Jump to content

Feneroin

Yönetici
  • İçerik sayısı

    1080
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    10

Everything posted by Feneroin

  1. Elazığ'da 3 yıl önce burun kanaması şikayetiyle hastaneye başvuran Ayşe Tuncel'e İmmünglobülin G4 (IgG4) hastalığı teşhisi konuldu. Türkiye'de 2'nci, dünyada 13'üncü vaka olarak kayıtlara geçen Tuncel, "Birinci ameliyatımı oldum, ikinci bir ameliyat olmak zorundayım. Ben artık geceleri rahat uyumak istiyorum" dedi. Elazığ'da 3 yıl önce burun kanaması ile hastaneye başvuran 17 yaşındaki Ayşe Tuncel, İmmünglobülin G4 (IgG4) hastalığı teşhisi ile Türkiye'de 2'nci, dünyada ise 13'üncü vaka olarak kayıtlara geçti. İlk ameliyatı sonrası ikinci bir ameliyat daha olması gereken Tuncel, "Ben artık geceleri rahat uyumak istiyorum. Uykuda nefesim kesilerek uyanıyorum" dedi. Elazığ'da ailesiyle yaşayan Ayşe Tuncel, 3 yıl önce burun kanaması şikayetiyle hastaneye başvurdu. Hastanedeki ilk muayenede Ayşe'nin burnunda toplu iğne ucu kadar bir delik olduğu tespit edildi. Ayşe'nin bu süre zarfında burnundaki delik 4.5 santimetre büyüklüğüne ulaştı. Elazığ ve Ankara'da yapılan detaylı tetkikler sonucunda genç kıza IgG4 teşhisi konuldu. Genç kız bu hastalıkta Türkiye'de 2'nci, dünyada 13'üncü vaka olarak kayıtlara geçerken, Türkiye'deki ilk vakanın hayatını kaybettiği öğrenildi. "NEFESİM KESİLEREK UYANIYORUM" İlk ameliyatını hayırseverlerin desteğiyle olan Tuncel'in sağlığına kavuşabilmesi için ikinci bir ameliyat olması gerekiyor. 3 yıldır gözüne rahat uyku girmediğini anlatan Ayşe Tuncel, "Ben artık geceleri rahat uyumak istiyorum. Uykuda nefesim kesilerek uyanıyorum" dedi. Yaşadığı zorlu süreci anlatan genç kız, “3 yıl önce doktora burun kanaması sorunu nedeniyle gittik. Burnumda delik olduğunu söylediler ve ardından burnumdaki delik gitgide büyümeye başladı. Birinci ameliyatımı oldum, yüzde 50 oranla tutmadı. İkinci bir ameliyat olmak zorundayım. Ben artık geceleri rahat uyumak istiyorum. Uykuda nefesim kesilerek uyanıyorum. Bir anda nefesim kesiliyor, uykudan ağzım dilim kuruyarak uyanıyorum. Bu yüzden de ameliyatımı olup kurtulmak istiyorum” diye konuştu. İMMÜNGLOBÜLİN G4 (IGG4) HASTALIĞI NEDİR, NASIL TEŞHİS EDİLİR? İmmünglobulin G4 (IgG4) ilişkili hastalıklar yeni tanımlanmış ve pankreas ve safra yolları dahil birçok organı tutabilen önemli bir hastalık grubudur. Geçmişte organa sınırlı farklı hastalıklar olduğu zannedilen bir grup hastalığı kapsamaktadır. Son yıllarda Japon araştırıcıların önderliğinde farklı organ tutulumlarını birleştiren "IgG4 ilişkili hastalık" şeklinde yeni bir adlandırma yapılmış ve her bir tutulum için isimlendirme ve tanı kriterleri belirlenmiştir. Bu hastalıkta teşhis koymak için saptanan şişlik ve kitlelerden biopsi yapılmaktadır. Hastaların yüzde yetmişinde kanda IgG4 oranı yüksektir. Hastalıkta erken tanı ve tedavi çok önemli olmakla birlikte tedavinin esas ilacı kortizondur.
  2. Limonun insan sağlığına her yönden fayda sağladığını biliyoruz. Ancak limon ile ilgili pek çok bilinmeyen bilgi hala mevcut. Bu bilgilerden biri de limonun ayak topuklarına sürüldüğünde, bize sağladığı faydalar. Bu yazımızda sizlere neden uyumadan önce topuklarınıza limon sürmeniz gerektiğini anlatacağız. Ayak altına limon sürmenin faydaları nelerdir? Topuk ve ayak bölgesindeki derinin emiş gücü oldukça yüksektir. Bu sayede buraya sürdüğümüz her madde, vücut tarafından kolay bir şekilde emilebilmektedir. Limonun içerisinde yüksek miktarda C vitamini bulunmaktadır. Bununla beraber bu C vitamininden faydalanabilmek için limonu ayaklarınızın altına sürebilirsiniz. C vitamininden faydalandığınız için de güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olacaksınız. Güçlü bir bağışıklık sistemi, kış aylarında yakalanabileceğiniz soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklardan korunmanızı sağlayacak. Bununla beraber de eğer bu türdeki bir hastalığa yakalandıysanız ve bağışıklığınızı güçlendirdiyseniz, grip gibi hastalıkları atlatma evreleriniz daha hızlı gelişecektir. C vitaminin bağışılık sisteminden sonraki en büyük yararı da cilt sağlığımıza. C vitamini sayesinde cildimizin elastikiyetini korumayı başarırız. Bu sayede de cildimizdeki oluşabilecek kırışıklıklar ve sarkmalar gibi yaşlanma belirtilerinin başlamasını daha ileriki yaşlara ertelemiş olacağız. Ayrıca C vitamini, ciltteki toksinlerin arınmasını sağlıyor. Bu sayede de cildinizdeki sebum seviyesi dengeleniyor. Eğer cildinizdeki sebum seviyesi normalse sivilce, akne ve siyah nokta gibi cilt rahatsızlıkların oluşma olasılığı da düşmüş oluyor. Sabah uyandığınızda, oldukça yorgun mu hissediyorsunuz. Eğer gece yatmadan önce ayak altına ve özellikle topuklarınıza limon sürerseniz, sabahları çok daha dinç ve enerjik bir şekilde uyandığınızı hissedeceksiniz. Çünkü limonun içeriğinde bulunan maddeler, vücudun uyarılmasına ve daha enerjik olmasına neden oluyor. Bununla beraber eğer dikkat dağınıklığı gibi sorunlar çekiyorsanız, geceleri yatmadan önce ayak tabanlarınıza ve topuklarınıza limon sürün. Bunu bir tedavi gibi düşünün ve belli bir süre uygulayın. Bir kaç hafta sonra ise dikkat dağınıklığı ve odaklanma gibi problemlerin çoğunun azaldığını farkedeceksiniz. Limonun bir diğer faydası ise toksik maddeleri temizlemesi. Çünkü limon içerisinde antioksidan maddeler bulunmaktadır. Bu sayede de ayak altına sürdüğünüz limon, gece boyunca vücuttaki toksik maddelerin atılmasını sağlayacaktır. Ayrıca limon, doğal antibiyotik olarak uzun yıllardır kullanılmaktaydı. Bu sebepten ötürü vücuttaki enfeksiyonları temizleyebilen limonu yatmadan önce ayaklarınızın altına sürerseniz, vücudunuzda bulunan enfeksiyonlardan çabucak kurtulacaksınız. Özellikle idrar yolu enfeksiyonu için limon, oldukça faydalı bir besin olarak karşımıza çıkıyor. Sindirim sistemi sorunlarını tek gecede halledebilirsiniz. Bunun için ayak tabanınıza ve topuklarınıza yatmadan önce limon sürmeniz yeterli olacaktır. Bu sayede de hazımsızlık gibi mide sorunlarınızın önüne geçeceksiniz. Ayrıca bağırsak hareketlerini hızlandıran limon, kabızlık gibi bağırsak sorunlarının da çözüme kavuşturacaktır. Aynı zamanda bağırsak hareketleri hızlandığı için vücudumuzun bazal metabolizması hızlanacaktır. Bu sayede de gün içinde ve gece boyunca yağ yakabileceğiz. Topuklara limon sürme işlemi nasıl uygulanıyor? Ayak tabanına ve topuklara limon sürme işlemi oldukça basittir. İlk önce bir adet limonu ortadan ikiye kesin. Daha sonra ise kaya tuzu veya deniz tuzunu limona dökün ve yaklaşık 5 dakika kadar bekletin. Ardından da topuklarınızdan başlayarak dairesel hareketler ile ayak tabanınızın her tarafına masaj yaparak sürün. 1 adet limonu 3 gün boyunca kullanabilirsiniz. Ancak kullandığınız ve kullanmaya devam edeceğiniz limonu, streç film veya alüminyum folyo ile kaplayarak saklamanızı öneriyoruz
  3. Başlıkta belirtilen özelliklerden biri, oyunlarınız için oyun hakkında anlaşılması kolay açıklamalar sağlayacak Gerçek Zamanlı Yorum. Bu yorumlar, Jeremy "Vicious" Lopez ve Aru'dan başlayarak önemli Dövüş Oyunu Topluluğu yorumcuları tarafından seslendirilecek ve 13 dilde altyazı desteklenecek. Ayrıca, World Tour ve Battle Hub adlı iki yeni modun yanı sıra önceki girişlerden modlar da içerecek. Ayrıca Capcom, özel hareketlerin daha kolay yürütülmesini sağlamak için Street Fighter 6 ile Modern Kontrol Tipini sunuyor: Yön girişi ile birlikte sadece bunun için düğmeye basarak özel saldırılar gerçekleştirmenize izin verecek.
  4. Final Fantasy XVI, 2023 yazında PlayStation 5'e çıkacak ve Square Enix oyunun ilk oynanış fragmanını yayınladı. Eikons adlı devasa canavarları ve onların içinde yaşayan Dominant insanları sergiliyor ve orta çağdan ilham alan bir dünyada kaotik, sinematik savaş sahneleri sunuyor.
  5. Dünyadaki zeki insanları düşündüğümüzde hepsinin bir ortak noktası vardır: tamamı doğuştan zekidir. İlgi alanlarına ve dünya görüşlerine göre inandıkları yolda uzmanlaşmayı tercih eden bu kişiler zekalarını da kullanarak inanılmaz noktalara gelebilir ve diğer kişiler arasından kolayca sıyrılabilirler. Astrologlar ise doğuştan zeki olan ilk dört burcu ve nedenlerini şöyle sıralıyor… Bir kişiyi tanımak adına burcunu öğrenmek bize bir çok ipucu verebilir. Konu zekaya geldiğinde de bu yöntemi kullanmak oldukça işe yarayabilir. İşte doğuştan en zeki olduğuna inanılan 4 burç... KOVA BURCU Konu burçlar olduğunda en zeki burçların başında kova gelmektedir. Kovanın yönetici gezegeni olan Uranüs, yeniliğin, yaratıcılığın ve geniş bir bilincin temsilcisidir. Gelenekselliğin ve yeniliğin arasında gidip gelen kovalar, diğer burçların üzerinde bir hayal gücüne sahiptir. Bu da onların yeni fikirler üretmesine ve dahiyane buluşlar yapmasına olanak sağlar. Zamanının çok ötesinde bir içgörüye sahip kovalar, her yeri bilgiyi anında özümser, işler ve anlar. BAŞAK BURCU Mükemmeliyetçilik başak burcu kişilerde vücut bulmaktadır. Gezegeni Merkür olan burç, iletişimi ve düşünmeyi temsil etmektedir. Özellikle akademik alanda oldukça başarılı oldukları söylenebilir. Zekalarını yeni bilgiler öğrenmek ve bu bilgilerin kaynağına inmek için kullanırlar. Kusursuzluğa olan düşkünlükleri zaman zaman dehalarına gölge düşürse de çevrelerindeki herşeyde potansiyel görme yetileri sayesinde başkalarının fark edemediklerini fark eder ve başarırlar. İKİZLER BURCU Zekalarını her an yeni bilgiler öğrenmeye adamış olan ikizler burcu, her konu hakkında her şeyi derinlemesine öğrenmek istediğinden sürekli bir araştırma içerisindedir. Farkındalığı çok yüksek olan ikizler aynı zamanda iletişim kurma konusundaki yetenekleriyle de zekalarını ortaya koyarlar. Her koşula kendini uyarlayabilen ve çok çabuk adapte olan ikizler burcu, sorgulayıcı ve akıl yürütmeye yatkın bir yapıya sahiptir. YAY BURCU Kendini yaşam boyu öğrenmeye adamış ve doğuştan idealist olan yay burçları, zekası ile diğer burçların arasından kolayca sıyrılabilmektedir. Her insanın kapasitesini anlamada ve tüm sorunları iyilikle çözmede yetkin kişilerdir. Katkısız ve saf gerçeğin peşinde olan yaylar, lider ruhları sayesinde kendi bilgilerini de çevredekilere öğretmek için yoğun çaba gösterirler. Deneyimin bilginin temeli olduğuna inanan yaylar, özgürlüğüne düşkün olmakla birlikte rasyonel düşünen ve araştırmayı seven kişilerdir.
  6. Yumurta içerdiği protein ve kalsiyum sayesinde oldukça faydalı bir besin. Ancak yapılan son araştırmalara göre yumurtanın kabuğunda yer alan kalsiyum miktarının da çok fazla olduğu söyleniyor. İşte haşlanmış yumurta suyunun inanılmaz faydaları... Yumurtayı kaynattığınız su içerisinde yumurtanın kendisinde bulunan kalsiyumdan daha fazla kalsiyum içerdiği söyleniyor. Bu nedenle kemik erimesi ve kemik ağrısı gibi rahatsızlıklara iyi geldiği biliniyor. Çiçekleri besliyor Yumurta suyunun içerisinde yer alan kalsiyum bitkiler içinde oldukça faydalı. Sade su yerine bitkilerinize döktüğünüz kaynamış yumurta suyu bitkilerinizi beslemeye yetecektir. Daha canlı ve parlak saçlar Kaynattığınız yumurta suyunu saçlarınıza dökün. Bol miktarda protein içeren yumurta suda kaynatıldığında protein çözülür ve saçlarınız oldukça canlı görünmesine yardımcı olur. Özellikle de kuru saçlar için faydalı bir ilaçtır diyebiliriz. Yumurta suyu ile daha parlak ve ışıltılı saçlara kavuşabilirsiniz. Kireci söküp atıyor Tencere ve çaydanlığınızdaki kireci yok edebilmek için kaynatılmış yumurta suyunu kullanabilirsiniz. Kabın içerisine yumurta kabuklarını alıp kaynatın. İçerisine de biraz sirke dökün. Kirecin ortadan kalktığını göreceksiniz.
  7. ABD’de, yerin metrelerce altındaki mağaralarda, milyonlarca kilogramlık peynirin saklandığını biliyor musunuz? İşte bu gizemli gibi görünen durumun altında yatanlar... ABD’de bulunan Springfield - Missouri'de yerin birkaç yüz metre altında, ABD hükümeti tarafından orada tutulan 635 milyon kilogramlık peynir hazinesi bulunuyor. The Farmlink Project'in bildirdiğine göre, "Hükümet Peynirinin" kökenleri, süt ürünleri kıtlığı ve ilişkili ürünlerindeki yüzde 30'luk enflasyon artışının yaşandığı 1970'lere kadar uzanıyor. O dönemde Başkan Jimmy Carter yönetimdeki hükümet, sorunu çözmenin tek yolunun Amerika'nın süt ürünleri endüstrisine finansal bir destek vermek olduğuna karar verdi. Federal fonlara 2 milyar dolarlık büyük bir nakit desteği belki de istenilenden daha fazla işe yaradı ve mandıra işçileri, herhangi bir fazlalığın hükümet tarafından satın alınacağını bilerek, ellerinden geldiğince çok üretim yaptılar. Depolama için daha uygun olmasından dolayı peynir özellikle ilgi çekiyordu ve 80'lerin başlarında, hükümetin elinde yaklaşık 227 milyon kilogram peynir birikmişti. Antropolog Bradley N. Jones, The Oxford Companion to Cheese'de yazdığına göre, 35 eyalette 150'den fazla depoda çok miktarda süt ürünü depolandı ve basının bir skandalın kokusunu alması uzun sürmedi. Ailelerin gıda kuponlarına güvendiği bir zamanda, bu depolarda çürümeye başlayan yenmemiş süt ürünü dağları oturuyordu. Daha sonrasında, Başkan Ronald Reagan'ın yürürlüğe koyduğu Özel Süt Ürünleri Dağıtım Programı kapsamında, kar amacı gütmeyen kuruluşlara 14 milyon kilogram peynir dağıtıldı. Bu ürünler çoğunlukla küflü olsa da, düşük gelirli insanlara iletildi. Bu çözüm, yalnızca peynirin insan tüketimine uygunluğu tartışmalı olduğu için değil, aynı zamanda süt endüstrisinin satışlarını bozmaya başladığı için ideal olmaktan uzaktı. Bunun yerine, mali baskı altındaki aileler dilimlenebilir, kolayca eriyen süt ürünlerinden peynirli makarna ve tost yapmak için yararlandıkça, sosyoekonomik statünün bir simgesi haline geldi. Hükümet nihayet 90'larda peynir işinden çıktı, ancak bu, devlete ait peynirlerin sonu olmadı. 2016 yılında, hükümetin 600 milyon kilogramın üzerinde fazla peynir toplaması ile istifleme yeniden başladı. Bu stoklar Missouri'de yerin yüzlerce metre altında, "peynir mağaraları" olarak bilinen dönüştürülmüş kireçtaşı madenlerinde tutuluyor. Bir süt ürünleri deposuyla karşılaşmak için garip bir yer gibi gözükse de, mağaralardaki serin ve sabit sıcaklıklar çoğu peyniri serin tuttuğu için oldukça makul bir depolama alanı oluyor. Ancak çürümeyi daha uzun süre önlüyor olsa da, mağaralar bakım gerektiriyor ve süt tüketiminin düştüğü ülkede ürünleri hareket ettirmek giderek zorlaşıyor.
  8. Kene ısırıkları veya yılan saldırıları derken şimdi de başımıza kör eden sinekler çıktı. Avrupa'nın en önemli ülkeleri arasında yer alan İspanya'da Endülüs, Aragon, Katalonya, Madrid, Murcia ve Valensiya kentlerinde sinek ısırığıyla ilgili çok sayıda şikayet kaydedildi. Aynı sineğin Afrika ülkelerinde bazı insanları kör etmesi ise korkuyu daha da artırdı. Kör eden sinekler 2020 yılında ülkemizde de görülmüştü. Dünya tam da koronavirüs salgınından kurtuldu derken yeni sıkıntılar baş göstermeye devam ediyor.Türkiye'de kene vakalarının artması, yılanların hareketlenmesiyle birlikte bu sefer de Avrupa'dan korkutan bir haber geldi. 6 BÜYÜK ŞEHİR İÇİN ALARM VERİLDİ Avrupa'nın önemli ülkeleri arasında yer alan İspanya'da özellikle tatil bölgelerinde "kör eden sinek" nedeniyle panik yaşanmaya başladı. Sinek ısırığıyla ilgili Endülüs, Aragon, Katalonya, Madrid, Murcia ve Valensiya'dan çok sayıda şikayet geldi. BAŞKA ÜLKELERDE KÖR OLANLAR OLDU Dişleriyle deriyi görmesiyle bilinen ve "Kör bırakan kara sinek" adıyla anılan sinekler, yarattığı etki nedeniyle geçici körlük yaratabiliyor. Afrika'da sinek tarafından ısırılan bazı insanların kör olduklarına dair raporların tutulduğu öne sürüldü. TATİLCİLERE UYARI YAPILDI Sinek ısırığı şikayetlerinin artmasının ardından İspanya'nın tatil bölgelerinde kalan insanlara uyarı yapıldı. Sineğin Avrupa'nın başka bölgelerinde var olup olmadığı henüz bilinmezken, İspanya'da da körlük vakasına rastlanmadığı aktarıldı. ÜLKEMİZDE DE GÖRÜLMÜŞTÜ Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile birlikte Doğu Akdeniz'de birçok hayvanın telef olmasına neden olan, 'üç gün hastalığı' olarak bilinen Bovine Ephemeral Fever'i (BEF) yayan 'culicoides' cinsi kan emici sineklerin, insanlarda da körlüğe ve deri altı hastalıklara neden olduğu ortaya çıkmıştı.
  9. Belki dikkat etmişsinizdir. Reklamlarda, mağazalarda, e-ticaret sitelerindeki fotoğraflarda genellikle duvar saati ya da kol saatleri hep aynı saati gösterir; 10:10. Peki neden? İşte olası sebepleri... New York Times'a göre asıl sebep oldukça basit: Estetik. İbrelerin 10:10'da olmasının görsel avantajları var. En başta ibreler birbiri üzerine binmez. Bu şekildeki bir konum ibrelerin saatin yüzünde güzel görünmesini sağlar. 10:10 pozisyonu simetriktir ve insan beyni simetri ve düzeni takdir etme eğilimindedir. Bir diğer olası neden ise saatteki önemli detayların genellikle 10:10'da görünür kalmasıdır. Firmanın logosu genellikle 12'nin altında ve bazen saat 3, 6 ve 9 konumlarının yanında bulunur. Eğer logo 12.00'nin altında ise 10:10 ile dikkat çekici ve estetik bir şekilde görünecektir. Bu şekilde saatteki tüm detaylar daha net görünür. Saat 10:10'da ibreler bir gülümseme gibi görünür ve mutlu bir ifade verir. Pazarlamada müşteriler bir ürünü olumlu bir duyguyla ilişkilendirebilirlerse satın alma olasılıkları daha yüksektir. Bu durumda, gösterilen V, müşteriye gülümsemesini hatırlatmak ve böylece onları satın almaya teşvik etmek içindir. Bu nedenle, ekrandaki saatler genellikle bu saate ayarlıdır.
  10. Rozetleri Admin Paneli'nde kendiniz kolayca degistirebiliyorsunuz
  11. Siz de kahve içmeden ayılamayanlardan mısınız? Eğer öyleyse kafein bağımlısı sayılabilirsiniz. Kahvenin içerisinde bulunan yüksek miktardaki kafein, güçlü yan etkileri olan bir maddedir. Kahvaltıdan önce içilen kahve ise gün içerisinde kaygılı hissetmenize ve daha birçok negatif yan etkiye neden olur. Uyanır uyanmaz kahve içiyorsanız bu yazıyı okuduktan sonra bu alışkanlığınızı tekrar gözden geçireceksiniz. İşte kahvaltıdan önce kahve içmenin vücudunuzda yaratabileceği 5 önemli yan etki… KAN ŞEKERİ SEVİYENİZİ YÜKSELTİR Sabahları kahvaltı yapmadan önce kahveye sarılıyorsanız kan şekeriniz bu durumdan ciddi şekilde etkilenebilir. Uyandığınızda vücudunuza bir şeyler yiyip içmeden kahve girdiğinde, bu durum kan şekeri seviyenizi hızlı bir şekilde yüzde 50 oranında artırabilir. Kan şekerinizi düzenlemek için kafeinsiz kahve tüketmeye başlamanıza da gerek yok. Sadece bir şeyler yedikten sonra kahvenizi içmeniz yeterli. Yapılan araştırmalar kahvaltı sonrası kahve içmenin kan şekerini fazla etkilemediğini gösteriyor. BACAK KRAMPLARINA NEDEN OLUR Hepimiz arada kötü bir gece geçiririz ancak sabah uykumuzun açılması için kahve içmek yapılabilecek en büyük hatadır. Uyanır uyanmaz içilen kahve kan şekerini yükselttiği için geceleri size bacak krampları yaşatarak uykusuz kalmanıza neden olabilir. CİLT KURULUĞU YAPAR Kahve tüketiminin metabolizmayı hızlandırdığı bilinen bir gerçek. Ancak sindirimi hızlandırması nedeniyle güçlü bir idarar söktürücü sayılıyor ve vücuttaki su tutumunun da azalmasına sebep oluyor. Bu nedenle yeterli su tüketmemeniz durumunda bedeniniz ihtiyacı olan suyu tutamayarak dışarı atıyor ve dehidrasyon yaşama olasılığınız artıyor. En az tükettiğiniz kahve miktarı kadar su içmek dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta. SÜREKLİ KAYGILI HİSSETMENİZE YOL AÇAR Günün erken saatlerinde salınan ve stresten sorumlu olan kortizol hormonu kahvenin içeriğinde bulunan kaferinle tepkimeye girer. Uyandığınız anda içeceğiniz bir fincan kahve vucüdunuzda salgılanan kortizol hormonunun salınımını artırarak gün boyu daha kaygılı hissetmenize sebep olmaktadır. MİDENİZE ZARAR VERİR Mideniz doğası gereği içeriğinde çeşitli asitler barındırır. Sabahları aç karna içtiğiniz kahve de yapısı gereği asidiktir. Düzenli olarak kahvaltıdan önce kahve içmeniz durumunda midedeki asit seviyesi artar ve mideye zarar vererek ülser gibi sorunlara yol açabilir
  12. Balın ne kadar faydalı bir besin olduğunu biliyoruz ama kestane balının faydaları saymakla bitmiyor. Kestane balı diğer çiçek ballarına göre daha koyu bir kıvama ve buruk bir tada sahiptir. Kendine has tadı sayesinde kolayca ayırt edilir. İşte doğru biçimde tüketildiğinde çoğu derde deva olan kestane balının faydaları… Kestane balı, arıların kestane ağaçlarının çiçeklerinden topladığı nektarlardan elde ettikleri bir monofloral bal türüdür. Kestane balı, kestane ağacı çiçeklerinden belli bir dönemde toplanarak elde edilmektedir. Kestane balı faydaları Kestane balı, astım hastalığında tedavi amaçlı kullanılır. Düzenli tüketildiğinde kuru öksürüğü rahatlatır. Yanık yaralarının tedavisinde kullanılır. Halsizliğin giderilmesine yardımcı olur, enerji verir. Solunum enfeksiyonları kış aylarında sıkça görülür. Aromasıyla ağız kokularını giderir. Kan pıhtılaşmasını önler ve damarları korur. Kolesterolü düşürür ve kalbin daha sağlıklı çalışmasına yardım eder. Damar sertliğine iyi gelir. Kas kramplarını giderir, kasların gevşemesine yardımcı olur. Gözlere iyi gelir. Katarakt gibi göz hastalıklarına karşı koruyucudur. Kestane balının hafızayı güçlendirme özelliği vardır. Romatizma ve siyatik ağrılarının tedavisinde etkilidir. Kestane balı alırken nelere dikkat edilmeli? Kestane balı alırken yalnızca patent, marka, ambalaj, etiket unsurlarına bakmak yeterli değildir. Balı aldığınız markayı da sorgulamalısınız. Paketin üzerinde parti numarası, dolum tarihi, son kullanma tarihi, firma adı, adresi gibi firma kimliğini açıkça belli eden bilgiler olmasına, kapakta garanti bandı bulunmasına dikkat edin. Faydalı olduğu kadar dikkatsiz tüketiminde sağlığa zararı olan bu balı dozunda ve eğer bir polen türüne alerjiniz varsa doktorunuza danışarak tüketmenizde fayda var. Yatarken kestane balı yenirse ne olur Halk arasında ilaç niyetine tüketilen kestane balı, düzenli ve ölçülü miktarda tüketildiği takdirde astım, bronşit, kabızlık ve grip gibi hastalıkların tedavi edilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Kestane balı, gece yatmadan önce içildiğinde ise mide hastalıklarına da kısa sürede şifa olmaktadır. Kestane balı nasıl tüketilir? Tek bir kaşığı bile fayda sağladığından uzmanlar yoğun bir şekilde tüketilmemesi konusunda uyardı. Her sabah aç karna bir tatlı kaşığı tüketilmesi yeterli olur. Çok acımsı bir tat bıraktığından üzerine iki üç bardak su tüketilebilir. Bunun yanı sıra kestane balını da diğer bal türlerini tükettiğiniz gibi tüketebilirsiniz. Ancak en etkilisi sabah aç karınla olandır. Öksürük için kestane balı nasıl tüketilir? Bir bardak sıcak suyun içine bir yemek kaşığı kestane balı koyun iyice karıştırın. Tüketebileceğiniz sıcaklığa geldikten sonra tek bir seferde içiniz. Kestane balının zarar var mıdır? Polene alerjisi olan kişilerin tüketmeden önce uzmanlarına danışması gerekir. Ayrıca aşırı tüketildiğinde ishale yol açar. Bunun yanı sıra günde 2 kaşıktan fazla tüketildiğinde tansiyonu düşürebilir. Baş dönmesi ve halsizliğe yol açar. Kısacası her şeyde olduğu gibi kestane balını da ölçülü tüketmekte fayda var. Kestane balı neye iyi gelir? Kestane kokusu ve tadını alacağınız bu bal, doğal bir antiseptiktir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, kısırlık ve idrar kesesi enfeksiyonları için önerilir, grip ve diş ağrısında etkilidir. Şifa kaynağı olan kestane balı faydaları İbrahim Saraçoğlu tarafından da önemle vurgulanır.
  13. Bonus, prim ve reklam ücretleri hariç, F1 pilotlarının maaşları 👇🏽 L. Hamilton - Mercedes - 35 milyon euro M. Verstappen - Red Bull - 22 milyon euro F. Alonso - Alpine - 17.5 milyon euro S. Vettel - Aston Martin - 13 milyon euro D. Ricciardo - McLaren - 11 milyon euro C. Leclerc - Ferrari - 10.5 milyon euro Carlos Sainz - Ferrari - 8.5 milyon euro
  14. "Twitter'ın olağanüstü bir potansiyeli var, kilidini açacağım" diyen Elon Musk, Twitter'a 43 milyar dolar teklif etti ve "Özel bir şirket olarak yönetilecek" diyerek son noktayı koydu. Twitter ise "Tekliflerini aldık" deyip susmakla yetindiler, en azından şimdilik...
  15. Sıra İsim 2022 başı mal varlıkları 1 Elon Musk 282 Milyar dolar 2 Jeff Bezos 191 3 Bernard Arnault 172 4 Bill Gates 135 5 Larry Page 126 6 Mark Zuckerberg 124 7 Sergey Brin 121 8 Warren Buffet 116 9 Steve Ballmer 114 10 Larry Ellison 109 11 Changpeng Zhao 96,9 12 Mukesh Ambani 96,8 13 Gautam Adani 85,6 14 Carlos Slim 72,3 15 Zhong Shanshan 71,6 16 Amancio Ortega 66,7 17 Jim Walton 64,4 18 Rob Walton 63,9 19 Charles Koch 61,3 20 Phil Knight 57,8
  16. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, manda yoğurdu ile ilgili verdiği tarife gelen yorumlar üzerine yeni bir açıklamada bulundu. Türkiye'nin manda fakiri bir ülke olmadığını ve Anadolu'da insanların istediği marketten istediği gibi her türlü yoğurdu bulabildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda bahsettiği diğer ürünler olan bal ve yulafın da Anadolu'da herkesin evinde bulunan ürünler olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük Özbekistan ziyareti dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Geçtiğimiz günlerde çiftçilerle yaptığı programda verdiği manda yoğurtlu tarife gelen yorumlara da yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sanki Türkiye manda fakiri bir ülke. Anadolu'da benim insanım istediği marketten, istediği gibi her türlü yoğurdu bulabiliyor mu? Manda yoğurdunu da buluyor, koyun yoğurdunu da buluyor, keçi yoğurdunu da buluyor. Kaldı ki zaten evinde kendisi yapıyor. Onunla da kalmıyor, ondan her tür tereyağını da üretiyor" dedi. "ANADOLU'DA YULAFIN OLMADIĞI ÇİFTÇİM Mİ VAR?" Anadolu'daki çiftçilerin her türlü hayvanın sütünün türevini peyniriyle, yoğurduyla, tereyağıyla kendi evinde ürettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü; "Durum böyleyken diyor ki bal demişim. Tamam da, orada benim karşımda kimler var? Tokat'ın arıcıları var. Bunlar bal işi yapıyor. Benim söylediğim ne? Bir çay kaşığı kestane balından bahsediyorum. Bir şeyden daha bahsediyorum. Yulaf diyorum. Anadolu'da yulafın olmadığı çiftçim mi var? Hepsinin evinde var. Bunu da orada karşımdaki çiftçilerle konuşuyorum ve çiftçilerin hepsinde de tabi bir mutluluk. Niye? Onun sofrasındakini paylaşıyorsun." NE OLMUŞTU? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde çiftçilerle buluştuğu programda her akşam yatmadan yediği bir karışımı tavsiye etmişti. Erdoğan, "Şimdi ben bir şey tavsiye edeceğim. Ben şunu yapıyorum, her akşam yatarken manda yoğurdu. Manda yoğurdu hakikaten kalitedir, çok iyidir. Onun içine şöyle Medine hurması doğrarım, 3 tane veya 5 tane. Ona biraz çay kaşığı kestane balı ve yulaf ezmesi atarım. Bu dörtlüyü karıştırarak yer yatarım, şifa" ifadelerini kullanmış ve verdiği tarif gündem yaratınca üzerine çok sayıda yorum da yapılmıştı
  17. ABD'de 1857 yılında kaptan da dahil 425 kişiyle batan gemiden adeta mucize çıktı. 21 ton altın sikke ve diğer hazinelerle batan SS Central America gemisinde yapılan keşifler devam ederken, gemide ölen 425 kişiden bazılarına ait fotoğraflar ilk kez yayınlandı. Üzerinden 165 yıl geçmesine rağmen fotoğrafların daha dün çekilmiş gibi görünmesi akıllara durgunluk verdi. "Altın gemisi" olarak da bilinen SS Central America, ABD'nin California eyaletinde yeni bulunan bazı zenginliklerle birlikte 1857 yılında Güney Carolina eyaletinin kıyılarında battı. ABD'nin doğu kıyısına dönen 425 kişi, çıkan bir kasırganın ardından geminin batmasıyla Atlantik Okyanusu'nun derinliklerine gömüldü. Gemidekiler mal varlıkları olduğu düşünülen 21 ton altın sikke ve külçe ile birlikte battı. Batan gemideki hazineler sade altınla sınırlı değildi. Bazı yolcular aynı zamanda daha kişisel değere sahip bir şey taşıyorlardı: Fotoğraflar. 2014'te yapılan keşif esnasında geminin enkazından kurtarılanlar, fotoğrafçılığın ilk başarılı ticari biçimi olan dagerreyotipler (metal bir plaka üzerinde tutulan tek seferlik bir resim) ve bir tür cam plaka fotoğrafçılığı olan ambrotiplerdi. Fotoğraflar ilk kez şimdi yayınlandı. Diğer taraftan SS Central America'nın batığı ilk kez 1988 yılında bulundu. Ardından enkazdaki değerli maden ve eşyaları kurtarmak için çalışmalar başlatıldı. SS Central America Projesi'nin eski baş bilimcisi ve tarihçisi Bob Evans, fotoğrafların on yıldan uzun bir süre önce kurtarıldığını, ancak okyanus tabanında gemiyle birlikte bulunan altın üzerinde "çetin bir yasal savaş" olduğunu söyledi. Bu durum ise bir asırdan fazla bir süre deniz yatağında yattıktan sonra bile hala bozulmamış olan fotoğrafların yayınlanmasının gecikmesine neden oldu. Evans, 1983'ten beri SS Central Amerika'yı araştırıyor ve onu "Kaybedilmiş Amerika tarihinin ilginç bir parçası" olarak nitelendiriyor. Evans, "Yolcular için önemli olan şeylerin paraları ve fotoğrafları olduğunu görmek inanılmaz bir andı. Son nefeslerini verirken bunlara tutunmuşlardı" diye konuştu. Öte yandan, 1850'lerde fotoğrafçılık ABD'de son derece popüler hale geldi ve California'ya altın aramaya giden insanlar evlerindeki sevdiklerine fotoğraf gönderirdi. Evans, "Belki de bazı yönlerden yepyeni bir modaydı. İnsanlar, bir yağlı boya ressamı tutmak yerine, bir veya iki dolar vererek fotoğraf çektiriyordu. Ekonomik statülerini ve iyi giyimlerini böylece sergileme imkanı buluyorlardı. O zamanlar San Francisco'da onlarca fotoğraf stüdyosu vardı" dedi. Diğer taraftan Evans, fotoğrafların bu kadar iyi korunmasının bir nedeninin o zamanki fotoğrafçılık yöntemleri nedeniyle, bir kasada sulu ortamdan kapatılmış olmaları olduğunu söyledi. Bunlar, deri kaplı ahşap da dahil olmak üzere çeşitli kaliteli malzemelerden üretilmişti. Okyanusun dibindeki sert tuzlu ve yüksek basınçlı bir ortam olsa da, fotoğrafları koruyan bir diğer faktör de Atlantik sularının serinliğiydi. Öte yandan, talihsiz gemiyi 2. kategori bir kasırganın batırdığına inanılıyor. Yaklaşık 150 kişi kurtarıldı, ancak kaptan da dahil olmak üzere 425 kişi gemiyle birlikte battı.
  18. Nvidia 1.999 dolara GeForce RTX 3090 Ti'yi piyasaya sürdü. Ocak ayında yapılan duyurunun ardından ve gizemli bir gecikmenin ardından, “gezegendeki en hızlı GPU” Asus, Colorful, EVGA, Gainward, Galax, Gigabyte, INNO3D, MSI, Palit, PNY ve Zotac mağazalarında satışa sunuldu. Nvidia ayrıca Best Buy online'dan temin edilebilecek sınırlı sayıda Founders Edition versiyonu da çıkardı. RTX 3090 Ti, RTX 3090'da gördüğümüz tanıdık görünümlü üç yuvalı tasarımdır ve her iki kart da ilk bakışta aynı görünür. Nvidia, mevcut 8nm GA102 yongasının RTX 3090 Ti'nin içinde neler yapabileceğini gerçekten en üst düzeye çıkarıyor ve onu 21 GB/sn'de çalışan 24 GB GDDR6X ile birleştiriyor. Bu, RTX 3090 ile aynı miktarda VRAM'dir, ancak yaklaşık yüzde 7,7 daha hızlı bellek saati ile toplam 1008 GB/sn bellek bant genişliği sağlar. Nvidia, RTX 3090 Ti'nin ayrıca 1560 MHz temel saat hızı ve 1860 MHz artırma saati ile 40 teraflop GPU performansı içereceğini söylüyor. Bu, RTX 3090'daki 36 teraflop, temel 1395MHz saat hızı ve 1695MHz artırma saat hızlarının üzerinde bir artış. RTX 3090 TI ayrıca 10,752 CUDA çekirdeği, 78 RT-TFLOP ve 320 Tensor-TFLOP içerir.
  19. Fenerbahçe'de Mesut Özil'in kadro dışı kalmasının yankıları sürüyor. Dünyaca ünlü futbolcunun ani bir kararla takımdan koparılmasının ardından çok sinirlenen sarı-lacivertlilerin eski başkanı Aziz Yıldırım'ın, olaya el attığı iddia edildi. Ali Yıldırım vasıtasıyla Mesut Özil'e haber gönderen Aziz Yıldırım'ın, "Ayrılma kararı verme. Seni kovanlar senden önce gidecekler. Sana söz veriyorum" dediği öne sürüldü. Mesut Özil ve Ozan Tufan'ın Fenerbahçe'de kadro dışı kalması gündemdeki yerini korurken, sarı-lacivertlilerin efsane başkanı Aziz Yıldırım'ın da olaylara dahil olduğu iddia edildi. "SANA SÖZ VERİYORUM" Fotospor'un haberine göre, kardeşi Ali Yıldırım vasıtasıyla Mesut Özil'e haber yollayan Aziz Yıldırım'ın, "Sakın çabuk ve yanlış bir karar alma. Ayrılma kararı verme. Seni kovanlar senden önce gidecekler. Sana söz veriyorum" dediği belirtildi. "FENERBAHÇE'NİN FORMASINI GİYMEYE DEVAM EDECEKSİN" İddiaya göre üzgün olmaktan ziyade şaşkın olan Mesut Özil'in Ali Yıldırım'a cevabı, "Nasıl olacak" oldu. Yıldırım, "Sen orasını düşünme. Çocukluk aşkın Fenerbahçe'nin formasını giymeye devam edeceksin" dedi. Daha önce Mesut Özil'in kendisi ve menajeri defalarca Fenerbahçe'den ayrılma gibi bir niyetleri olmadığını açıkladı. Buna rağmen Başkan Ali Koç'un onayıyla kadro dışı kalan Mesut Özil'in nasıl bir tavır takınacağı ilerleyen günler netleşecek
  20. Intel, CES 2022'de maksimum 5.5GHz frekansında çalışabilen 12. nesil Core i9-12900KS işlemcisini duyurdu. Çip, ilk kez iki çekirdeğe kadar hıza ulaşarak, hardcore oyunculara en yüksek performansı veriyor. Bu özel sürüm işlemci (dolayısıyla adın sonundaki S) nihayet 5 Nisan'dan itibaren 739 dolardan satışa sunulacak. Ayrıca OEM ortaklarının sistemlerine entegre olarak satılacaktır. Bu modeli öne çıkaran fark, işlemcinin 5,5 GHz hızında çalışmasına izin veren 150W'lık artırılmış temel güçtür. Buna karşılık, normal 12. nesil Core i9, 125W güç çekişi ile 5.2GHz'e ulaşıyor. 16 çekirdek, sekizi performans ve diğer sekizi verimlilik için olmak üzere iki kümeye ayrılmıştır. Yonga seti Z690 anakartlarla uyumludur ve Intel, "en iyi oyun deneyimi" için en yeni BIOS'u öneriyor.
  21. ABD'nin "S400'leri Ukrayna'ya verin" teklifiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "S400 konusunda nasıl en başta bizim için bu iş kapanmıştır dediysek, bugün de biz aynı noktadayız. Bu konu bizim için kapanmıştır. Bunlar savunma noktasında bizim kendi malımızdır, bu bitmiştir." dedi. ABD, Rusya ile Ukrayna savaşı devam ederken Türkiye'ye "Rusya'dan satın aldığınız S-400'leri Ukrayna'ya verin" şeklinde sürpriz bir teklifte bulunmuştu. Teklif dünya gündemine bomba gibi düşmüş ve uluslararası basında manşetlerde yerini almıştı. Bu konu NATO Zirvesi dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan'a soruldu. Yurda dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, "Biden ile ayaküstü sohbetiniz oldu, bunu merak ediyoruz. Amerika'nın S400'lerin Ukrayna'ya verilmesini istediği iddiası Amerikan basınında yer aldı. Türkiye, bu ciddiye alınacak bir iddia diyerek aynı yerden cevap verdi. Hatta Fahrettin Bey 'Batı dünyası bu tür asılsız iddialar yerine önce koşulsuz F-35 programına Türkiye'yi katsın.' dedi. Siz keza pek çok defa 'Bu konu kapandı' dediniz. ABD inatla, ısrarla neden bu konuyu tekrar gündeme getiriyor? Bir de Amerikan şirketlerinin Rusya'dan çıkacak olması nedeniyle biraz böyle sıkıntılar yaşanırken yine de bu şirketlerin Türkiye'ye gelişi konusunda beklentiniz nedir?" diye soruldu. S400'ler konusunda Türkiye'nin tavrının aynı olduğunu belirten Erdoğan, "Her şeyden önce S400 konusunda nasıl en başta bizim için bu iş kapanmıştır dediysek, bugün de biz aynı noktadayız. Bu konu bizim için kapanmıştır. Bunlar savunma noktasında bizim kendi malımızdır, bu bitmiştir. Bir diğer konu Wall Street Journal'ın yazdığına karşı İletişim Başkanımız gerekli cevabı bütün hassasiyetiyle zaten vermiştir. O cevap onlara yeter de artar bile. Daha fazlasına da bu konuda gerek yok. Çünkü bunların bütün işi ortalığı karıştırmak. Buradan acaba Türkiye'ye nasıl bir darbe vururuz da onu sıkıntıya sokarız böyle bir gayretin içindeler. Anında müdahale ederiz, sonuç alamazlar." dedi. Rusya'dan ayrılan firmalara kapılarımızın açık olduğunu söyleyen Erdoğan, "Diğer boyutta, sadece Amerikan şirketleri değil, dünyanın birçok markası, grubu Rusya'dan ayrılıyor, çıkıyor. Bunlardan ülkemize gelenlere tabii ki kapımız açıktır, buyursunlar gelsinler deriz. Bunun dışında yine belli sermaye gruplarından ülkemize gelip bizde imkanlarını park etmek isteyenler olursa onlar için de tabii ki kapımızı kapalı tutmayız. Buna da kapımız açıktır." ifadelerini kullandı.
  22. Tıp dünyasının en büyük bilim insanlarından biri sayılan İbn-i Sinai doğal reçeteleri ile bilinen ve günümüzde hala etkililiği tespit edilen doğal tarifler ile hala yaşamımızı kolaylaştırıyor. Bunlardan biri olan kuyruk yağı ise eşsiz faydaları ile hiç beklemediğiniz şekilde bedeninizi etkiliyor. Kuyruk yağı, hayvanların kuyruk ve et aralarında bulunan, insan vücudu için yararlı olan enzimleri barındıran bir yağ türü. Yapılan birçok araştırma, hayvansal yağlar arasında en sağlıklılarından biri olduğu belirlenen bu besin, yağ asitleri, potasyum, kalsiyum ve demiri yoğun şekilde içerir. Bu yağı farklı şekillerde kullanmak ise birçok ağrıya çare olabilir. Fakat kuyruk yağını tüketmeden veya farklı tariflerle uygulamadan önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışmanız önerilir. KUYRUK YAĞINI DİZE SARMAK NE İŞE YARAR? İbn-i Sina'nın sıklıkla uyguladığı bir yöntem olarak bilinen bu işlem, oldukça etkili olarak tanımlanıyor. Kuyruk yağı, ağrıyan dize sürüldükten sonra bandaj ile sarılıp bir süre bekletilmesi öneriliyor. Bu sayede kas ağrılarını ve spazmların hafifletebileceği belirtiliyor. Kuyruk yağının tüketimi ise kas ve kemik gelişimine katkı sağlayan önemli desteklerden biri. Yiyecek olarak tüketmenin yanı sıra, kuyruk yağının dıştan kullanılması, çok fazla spor yapıldığında ya da dizlere uzun süre baskı uygulandığında ortaya çıkan diz ağrılarının hafifletilmesinde önemli bir etki sunuyor. KUYRUK YAĞI HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR? İçeriğindeki Omega yağ asitleri, vücut sağlığını destekler. Doğru düzeyde tüketimi kemik ve kas sağlığını olumlu yönde etkiler. Özellikle çocukların gelişiminde oldukça faydalıdır. Sinir hücrelerini güçlendirerek felç, titreme, siyatik ve romatizma gibi hastalıkları engeller. Serbest radikal oranı yüksek hücrelerin sayısını azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu sayede hastalıklara karşı daha dirençli hale gelir. İçeriğinde bulunan sağlıklı yağ asitleri, cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlayarak uzun yıllarda daha canlı ve parlak bir cilt görünümüne zemin hazırlar. KUYRUK YAĞININ OLASI ZARARLARI NELERDİR? Tüm besinler gibi kuyruk yağı da fazla tüketimde vücutta istenmeyen etkiler oluşturabilir. Özellikle hayvansal bir yağ olması nedeniyle kolesterol yükselmesine neden olarak kalp ve damar hastalıkları riskini artırabilir. İlerleyen yaşlarda sindirmesi daha zor olduğu için sindirim problemlerine yol açabilir. Özellikle 40 yaş üzeri kişilerdeki yavaşlayan metabolizma sebebiyle tüketiminin daha az olması gerektiği konusunda uzmanlar uyarıda bulunuyor
  23. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası ilk üst düzey görüşmede, iki ülkenin dışişleri bakanları Türkiye'de bir araya geldi. Antalya'daki zirveye Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba'nın yanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldı. Üçlü zirvenin ardından bir açıklama yapan Kuleba, ateşkes konusunda bir gelişme kaydedilemediğini söyledi. Toplantının ardından Lavrov ve Kuleba, ayrı odalarda basın toplantıları düzenledi. Kuleba, Ukrayna'daki en ciddi durumun Mariupol şehrinde olduğunu, ancak Putin'in burası için bir insani koridor teklifinin olmadığını belirtti. Kuleba'ya göre iki mevzu acil öncelik taşıyor: Mariupol'da bir insani koridorun kurulması ve 24 saatlik bir ateşkesin ilan edilmesi. Ukraynalı siyasetçi, Rusya'nın taleplerinin teslim olmalarına yönelik olduğunu vurgulayarak bunun kabul edilemeyeceğini belirtti. Kuleba, bu formattaki bir toplantıda Rusya ile tekrar bir araya gelebileceklerini ifade etti. Lavrov: "Nükleer savaş ihtimaline inanmıyorum" Lavrov ise düzenlediği basın toplantısında Ukrayna'nın doğu bölgesindeki Rusların çoğunlukta olduğu bölgeye bir saldırı planlamakta olduğunu da öne sürdü. Batı'nın Ukrayna'ya öldürücü silahlar sağladığını belirten Lavrov, ayrıca Batı'nın çok uzun zamandır bölge için bir tehlike yarattığını aktardı. Rus siyasetçi, Ukrayna'da hastanelerin ve doğumhanelerin hedef alındığı, çocukların hava saldırıları yüzünden hayatını kaybettiği haberlerine ilişkin olarak 'Ukrayna'nın insanları canlı kalkan olarak kullandığı' iddiasını dile getirdi. Lavrov, Ukrayna'da 'özel bir askeri operasyonun' yapıldığı söylemini vurgulayarak durumun planları doğrultusunda ilerlediğini iddia etti. Lavrov ayrıca Batı'nın uyguladığı yaptırımlara da değinerek ülkesinin Batı'dan ekonomik olarak bağımsızlığını sağlamak için gerekli önlemleri aldığını belirtti. Batı'nın doğalgaz, petrol ve enerjiyi bir 'silah' olarak kullandığını dile getiren Lavrov, Rusya'nın hiçbir zaman bu yola başvurmadığını açıkladı. ABD'nin Ukrayna topraklarını biyolojik silah geliştirmek için kullanabileceğini öne süren Lavrov, kimsenin Rusya'nın Ukrayna ile ilgili uzun zamandır dile getirdiği kaygılarını dinlemediğini vurguladı. Nükleer bir savaş ihtimalinin olup olmadığı sorusuna ise Lavrov, "Buna inanmıyorum" dedi. Ukrayna: "Topraklarımızı pazarlık unsuru yapamayız" Zirvede Rusya'nın, Kırım ve Donbas bölgesindeki ayrılıkçı bölgelerin statüsü ile Ukrayna'nın tarafsızlığı başlıklarını masaya getirmesi bekleniyordu. Ateşkes, tahliye koridorları ve insani yardımlar konusu ele alınacak başlıklar arasındaydı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, zirvenin "barış ve istikrar getirmesini" umduğunu söyledi. Ancak Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba Antalya'ya hareketi öncesi, beklentilerinin "sınırlı ve düşük" olduğunu ifade etti. Kiev hükümeti, toprakları ile ilgili pazarlık yapmayacağını söylemişti. KAYNAK,GETTY IMAGES Türkiye'deki zirve öncesi BBC'ye konuşan Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Veresçuk, Rusya'nın öne sürdüğü ultimatomların kabul edilemeyeceğini söyledi. Veresçuk, Kırım'ın Rusya toprağı ve Donetsk ilr Luhansk'ın bağımsız devletler olarak tanınmasının "kesinlikle imkansız" olduğunu savundu ve "topraklarımızı pazarlık unsuru yapamayız" dedi. Newsnight programında soruları yanıtlayan İrina Veresçuk, "Ukrayna halkının suratına bakarak, nasıl sakin bir şekilde topraklarımızı veririz" ifadesini kullandı. Moskova ise Ukrayna'nın AB ve NATO'ya katılmayacağına dair resmi güvence vermesini ve Kırım ile Donbas'taki yeni durumu kabul etmesini talep ediyor. Antalya'da zirveyi takip eden BBC diplomasi muhabiri James Landale, bugünkü konuşmalar sonucu, anlaşmazlıklar arasında köprü kurulmasının beklenmediğini değerlendirdi. KAYNAK,GETTY IMAGES Ancak Landale, bu zirvenin, tarafların müzakereler yoluyla bir anlaşmaya varmaya hazır olup olmadığını gösterebileceğini söyledi. BBC'ye konuşan Rusya hükümetinin eski danışmanlarından Nikolai Petrov da iki tarafın da daha fazla kan dökülmesini engellemek için tavizler vermek zorunda olduğunu değerlendirdi. Türk hükümeti zirveyi nasıl değerlendirdi? Antalya'daki zirve öncesi konuşan AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, beklentilerini "herkesin kabul edebileceği bir barış" olarak özetledi. Anadolu Ajansı'na konuşan Kurtulmuş, "Tarafların üçlü bir toplantıda bir barış perspektifini konuşuyor olması bile tek başına değerlidir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da parti yönetimine zirve ile ilgili bilgi verirken, "Bu görüşme, krizin aşılması yolunda çok önemli bir adım olabilir" değerlendirmesini yaptı. Erdoğan, hızlanan diplomasi çerçevesinde ABD Başkanı Joe Biden ile bugün 18.30'da bir telefon görüşmesi gerçekleştirecek.
  24. Gazeteci ve tarih araştırmacısı Murat Bardakçı, Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu hazırlayan Jöntürk hareketiyle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunurken 6 siyasi parti liderinin yaptığı toplantı için "Üçüncü Jöntürk Kongresi" dedi. Murat Bardakçı, Habertürk'te yer alan ve "Üçüncü Jöntürk Kongresi" adını taşıyan köşe yazısında "İlki 1902’de Paris’te, ikincisi de 1907’de ve yine aynı yerde toplanan Jöntürk Kongreleri’nin" üçüncüsü için de 12 Şubat'ta Ankara Ahlatlıbel'deki 6 muhalefet partisi liderinin katıldığı zirveyi gösterdi. Bardakçı yazısında Avrupa’da faaliyet gösteren ve Türkiye’ye yeni ve özgürlükçü bir rejim getirecekleri iddiasında bulunan Jöntürk Kongrelerinin maksadının Abdülhamid’i devirebilmek için güçlerini birleştirmek olduğunu, ama bir türlü anlaşamadıklarını dile getirirken yazısında ilginç bir tespite yer vererek "Muhalefetimiz 2022’de yüz yirmi küsur sene öncesini, yani 1900’leri yaşıyor! Geçmişin tek sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor ama gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek" sorusuna değinirken "Malasef haklı çıktım" dedi ve çarpıcı tespitlerde bulundu. İşte Bardakçı'nın o yazısı ÜÇÜNCÜ JÖNTÜRK KONGRESİ İlki 1902’de Paris’te, ikincisi de 1907’de ve yine aynı yerde toplanan Jöntürk Kongreleri’nin üçüncüsü, aradan bir asırdan fazla bir zaman geçtikten sonra geçen 12 Şubat’ta Ankara’da, Çankaya Belediyesi’ni Ahlatlıbel’deki tesislerinde yapıldı! Önce, Jöntürkler’in kim olduklarını ve ilk iki kongreyi kısaca hatırlatayım: 19. yüzyılın ortalarında, Sultan Abdülâziz’in iktidar senelerinde ortaya çıkıp Türkiye’nin mutlakiyet yerine Meşrutiyet ile idare edilmesini isteyen, mensuplarının adedi Sultan Abdülhamid devrinde daha da artan, İstanbul’dan gizlice Mısır’a ve Avrupa’ya gidip Abdülhamid’i devirebilme yollarını arayan rejim muhaliflerine Fransızca’da “Genç Türkler” mânâsına gelen “Jöntürkler” denir... Aralarında imparatorluğun her milletinden olan muhalif gruplar, hattâ imparatorluktan ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak isteyen Ermeni örgütleri de vardı. Bazıları muhalifler zamanla siyasî parti hâline gelmiş; meselâ Avrupa’da faaliyet gösteren bir Jöntürk grubu sonradan İttihad ve Terakki’ye dönüşmüş ve Türkiye’nin kaderinde senelerce önemli rol oynamıştı... Jöntürk hareketinin çok uzun ve karmakarışık bir geçmişi vardır ama bu muhalif grupların ortak özelliklerini tek bir cümle ile ifade edebilmek mümkündür: Abdülhamid’i devirmek, neye mâlolursa olsun devirmek, hattâ bunu yapabilmek için yabancı memleketlerden de yardım almak fakat Abdülhamid sonrasında ne yapılıp edileceğini, memleketin nasıl idare edileceğini hiçbir şekilde düşünmemek! Kendisi de bir Jöntürk olan ve bu konuda kaynak eserler kaleme alan Ahmet Bedevî Kuran, kitaplarından birinde bu noksana temas eder ve “Avrupa’nın muhtelif memleketlerindeki bütün Jöntürk neşriyatı Sultan Abdülhamid idaresini zemmetmiş (kötülemiş) durmuş fakat o kötü idarenin yıkılışdan sonra tutulacak yolu göstermeye kimse yanaşmamıştır” diye yazar... Avrupa’da faaliyet gösteren ve Türkiye’ye yeni ve özgürlükçü bir rejim getirecekleri iddiasında bulunan Jöntürk grupları, 20. asrın ilk senelerinde Paris’te iki kongre yaptılar. Kongrelerin maksadı Abdülhamid’i devirebilmek için güçlerini birleştirmek idi, önce ama bir türlü tam olarak anlaşamadılar; hükümdarın 1908’de tahtından indirilmesinin ardından da bütün ittifak hayalleri unutuldu ve hepsi birbirinin gözünü oymaya başladı! Jöntürk kongrelerinin hazırlık çalışmalarını Abdülhamid’in kızkardeşi Seniha Sultan’ın oğlu olan, yani öz dayısına karşı Avrupa’da muhalefet bayrağı açan Sabahattin Bey yaptı. İlk kongre Paris’te 4 Şubat 1902’de toplandı ve Jöntürkler bu iş için bir salon kiralamak yerine bir Fransız entellektüelin evinde biraraya geldiler. Kongre beş gün devam etti, Abdülhamid’i gerekirse silâhlı güç kullanarak devirme konusunda görüş birliğine varıldı ama bazı delegeler işi azıtıp yapılacak ihtilâle Avrupa ülkelerinin de aktif şekilde, üstelik silâhlı olarak katılmalarını, yani Türkiye’ye yabancıların askerî müdahalesini istediler. Bu teklife birçok delege karşı çıkınca tam bir anlaşma sağlanamadı ve Kongre sade suya tirit bir bildirinin yayınlanması ile son buldu. İkinci Kongre yine Sabahaddin Bey’in girişimleri ile aynı şehirde, yani Paris’te 27 Aralık 1907’de toplandı, üç gün devam etti, Osmanlı vatandaşlarına Abdülhamid’e karşı silâhlı mukavemet çağrısı yapıldı ve ilkinde olduğu gibi lâf yığını bir başka bildirinin yayınlanması ile de son buldu... Bildiride, şimdilerde ana muhalefet liderinin “zamlar geri alınıncaya kadar elektrik faturalarını ödemeyeceği” yolundaki açıklamasını hatırlatan bazı maddeler vardı. Jöntürkler halkı vergi vermemeye ve sivil itaatsizliğe davet ediyorlardı ve bildiriyi Avrupa’daki Jöntürk grupları ile gazetelerinin yanısıra devlete isyan hâlinde bulunan bazı Ermeni örgütlerinin temsilcileri de imzalamışlardı! Abdülhamid’i devirme hevesi ile inadı muhalifleri devleti parçalamak için uğraşanlar ile aynı masaya oturtmuş, hattâ yabancıların askerî müdahalelerinden bile medet umar hâle getirmişti! KİŞİLER FARKLI, KARARLAR AYNI! Derken yüz küsur sene sonra geçen 12 Şubat’ta Ankara’da “Jöntürk Kongreleri’nin üçüncüsü” diyebileceğimiz bir toplantı yapıldı! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, o gün Çankaya Belediyesi’ni Ahlatlıbel’deki tesislerinde beş buçuk saat boyunca biraraya gelip iktidarı değiştirmenin yollarını aradılar... Toplantı sonrasında yapılan açıklamada “Liderlerin önemli bir adım attıkları” söyleniyor, “İşbirliğini geliştirerek sürdürecekleri” ifade ediliyor ve “Hep birlikte inşa edilecek güçlendirilmiş parlamenter sistemi milletimize ve gelecek nesillere adalet, barış, refah ve huzur getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ettikleri” söyleniyordu... Muhalefetin geçen yüzyılda Paris’te yaptığı kongrelerde “Abdülhamid gitsin de, gerisini sona düşünürüz” demesi gibi; Ankara’daki bu “Üçüncü Kongre”ye de aynı şekilde “Erdoğan hele bir gitsin, gerisi Allah kerim” zihniyeti hâkimdi ve çekildiği söylenen dertlere devâ nâmına hiçbirşey yoktu! Ama bir yerde haklarını teslim etmem lâzım: Bu son kongre “millî” idi, önceki kongrelerde olduğu gibi “Taşnak” ve “Duruşak” gibi bağımsızlık için çalışan örgütler ve gazeteler ile Haçadur Malumyan misâli ayrılıkçı liderler çağırılmamıştı! Üçüncü Jöntürk Kongresi’nin nihaî bildirisi şimdi gayet anlamlı bir günde, 28 Şubat’ta Bilkent Otel’de yapılacak bir törenle açıklanacak ve muhalefetin bir asır boyunca ne kadar yol aldığı da asıl o gün belli olacak... MAALESEF HAKLI ÇIKTIM! Açık söyleyeyim: şimdiye kadar hiçbir şekilde Abdülhamid hayranlığı yapmadım, yıkılış dönemi hükümdarı olan Sultan Abdülhamid’in devletin parçalanmasını önlemek için çaba gösterdiğini fakat bütün çabasına rağmen döneminde bir buçuk milyon kilometrekare toprak kaybettiğimizi ve o senelerde memlekette maalesef bir istibdadın hüküm sürdüğünü her zaman yazıp söyledim ama geçmişteki devlet başkanlarımızdan olan Abdülhamid’e hakaret edilmesine ve hakkında “kızıl sultan” gibisinden sıfatlar kullanılmasına da karşı çıktım... Birkaç hafta önce “Bugün Abdülhamid zamanındaki zayıf, çaresiz, güçsüz ve devamlı şekilde toprak kaybeden Türkiye değiliz; ortada güçlenen, kalkınan, kendi silâhını kendisi yapmaya başlamış ve etrafında olup bitenlere karşı kararlı güç hâline gelmiş yeni bir Türkiye var... Memleket şimdi böyle ama muhalefetin politikası 1900’lerin ilk senelerinde kalmış vaziyette! Tek bir hedefleri var, Tayyip Erdoğan’ın işbaşından gitmesi! O hele bir gitsin de ne olacağı Allah kerim; ama bir gitsin! ...Muhalefetimiz 2022’de yüz yirmi küsur sene öncesini, yani 1900’leri yaşıyor! Geçmişin tek sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor ama gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek, sıkıntılara karşı ne tedbirler alınacak, bunlar hakkında tek söz eden yok!” diye yazmıştım... Ankara’da 12 Şubat’ta yapılan Üçüncü Jöntürk Kongresi beni haklı çıkardı!
×
×
  • Create New...

Önemli bilgi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik poliçesini inceleyebilirsiniz.