Feneroin Konu tarihi: 7 Mayıs 2021 Paylaş Konu tarihi: 7 Mayıs 2021 Voltaire, tarihi; “cinayetlerin ve felâketlerin bir tutanağıdır” diye tanımlar. Ve bir tarlaya benzetip şu şekilde devam eder; Her toplum, geçmişte ne ekmişse, gelecekte onu biçer… Velhasıl görünen köy kılavuz istemez; bizim yıllarca atasözü diye kullandığımız “ne ekersen onu biçersin” sözü göründüğü üzere, Fransız yazar ve filozof Voltaire'e aittir… 1947 yılında şairlerin sultanı Necip Fazıl Kısakürek’in “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!” sözüyle ne anlatmak istediği de yeni yeni anlaşılmaktadır. Mesela; Genellikle, mahkemelerde hâkimlerin oturduğu yerin arkasında yazılı olan “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” sözü ATATÜRK’e ait değildir… Aynı, “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” sözünün ATA’ya ait olmadığı gibi… Ve diğerleri; “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” —0— “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR”dir sözünü Hz. Ömer söylemiş hatta Arapça’dan çevirisinin de yanlış olduğunu bizlere tarihçe Mustafa Armağan kitabında açıklamıştır. Şöyle ki; “Arapçada mülk; devlet, düzen, sistem vs. anlamına da gelir. Burada kastedilen, devletin veya düzenin esası adalettir fikridir. Temel de yanlış çeviri… Adalet sadece devlet binasının temel kısmında bulunmaz, esasta, yani bir sistemin her alanında bulunmalıdır. Arapça aslı sanıyorum “el-adl esasu’l-mülk” olmalıdır.” —0— Üniversiteler başta olmak üzere birçok eğitim kurumlarında, meydanlarda, anıtlarda Mustafa Kemal Atatürk imzasıyla yazılan “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” sözü ise, Hz. Ali’ye aittir. Sözün aslı, İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”olup, Tevfik Fikret,bu sözün Hz Ali’ye ait olduğunu söyleyerek, “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” şeklinde, ilk defa,Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi girişine astırır. —0— Atatürk’e ait olduğu zannedilen diğer başka bir söz de; “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” vecizesidir. “Sultan bir gün mahremleriyle görüşürken onlara “Velinimet-i âlem [dünyanın efendisi] kimdir?” diye sormuş. Onlar “Padişah efendimizdir” diye cevap verince Kanuni, “Hayır, dünyanın efendisi reâyadır ki, ziraat ve harâset [çiftçilik] emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisab ettikleri nimetle bizleri it’âm ederler” demiştir. Yani tarım ve çiftçilik işlerinde huzur ve rahatlarını bırakıp elde ettikleri ürünlerle bizi doyururlar. Gördüğünüz gibi tek fark, Kanuni’nin daha evrensel bir tanımlama yapmasındadır.” (“Osmanlının Mahrem Tarihi”-M.A.) “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” Sözüyse Şeyh Şamil’e ait olup, Kazım Karabekir Paşa bu sözün kendisine ait olduğunu söylemektedir (Kazım Karabekir’in Gözüyle Yakın Tarihimiz) —0— Burada belirtmek istediğim, “ATATÜRK bu sözleri söylemedi” demek değil, sadece tarihsel yanılgıların, ve tarihi gerçeklerin nasıl çarptırıldığı yada bize nasıl “kakalandığı”dır. Aynı “DERSİM” gibi… —0— Bakınız tarihi bir yanılgı daha… Suudilerin Peygamberimizin mezarını yıkacak olması hikâyesi; “Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp yerini değiştirmek isteyen zamanın Suudi kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektiği telgraf. Dikkatli okuyun yazıya başlarken krala sayın kelimesini kullanmıyor… ” Suudi kralı dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allahın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin. O Mezarın tek taşına dokunursan kurtuluş savaşını bırakır ordularımla aşağı inerim.. 26 Haziran 1919 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” ( Telgraf, 1919’da değil, 1926’da yazılmıştır diyenler de var…) 1919’da olsa, 1926’da olsa; o yıllar ne Suudi Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. İngilizlerin işgali sürmekteydi ayrıca Suudi Arabistan 1932′de kuruldu. 1919 yılında Mustafa Kemal “Atatürk” ismini almamıştı çünkü soyadı kanunu çıkmamıştı. El yazısı ile telgrafın çekilemeyeceği, mors alfabesi ile gönderilebileceği gerçeği de malumunuz… En önemlisi diplomasi diliyle “ordularımla aşağı inerim” türü yazışmalar asla kullanılmaz… Diyelim ki; Kral var, böyle bir telgraf da var… Konuyu dinen incelediğimizde; Suudi kralı doğruyu yapmak istemiştir. Hz. Âîşe (r.a), Resulullah (s.a.s)’ın son hastalığında şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Allah, Yahudi ve Hristiyanlara lânet etsin, Onlar, peygamberlerinin kabrini mabed haline getirdiler.” Hz. Âîşe diyor ki: “Eğer bundan korkulmasaydı, Hz. Peygamberin kabri dışarıdan belli olacak şekilde yapılacaktı” (Buhâri, Cenâiz, 916). İNGİLTERE KRALININ ATATÜRK’ÜN ELİNİ ÖPMESİ Fotoğrafta İngiliz Kralı’nın, Atatürk’ün elini öpmek istediği ancak ATA’nın buna müsaade etmediği iddia edilmektedir; Öncelikle bu fotoğraf 24 Temmuz 1927 tarihinde çekilmiştir. Bırakın İngiliz Kralını; 1923 yılında bağımsızlığını ilan eden Türkiye Cumhuriyeti’ne 1928 yılına kadar hiçbir resmi ziyaret yapılmamıştır. İlk ziyareti, 1928 yılı Mayıs ayında Afganistan Kralı Amanullah Han ve eşi Kraliçe Süreyya yapmış, İngiltere Kralı VII. Edward 1936 yılı Eylül ayında Türkiye’ye gelmiştir. Kaldı ki; İngilizlerde saygıdan ötürü “el öpme” âdeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür. Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada şunları kaydediyorlar; “Tarih 24 Temmuz 1927. Yer, Dolmabahçe Sarayı… Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla İstanbul’a ilk gelişinden 23 gün sonra. Sarayın merdivenlerinden inerken Birisi elini öpmeye çalışıyor. O ise elini öptürmemek için direniyor. Ulusu daima üstte tutmanın erdemini hatırlatıyor. Ayrıca ‘o’ anda kendisinden yıllar sonra elini öptürmek için uzatan politikacılarımıza ders vermeye devam ediyor.” —0— Bunlar, sadece küçük ayrıntılar. “DERSİM” gibi bir katliam araştırmadan sadece “var olan bir isyan” bastırıldı demek ne kadar doğru olur? Biz toplum olarak hiç hata yapamaz mıyız? Osmanlı yapmamış mıdır? Günümüz siyasileri yapmamakta mıdır? Tarihimizi iyi bildiğimiz sürece geleceğimizi sağlam zeminin üzerine inşa edebiliriz. Bu yüzden araştıralım, gerekirse yüzleşelim Alıntı Link to comment Share on other sites More sharing options...
Recommended Posts
Sohbete katıl
Şimdi mesajını gönderebilir ve daha sonra kayıt olabilirsin. Bir hesabın varsa, hesabınla göndermek için şimdi oturum aç.