kırılgandır. Az ve düzensiz yemek yer. Hızlı ve sert yürür. Çok sık hasta olur, hastalığı uzun sürer. Çok konuşur. Çok heveslidir, hemen her şeye başlar. Yaratıcıdır, kreatif işlerde başarılıdır. Hemen anlar ama çabuk unutur. Coşkulu, canlı, hareketlidir. Zihni enerji doludur. Neşelidir. Hızlı hareket eder, hızlı yanıt verir, hızlı adapte olur. Başkalarını motive etmekte başarılıdır. Yaratıcıdır, yaratım gücü yüksektir. Yeni fikirler, yeni konseptler üretir. 2. Pitta Liderdir, başarı odaklıdır. Cilt ve kan hastalıkları vardır. Saçları erken beyazlar ve dökülür. Cildi akneli ve lekelidir. Çok yemek yer, tabağını doldurur, açlığa dayanamaz. Sıcağa tahammül edemez, yaz aylarını sevmez. Bedeni toksiktir. Konuşmaları keskin ve otoriterdir. Direktif ve emir verir, analitiktir ve zekidir, eleştirir, yargılar. Kavraması iyi hafızası iyidir. Sindirim organlarında sıkıntılar yaşar. Mevsim geçişlerinde hastalanır allerjileri olur. Mükemmelliyetçidir. Duygularını bastırır, belli etmez. Zekidir, çözüm ve sonuç odaklıdır. Analitiktir. Planlama yetkinliği yüksektir. Düşünce ve hareketleri sistemlidir. Nettir, realistiktir, gerçekçidir. Sezgileri güçlüdür. 3. Kapha Kaslıdır, kasları gelişmiştir. Cildi temiz berrak nemlidir. Saçı kalın ve kıvırcıktır. Kilo alır ve vermekte zorlanır. Çok yemez iyi sindirir açlığa ve susuzluğa dayanır. Az hareketlidir, sıcağa ve soğua dayanır. Hastalığa direci iyidir, çocukken çok hasta olur sonra güçlenir. Az ama güçlü konuşur, iyi iletişimcidir. Metabolizması ağırdır, obeziteye eğilimi vardır, diabete yakalanabilir. Bahar aylarını sever. Hafızası çok iyidir, yavaş öğrenir ama unutmaz, ağır çalışır ama iyi iş çıkartır. Arkadaş canlısıdır, dost ve arkadaşları çoktur. Çevresi geniştir ve çevresini etkiler. Krizleri ve problemleri çok iyi yönetir. Çabuk bıkmaz, çabuk sıkılmaz. Sakindir, sabırlıdır. Alışkanlıklarına ve sevdiklerine tutunur, kolay bırakmaz. Yeni fikirler için Vata, hedeflere ve çözümlere hızlı ulaşım için Pitta, mükemmel ve kaliteli iş sonuçları ve uzlaşma için Kapha Dosha’sı olanlar mükemmel tercih olurlar. Vatha Dosha’sı Için: Vata Dosha’sının dengelenmesi için diyetteki en faydalı lezzetler tatlı, ekşi ve tuzlu gıdalardır. Tatlı lezzetler Vata’yı dengeler. Günde 3 çorba kaşığı ghee yağı, susam yağı veya zeytinyağı tüketilmelidir. Pirinç, buğday, kinoa, yulaf, nohut, mercimek ,muz, avakado, kayısı, erik, beriler, Hindistan cevizi, incir, greyfurt, portakal, limon, kavun, karpuz, şeftali, ananas, kivi, hurma ve kurutulmuş meyveler Vata için idealdir. Kuşkonmaz, enginar, pırasa, soğan, havuç, patates, bakla, turp ve pancar, bezelye, karnıbahar, brokoli ve kabak tüketilebilir. Sütlü mamuller Vata enerjisini dengeler. Baharatlar; kakule (cardamom), kimyon (cumin), fesleğen, ada çayı, kekik, zencefil (ginger), tarçın (cinnamon), tuz, karanfil (clove), hardal tohumu ve karabiberdir. Kuru yemişler genel olarak tavsiye edilir. Vata Dosha dengelenmesi için; düzenli bir rutini sağlamalı, bedeni sıcak tutmalı, ılık yiyeceklerle beslenmeli, sakinlik içinde olmalı (veya bunun yollarını aramalı), soğuk yiyecek ve içeceklerden uzak durmalıdır. Düzenli olarak Abhyangam masajı yapılabilir. Pitta Dosha’sı Için: Pitta Doshası’nın tercih edeceği Ayurvedik beslenme lezzetleri, tatlı, acı ve buruk lezzetlerdir. Sütlü mamuller Pitta’yı dengeler. Süt, tereyağ ve ghee kullanılır. Bal hariç tatlı lezzetlerden de uzak durmalıdır. En uygun yağlar; gee, zeytin yağı, ay çekirdeği yağı, soya yağı ve Hindistan cevizi yağıdır. Isıtıcı özellikleri olan susam yağı, badem yağı ve mısır yağı kullanılmamalıdır. En uygun tahıllar; buğday, pirinç, arpa, mercimek, nohut, kuru fasulye ve yulafdır. Üzüm, kavun, kiraz, Hindistan cevizi, incir, armut, avakado, nar, ananas yenebilir. Kuşkonmaz, enginar, Brüksel lahanası, mantar, maydanoz, marul, hıyar, patates, yeşil yapraklı sebzeler, balkabağı, brokoli, karnıbahar, kereviz, bamya, yeşil fasulye ve kabak tüketilebilir. Faydalı baharatlar; kişniş (coriander), maydanoz, kakule (cardamom), safran, fesleğen, nane, tere otu, zerdeçal (turmeric) ve rezene (fennel) gibi baharatlardır. Zencefil, kimyon, karabiber, boyotu (fenugreek), karanfil, tuz, hardal tohumu gibi acı baharatlardan kaçınmak gerekir. Aşırı ısıtma kapasitesi olan acı biber cinslerinden sakınılmalıdır. Yemeklerden sonra rezene tohumu çiğnenmesi ya da rezene çayı içilmesi sindirim sistemi asitlerinin soğutulması açısından faydalıdır. Acı baharatlar kullanılması Pitta enerjisini yükseltir. Alkol alınmamalıdır Pitta Dosha dengelenmesi için, aşırı sıcaktan kaçınılıp çok acı baharatlardan, alkolden ve fazla yağdan ve tuzdan uzak durulmalı, serinletici ve baharatsız yiyeceklerle beslenilmei, serin içecekler içilmeli, pişmiş ve çiğ yiyeceklerin dengesini kurulmalıdır. Kapha Dosha’sı Için: Kapha Dosha’nın tercih etmesi gereken Ayurvedik beslenme seçenekleri keskin, acı ve buruk lezzetlerdir. Tatlı, ekşi ve tuzlu besinler ise mümkün olduğu kadar az tüketilmelidir. Sütlü mamullerin tüketimi en aza indirilmelidir. Ghee ve yağ oranı düşük yoğurt sınırlı miktarlarda yenebilir. Zeytinyağı, badem yağı, ay çiçeği yağı sınırlı kullanılmalıdır. Bal Kapha Dosha’nın dengelemesi için kullanılabilecek en uygun lezzetlerden biridir. Diğer tatlı lezzetleri tüketmemek gerekir. Meyvelerden elma ve armut gibi şeker miktarı az meyveler yenebilir. Muz, avakado, kavun, hurma, incir gibi şekerli meyvelerden uzak durulmalıdır. Soya fasulyesi ve tofu hariç diğer fasulye ve diğer bakliyatlar yenebilir. Tahıllardan arpa, mısır, darı, çavdar, yulaf tüketilebilir. Kapha diyetinde domates, salatalık, patates ve kabak hariç diğer sebzeler bol olarak tüketilebilir. Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzeler, soğan, sarımsak çokça yenebilir. Tuz hariç hemen hemen bütün baharatlar kapha diyetinde kullanılır. Acı biber, hardal tohumu ve zencefil gibi keskin lezzetli baharatlar bol bol kullanılabilir. Kuru yemiş tüketimi sınırlandırılmalıdır. Dondurmadan uzak durmalıdır. Hazmı güçlendirmek için günde 2-3 bardak zencefil çayı içilmelidir. Kapha Dosha’nın dengelenmesi için; bol bol egzersiz yapıılmalı, aktif hayat benimsenmeli, buzlu yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalı, yağlı ve ağır yiyeceklerden yenmemeli, hafif ve taze yiyecekler tercih edilmelidir. Kaynak: livetobloom.com
  14. Geliştirilmiş Sesli Sohbetler Artık hangi gruplarınızın aktif Sesli Sohbetlere sahip olduğunu Arama Geçmişi sayfasının üstünden görebilirsiniz. Sesli sohbet sırasında, bireysel katılımcıların mikrofon seviyelerini yöneterek ses seviyesini ayarlayabilirsiniz. Grup yöneticileri tarafından yapılan ayarlamalar tüm dinleyicilere uygulanır. Geliştirilmiş Ses Oynatıcı Bir parça oynatılırken, sanatçının tüm sohbetlerinizdeki parçalarını görmek için oynatıcıdaki sanatçı adına dokunun. İleri atlamanız veya kaçırdığınız bir şeyi tekrarlamanız gerekirse, ileri ve geri sarmak için Sonraki ve Önceki düğmelerine basılı tutun. Müziği duraklatıp devam ettirirken kulaklarınızı memnun etmek için bir solma efekti de ekledik. Karşılama Çıkartmaları Yakın zamanda Telegram'a katılan kişileriniz varsa, onları Telegram'ın benzersiz özelliklerinden birini kullanarak karşılamak hoş bir temas olabilir. Yeni sohbetlerinizde tek dokunuşla gönderilmeye hazır bir karşılama çıkartması önerilecektir. Yeni Android Animasyonları Yeni bir güncelleme, şık yeni arayüz animasyonları anlamına gelir. Giriş yaptıktan sonra dosya indirirken, müzik oynatırken veya sohbetleri yüklerken hepsini farkedip farkedemeyeceğinizi görün. Sahte Kanalları Bildirme Tüm Telegram uygulamaları, şiddet veya çocuk istismarı çağrıları da dahil olmak üzere spam ve diğer yasadışı içerik türlerinini bildirmenize olanak tanır. Artık ünlü kişileri veya kuruluşları taklit eden sahte kanalları veya grupları da bildirebilirsiniz. Şüpheli bir şey olduğunu bize bildirmek için Profil sayfasını açın ve '…' > Bildir > Sahte Hesap seçeneğine dokunun. Buna, moderatörlerimiz bir göz atacaktır. Geliştirilmiş Erişilebilirlik Hem TalkBack hem de VoiceOver kullanıcıları için birçok erişilebilirlik iyileştirmesi eklendi. Tüm kullanıcılar için uygulama arayüzlerini iyileştirmeye devam ederken, Öneriler Platformumuzla ilgili daha fazla geri bildirim almaktan memnuniyet duyarız. Diğer Uygulamalardan Sohbet Geçmişini Taşıma Bu Ocak ayında 100 milyondan fazla yeni kullanıcı daha fazla gizlilik ve özgürlük arayışıyla Telegram'a katıldı. Peki ya eski uygulamalarda kalan mesajlar ve anılar ne olacak? Bugünden itibaren, herkes sohbet geçmişini -videolar ve belgeler de dahil olmak üzere- WhatsApp, Line ve KakaoTalk gibi uygulamalardan Telegram'a taşıyabilir. Bu, hem özel sohbetler hem de gruplar için çalışır: iOS'ta WhatsApp'tan bir sohbeti taşımak için, WhatsApp'ta Kişi Bilgisi veya Grup Bilgisi sayfasını açın, Sohbeti Dışa Aktar seçeneğine dokunun, ardından Paylaş menüsünden Telegram'ı seçin. Android'de bir WhatsApp sohbetini açın, ⋮ > Diğer > Sohbeti Dışa Aktar seçeneğine dokunun, ardından Paylaş menüsünden Telegram'ı seçin: Mesajlar geçerli güne aktarılır, ancak orijinal zaman damgalarını da içerir. Telegram'daki sohbetin tüm üyeleri mesajları görecektir. Sohbetleri Taşıyın ve Yerden Tasarruf Edin Bunun en iyi yanı, taşıdığınız mesajların ve medyanın fazladan yere ihtiyaç duymamasıdır. Daha eski uygulamalar, tüm verileri cihazınızda saklar, ancak Telegram neredeyse hiç yer kaplamaz ve tüm mesajlarınıza, fotoğraflarınıza ve videolarınıza istediğiniz zaman erişmenizi sağlar. Dijital Ayak İzinizi Kontrol Edin Verileriniz sizin işinizdir, bu nedenle Telegram kullanıcıları yalnızca sohbetlerini dışa aktarmakla kalmaz, aynı zamanda her iki taraf için de gönderdikleri ve aldıkları mesajları iz bırakmadan silebilir. Bu güncelleme ile daha da fazla kontrole sahip olursunuz: Gizli sohbetler, oluşturduğunuz gruplar ve arama geçmişi artık her zaman her taraftan silinebilir. Telegram sunucuları silinen sohbetler ve arama günlükleri hakkında bilgi depolamaz, bu nedenle veriler sonsuza kadar tamamen kaybolur Son zamanlarda bize katılan herkese sıcak bir merhaba! Bir sonraki güncelleme fazla uzun sürmez. 28 Ocak 2021 Telegram Ekibi
  15. Ketogenic ve fasting terimlerinin birleşimi olan Ketofasting, düşük karbonhidratlı beslenme sistemidir. Yeni beslenme trendleri arasında yer alan ketojenik beslenme bedeninizi yani hücreleri onarmaya yardımcıdır. Ketojenik diyet düşük karbonhidrat ve yüksek yağ tüketimi ile yapılan, vücutta kan keton düzeyinin belirli bir yoğunluğun üzerinde tutulduğu bir beslenme tarzı. Dr. Can Çiftçi Anlatıyor Dr. Can Çiftçi’nin Ketojonik Diyet Ile Ilgili Verdiği Bilgilere Göre; Ketojenik diyet bilimsel temellere dayanan karışık ve bir o kadar faydalı bir diyet tipi. Birçok hastalığın (en önemlileri epilepsi ve kanser) tedavisindeki yeri konuşulmak ile beraber kilo verdirme konusunda edindiği başarılar onu beslenme şekilleri arasında önemli bir yere yerleştiriyor. Hem bu önemli yeri ayrıntılı bir şekilde incelemek hem de ketojenik diyet hakkında Türkçe bir rehber oluşturmak amacıyla Dr. Can Çiftçi’nin yayınladığı yazıyı gelin hep birlikte inceleyelim… Ketojenik Diyet Nedir? Vücudunuz genel olarak enerji üretmek için ilk olarak glikoz moleküllerini kullanır. Ancak ketojenik beslenme tarzında glikoz moleküllerini kullanmak yerine keton cisimleri kullanılır. Ketojenik diyet birçok farklı hastalıklarda tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Ketojenik beslenme tarzında birçok olumlu hücresel, hormonal ve fiziksel değişiklik olur. Dolayısıyla sanılanın aksine ketojenik diyet sadece yağların yakılmasını sağlayan bir beslenme tarzı değil. Ketojenik Diyetin Faydaları Daha iyi mental kapasite ve odaklanma gücü Kalp damar sağlığında iyileşme, LDL düşüşü ve HDL artışı Kas kütlesini koruyarak yağ oranının azaltılması Ketojenik Diyette Hangi Besinler Tüketilmelidir? Ketojenik Diyette Dikkat Etmeniz Gerekenler; Protein alımı Ketojenik diyet hastalığı (gribi) Sağlıklı yağları tercih etmek
  16. Görsel-İşitsel Korsanlıkla Mücadele Derneği (ALPA), yasadışı IPTV hizmetlerine karşı uzun süredir devam eden bir mücadele yürütüyor. Dernek bu hafta 8 yasadışı IPTV'yi engellemeyi başardığı için ilk büyük zaferini yaşıyor. Daha doğrusu bu karar, Dijital Video Yayın Sendikası (SEVN), TF1 grubu, Canal Plus veya M6 gibi televizyon kanallarının isteği, ısrarı ve yardımıyla gerçekleşti. Karar 17 Aralık'ta verildi ve şimdi tüm İnternet Servis Sağlayıcıları, bu yasadışı hizmetleri engelliyor. IPTV kullanıcıları farkında olmasa da izledikleri çoğu program: spordan filmlere kadar yasadışı. Çünkü normalde abonelik gerektiriyor. Örneğin, BE IN SPORTS, CANAL +, SKY TV, NETFLIX, HBO vs... Fransa'nın ALPA derneği, Spor ve Film üreticilerinin/kanalların/şirketlerin hem emek hem de maddi kayıp yaşamamaları için bu yasadışı faaliyetlerin daha da çok üstüne gideceklerini bildirdi...
  17. Xperia 1 II'nin daha güçlü bir sürümüne sahip olan Xperia Pro, dört adet 5G (mmWave) antene ve bir mikro HDMI konektörüne sahip. Bunu, bir FTP sunucusuna bağlanabilen ve mmWave'in hızını kullanarak alandaki fotoğrafları ve videoları anında yükleyebilen Sony Alpha kameranız için harici bir monitör olarak kullanmanızı sağlar. Doğal olarak telefon, kameranın ekranını da yansıtıyor ve harici, yüksek kaliteli bir monitör olarak kullanılabilir. Profesyonel bir fotoğrafçı, fotoğraf makinesinden çekerken çekimin neye benzediğini modeline göstermek için nasıl kullanılabileceğini gösterdi. Başka bir tabir ile Xperia Pro, Xperia 1 II'nin daha üstün bir sürümüdür. Bir tür 6.5 inç 4K HDR OLED ekrana, Snapdragon 865 yonga setine, insan ve hayvan gözü otomatik odaklama desteği ile tüm sensörlerde otomatik faz algılamalı odaklama ve AF (otomatik odaklama) ile 20 fps çekim sunan üçlü 12 MP kamera ve AE (otomatik pozlama)'ya sahip. 5G'li Sony Xperia Pro bugünden itibaren 2.500 dolar fiyatla satılacak.
  18. Kanser tüm dünyada kalp ve damar hastalıklarından sonra en sık ölüme yol açan hastalık. Üstelik gelişmekte olan ülkelerde görülme sıklığı halen artıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün uluslararası kanser araştırmalarını yürüttüğü GLOBOCAN adlı projenin verilerine göre; geçtiğimiz yıl 18 milyon kişiye kanser tanısı kondu ve bu hastalıktan ölen hasta sayısı 9,5 milyonu aştı. Peki, kanserden besinler yoluyla korunmak mümkün mü?Kanserde genetik etkenler yüzde 5-10 arasında sorumlu olsalar da, hastalık yüzde 90-95 oranında çevresel faktörlerden etkileniyor. Bu çevresel faktörlerin yüzde 30’unu da beslenme alışkanlıklarımız oluşturuyor. Dolayısıyla sağlıklı beslenerek aslında kanserden yüzde 30 gibi bir oranda korunabiliyoruz. Üstelik sağlıklı beslenmek, her gün 30 dakika tempolu yürümek ve ideal kilo aralığında kalmak gibi 3 önemli kurala dikkat ettiğimizde bu oran 40’lara kadar yükseliyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Öçal kanserden korunmak için nasıl bir beslenme alışkanlığı edinmemiz gerektiğini anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu. 1. Çok Çeşitli Sebzeler, Meyveler Tüketin Yapılan çalışmalar gün içinde yeterli meyve ve sebze tüketen kişilerin tüketmeyenlere nazaran yüzde 10 daha az kanser riski taşıdığını ortaya koydu. Kanserden korunmak için her gün mümkün olduğunca farklı renkte sebze ve meyveler tüketin. Çünkü ne kadar farklı renkle beslenirseniz, aldığınız antioksidan çeşidi o kadar fazla oluyor. Kadınlar günde 2-3 porsiyon, erkekler de 3-4 porsiyon meyve tüketmeliler. Sebzeler hem vitamin ve mineral hem de posa kaynağıdır. Posadan zengin beslenme özellikle sindirim sistemi kanserlerine karşı koruyucu özellik gösteriyor. Günde 2-3 kase kadar çiğ sebze ve 6-8 yemek kaşığı kadar zeytinyağlı veya pişmiş sebze tüketmeyi alışkanlık haline getirin. Sebze ve meyvelerin “mevsiminde” olmasına özen gösterin. 2. Tahıl Ve Kurubaklagili Ihmal Etmeyin Özellikle popüler diyetlerle beraber tek tip beslenmeye yönelim arttı. “Ancak iyi beslenmek demek, her besinden yeteri kadar yemek demektir. Yani tek tip besleniyorsanız, aslında kötü besleniyorsunuz demektir” uyarısında bulunan Öçal, “Bu yüzden karbonhidratı hayatınızdan çıkarmayın. Ancak sadece ‘kaliteli’ dediğimiz, tam tahıl kaynaklarını ve kuru baklagilleri tüketin. Tahıllar B1 vitamin B1 vitamini hem vücudun enerji sisteminin çalışması için gereklidir, hem de mutluluk olarak bildiğimiz ‘serotonin’ hormonunun ön maddesidir. Sağlıklı olmak, fiziksel ve ruhsal olarak tam bir iyilik halinde olmaktır. Depresyon bağışıklık sistemimizi düşürerek, kaser de dahil birçok sistemik hastalığın görülme riskini arttırabiliyor. Bu yüzden her gün tam buğday ekmek, yulaf, çorba ve bulgur gibi tahıl kaynaklarını, haftada minimum 2 gün de mercimek, kuru fasulye ve nohut gibi kurubaklagil kaynaklarını tüketmeye özen gösterin” dedi. 3. Haftada 2-3 Gün Balık Yapılan çalışmalara göre, insan sağlığı üzerinde pek çok faydası bulunan omega 3 yağ asitleri aynı zamanda kanserin gelişme riskini de düşürüyor. Omega 3 yağ asitlerinin koruyucu etkilerinden faydalanabilmek için haftada 2–3 kez buğulama veya fırında pişirilmiş balık tüketmeyi alışkanlık haline getirin. 4. Kırmızı Et Tüketimini Sınırlandırın Gereğinden fazla kırmızı et tüketimi mide ve kolon kanseri riskini arttırıyor. Bu nedenle et tüketiminizi haftada 2 günden fazla ve toplam 350 gramı geçmeyecek şekilde sınırlandırın. Eti pişirirken kızartma ve kavurma işlemleri yerine; fırında, buharda veya haşlama işlemlerini tercih edin. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; günde 50 gr işlenmiş et tüketimi, kanser riskini yüzde 18 oranında arttırabiliyor. Bu yüzden işlenmiş et ürünlerini mümkün olduğunca tüketmeyin. 5. ŞEKERDEN UZAK DURUN Fazla miktarda rafine şeker tüketimi hem enerji alımını hem de insülin seviyesini yükselterek yağ dokusunun artmasına neden oluyor. Artan yağ dokusu da kanser riskini yükseltebiliyor. Bu nedenle günlük tükettiğiniz şekerin toplam aldığınız enerjinin yüzde 5’ini geçmemesine özen gösterin. Örneğin günlük 2000 kalori tüketiyorsanız, bunun 100 kaloriden daha fazlası şekerden gelmemeli. 6. Probiyotikleri İhmal Etmeyin Bağırsaklar bağışıklık sistemimizin büyük bir çoğunluğundan sorumlu oluyorlar. Bağırsaklarımızdaki herhangi bir işlevsel bozukluk bağışıklık sistemimizi düşürebiliyor, bu da pek çok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. Bu hastalıklardan biri de; kanser. “Bağırsaklarımızda iyi ve kötü bakteriler denge halindedir, ancak kötü beslenme, sigara, stres ve alkol gibi çevresel etkenlerden dolayı bu denge bozulabiliyor” uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Öçal bu dengenin bozulmaması için yoğurt ve kefir gibi doğal probiyotik kaynaklardan yararlanmanız gerektiğini belirtiyor.
  19. Kanser kelime anlamı olarak bir organ veya dokudaki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünüp çoğalmasıyla oluşan kötü urlara denir. Dünyada her yıl yaklaşık 14 milyon insan kansere yakalanmaktadır. Türkiye’de ise kansere her yıl 174 bin insan yakalanmaktadır. Gelin hep birlikte dünyayı etkisi altına alan kanser nedir öğrenelim. Kanser Nedir? Kanserin Belirtileri Nelerdir? Kanser Nedir? Kanser DNA’da oluşan bazı hasarlardan dolayı hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünüp çoğalmasına denir. Bu kanser hücrelerinin bir araya gelmesiyle tümör oluşur. Doku ve organlarda meydana gelen bu tümörlerin iyi huylu ve kötü huylu denen iki türü bulunmaktadır. Kötü huylu tümörler büyüyerek normal dokulara zarar verirler ve kanser hastalıklarını böylece oluştururlar. Kanser dokularının lenf ve kan yoluyla vücudun başka bölümlerine kanser taşımalarına ise Metastaz denir. Kanser Belirtileri Nelerdir? Kanser her vücutta aynı belirtileri göstermeyebilir. Aşağıda vereceğimiz belirtiler her zaman kanser olduğunuz anlamına gelmeyebilir. Böyle belirtiler gördüğünüz takdirde bir uzmana başvurmanız gerekmektedir. Kanserin bazı belirtileri şöyledir; Yüksek ateş oluşması Güçlü ağrılar hissetmek Kilo kaybı oluşması Kronik halsizlikler Memede, koltuk altında veya vücudun başa bir yerinde sert ve hareketsiz kitleler Diş etlerinde yoğun kanamalar Zamansız vajinal kanamalar Balgamda, idrarda ve dışkıda kan bulunması İdrar sıklığının değişmesi ve uzun süren dışkılama problemleri yaşamak. Kanser Nedenleri Nelerdir? Kanserin tam olarak neden olduğu bilinmese de bilinen iki türlü etken vardır. Birincisi genetik faktörler yani ailede kansere yatkınlık olması. İkincisi ise çevresel faktörler. Bunlarda sigara, alkol kullanımı güneş ışığına fazla maruz kalmak, kimyasal bazı kanserojenlere maruz kalmak, radyasyona veya röntgen ışınlarına maruz kalmaktır. Sık Görülen Kanser Türleri Akciğer kanseri Beyin tümörleri Ağız kanseri Meme kanseri Bağırsak (kolon) kanseri Özofagus kanseri Cilt kanseri Yumurtalık kanseri Rahim ve rahim ağzı kanserleri Prostat kanseri Testis kanseri Mide kanseri Karaciğer kanseri Böbrek kanseri Karaciğer kanseri Pankreas kanseri Mesane kanseri Gırtlak kanseri Nazofarenks kanseri Kanser Tedavisi Nasıl Olur? Kanser tanısı koymak için kan testleri ve görüntüleme yöntemlerinin (MRI, bilgisayarlı tomografi vb.) ardından biyopsi yapılarak alınan parçanın incelenmesiyle tanı konabilir. Kanser tedavisi için çeşitli ilaçlarla kemoterapi, radyoterapi, cerrahi operasyonlar ve alternatif tıp yöntemleri kullanılır. Önemli: Sayfadaki yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza baş vurmanız gerekmektedir
  20. Musluk suyunun aksine, maden suyu kaynağında şişelenir. Bazı insanlar saflığı ve kimyasal dezenfeksiyon işlemlerinin olmamasından dolayı maden suyunu tercih eder. Bununla birlikte, maden suyu bir miktar işlemden geçirilebilir. Bu, karbondioksit (CO2) gazının eklenmesini veya çıkarılmasını veya arsenik gibi toksik maddelerin giderilmesini içerebilir. CO2 oksidasyonu önlemeye yardımcı olur ve maden suyunda bakteri üremesini sınırlar. Üreticiler, ekstraksiyondan sonra maden sularına sularına CO2 ile de su verebilirler. Peki, maden suyunun sağlığa faydaları nelerdir? MADEN SUYUNUN FAYDALARI Maden Suyu Kemik Sağlığını Destekler: Maden suyu kalsiyum açısından zengin olduğu için kemik sağlığı için faydalı bir içecektir. Kalsiyum, kemik oluşumunda ve sağlığının korunmasında gerekli olan maddelerin en başında gelir. Düzenli olarak maden suyu tüketimi kemik ve diş sağlığını korur ve bunun yanında yaşlılığa bağlı olarak meydana gelebilecek kemik sorunlarına yakalanma riskini azaltır. Vücutta Yağları Düzenlemeye Yardımcı Olur: Maden suyunun en önemli özelliğinden birisi vücutta yağ oranını düzenleyebilmesidir. Zayıf insanların kilo almasını sağlayabilir ve bunun tam aksine kilolu insanların da kilo vermesini teşvik edebilir. Ayrıca diğer şekerli ve gazlı içeceklerin aksine maden suyu hem mide için zararlı değildir hem de kilo almaya neden olabilecek kimyasal katkılar içermemektedir. Bu yüzden, tamamen doğal olan maden suyu tüketimi sağlık açısından bir risk taşımaz. Maden Suyu Kan Basıncını Düzenler: Maden suyu aynı zamanda herhangi bir nedenden dolayı kan basıncında meydana gelen dalgalanmaları giderebilir. Bunu en çok iyi miktarda içerdiği kalsiyum ve magnezyum sayesinde başarabilir. Bu iki mineral aynı zamanda beyin sağlığını da korumaktadır. Beynin aktivitesini arttırır. Beyinde elektrotların dengesini de ayarlayan bu iki mineral dolayısı ile kan basıncını da sağlıklı bir seviyede tutmaya yardımcı olur. Kardiyak Hastalıklarını Giderebilir: Maden suyu vücutta yağı eritme gücüne sahiptir. Bu durumda vücutta kötü kolesterolün meydana gelmesini engelleyebilir. Kılcal damarlarda ve dokularda biriken yağlar, kötü kolesterolün yükselmesine neden olur. Mineral bu noktada devreye girer ve kötü kolesterolün yükselmesine neden olan unsurları ortadan kaldırır. Bu özelliğinden dolayı ayrıca dolaylı olarak kalp sağlığına da katkıda bulunur, kalbin aşırı çalışmasını önler ve kalp krizi riskini azaltır. Maden suyu genel anlamda kılcal damarların sağlığının korunmasına yardımcı olur, kılcal damarların tıkanmasına engel olarak bir çok açıdan insan sağlığına hizmet eder. Vücutta Asit Seviyesini Dengeler: Maden suyu bol miktarda sülfatlar içermektedir. Sülfatlar, pankreas lipaz ve amilaz gibi sindirim enzimlerini üretmek için katalizörler içerirler. Bu sindirim enzimleri şişkinlik ve kabızlık gibi sorunların ortadan kalkmasına yardımcı olur. Bundan başka, duodenum sağlığını korur ve toksinlerin pıhtılaşmasını azaltır. Bütün bunların sonucu olarak da özellikle sindirim sistemi için çok önemli olan asit oranını sağlıklı bir seviyede tutmayı sağlar. Maden Suyu Fiziksel Canlılığı Sağlar: Maden suyunun içerdiği magnezyum ve potasyumlar insan kasları üzerinde olumlu etkiler sağlar. Kas sağlığının korunması için bu iki mineral çok önemlidir. Bu mineraller aynı zamanda kasların sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olur, yani yağların kaslardan atılarak kas oranının artmasına yardımcı olmaktadır. Bunun yanında kaslarda genişleme ve esneme özelliğine katkıda bulunarak kramp gibi sorunların oluşmasına izin vermez. Bütün bunların sonucu olarak da maden suyu vücutta fiziksel bir canlılık ve zindelik oluşturur. Maden Suyu Zihinsel Uyanıklılığı Arttırır: Maden suyunun içerdiği mineraller aynı zamanda bellek için gerekli olan mineralleri içermektedir. Bu durum beyinde elektrotların etkili bir şekilde çalışmasın sağlar. Maden suyu kişinin hafıza faaliyetlerini ve konsantrasyonu arttırmaya yardımcı olabilir. Bütün bunların sonucu olarak maden suyu zihinsel uyanıklılığı arttırır ve ayrıca zihinsel yorgunluğu giderir. Bu yüzden günde bir miktar maden suyu tüketimi aynı zamanda stresle mücadelede bünyeyi güçlendirir. Maden Suyu Cilt Sağlığına Katkıda Bulunur: Maden suyu cilt sağlığına faydalı olan silis parçacıkları da içermektedir. Silika cilde doğal bir parlaklık ve güzellik katar. Aynı zamanda ciltte meydana gelebilecek kararma, koyuluk, akne ve bu gibi benzer sorunları giderebilir. Bunun yanında cildin esnekliğini korur, nemlendirir
  21. Doğadan ve ağaçlardan öğrenecek o kadar çok şey var ki… Hayata karşı bakış açımız, yaşam tarzımız, sosyal yaşantımıza çok şey katacak, aynı zamanda bizi biz yapacak olan ağaçlardan öğreneceğimiz bilgiler. Bir kavak ağacı gibi, başkasının varlığından güç almayı öğren. Bir söğüt ağacı gibi, yaşadığın yeri sevmeyi öğren. Bir zeytin ağacı gibi, karşılık beklemeden vermeyi öğren. Bir fındık ağacı gibi, esnek olmayı öğren. Bir meşe ağacı gibi, dinlenmeyi öğren. Bir porsuk ağacı gibi, sabretmeyi ve bilge olmayı öğren.
  22. Malzemeler; 1 kilo un 1 tatlı kaşığı tuz 3,5 su bardağı ılık su (her un farklı ölçülerde su kaldırır bu yüzden su ölçüsü farklılık gösterebilir. 125 g tereyağı 1 büyük su bardağı sıvıyağ Servis Ederken; Pudra şekeri Küt Böreği Nasıl Yapılır? Karıştırma kabına un elenir ortası havuz gibi açılır ve içerisine 3 su bardağı su eklenir, unun üstüne ise tuz serpilir. Pürüzsüz bir hamur elde edilene kadar yoğurulur. Ele yapışmayan yumuşacık bir hamur elde edilir. (Hamur sert olursa yarım bardak su ekleyebilir cıvık olursa un eklemesi yapabilirsiniz) Hamur 6 eşit parçaya ayrılır beze yapılır. Hamurlar merdane ile servis tabağı büyüklüğünde açılır. Eritilmiş ve ılınmıs olan yağ küçük bir tepsinin içerisine sürülür. Açılan hamurlardan biri tepsinin içerisine yerleştirilir. Tekrardan üzeri yağlanır (Kuru yeri kalmamasına özen gösterin) Kalan hamurları da servis tabağı büyüklüğünde açılır yağlanır üst üste dizilir. Üstteki hamurun üzeri de yağlanır. 30 dakika dinlendirilir. Süre sonunda hamurun açılacağı tezgah sıvı yağ ile yağlanır ve hamurlardan bir tanesi tezgahın üzerine alınır. El ile köşelerden açılabildiği kadar açılır, inceltilir ve hamur 4 köseden katlanarak pişirilecek olan fırın tepsisi boyutuna getirilir. Yağlanmış fırın tepsisine alınır. (Hamuru açma ve katlama işleminde olan kabarcıkları patlamamaya hamuru yırtmamaya özen gösterin) Diğer hamurlara da aynı işlem uygulanır tepsiye üst üste dizilir. Üzeri sıvı yağ ile yağlanır. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında altı üstü kızarana kadar (yaklaşık 30 dakika pişirilir). Fırından çıkarılır 5 10 dakika ilk sıcaklığı gitmesi beklenir. Küçük kareler halinde kesilerek tabağa alınır. Üzerine bol pudra şekeri serpilerek servis edilir. Afiyet Olsun…
  23. Sisyphus: The Myth, başrollerinde Cho Seung-woo ve Park Shin-hye’nin oynadığı Güney Kore televizyon kanalı olan “JTBC’nin 10. Yıldönümü Özel Draması” olarak yayınlanmıştır. Dizi 17 Şubat 2021’de gösterime girecektir. Sisyphus: The Myth Konusu Quantum ve Time’ın kurucularından biri olan Han Tae Sul, en üst düzeyde kodlama becerisine sahip dahi bir mühendistir. Tae Sul, on yıl önce kardeşinin ölümünden sonra şirketinin hisselerinin sürekli dalgalanmasına neden olmuştur. Bir gün kardeşinin ölümünün inanılmaz gerçeğine tanık olduktan sonra tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Kang Seo Hae, bir askerdir, gangsterler ve savaş ağaları arasında yaşarken öğrendiği hayatta kalma becerileriyle, Han Tae Sul’u kurtarmank için gelecekten gelmiştir. Adı: Sisyphus: The Myth | 시지프스: the myth Tür: Dram, Aksiyon, Gizem, Fantastik/Bilim Kurgu Yönetmen: Jin Hyeok Senarist: Lee Je-In, Jeon Chan-Ho Yayıncı: JTBC Yapım Yılı: 2020 – 2021 Yayın Tarihi: 17 Şubat 2021 Yayın Günleri ve Saati: Çarşamba & Perşembe – 21:30 Sisyphus: The Myth Oyuncuları Cho Seung-Woo (Han Tae-Sool) Park Shin-Hye (Kang Seo-Hae) Dong-Il Song (Başkan Park)
  24. Doğadan, bitkilerden öğrenecek o kadar çok şeyimiz var ki… Hayat dair birçok konuda bizlere mesajlar veren bitkilerden öğrendiklerimiz… 1. Herkesin büyüme hızı ve şekli farklıdır. Başkalarıyla kendini karşılaştırma. 2. Bazen biraz destek almakta sakınca yoktur. Yardım istemekten çekinme. 3. Bazı arkadaşlar sana destek verirken bazıları ise engel olur. Aradaki farkı görmelisin. 4. İhtiyaçlarının olması doğaldır ve bencilce değildir. Gelişmek için gerekeni yapmalısın. 5. Dikildiğin kabı aşman çok doğal. Ayrılıp yeni bir yol seçmek de… 6. Artık sana iyi gelmiyorsa… Gitmesi daha sağlıklıdır. 7. Eğer hayat engelliyorsa… Bil ki daha da güçlü büyüyeceksin
  25. Yanardağlar, dünya üzerinde volkanik bölge olarak adlandırılan yerlerde oldukça fazla bulunmaktadır. Bu yanardağların çoğu sönmüş olup 800 kadar yanardağ hala aktif olup lav püskürmektedir. İzlanda, ABD, Endonezya, İtalya, Türkiye ve birçok ülkede yanardağlar mevcuttur. Yanardağ Nedir? Yanardağlarla İlgili Tüm Merak Edilenler… Yanardağ Nedir? Yanardağ, dünyanın katmanlarında yer alan magmanın yer yuvarlağının yüzeyinden dışarı doğru bir bacadan püskürerek çıkan coğrafi yer şekilleridir. Yanardağ patlaması sonucu büyük yangınlar çıkabilmektedir. Yanardağ patlamaları çok sık yaşanmasa da hayatı felç edebilmektedir. Yanardağ Neden Patlar? Yanardağ patlaması, akışkanlığı yüksek olan magmanın içindeki çözünmüş gazlar kolayca kaçabilir ve magma yüzeye ulaşınca lav akıntısı olarak hareket etmeye başlar. Hareket eden magmanın akışkanlığı düşük ise içindeki gazlar kaçamaz ve artan basınç ile magma patlar ve yüzeye çıkar. Yanardağ patlamaları en çok İzlanda, Filipinler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Japonya, Papua Yeni Gine ve İtalya‘da görülmüştür. Yanardağ Türleri Nelerdir? Kalkan Yanardağlar : Bu yanardağ türü çoğunlukla Havai ve İzlanda’da görülürler. Bu tür dağlar kalkana benzer şekilde oluşur ve yüksek miktarda lav çıkartırlar. Çıkarttıkları lavlar akışkan ve çok uzun akıntılar olur. Volkanik Koniler : Volkanik koniler, ufak kaya parçaları püskürtürler ve bu kaya parçaları yanardağ ağzında birikir. Bu püskürmelerden dolayı koni şeklinde tepeler oluşur fakat kısa ömürlü olurlar. Süper Yanardağlar : Kıtasal yıkım ve küresel iklim değişiklikleri oluşturma potansiyeli olan geniş çanaklı yanardağ sınıfına verilen isimdir. Toba Gölü ve Yellowstone Millî Parkı bu tür yanardağlara örnek olarak gösterilebilir. Yanardağın Ayrıntıları Kül bulutu Lapilli (volkanik bacadan fırlayan küçük parçalar) Lav gözesi Volkanik kül yağmuru Yanardağ yumrusu Lav Kül Lav katmanı Jeolojik katmanlar Yanal volkanik tabaka Diatrem Magma odacığı Volkanik duvar Yanardağlar ve bulunduğu ülkeler Aşağıda verilen bilgiler de ülkelerde bulunan yanar dağların isimleri, yanardağın yüksekliği ve bulunduğu bölge bulunuyor. Ağrı Dağı – 5.137 – Doğu Anadolu Bölgesi (Türkiye; faal olmayan stratovolkan) Erebus Dağı – 3.794 – Ross Adası Antarktika Etna – 3.350 – Sicilya İtalya Hekla – 1.488 – Kuzey Atlantik İzlanda Kilauea – 4.091 – Havai ABD Krakatoa – 813 – Rakata Endonezya Llaima – 3.125 – Güney Amerika Şili Mauna Kea – 4.207,3 – Havai ABD Mauna Loa – 4.169 – Havai ABD Mount Baker – 3.286 – Washington ABD Mount Fuji – 3.776 – Honshu Japonya Mount Hood – 3.426 – Oregon ABD Rainier Dağı – 4.392 – Washington ABD Mount Shasta – 4.322 – Kaliforniya ABD Novarupta – 841 – Alaska ABD Pelée – 1.397 – Martinik Martinik Popocatépetl – 5.462 – Meksiko Meksika Santorini – 300 – Santorini adası Yunanistan St. Helens Dağı – 2.550 – Washington ABD Surtsey – 155 – Surtsey adası İzlanda (1963’te meydana geldi.) Tambora – 2.722 – Sumbawa Endonezya Teide – 3.718 – Tenerife Kanarya Adaları, İspanya Tungurahua – 5.016 – Güney Amerika Ekvador Vezüv Yanardağı – 1.281 – Napoli Koyu İtalya
×
×
  • Create New...

Önemli bilgi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik poliçesini inceleyebilirsiniz.