Jump to content

Feneroin

Yönetici
  • İçerik sayısı

    1024
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

Everything posted by Feneroin

  1. Kur’an-ı Kerim okunurken secde âyetlerini okuyan veya dinleyen kimsenin tilavet secdesi yapması vaciptir. Secde âyeti okuyan kişi namazda değilse, ister âyeti okur okumaz, ister daha sonra kalkıp secdeyi yapar (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 254). Namaz kılan kişinin namazda secde âyeti okuması hâlinde, secde âyetinden sonra üç âyetten daha fazla okumayıp, rükûya eğilecekse, tilavet secdesine niyet ederek rükûya gider. Yapmış olduğu bu rükû aynı zamanda tilavet secdesi yerine de geçer. Şayet üç âyetten daha fazla okuyacaksa, tilavet secdesine niyet ederek doğrudan secdeye gider ve bir defa secde yaptıktan sonra ayağa kalkıp kaldığı yerden kıraate devam eder (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 147).Tilavet secdesi, namaz değilse de; taharet, kıbleye dönmek, niyet etmek, avret yerlerinin örtülü olması gibi namazda aranan şartlar tilavet secdesinde de aranır. Ancak tilavet secdesinde iftitah tekbiri sünnettir.Tilavet secdesi yapacak kişi, ellerini kaldırmadan doğrudan doğruya ‘Allahu ekber’ diyerek bir kere secdeye gidip üç defa “Sübhane Rabbiye’l-alâ” dedikten sonra yine ‘Allahu ekber’ diyerek secdeden kalkar. Böylece tilavet secdesi tamamlanmış olur. Yani tilavet secdesinden sonra teşehhüt miktarı oturmak ve selam yoktur.Tilavet secdesini gerektiren âyetleri işiten kişinin, hemen secde yapmaya fırsat bulamaz ise, “Semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke Rabbena ve ileyke’l-masîr” demesi müstehaptır. O anda yapamadığı secdeyi daha sonra yapar (Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, s. 183).
  2. Hem kolay hem lezzetli en güzel tatlı tariflerinden biri olan Supangle nasıl yapılır? Supangle tarifi... Supangle Tarifi Malzemeler 1 litre süt 1 çay bardağı toz şeker 1 çay bardağı un 3 yemek kaşığı kakao 1 yumurta sarısı 60 gr tereyağı 100 gr sütlü veya bitter çikolata (arzuya göre) 1 su bardağı soğuk su Hazırlanışı Bir tencereye sütü, unu, kakaoyu, şekeri ve yumurta sarısını alın. Çırparak iyice karıştırdıktan sonra tencereyi ocağın üzerine alın. Koyu bir kıvam alana kadar sürekli karıştırın. Koyu kıvam alıp pişen supangleyi ocaktan alın. Tereyağı ve çikolatayı ekleyip karıştırarak erimelerini sağlayın. Supangleyi ara ara karıştırarak ılıtın. Ilıttığınız supanglenin içerisine soğuk suyu ilave edip çırpıcı yardımıyla pürüzsüz hale getirin. Supangleyi daha sonra servis edeceğiniz kaplara alıp buzdolabında 3 saat dinlendirip servis edebilirsiniz
  3. Fenerbahçe'nin yıldız futbolcusu Mesut Özil, Kızılay aracılığıyla Türkiye'de 41 ilde Ramazan kolisi yardımı yaptı. Fenerbahçeli futbolcu Mesut Özil, yurt içi ve yurt dışında yardımlarına devam ediyor. Yurt dışında birçok ihtiyaç sahibine ulaşan Özil, Ramazan ayındaki en büyük yardımı ise Türkiye'de gerçekleştirdi. Tecrübeli futbolcu, Türkiye'de 41 ildeki ihtiyaç sahiplerine Kızılay aracılığıyla ulaştı. Hazırlanan koliler ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırken, vatandaşlar da yardımları için Mesut Özil'e teşekkürlerini iletti. (DHA)
  4. Tv8’in başladığı günden beri reytinglerden düşmeyen dizisi Kırmızı Oda çalıntı bir dizi mi? Kırmızı Oda dizisiyle benzer özellikler gösteren bir Amerikan dizisi mevcut. 2008 yılı Amerikan yapımı olan In Treatment adlı dizi 2020 yılında yayın hayatına başlayan Kırmızı Oda dizisiyle benzer özellikler gösteriyor. Kırmızı Oda Çalıntı Mı? 2020 yılının Eylül ayında Tv8 ekranlarında yayın hayatına başlayan Kırmızı Oda başladığı günden bu zamana kadar reyting rekorları kırıyor. Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun Madalyonun İçi adlı kitabından uyarlanan psikolojik dram dizisinin senaryosunu Banu Kiremitçi kaleme alırken yönetmen koltuğunda Cem Karcı oturuyor. Baş rolünü Binnur Kaya’nın üstlendiği Kırmızı Oda dizisi Manolya isminde bir psikiyatristin hastalarıyla olan terapilerini konu almakta ve ekran başındaki bizleri kimi zaman güldürmeyi ama çoğunlukla da ağlatmayı başarmakta. Her bölümünde anlattığı farklı ve can alıcı konuları, her birinin hayatlarına tanık olduğumuz karakterleriyle gündemden düşmeyen ve sosyal medyada en çok konuşulan dizilerden oluyor. Kırmızı Oda’yı sevenlerin yanında sevmeyenleri, hatta zararlı bulanları da azımsanmayacak kadar çok üstelik. Peki kırmızı odanın bir Amerikan televizyon dizisinden (ç)alındığını söylersek…?! In Treatment, 2008 yılında Ori Sivan’ın kaleme aldığı ve Rodrigo Garcia’nın yönetmenliğini yaptığı psikoterapi dizisidir. Dizi de psikoterapist Paul Weston’un hastalarıyla olan haftalık terapilerini konu almaktadır. İlk sezonuyla Emmy , Altın Küre ve Yazarlar Birliği ödülleri gibi bir çok ödüle layık görüldü. Bu ödüllerin ardından iki sezonu çekilen dizi ödüller almaya devam etti. Toplam 3 sezonu olan In Treatment’in 4. sezonu 23 Mayıs’ta toplam 24 bölüm olarak yayınlanacak. In Treatment Vs. Kırmızı Oda Gelelim Kırmızı Oda ve In Treatment arasında ki çalıntı mevzusuna. In Treatment, 2008 yılında yayın hayatına başlayan bir dizi. Kırmızı Oda ise yayın hayatına 2020 yılında başladı. Genel kurgu olarak iki dizide bir Psikoterapist ve hastaları etrafında dönen, bazı yerleri farklı seyretse de genel olarak aynı biçimde yapılmış bir dizidir. In Treatment dizisinde Jake ve Amy isminde bir karı koca vardır. Jake’in kıskançlığından dolayı evlilikleri sıkıntıya düşen bu çift Doktor Paul’e evlilik terapisi için gelirler. Kırmızı Oda’da ise Mehmet ve Nesrin isminde bir çift vardır. Burada ki sorun ise Mehmet’in eşi Nesrin’i aşırı kıskanmasıdır. İki dizide de güçlü iş adamlarının (Vahit ve Walter Barnett) geçmişte yaşadıkları sorunlarından dolayı terapistlere baş vurduklarını görüyoruz. In Treatment dizisinde psikiyatrist Doktor Paul’un kendi içinde ve ailesinde yaşadığı bir çok sorun vardır. Bunlarla başa çıkmak için daha önce yanında çalıştığı başka bir Psikiyatrist olan Doktor Gina’ya terapiye gitmektedir. Bununla birlikte iki diziyi birbirinden ayıran en belirgin özellik Doktor Paul’un odası ve Doktor Manolya’nın odasıdır. Doktor Paul, ahşap tasarımlı ve karanlık bir odayı tercih ederken, Doktor Manolya daha modern ve ferah bir oda tasarımı seçmiştir
  5. Bilimsel adı Triticum monococcum olan siyez, ülkemizde kaplıca olarak da tanınmaktadır. Yaklaşık 12 bin yıl önce Hititler ve Frigler tarafından kültüre alındığı düşünülen ve modern buğdayın atası olarak bilinen siyez buğdayının ülkemizde en rahat geliştiği bölge kışların oldukça sert geçtiği Kastamonu yöresi, özellikle de İhsangazi ilçesi civarıdır. Ortaya çıktığı andan itibaren genetik yapısının hiç bozulmadığı düşünülen siyez buğdayının bu özelliğini sert bir kavuz yapısına sahip olmasına borçlu olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanında bu sert kavuz yapısı itibari ile hem zararlılardan daha rahat korunmakta hem de sert iklim koşullarına karşı yüksek rekabet gücü göstermektedir. Başakçıklarında tek tane bulunur. Diğer yandan siyez buğdayının kabuğunun kalın olması işlenmesini zorlaştırmaktadır. Buğday, una dönüştürüldüğünde yaklaşık %30; bulgura dönüştürüldüğünde %50-60 arası fire verir. Siyez buğdayına beslenme ve sağlık açısından bakıldığında karşımıza çıkan ilk unsur gluten oranının düşük olmasıdır. Ancak burada dikkat çekmek istediğim nokta, diğer Triticum ssp.’lara nazaran daha düşük toksik reaksiyona neden olmasına rağmen gluten oranı sıfır olmadığı için çölyak hastalarının tüketimine uygun bir gıda olmadığıdır. Diğer yandan siyez, buğdaya göre daha fazla A vitamini, demir ve folik asit içerir. Çinko açısından da zengindir. Siyez buğdayının kaynatıldıktan sonra kurutulup taş değirmenlerde yarılması ile siyez bulguru elde edilir. Kastamonu civarında 14000 dekar Siyez buğdayı ekim alanı bulunmaktadır. İhsangazi ilçesinde üretilen tahılların %92’si buğday olup, buğdayın da %43’ünü siyez buğdayıdır. Siyez buğdayının kuraklığa ve verimsiz toprağa dayanıklı olması İhsangazi bölgesini önemli bir tarım bölgesi haline getirmiştir. Yörede üretilen siyez buğdayının önemli bir kısmı hayvan yemi olarak değerlendirilirken bir kısmı da bulgura işlenmektedir. İhsangazi’de Siyez buğdayı unu, zaman zaman ekmek üretiminde de kullanılmakta, tüketici talepleri değerlendirilerek düzenli üretime geçiş için alt yapı çalışmaları yapılmaktadır. Son yıllarda siyez buğdayına karşı oluşan ilginin temeli hiç şüphesiz organik tarıma uygun olmasına ve yüksek bir besin değerine sahip olmasına dayanmaktadır. Durum buğdayı ve ekmeklik buğdaylarla kıyaslandığında beta-amilaz ve lipoksigenaz aktivitelerinin düşük olması; besin değerini koruyarak gıda işleme esnasındaki indirgenmeyi sınırlandırır. Günümüzde özellikle sürdürülebilir tarım faaliyetlerine yönelik eğilimler; siyezin başta fırıncılık ürünleri olmak üzere, yeni ve özel gıdaların geliştirilmesinde, bebek mamalarında ve çeşitli fonksiyonel gıdaların geliştirilmesinde önemli bir rol üstlenebileceğini göstermektedir. Siyez buğdayı beslenme açısından sağladığı avantajların yanı sıra bizim tohumumuzdur. Ülkemiz topraklarına adaptasyonunu tamamlamış atalık bir değerimizdir. Bu nedenle varlığına devam edebilmesi, desteklenmesi ve pazarlanması için zirai yönden üretim, teşvik ve ıslah çalışmalarına destek sağlanmalıdır
  6. Unkapanı’ndan, Süleymaniye’ye oradan Sultanahmet’e her çeşit lezzeti içinde barından derin bir mutfak kültürüne sahip ülkemizin en lezzetli yiyecek ve içecekleri. Tarihin en lezzetli halleriyle tanışmaya hazır mısınız? İstanbul’da semt isimleriyle anılan derin geçmişe sahip en güzel lezzetlerini sizler için derledik. Unkapanı Pilavı Türk mutfağının geleneksel lezzetlerinden biri olan tavuklu pilavın ilk ve gerçek adresi olan, Tarihi Unkapanı Pilavcısı. Adıyla birlikte tadı da tescilli olan Tarihi Unkapanı Pilavcısı, çeşitli lezzetleri mükemmel pilavı ile birleştirerek, lezzet arayışında olanların ilk uğradıkları yerdir. Unkapanı Pilavı Sultanahmet Köftesi Tarihi yapıları ve ilk olarak 1920’de açılan köftecileriyle meşhur olan Sultanahmet; İstanbul’un lezzetlerini sırasıyla denemek isteyenlerin ilk uğradıkları noktalardandır. Sultanahmet Köftesi Sarıyer Böreği İlk olarak Osmanlı Devleti’nin kıtlık döneminde Sarıyer’de yaşayan gayrimüslim bir vatandaş tarafından 1895’te halka dağıtılan, sade ve üstüne pudra şekeri dökülen bir börektir. Çıtır çıtır sesi ve enfes lezzetiyle kahvaltı sofralarına çok yakışan, meşhur Sarıyer böreğini hala tatmadıysanız mutlaka denemenizi öneririz. Kanlıca Yoğurdu Poyraz Dede’den bugüne 5 kuşaktır, sevgi ve saygıyla Kanlıca’da yapısını koruyan meşhur Kanlıca yoğurdu. 1893 yılından beri aynı aile tarafından hizmet veren Kanlıca Yoğurdu ilk günkü lezzetini hala korumaktadır. İstanbul’u geziye çıkanların mutlaka uğradıkları noktalardan olan Kanlıca, deniz karşısında sunduğu enfes yoğurtları ile hala en çok gezilen yerlerdendir. Kanlıca Yoğurdu Vefa Bozacısı Hacı Sadık Bey’in 1870 yılında İstanbul’a gelmesiyle, kendisine geçim kaynağı olarak boza satışını seçmesiyle başlamıştır her şey. Ancak bilinmesi gereken önemli bir nokta var ki günümüzdeki boza tarifini bulan ilk insandır kendisi. Çünkü o yıllarda bozanın sulu kıvamlı, esmer renkli ve ekşi lezzetli biçimde, şehir halkından 200’e varan esnaf tarafından yapılıp satıldığını görür. O dönemde farklı bir yöntem dener ve bugünkü haliyle yani koyu kıvamlı, açık sarı renkli henüz yeni mayalanma kabarcıklarının oluştuğu andaki çok hafif ekşimsi lezzeti, bu markanın ilk imzası olur. Vefa Bozacısı Süleymaniye Kuru Fasulyesi İlk olarak 1960’lı yıllarda Şehzadebaşı’nda; seyyar halde kuru fasulye satan Erzincanlı Ali Baba ile başlamıştır her şey. Mimar Sinan’ın önemli eserlerinden biri olan Süleymaniye Camii’nin hemen yanında yer alan kuru fasulye dükkânları, yarım asırdan uzun bir süredir yerli ve yabancı turistleri yöresel kuru fasulye lezzetini sunmaktadır. Süleymaniye Kuru Fasulyesi Eminönü Balık Ekmek Turistlerin en uğrak yerlerinden biri olan Eminönü’nde; balık ekmek esnaflarının kendilerine tarihi, kültürel dokuya uygun tekneler ile satış yapmaktadırlar. Yerli yabancı birçok insanın oradan geçerken mutlaka durup dinlendiği ve karnını doyurduğu noktalardandır. Eminönü Balık Ekmek
  7. Kirpik Linfting, son yıllarda popülerleşen, kirpiklerin daha belirgin bir şekilde durmasını sağlayan güzellik uygulamasıdır. Kirpik Lifting, son yıllarda popülerleşen, kirpiklerin daha belirgin bir şekilde durmasını sağlayan güzellik uygulamasıdır. Kirpik Lifting nedir? Nasıl uygulanır? Kirpiklerin belirli bir süre daha hacimli ve güzel görünmesini sağlar. Kirpik köklerine uygulanan kirpik keratin bakımı olarak da bilinir. Kirpik Lifting uygulaması 45 dakika ile 1 saat arasında sürer ve kalıcılığını 1-2 ay boyunca korur. Kirpik Litfing kimyasal bir uygulama olmasının yanı sıra zararlı bir uygulama değildir. Hijyenik ortam ve uzmanları tarafından yapılan uygulama kirpiklerinizin dökülmesine ve güçsüzleşmesine neden olmaz. Kirpik Lifting uygulamasını herkes yaptırabilir. Genelde kirpikleri güçsüz olan kişiler tarafından tercih edilen bir uygulamadır. Kirpiklerinin daha gür ve hacimli olmasını isteyen herkes bu uygulamadan yararlanabilir. Kirpik Lifting Nasıl Uygulanır? Kirpik linfting için ilk olarak kirpik çizgisine bir ped yapıştırılıyor. Kirpikler geriye doğru taranıyor. Tarandığında oluşan kıvrımı korumak için solüsyonlar uygulanıyor. Solüsyonlar bütün kirpiklere gelecek şekilde şekilde sürülmesi gereklidir. Her tarafı solüsyonla kaplanan kirpik öylece 15-20 dakika bekletiliyor. Süre dolduktan sonra ikici aşamaya geçiliyor. Bu aşamada farklı bir solüsyon uygulanıyor. Tekrar beklemeye alınıyor. Son işlem olarak da keratin uygulaması yapılıp kirpik lifting uygulaması tamamlanıyor
  8. 1 Mayıs, işçi ve emekçiler tarafından dünyada çapında her yıl kutlanan bir dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günüdür. 1 Mayıs, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında her yıl kutlanan bir dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günüdür. Dünya üzerinde pek çok ülke 1 Mayıs’ı resmi tatil olarak kabul etmiştir. 1 Mayıs’ın Tarihçesi 1856 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçiliği yapan kişiler sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesinden Parlamento Evi’ne kadar yürümüşlerdir. Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde 1 Mayıs 1886 tarihinde Chicago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Amaçları 12 saat haftada 6 gün olan çalışma saatlerinin günlük 8 saate indirilmesiydi. Bu tarihlerde ırkçılığın olduğu bu yerlerde 1 Mayıs gösterileri için siyah ve beyaz işçiler hep birlikte yürüdüler. 1 Mayıs’tan sonra ki günlerde de bu protestolar devam etti. 3 Mayıs gününde grev yapan işçilere polis tarafından açılan ateş sonucunda 4 kişi öldü ve onlarca kişi yaralandı. 4 Mayıs’ta ise bundan daha kötü bir olay gerçekleşti, Kanlı Haymarket Olay’ı. Bu olayda düzenlenen miting tam dağılmaya başlamıştı ki nerden geldiği belli olmayan bir bomba infilak etti. Bomba polislerin önünde patladı ve bir çok polisin ölüp yaralanmasına sebep oldu. Bundan dolayı bir çok işçi çeşitli ithamlarla tutuklandı. Tutuklanan işçilerden sekizi yargılanmak üzere seçildi. Yargılanan işçilerin aralarından en genci olan Louis Lingg idamından önce intihar etti. Bütün bu olaylardan sonra 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs’ın Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Türkiye’de 1 Mayıs ilk olarak 1923’te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan’ında, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir. Bu tarihte sonra 1 Mayıs resmi tatil olarak ilan edilmiştir
  9. Bekçi alımı başvuruları devam ediyor. 19 Eylül itibariyle başlayan 2020 bekçi alımı başvuruları 2 Ekim'de sona erecek. Başvuru yapmak isteyen adaylar e-devlet aracılığıyla ön başvuru gerçekleştirebiliyor. Peki, bekçi alımı başvuru şartları nelerdir? Bekçi alımı başvuru şartları araştırılıyor. 2020 1. Dönem Çarşı ve Mahalle Bekçisi alımı için ön başvurular 2 Ekim tarihinde sona erecek. İstanbul'da görevlendirilmek üzere alınacak 400 erkek bekçi için başvurular e-devlet aracılığıyla yapılacak. Başvuru sonuçları ile ilgili tarihler ise Polis Akademisi resmi internet sitesinde duyurulacaktır. BEKÇİLİK BAŞVURUSU NASIL YAPILIR? Adaylar belirlenen tarihler arasından http://www.pa.edu.tr/ adresinden e-devlet şifresi ile giriş yaparak ön başvuru yapabilecekler. BEKÇİLİK BAŞVURUSU YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ 2020 ÇARŞI VE MAHALLE BEKÇİSİ ALIMI BAŞVURU ŞARTLARI a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, b) En az lise veya dengi okul mezunu olmak, c) En az 167 cm boyunda olmak, d) Beden kitle indeksi 18 (dâhil) ile 27 (dâhil) arasında olmak. e) Başvuru yaptığı İstanbul il sınırları içerisinde en az bir yıldır ikamet ediyor olmak, f) Askerlik ödevini bitirmiş olmak, g) 18 yaşını tamamladıktan sonra yaptırılan yaş düzeltmelerinde düzeltmeden önceki yaş dikkate alınmak kaydıyla, başvuruların başladığı tarih itibarıyla 18 yaşını tamamlamış (19.09.2002 tarihinde ve öncesinde doğmuş olmak) ve 31 yaşından gün almamış (19.09.1990 tarihinde ve sonrasında doğmuş olmak) olmak, h) Ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, dolanlı iflas veya yüz kızartıcı başka bir fiilden dolayı hapis cezasından hükümlü bulunmamak, i) Türk toplum telakkilerine göre kötü şöhretli tanınmamak, j) Kamu haklarından mahrum olmamak, kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası ile mahkûm bulunmamak, k) Memuriyete engel bir hali bulunmamak, l) Silah taşımaya veya silahlı görev yapmaya hukuki bir engeli bulunmamak, m) Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğinde belirtilen şartları taşımak, n) Adayın kendisinin ve evli ise eşinin; genelev, birleşme yeri, randevuevi, tek başına fuhuş yapılan konut ve benzeri yerlerde çalışmış veya aracılık ve bekleyicilik fiillerinde bulunmamış olmak, genel ahlak ve edebe aykırı mahiyette her türlü yazılı, sesli ve görüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üretmek ve satmaktan veya kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde nedeniyle, hakkında herhangi bir adli veya idari soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak, bunlardan dolayı idari yaptırım uygulanmamak veya bu işler nedeniyle hüküm giymemiş olmak, o) Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı nedeniyle tedavi görmüş veya görüyor olmamak, p) Sağlık Yönetmeliği hükümleri hariç, herhangi bir nedenle polis eğitim kurumlarından çıkarılmamış olmak, q) Terör örgütleri ile bu örgütlerin legal veya illegal uzantılarının eylemlerine, toplantılarına, yürüyüş ve mitinglerine karışmamış, desteklememiş ve katılmamış olmak, r) Başvuru tarihinde herhangi bir siyasi partiye veya siyasi partilerin yan kuruluşlarına üye bulunmamak, s) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olmak.
  10. Osmanlı'dan günümüze ulaşan en lezzetli yemeklerden biri Hünkar Beğendi. Saray Mutfağının önde gelen yemeklerinden olan hünkar beğendi nasıl yapılır? Tarifi Et için: 600 gram kuzu but (arzuya göre dana eti) (kuşbaşı) 2 adet orta boy kuru soğan 4 diş sarımsak 3 yemek kaşığı zeytinyağı 3 adet orta boy domates 1 yemek kaşığı domates salçası 2 su bardağı sıcak su 1 çay kaşığı tuz Beğendi için: 1/2 su bardağı Kaşar Peyniri 1 yemek kaşığı Tereyağı 1,5 su bardağı Süt 4 adet orta boy patlıcan 1,5 yemek kaşığı un 1 çay kaşığı tuz 1 çay kaşığı taze çekilmiş tane karabiber Hazırlanışı Patlıcanlara delikler açıp tepsiye dizin. 200 derecelik fırında 20 dakika kadar fırınlayın. Patlıcanları çıkarıp kabuklarını soyun. Bir tavada zeytinyağını kızdırıp yemeklik soğanı küçük küçük doğrayıp kavurun. Sarımsak ve kuşbaşı eti de içerisine ilave edip etler suyunu salıp çekene kadar kavurun. Sonrasında domates salçası, soyulmuş ve doğranmış domates, tuz, karabiber ve sıcak suyunu ekleyerek pişmeye bırakın. Beğendi için tereyağını bir tavada eritip üzerine unu ilave edip kokusu çıkana kadar kavurun. Üzerine kabuklarını soyduğunuz patlıcanları ekleyip ardından yavaş yavaş sütünü ekleyerek karıştırın. Tuz, karabiber ve kaşar peynirini de ekleyerek karıştırıp ocaktan alın. Servis tabağının altına beğendiyi yerleştirip üzerine etleri koyup sıcak olarak servis yapın. Afiyet Olsun
  11. Kuzey Kıbrıs T.C’nin bir liman kenti olan Mağusa ya da bir diğer adıyla Gazimağusa; altın plajları ile dünyanın en iyi sahillerine sahiptir. Ayrıca derin ve üzücü bir tarihe sahip olan kent, doğal güzellikleri ve tarihi yapıları ile de dikkat çekmektedir. Mağusa Eğitim ve turizm şehri olan Mağusa, Kıbrıs’ın doğusunda, Akdeniz kıyısında yer alan bir liman kentidir. Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa ile arasında 65 km, Güzelyurt ile 92 km vardır. Adına Gazi unvanı gelişi ise; 1974 yılında Kıbrıs Türk yönetimi tarafından verilmiştir. Altın kumsalları ile dünyanın en iyi kumsallarına sahip olan kent, turistlerin en çok uğradığı limanlardandır. Gazimağusa, yalnızca turizm ve ekonomik anlamda değil; iletişim, bilim, teknoloji, kültür ve benzer alanlarda da önemli liman kentlerindendir. Mağusa’da yer alan bir kilise Tüm bunların yanı sıra derin ve üzücü bir tarihe sahip olan Gazimağusa; muhteşem tarihi eserlerin yer aldığı bir şehirdir. Tarihte ilk olarak ticari liman kenti ve balıkçı kasabası olan Mağusa; geçmişin izlerini hala üzerinde taşımaktadır. Büyük bir özenle tarihini sahip çıkan liman kenti halkı; tarih boyunca orada yerleşen uygarlıkların bıraktığı eserleri ve yapıları hala korumaktadır. Liman kenti olan Mağusa’nın geçmişten fotoğrafı. Ayrıca Mağusa kenti, en çok kiliseye sahip olan kentlerdendir. Geçmişte kent altın çağlarını yaşadığı dönemlerde zengin tüccarları; bir seferden elde ettikleri karın bir bölümüyle bir kilise inşa etmeyi adet haline getirmişlerdir. Yılın her günü bir kilise yaptıran halk, şehirde toplam 365 kilise inşa edilmesine sebep olmuşlardır. Kent, yılın her günü için bir kiliseye sahip olmasından dolayı “365 kiliseli şehir” unvanına da sahiptir. Birçok tarihi yerlere, mekanlara ve müzelere sahip olan Mağusa’ya gittiğiniz zaman mutlaka gezmeniz gereken yerler vardır. Bu yerler ise şunlardır; Mağusa’ya uğradığınız zaman gezebileceğiniz tarihi yerler ise; Othello Kalesi, Rumların Aziz George Kilisesi, Latinlerin Aziz George Kilisesi, Gazimağusa Limanı, Lala Mustafa Paşa Camii (Aziz Nicholas Katedrali), Francis Kilisesi, Namık Kemal Zindanı ve Müzesi, Kertikli Hamam, Mağusa Surları, Aziz Barnabas Manastırı, Azize Anna Kilisesi ve Salamis Antik Kenti. Ayrcıca Kuzey Kıbrıs’ta bulunan ve mutlaka görmeniz gereken yerler ise aşağıdaki linktedir
  12. Türkiye’de başlayacak olan 17 günlük tam kapanma süresince alkol satış noktalarının da kısıtlamaya tabi tutulmasını “yaşam biçimine müdahale” ve “şeriat geliyor” yaygarasıyla karşılayan sarhoş zihniyetin dünyadan haberi yok. Korona salgını nedeniyle alkol yasağı, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde daha ağır biçimde uygulanıyor. Koronavirüs salgını önlemleri kapsamında alınan yeni önlemler gereği iki hafta süreli tam kapanma boyunca tekel bayilerinin de kapalı kalacak olmasına tepki gösteren laikçi zihniyet, benzer örneklerin dünyanın birçok ülkesinde daha sert biçimde uygulandığını görmezden geliyor. İngiliz de yasakladı Alman da Ülkemizde laikliğin sembolü haline getirilmek istenen alkol, koronavirüs sürecinde yine gündemde. Bu akşam başlayacak 17 günlük tam kapanma süresince alkol satış noktalarının da kısıtlamaya tabi tutulmasını “yaşam biçimine müdahale” ve “şeriat geliyor” yaygarasıyla karşılayan sarhoş zihniyetin dünyadan haberi yok. Korona partilerinde alkol tüketmek için bir araya gelen insanların koronayı evlerine taşıdıklarının bilimsel olarak saptanması gerekçesiyle Türkiye’de alınan bu karar, içkinin su gibi tüketildiği Avrupa ülkelerinde daha ağır biçimde uygulanıyor. İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka/Grönland ve İspanya’nın yanı sıra Rusya, Japonya, Tayland ile Hindistan’da alkol satışı ve tüketiminin salgın tedbirleri kapsamında çeşitli tarihlerde yasaklandığı belirlendi. Alkol yasağını ihlal edenlere ise 13 bin 500 Euro gibi büyük cezalar kesildi. Avrupa’ya da mı şeriat geliyor! “Bu ülkelere de mi şeriat geliyor” sorusuna yol açacak örnekler şöyle: • Almanya’nın Münih, Hamburg, Hessen, Bavyera şehirlerinde koronavirüs önlemleri nedeniyle belirli tarih aralıklarında alkollü içki tüketimi yasaklandı. Kamusal alanda uygulanan yasak, Almanya’nın salgınla mücadelede elini güçlendirdi. • İngiltere’de kalabalıkların biraraya gelmesini engellemek için pub, restoran ve barlarda alkol satışı yasaklandı. Tam karantinadan aşamalı olarak çıkmaya başlayan İngiltere’de şu an, bazı kentlerde kalabalıkların park ve nehir kıyılarında toplanmaması için açık havada alkol satışına ve içilmesine kısıtlama uygulanıyor. • Fransa’da, 1 Nisan’da ilan edilen kısmi karantina kuralları çerçevesinde, açık havada alkol satışı yasaklandı. Yasağın sebebi insanların sosyal mesafesiz şekilde biraraya gelmesini engellemek olarak gösterildi. • İnsan haklarının beşiği olarak nitelendirilen İsveç’te koronavirüs tedbirleri kapsamında alkol satışı uzunca bir dönem yasaklandı. İçene 13 bin euro ceza • İspanya’da koronavirüs tedbirleri kapsamında alkol yasağı uygulanıyor. Katalonya bölgesinde, sokakta alkol içenlere 13 bin 500 euro ceza kesiliyor. Yasak; gece kulüpleri ve barların kapanması sonucu gençlerin açık alanlarda buluşarak virüsün yayılmasına yol açabileceği gerekçesiyle alındı. • Danimarka’ya bağlı bir özerk bölge olan Grönland’da alkol satışı 18 günlüğüne yasaklandı. Başkenti Nuuk’ta alkol satışı, ‘insanların bulaşa dair farkındalığını azalttığı’ gerekçesiyle yasaklandı. Başbakan Kim Kielsen, 28 Mart-15 Nisan 2020 arasındaki yasağın aynı zamanda çocukları korumak için getirildiğini açıkladı. Bu yasak sırasında Grönland’de tam kapanma olmamasına rağmen barlar kapatıldı. Sağlık Bakanı Martha Abelsan da “Maalesef Nuuk’ta son zamanlarda aile içi şiddet vakaları artmaya başladı. Aşırı alkol tüketimi ebeveynlerin çocuklara zarar vermesine yol açabiliyor” dedi. Rusya’da bile yaptırım var • Rusya’da 1 ile 11 Mayıs tarihleri arasında her türden alkol satışı yasaklandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzaladığı kararnameyle alkol yasaklandı. Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketiciyi Koruma Kurumu’nun (Rospotrebnadzor) bu dönemde yapılacak aşıların, aşı yapılanlarda etkili olabilmesi için alkol tüketiminin yapılmaması gerektiği gerekçesiyle alkol satışının yasaklandığını duyuruldu. Rospotrebnadzor açıklamasında, “11 günlük alkol tüketimi koronavirüsü engellemeye yardımcı olmaz, aksine yayılmasına neden olur. Buna önemle dikkat etmenizi rica ediyoruz” ifadeleri kullanıldı. Alkol tükettiği tespit edilen kişilere ceza uygulanacağı kaydedildi. • Japonya’da ise 25 Nisan-11 Mayıs arasında ilan edilen yeni kurallarla alkol satışı yasaklandı. Ülkede restoran, bar ve karaoke kulüplerinde koronavirüs tedbirleri kapsamında içki ürünleri satılmıyor. İçkiye korona vergisi • Tayland’da Nisan 2020’de insanların yeni yılı kalabalıklar halinde kutlayarak virüsü yaymasını engellemek için 10 günlük alkol satılı yasağı getirildi. İçki satılan dükkanların tamamı kapatıldı. • Hindistan’da içki, ilk karantina kararında yasaklandı. 40 gün süren yasağın kaldırıldığı 4 Mayıs 2020’de, alkol satan dükkanların önünde biriken kalabalıkların sosyal mesafeye uymaması nedeniyle bazı noktalardaki içki satışı yeniden yasaklandı. Başkent Yeni Delhi’de kalabalıkların toplanmaması gerekçesiyle alkole yüzde 70 oranında virüs vergisi getirildi.
  13. Revani tarifi içerisinde evde kolay ve pratik bir şekilde Revani nasıl hazırlanır sırasıyla anlattık. Revani yapımı oldukça basit olmakla birlikte akşam yemeklerinizden sonrası için ideal. Arzu ederseniz hamuruna portakal ya da limon kabuğu rendesi de ekleyebilir ve daha farklı bir lezzet elde edebilirsiniz. Dar zamanların kurtarıcı tatlısı olmaya aday revaninin yapılışı hemen aşağıda. Afiyet olsun! Fırında 4 - 6 Kişilik 30-60 dk Yapımı için malzemeler 4 adet yumurta 3 yemek kaşığı sıvı yağ 1 su bardağı irmik 1 su bardağı şeker 1 su bardağı yoğurt 2,5 su bardağı un 2 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Şerbet için: 3 fincan şeker 3 fincan su Revani tarifi nasıl yapılır? Revani yapımı için önce karıştırma kabına şeker ve yumurtaları alıp çırpın. Kalan malzemeleri sırası ile alıp karıştırın. Kek kıvamına gelince yağlanmış fırın kabına dökün. 175 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Şerbet için tencereye şekeri ve suyu koyun, karıştırarak kaynatın. Yaklaşık 10-15 dakika kaynatın. Ocaktan almadan birkaç dakika önce limon suyunu ekleyin. Pişen revaninin üzerine fırından çıkar çıkmaz bir çay fincanı soğuk suyu gezdirerek dökün. Daha sonra ılık şerbetini dökün.
  14. Ailece izleyebileceğiniz, her yaş için uygun olan bu film; eğiticiliğin yanı sıra samimi ve etkili hikayesi ile dikkat çekmektedir. Dünyanın en iyi manga ve anime sanatçısı olan Hayao Miyazaki’nin eseri olan Komşum Totoro; filmindeki yarattığı Totoro karakteri tüm dünyada en çok bilinen anime karakterlerdendir. Hayao Miyazaki’nin en güzel eserlerinden biri olan Komşum Totoro (Tonari no Totoro); kendisinin yazıp yönettiği, yapımcılığı Studio Ghibli ait olan 1988 yılı bir Japon Animasyon filmidir. Annelerinin hastalığı nedeniyle, yaz tatillerini Japon kırsalında geçirmek isteyen iki küçük kız kardeş; zamanla yeni evlerinde yalnız olmadıklarını far ederler. Evdeki gizemli olayların yanı sıra çok yakınlarında olan ormana gittiklerinde orada yaşayan büyüleyici varlıklar ile arkadaş olmaya başlarlar. Böylece iki küçük kız kardeş kendilerini, büyülü bir dünyanın içerisine sürüklerler. Hayao Miyazaki’nin kült filmlerle dolu filmografisinin en samimi ve en büyülü hikayelerinden biri olan Komşum Totoro; çocukluğun masalsı dünyası ile Japonya’nın doğası ve kırsal kesimlerine bir övgü niteliğindedir
  15. Kemerlerin Süleymaniye'si olarak bilinen Mimar Sinan'ın baş yapıtlarından olan Mağlova Su Kemeri... Mimar Sinan’ın 1554-1562 yılları arasında İstanbul’da yaptırdığı kemerlerin baş yapıtı olan Mağlova Su Kemeri; kemerlerin Süleymaniye’si olarak bilinmektedir. Kemer, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle 2 bin yıllık Kırkçeşme Su Yolu Sistemi’ni İstanbul’a ulaştırmak için Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mağlova Su Kemeri Mimar Sinan’ın 1554-1562 yılları arasında İstanbul’da yaptırdığı Mağlova Su Kemeri; Sultangazi ilçesi sınırlarında bulunan Cebeci köyü yakınlarındadır. Tam olarak Eyüp ve Sultangazi ilçelerinin sınırları içerisinde yer alan kemer; günümüzde hala İstanbul’a su taşımaya devam etmektedir. 1563 yılında selden zarar gören su kemeri, aynı yıl onarılarak eski haline getirilmiştir. 36 metre yüksekliğinde ve 257 metre uzunluğunda, iki katlı olan Mağlova Kemeri; 1563 yılında selden zarar gören su kemeri, aynı yıl onarılarak eski haline getirilmiştir. Kemer, dünya su mimarisinin baş yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca piramit şeklindeki ayak sistemi ile dünyada tek olma özelliğine sahiptir. Mağlova Kemeri Nerede? Nasıl Gidilir? İstanbul Sultangazi ilçesi sınırları içinde yer alan Mağlova Kemerine; en yakın yerleşim yeri olan tarihi Cebeci Köyü’nden geçerek Alibey Deresi’nin yanındaki patika yollardan gidilmektedir. Kemere ulaşım alanları kısıtlı ve zorlu olmasına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 26 Ekim 2019 tarihinde hizmete açtığı Kemerburgaz Kent Ormanı ile tarihi Mağlova Su Kemeri’ne ilk kez yürüyerek erişim sağlanmıştır
  16. Bu sokakları görmelisiniz! Bu Sokakları Sende Görmelisin! Eğer İstanbul Anadolu yakasında geziye çıktıysanız mutlaka görmeniz gereken sokaklardan 3 tanesini sizler için derledik. Hepsi birbirinden güzel manzaralara ve tarihe sahip 3 sokak ile tanışmaya hazır mısınız? Hüseyin Baykara Sokak – Üsküdar Üsküdar’ın Sultantepe Mahallesi sokaklarından biri olan Hüseyin Baykara Sokağı, Susuz Bağı Sokağı’nı Sekip Ayhan Özışık Caddesi’ne bağlayan sokaktır. Sokak adını büyük âlim Hüseyin Baykara’dan almaktadır. Hüseyin Baykara, 1430 yılında Herat’ta doğmuş ve İran taraflarındaki Horasan’da uzun yıllar hükümdarlık yapmıştır. Efsanevi kişiliği, kültürü ve halkına karşı olan sevgisiyle tanınana Hüseyin Baykara; Türk ve İran edebiyatında büyük gelişmelere sebep olmuştur. Baykara sokağı, Üsküdar’da Bülbülderesi, Bülbülderesi Caddesi’nden başlayarak kuzeye yönelen bir kol şeklinde, Beylerbeyi sahilindeki Paşalimanı’na dek iner. İshakağa Caddesi – Beykoz İshakağa Caddesi; yol boyu süren konakları, çiçekleri, ağaçları ve adeta sizi izleyen masmavi denizi ile İstanbul’un en güzel sokaklarından biridir. Beykoz ilçesine bağlı İshakağa Caddesi; adını Osmanlıda 17. yüzyılda yaşamış, Gümrük eminliği vazifesi yapmış ve Beykoz’a imar alanında birçok yeni yapı kazandırmış İshakağa’dan almıştır. İshakağa Caddesi Pala Sokak – Beylerbeyi Beylerbeyi Mahallesinde bağlı olan ve Üsküdar’da bulunan Pala Sokak; denizin kokusunu en yakından hissedebileceğiniz tarihi sokaklardan bir tanesidir. Pala Sokak
  17. Hepsi birbirinden güzel olan, doğası ile dikkat çeken ve en çk ziyaret edilen kısacası; İstanbul'da görmeniz gereken 7 parkı Sizler için derledik. İstanbul’da bulunan birbirinden güzel koru ve parklardan 7 tanesini sizler için derledik. İşte İstanbul’da Görmen Gereken 7 Park. 1. Nakkaştepe Millet Bahçesi Üsküdar, Kuzguncuk’ta bulunan Nakkaştepe Millet Bahçesi; içerisinde bulunan bitki ve ağaç çeşitleri ve 50 bin metrekarelik boğaz manzaralı mesire alanı ile İstanbul’daki en güzel parklar arasında yer alıyor. Parkta; ailece piknik yapabileceğiniz alanlar, etkinlik çayırı ve arkadaşlarınızla vakit geçirebileceğiniz kafeler yer almaktadır. Aynı zamanda yine içerisinde bulunan spor alanları ve tenis kortu da gençlerin sıkça ziyaret ettikleri alanlardandır. Nakkaştepe Millet Bahçesi doğa kaşif atölyesi ve macera parkuru ile de büyük beğeni toplamaktadır. Nakkaştepe Millet Bahçesi 2. Baltalimanı Japon Bahçesi Sarıyer Baltalimanı’nda bulunan Baltalimanı Japon Bahçesi; Japonya işbirliğiyle kurulmuş, Büyükşehir Belediyesi tarafından yönetilen en renkli parklardandır. Park 2003 yılında ki ‘Türkiye’de Japon Yılı’ dolayısıyla kardeş şehir anlaşması bulunan İstanbul ile; Yamaguchi Eyaleti Shimonoseki şehri tarafından tamamlanmıştır. Çok sayıda ziyaretçi alan Japon Bahçesi; içerisinde bulunan; şelale, gölet ve Japonya’nın sembolü olan Kiraz (Sakura) ağaçları ile dikkat çekmektedir. Baltalimanı Japon Bahçesi 3. Yıldız Parkı Beşiktaş’ta bulunan tarihi bir park olan Yıldız Parkı; etkileyici ve huzurlu yapısı ile en çok ziyaret edilen parklardandır. Tarihi, Bizans dönemine dayanan bu park o yıllarda ormanlık alanken, Osmanlı dönenimde; Kanuni Sultan Süleyman ile kullanılmaya başlanmış daha sonra ise Sultan II. Abdülhamid tarafından, Yıldız Sarayı’nın bahçesinin bir parçası olarak kullanılmıştır. Yıldız Parkı’nın içerisinde; dünyanın her yerinden toplanmış çok çeşitli çiçek, bitki ve ağaçlar bulunuyor. Bunlarla birlikte parkta yer alan asma köprüler, şelaleler, göletler ve tarihi köşkler de en çok merak edilen alanlardan. Yıldız Parkı aynı zamanda ziyaretçilerine içerisinde kahvaltı, yeme içme ve dinlenme yeri sunuyor. Çadır Köşkü ve Malta Köşkü adıyla iki adet tarihi köşk ziyaretçilerin dinlenmek ve o dönemi yaşamak, orada vakit geçirmek adına sıkça ziyaret ettikleri alanlardandır. Yıldız Parkı 4. Otağtepe Fatih Korusu Beykoz, Kavacık’ta yer alan Otağtepe Fatih Korusu; 1997 yılındaki restoayonları ile bugünkü halini alan ve en çok ziyaretçi alan parktır. Hafta içi ya da hafta sonu fark etmeden hiç boş kalmayan ve insanların en çok vakit geçirdikleri parktır. Eşsiz boğaz manzarası ve tabiatı ile insanın içine huzur veren yapısı ziyaretçilerin en çok hoşuna giden durumlardandır. Otağtepe Fatih Korusu içerisinde; çay bahçesi veya kafe arzı yerler bulunmamaktadır. Daha çok piknik ve gezi alanı olan koruda insanlar; yürüyüş dinlenme ve vakit geçirmek için gelmektedirler. Otağtepe Fatih Korusu 5. Fethi Paşa Korusu Üsküdar, Paşalimanı’nda bulunan Fethi Paşa Korusu; Sarayburnu’ndan başlayarak Ortaköy’e kadar uzanan muhteşem İstanbul manzarası ile dikkatleri çekmektedir. Yüzlerce bitki ve ağaç türlerini içerisinde barındıran koru; tarihi ve huzur dolu yapısı ile ziyaretçilerin gözünden kaçmamaktadır. Fethi Paşa Korusunda yer alan sosyal tesisler ile; ailece ya da arkadaşlarınızla tarihi yapılar içerisinde huzur dolu dakikalar geçirebilir ve yeme-içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Fethi Paşa Korusu 6. Atatürk Arboretumu Sarıyer ilçesinde yer alan Atatürk Arboretumu; 1949 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ve Orman Genel Müdürlüğü’nün işbirliğiyle yapılmıştır. 296 hektar büyüklüğünde olan bu park birbirinden farklı 2000 bitki çeşidi ile dikkat çekmektedir. Özel günlerin fotoğraf çekimi için sıkça kullanılan Atatürk Arboretumu’nda; piknik yapabileceğiniz ya da vakit geçireceğiniz alanlar bulunmamaktadır. Bilimsel amaçlıda kullanılan eşsiz botanik bahçesini koruma amacıyla vakit geçirmeyi kısıtlayan kurallar bulunmaktadır. Anca bu parkta çok güzel ve huzur dolu bir yürüyüş yapabilirsiniz. Evden çıkamadığımız bu yasaklı günlerde Atatürk Arboretumu’nu gezmek istiyorsanız da sanal olarak gezebilirsiniz. Burayı gezmek için aşağıdaki linke tıklamanız yeterli olacaktır. Atatürk Arboretumu 7. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Ataşehir ilçesinde yer alan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB); 1995 yılında Ali Nihat Gökyiğit tarafından eşi Nezahat Gökyiğit adına hatıra parkı olarak yaptırılmıştır. Başlangıçta ‘hatıra parkı’ amacına yönelik bir bitkilendirme ve ağaçlandırma planı uygulanan parkta; sonraları bazı nedenlerden dolayı yapısı bozulsa da son yapılan restorasyonlar sonunda eski haline aratmayacak şekle getirilmiştir. NGBB 2002 yılında halkın ziyaretine açılmış ve 2003 yılında adı Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi olarak değiştirilmiştir. Ailece güzel vakit geçirebileceğiniz, piknik yapabileceğiniz alanlara sahip olan bu parkın botanik bahçesine aşık olacaksınız. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi
  18. Dizi çekimleri sırasında agorafobik olan bir adam ile olan karşılaşmasını anlatan Ezgi Mola, neler söyledi? Candaş Tolga Işıkîn sunumuyla “Az Önce Konuştum” programının konukları olan Masumlar Apartmanı’nın üç yıldız ismi; Ezgi Mola, Merve Dizdar ve Farah Zeynep Abdullah. Oyuncuların konuk oldukları programda oynadıkları dizi hakkında anlattıkları hikayeler ise herkesi şok etti. Dizi çekimleri sırasında karşılaştığı bir adam ile olan hikayesini anlatan Ezgi Mola; adamdan çok etkilendiğini ve yaptığı işin ne kadar yararlı olduğuna değindi. Peki 12 Yıl Evden Çıkamayan Adam Ezgi Mola’ya Neler Söyledi? Ezgi Mola çıktığı internet programında; Masumlar Apartmanı, dizisinin İstiklal caddesindeki çekimleri sırasında karşılaştığı bir adam ile olan hikayesini anlattı. Çekimler sırasında Ezgi Mola’nın yanına gelen adam; 12 yıl boyunca evden çıkamadığını ve bir agorafobik olduğunu söylemiştir. Daha sonra dizinin bir bölümü ile hayatının tamamen değiştiğini söyleyen adam; dizide Safiye karakterinin ilk defa dışarı çıktığı bölümden çok etkilendiğini anlatmıştır. Adam yaşadığı üzüntüyü Ezgi Mola’ya şu sözlerle anlattı; ‘Diziyi bir bölüm izledim ve hüngür hüngür ağlayarak odaya gittim. Korkunç bir haldeydim. Ama çok iyi iş yapıyorsunuz. Benim yaşadıklarımı yaşayan bu ülkede binlerce kişi var. Onlara cesaret veriyorsunuz’ dedi
  19. 700 yıllık bir tarihe sahip olan Kasımiye Medresesi, Mardin'in güneybatısında bulunur. Medresenin eğitim verdiği dönemde Kasımiye Medresesi en önemli eğitim merkezlerinden biriydi. Mardin “Kasımiye Medresesi” Hakkında İlk gün ki yapısını bozulmadan koruyan Kasımiye Medresesinin yapımına Artuklular döneminde başlanmıştır. Timur döneminde ki Moğol saldırıları sonucunda yarım kalan medrese 15. yüzyılın sonlarına doğru Akkoyunlu sultanı olan Kasım ibn Cihangir döneminde tamamlanmıştır. 1. Dünya Savaşı sırasında kapanmıştır. İki katlı olan medrese tek ve açık avludan oluşmuştur. Mardin Kasımiye Medresesi’nin avlusu Mardin yapılarının en büyüklerinden olan Kasımiye Medresesinin içerisinde iki mescid ile bir türbe, medresenin avlusunda ise bir çeşme ve bir havuz bulunmaktadır. On biri alt katta on ikisi üst katta olmak üzere medresede 23 oda bulunmaktadır. Bir rivayete göre medresenin yapımını tamamlayan Kasım Paşa burada katledilmiştir. Kız kardeşi Kasım Paşa’nın kanlı gömleğini alıp eyvanın duvarlarına sürmüştür. Hala duvara su döküldüğü zaman Kasım Paşa’nın kız kardeşinin duvara sürdüğü o kan izlerinin ortaya çıktığı söylenir. Kasımiye Medresesini Nasıl Gidilir? Kasımiye Medresesi’ne Mardin’in güneybatısındaki Mardin Şehir Stadyumunu geçtikten sonra İtfaiye garajından sağa sapılarak 250 metre gidildikten sonra ulaşabilirsiniz
  20. Ramazan Ayı, Hicrî takvime göre 9. ay ve İslam dininin inancına göre Muhammed’e Kur’an ayetlerinin inmeye başladığı, aynı zamanda Müslümanlarca oruç tutulmaya ve Terâvih Salat’ına başlanılan aydır. 11 ayın sultanı olarak anılan Ramazan ayı geçmişten günümüze gelen birçok geleneklere sahiptir. Birlik ve beraberlik ayı olan Ramazan; toplu iftar yemekleri, Ramazan topu, hurma, Ramazan pidesi, güllaç tatlısı, mahya gibi birçok geleneğe sahiptir. Bu geleneklerden bir tanesi de Ramazan davulu geleneğidir. Ramazan davulcuları sahur vakti geldiğinde sokaklar arasında dolanarak, yüksek sesle mani söyler ve davul çalarlar. Böylece insanları sahur vaktinin geldiğini ve uyanmaları gerektiğini haber verirler. Peki geçmişten günümüze kadar ulaşan ve hiç eskimeyen Ramazan davulu geleneğini ilk kim başlatmıştır, hiç merak ettiniz mi? Biz merak ettik ve sizler için araştırdık. İşte Ramazan davulu geleneğinin ne zaman başladığı ve ilk Ramazan davulcusu. Geçmiş yıllarda, teknoloji henüz gelişmemişken Ramazan davulu geleneği çok kıymetli bir iş olarak görülmekteydi. Günümüzde sadece gelenek olarak devam ettirilse de o dönemlerde insanları sahura uyandırmak kutsal bir görevdi. Ramazan davulcuları nasıl çalışırlar? Davul çalan kişi kapıların önünde durur, bir mani söyler, açılan kapıdan kendisine bir miktar harçlık verilir, sonra aldığı paranın sevinciyle bir mani daha söyler ve sonraki eve doğru gider. Bu maniler, daha sonra derlenip toparlanıp bir araya getirilerek kitap haline de getirilmiştir ki bunlara da “Ramazanname” adı verilmiştir. Ramazan davulcularının söyledikleri manilere bir kaç örnek verecek olursak; Hakk’tan bize geldi ihsan Müşkil işler oldu âsan Bu gecemiz ibtidâdır Ey mâh-ı sultan merhaba İl teravih, ilk sahur Rabbin huzurunda dur Sahur vaktinde dua Elbette makbul olur Bu aya sultan derler Kaymak ile baldan yerler Ezelden adet kılınmış Bekçiye bahşiş verirler İlk Ramazan Davulcusu Kimdir? Osmanlı döneminde başlatılan bu gelenek 150 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir. Ancak Ramazan davulcusu olarak ilk kimi seçtikleri bilinmemektedir. Ramazan davulu hakkında pek bir kaynak bulunmasa da bir diğer Ramazan geleneği olan ve daha eskilere dayanan Ramazan topu geleneği hakkında kaynaklar vardır. Osmanlı kaynaklarında yazan bilgilere göre Ramazan topu geleneğine; ilk olarak 1821 yılında İstanbul Anadoluhisarı’nda başlanmıştır. 1827 yılından itibaren de Yedikule surlarından atış yapılmıştır. Sonra Baltalimanı, Selimiye Kışlası gibi yerlere yayılmıştır. Osmanlıda her yerde Ramazan ayında top atılması bir gelenek halini gelmiş ve yaklaşık 20-25 yıl kadar sürdürülmüştür
  21. Cildinizde hem peeling etkisi yaratacak hem de ihtiyaç duyduğu nemi sağlayacak Türk kahvesi maskesi. Türk Kahvesi İle Gençleşin; Bu maske ile sağlıklı ve doğal bir cilde sahip olmak mümkün. Türk kahvesinin cilde birçok faydaları bulunmaktadır. Bu faydalardan yararlanmak için ise en iyi yöntem Türk Kahvesi maskesidir. Peki Türk Kahvesi maskesi nasıl yapılır? 1 tatlı kaşığı Türk Kahvesi 1 tatlı kaşığı zeytinyağı Not: Eğer cildinizin neme ihtiyacı var ise; 1 tatlı kaşığı zeytinyağı yerine bal koyarak tarifi uygulamalısınız. Hazırlanışı; Türk kahvesi ve zeytinyağı birbirlerine karıştırılır ve göz altı hariç bütün yüze uygulanır. Kuruyana kadar beklenir. Soğuk su ile durulanır. Not: Sivilce olan yüzlerde uygulanması önerilmez
  22. - Kızılderili Katliamı - 70 milyon Kızılderili kendi vatanlarında katledildi. - 16-19.yy Afrika Katliamı - 35 milyon'dan fazla Afrikalı köleleştirilerek (Can kayıpları dahil) Amerika Kitası'na getirildi. - 1945 Hiroşima ve Nagazaki Atom Bombası Saldırısı: 350 bin kişinin olmesine binlerce insanın sakat kalmasına neden oldu. - 1945 Dresden Katliamı: 200 bin kişi 3 gün havadan atılan bombalardan öldü. - 1950-1953 Kore Savaşı: 4 milyon kişi öldürüldü. - 1950 Guatemela İşgali: 200 bin sivil öldürüldü. - 1953 İran Darbesi: 10 bin'den fazla İranlı ABD'nin ekonomik, askeri desteğiyle infaz edildi. - 1950-1959 Küba Katliamı: 60 bin kişi ABD destekli Batista birliklerince katledildi. - 1960 Kongo Katliamı: 3 milyon'a yakin kişi CIA destekli iç savaş süresince öldürüldü. - 1961-1962 Küba Darbesi: 294 kişi CIA'in Küba'da Fidel Castro'yu devirmek için planladığı Domuzlar Körfezi Operasyonunda öldürüldü. - 1962-1975 Vietnam Savaşı: milyon Vietnamlı sivil hayatını kaybetti. Sivil halk üzerinde zehirli portakal gazı kullanarak soykırım yaptı. - 1965-1966 Endonezya Katliamı: 500 bin 1 milyon arası Endonezyalı köylü, işçi, aydın öldü. - 1970-1975 Kamboçya ve Laos Katliamı 1 milyon kişiyi katletti. - 1973 Şili Darbesi: 5 bin Şilili sivil hayatını kaybetti. - 1974-1983 Arjantin Katliamı: 30 bin insanı öldürdü.
  23. Eğer sizlerin de bölgesel kararmalarınız var ise (genital bölge, koltuk altı gibi); en doğal şekilde evinizde tedavi uygulayabilirsiniz. Bölgesel Kararmalara Karşı En Doğal Çözümü sizler için araştırdık. İşte cevabı; Genital bölge ve koltuk altı kararması herkes için büyük probleme, hatta kimilerimiz için kabusa dönüşebilmektedir. Bu probleminize çözüm olması için en doğal tarifi sizler için araştırdık. Bölgesel kararmalar için en doğal çözüm Ayşe Tolga’nın verdiği, limon kürü tarifi ile çözebilirsiniz. Malzemeler; ½ limonun suyu, 1 çay kaşığı karbonat Not: Ölçüler, kullanacağınız bölgedeki kararmaya bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Nasıl Uygulanır; Öncelikle malzemeleri iyice karıştırın. Karışımı, bir pamuk yardımıyla problemli bölgeye sürüp emmesi için 1-2 dakika bekleyin. Ardından, o bölgeye masaj yaparak karışımı yedirin. 3-4 dakika masaj yaptıktan sonra bol su ile durulayabilirsiniz. Not: Bu tarifi problemli bölgelere haftada 2-3 kez, 3-4 dakika masaj yaparak uygulayabilirsiniz
  24. Tuzlu kahve denilince içimiz bir kötü olmuyor değil. Ama kız istemenin olmazsa olmaz adetlerinden biridir tuzlu kahve. Kız istemeye gidildiğinde damadın ilk imtihanı işte tam orada başlıyor. Günümüzde tuzlu kahveyi damat içerse gelin hanımı ne kadar sevdiği anlaşılırmış. Tabi ki sadece bu değil günümüzde tuzlu kahvenin yapılmasında bir çok farklı söylentiler var. Sizler için tuzlu kahvenin gerçek anlam ve hikayesini anlatacağız. Eski görücü usulü evliliklerde gelin ve damat adayı birbirlerini ilk defa kız isteme merasiminde görürlermiş. Bir süre sonra gelin kahveleri hazırlarmış. Gelin gelen damat adayını beğendiyse kahvesini şekerli yaparmış bu “seni bende ailemde istiyoruz” anlamına gelirmiş. Ancak gelin tuzlu kahve yaparsa bu damat adayını beğenmediğini ve onunla evlenmek istemediği anlamına gelirmiş. Tuzlu kahveyi içen damat da gelin hanımın onu beğenmediğini anlar ailesiyle birlikte kalkarlarmış. Tuzlu kahvenin bir de başka bir hikayesi daha var. Gelin hanım damat beyin onu gerçekten sevip sevmediğini yaptığı tuzlu kahvesini içip içmemesinden anlarmış. Damada özel acı bir kahve yapıp onun içmesini beklermiş. Damat eğer kahveyi tükürmeden içerse eşi için her şeyi yapabileceği anlaşılırmış, eğer içmezse gelinin isteklerini karşılamayacağı anlaşılır ve geline yapılan büyük bir ayıp olarak sayılırmış
  25. Pluviofil, aslında bir çok insanın fark etmeden yaşadığı bir durumdur. Pluviofil, yağmurlu havaları seven ve yağmur yağdığı zaman neşeli olan insanları tanımlayan bir terimdir. Pluviofil Nedir? Pluviofil, Latince yağmur anlamına gelen pluvia kökünden gelmektedir. Yağmurun yağmasını ve yağmurun oluşturduğu o kasvetli havayı seven insanları tanımlayan bir terimdir. Bu tür insanlar genellikle kışın oluşan o kapalı havalarda mutlu olan, yazın ise enerji düşüklüğü yaşayan insanlardır. Enteresandır ki pluviofil kişilerde yağmur yağdığı zaman mutluluk hormonları salgılanır. Pluviofil Kişilerin Özellikleri Yağmurlu havalarda dışarıya çıkmak için sabırsızlık yaşarlar. Normal oldukları günlerden daha fazla mutlu ve enerji dolu olurlar. Karşısındaki insana pozitif cümleler kurarak yaklaşır ve motive edici konuşurlar. Soğuk olan ülkeleri daha çok severler. Çok düşünen araştırmacı kişilerdir. Zorluklara her zaman göğüs gerebilirler
×
×
  • Create New...

Önemli bilgi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik poliçesini inceleyebilirsiniz.