Kanı ve vücudu temizleyen, böbrekleri diyalizden kurtaran meyve...

[Feneroin]

Güney Asya ve Güney Amerika'da yetişen tropikal bir meyve olan liçi, son yıllarda ülkemizde Mersin'de de yetişiyor. Liçi, ağlık ve güzellik dünyasında sıkça konuşulan doğal besinler arasında yer alıyor. "Kral meyvesi" olarak anılan liçinin, içerdiği vitamin ve mineraller sayesinde cilt sağlığını desteklediği ve vücut sistemlerine olumlu etkiler sunduğu öne sürülüyor.

Liçi meyvesi, yüksek besin değeriyle dikkat çekerken özellikle C vitamini açısından zengin içeriğiyle öne çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı’nın (USDA) FoodData Central verilerine göre, 100 gram taze liçi meyvesi yaklaşık 71.5 miligram C vitamini barındırıyor. Aynı miktardaki portakalda ise bu değer ortalama 53.2 miligram olarak ölçülüyor.

Uzmanlar, liçinin bu özelliği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirmeye katkı sağladığını ve hastalıklara karşı direncin artmasına yardımcı olabileceğini belirtiyor. Yüksek C vitamini içeriği, özellikle soğuk algınlığı gibi mevsimsel hastalıkların önlenmesinde etkili rol oynayabiliyor.

CİLT GENÇLİĞİNİ DESTEKLEDİĞİ İDDİA EDİLİYOR 

Antioksidan bakımından da zengin olan liçi meyvesi, bazı kaynaklara göre ciltte yaşlanma belirtilerini geciktirici etkiler gösterebiliyor. İçeriğindeki doğal bileşenlerin, cilt lekelerinin görünümünü azaltmaya, nem dengesini korumaya ve cilde daha parlak bir görünüm kazandırmaya yardımcı olabileceği aktarılıyor.

SİNDİRİM SİSTEMİNE KATKI SAĞLAYABİLİR 

Liçi, aynı zamanda lif açısından da zengin bir meyve olarak tanımlanıyor. Bu yönüyle sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceği ve kabızlık gibi yaygın şikâyetlerin önlenmesine yardımcı olabileceği ifade ediliyor. Potasyum, demir, fosfor ve kalsiyum gibi mineraller açısından da zengin olması, liçiyi genel vücut sağlığı için destekleyici bir gıda haline getiriyor.

ORGANLARI KORUYABİLİR Mİ? 

Bazı iddialara göre, liçinin içerdiği antioksidanlar sayesinde vücutta biriken toksinleri temizlemeye yardımcı olabileceği ve bu sayede iç organların korunmasına katkı sağlayabileceği öne sürülüyor.

Ancak bu etkilerin bilimsel temellere dayanan geniş çaplı klinik araştırmalarla desteklenmesi gerektiği unutulmamalı.