Jump to content
NetObur

Search the Community

Showing results for tags 'nizamiye'.

  • Search By Tags

    Etiketleri virgülle ayırarak yazın.
  • Search By Author

Content Type


Forums

  • BiLGi / EĞiTiM
    • SAĞLIK
    • YARARLI ve PRATiK BiLGiLER
    • TARiH
    • BiYOGRAFi
    • ÜLKE KÜLTÜRLERi
    • EDEBiYAT / KÜLTÜR / SANAT
    • iLGiNÇ BiLGiLER
    • OKUL / ÜNiVERSiTE HABERLERi
    • ASTROLOJi / BURÇLAR
    • KiTAPLAR
  • EĞLENCE ve TEKNOLOJi
    • ViDEO OYUN
    • PROGRAMLAR / UYGULAMALAR / YAZILIMLAR
    • ANDROiD
    • iOS / iPHONE / iPAD / AppleWatch
    • OTOMOBiL DÜNYASI
    • AKILLI CiHAZLAR
  • GÜNDEM / HABER
    • DÜNYADAN HABERLER
    • TEKNOLOJiDE SON GELiŞMELER
    • TÜRKiYE'de GÜNDEM
    • MiLLi / YERLi ÜRETiM
    • SPOR / e-Spor
  • ORTAYA KARIŞIK
    • MUTFAK
    • FiLM / SiNEMA
    • GEZi / SEYAHAT
    • KOMEDi / KOMiK ŞEYLER
    • ViDEO iZLEME BÖLÜMÜ
    • KENDi iŞiNi KENDiN YAP
  • DiNiMiZ iSLAM
    • İSLAM
    • DiNi HABERLER

Sonuçları bul...

İçeren sonuçları bulun


Date Created

  • Start

    End


Last Updated

  • Start

    End


Filter by number of...

Kayıt tarihi

  • Start

    End


Group


About Me

2 sonuç bulundu

  1. Nizamiye Medreseleri, Büyük Selçuklular zamanında kurulan, vezir Nizamülmülk'ün adıyla anılan medreselerdir. Nizamiye Medreseleri, Büyük Selçuklular zamanında kurulan, vezir Nizâmülmülk‘ün adıyla anılan medreselerdir. Merkezi ve en büyüğü, Bağdat’taki Nizamiye Medresesi olup, İsfahan, Nişabur, Belh, Herat, Basra, Musul ve Amul’da benzerleri vardır. Nizâmülmülk, Şiî Fâtımîler’in Sünnî Abbâsîler’i ve Selçuklular’ı yıpratmak amacıyla siyasî ve askerî faaliyetlerin yanı sıra ilmî açıdan da yoğun bir propagandaya giriştikleri dönemde Ehl-i sünnet akîdesini güçlendirmek ve devletin ihtiyaç duyduğu görevlileri yetiştirmek için ülkenin her tarafında medreseler açmaya karar verdi. Bu konuda Sultan Alparslan’dan izin alan Nizâmülmülk onun devrinde ve daha sonra Sultan Melikşah zamanında Irâk-ı Arab, Irâk-ı Acem, Horasan, Mâverâünnehir, Suriye ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde medreseler kurdu. Bunların bir kısmı onun ölümünden sonra açılmakla birlikte Bağdat Nizâmiye Medresesi örnek alındığı için hepsi bu adla anılmıştır. Bazı tarihçiler (meselâ bk. İbn Hallikân, II, 129; Sübkî, V, 314; Süyûtî, II, 255-256), Nizâmiye medreselerinin İslâm tarihinde ilk medreseler olduğunu iddia ederlerse de bu doğru değildir. Nizamiye Medreseleri Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alp Arslan ve oğlu Melikşah‘ın 1063’ten 1092’ye kadar vezirliğinden yapan, büyük bir devlet adamıdır. Orta Çağ İslam dünyasının en önemli eğitim-öğretim kurumlarından olan Nizamiye Medreselerinin kurucusu olan Nizamülmülk, 1063’ten 1092’ye kadar Büyük Selçuklu Devleti’nin vezirliğini yaptı. Sultan Alpaslan’ın Malazgirt Savaşı hariç bütün seferlerine katıldı, savaşların kazanılmasında ve devlet yönetiminde önemli bir rol oynadı. Nizamülmülk‘ün adından dolayı Nizamiye adını alan bu medreseler, Sünnî İslam dünyası adına ciddi tehlike oluşturan Râfızî-Bâtınî düşünceyle siyasî ve askerî sahada olduğu gibi ilmî sahada da mücadele etmek ve devlet görevlileri yetiştirmek amacıyla kurulmuş müesseselerdi. Ayrıca okumaya imkânı olmayan fakir öğrencilerin de okumalarını sağlamak için kuruldu. Bazılarınca, Nizamiye Medreseleri’nin İslam tarihinde ilk medreseler olduğu iddia edilirse de bu doğru değildir. Zira Tuğrul Bey döneminde medreselerin varlığı bilinir. Bağdat Nizamiye Medresesi’nin dünyadaki yaygın şöhreti ve öncekilerden farklı olarak devlet himayesinde kurulması, bu fikrin ortaya çıkmasına sebep oldu Açılan İlk Medrese Nizâmülmülk, halkı Şiî-Bâtınî düşünceye karşı korumak ve Ehl-i Sünnet akîdesini güçlendirmek için ülkenin her tarafında medreseler açmaya karar verdi ve Sultan Alparslan’ı bu medreselerin açılması hususunda teşvik etti. Bu teşvikler neticesinde ülkenin pek çok yerinde açılan Nizamiye Medreseleri’nin en ünlüsü Bağdat Nizamiye Medresesi’dir. Burası, Nizâmülmülk tarafından yaptırılan medreselerin en meşhuru ve önemlisi olmasına rağmen en eskisi değildir. Bu medresenin plana uygun ve sağlam bir şekilde yapılması için Bağdat Amîdi Ebu Sa’d el-Kâşî görevlendirilir. Hocaların ve öğrencilerin ders okuma, yeme-içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde planlanan medrese için Dicle Nehri’nin doğu yakasında uygun bir arazi seçilir ve üzerindeki meskenler istimlâk edilir. Kasım 1065’te başlayan inşaat, 60 bin dinar sarfıyla iki yılda tamamlanır. Medresenin açılışı 22 Eylül 1067 tarihinde halifenin de katıldığı muhteşem bir merasimde oldu. Açılışa devlet erkânı, ulema ve her tabakadan halk katıldı. Ancak Nizâmülmülk‘ün, adına medreseyi inşa ettirdiği ve burada ders vermesi için daha önceden anlaştığı Ebû İshak eş-Şirâzî açılışa gelmediği gibi bütün aramalara rağmen bulunamadı da. Sonradan öğrenilir ki Şirazî, ‘bu medrese halktan gasp edilen araziler üzerinde kurulduğu’ söylentiler sebebiyle açılışa gelmemiştir. Şirâzî’nin ilk dersi vermeye gelmemesi üzerine Ebû Sa’d’ın teklifiyle açılış dersini vermek üzere İbnü’s-Sabbağ müderris tayin edildi. Bu vazifeyi kabulde önce tereddüt etse de sonra kabul eden İbnü’s Sabbağ’ın müderrisliği 20 gün sürdü. Zira Şirâzî, Nizâmülmülk ve halifenin ricası üzerine ders vermeyi kabul ettiğinden bir müddet sonra vazifesinin başına geçti. Nizâmülmülk, medresenin masrafları için zengin bir vakıf kurdu. Medresenin yakınında kurulan çarşıdan, arazi, hamam ve dükkânlardan elde edilen gelirler medreseye tahsis edildi. Bu vakfın gelirleri, hocaların, talebelerin ve diğer görevlilerin geçimlerine bolca yetiyordu. Nizâmülmülk tarafından hazırlanan vakfiyede Bağdat Nizamiye Medresesi’nin Şafiîler için inşa edildiği, medreseye vakfedilen arazi, çarşı ve dükkânlardan elde edilen gelirlerin de fıkıhta ve usûl-i fıkıhta Şafiî olanlara tahsis edildiği, medreseye fıkıh ve usûl-i fıkıhta Şaifî olan bir müderris, bir vaiz, bir hâzinü’l-kütüb, bir mukrî’ (Kur’ân-ı Kerîm hocası) ile Arap dili ve grameri öğretecek bir hoca tayin edileceği belirtiliyordu. Ayrıca ferrâş ve kapıcılar da Şafii olmalıydı. Medresede Verilen Dersler ve Eğitim-Öğretim Medresede genellikle dinî ilimler okutulmaktaydı. Okutulan başlıca dersler: Kur’ân-ı Kerîm ve ilimleri, Hadis, Şafii fıkhı ve usulü (İslam Hukuku Metodolojisi), Eş’arî kelamı, Arap dili ve edebiyatı, vaaz, matematik ve İslam miras hukuku. Hocalar, derslerini öğrencilerin bulunduğu yerden daha yüksek bir kürsüde verirlerdi. Ders saatleri mevsimlere, dersin niteliğine ve hocaların ilmî mertebesine göre değişirdi. Dersler hafta boyunca öğleden önce başlar öğle, ikindi ve yatsı namazlarından sonra da devam ederdi. Eğitim dili Arapçaydı. 20 yaşını doldurmuş öğrencilerin girebildiği medresede eğitim süresi 4 yıldı. Medresenin Gözden Düşmesi Medrese, Nizâmülmülk ve çocuklarının vefat etmesinden sonra hızla geriledi. Bu gerilemede çok farklı iki sebepten oluşmuştur. İlk neden, Halife Mustansır’ın Nizamiye kadar ünlü olması için kurduğu Mustansıriyye Medresesidir (21 Nisan 1234). Nizamiye öğrencileri halifenin himayesi altında olan bu medreseyi tercih etmesi, Nizamiye Medresesi’ni ikinci plana itti. İkinci neden de, sel ve yangınlardan dolayı medresenin tahrip görmesidir… 1110 yılında yangından dolayı tahrip olup yıkıldı ise de tekrar inşa edildi.Daha sonra Dicle Nehri’nin taşması yüzünden 3 kere (1243, 1249 ve 1254) yıkılan Nizamiye Medresesi tekrar yapıldı. 1272’de çıkan yangında hem medrese hem de çevresinde bulunan çarşılar tahrip oldu. Cüveynî vakıf gelirleri ile medreseyi tekrar inşa ettirdi. Nizamiye Medresesi muhtemelen XV. yüzyılın sonunda veya XVI. yüzyılın başında ortadan kaybolmuştur. Nizamiye Medreseleri’nin Tarihteki Önemi Nizamiye Medreseleri devrin siyasi, ilmi ve dini hayatı üzerinde çok büyük etki yarattı. Şöhreti bütün İslam dünyasına yayıldı ve bu sebeple alimlerin, fakihlerin ve vaizlerin kıblegahı oldu. Nizamiye Medresesi’nin kazandığı şöhretten sonra bir çok sultan, halife ve devlet adamı Nizâmülmülk’ün yolundan giderek kendi adlarına medreseler inşa ettirdiler. Nizamiye Medreseleri dini ilimler ve özellikle Şafiî fıkhının gelişmesine önderlik etti. Hilaf, usûl ve kelam ilimlerinde büyük gelişmeler sağlandı. Bu konularla ilgili çok sayıda kitap telif edildi. “Eh-i sünnet” itikadı yayılırken Şiî-İsmâîlî akidenin yayılmasına karşı set çekmiş oldu. Nizamiye Medreseleri, tarihte “eğitimde şans ve fırsat eşitliği” sağlaması bakımından önemli kurumlardır. O zamanlar yükseköğretim maddî problemi olmayan, kolayca kitap satın alabilen ve çeşitli yerlerde araştırma yapabilenlerin tarafından yapılırdı. Devlet, medreseleri “yatılı ve burslu” bir eğitim kuruluşu haline getirmekle öğretimde imkân ve fırsat eşitliğini sağlama çalışmalarına girişmiş oluyordu. Nizamiye Medreseleri planı teşkilat ve müfredatıyla medreseler tarihinde bir dönüm noktası teşkil etti. Nizamiye’den önce kurulmuş olan medreseler özel kuruluşlar olduğu halde Nizamiye Medreseleri devlet himayesindeki birer kamu müessesi olarak ortaya çıktı. Nizamiye’den önce kurulan medreselerin özel bir amacı yoktu. Fakat Nizamiye Medreseleri’nin dini ve siyasi bir hedefi vardı. Nizamiye’den sonra kurulan medreselerde aynı amaçlarla kurulmaya başlandı ve Irak’ta, İran’da, Suriye’de ve Mısır’da kurulan birçok medresenin, her birinin siyasi veya dini hedeflerine göre belirlenen bir çalışma programı oldu. Bu medreselerde yetişen öğrenciler Sünnî İslam dünyasını tehdid eden Şii-Bâtınî düşüncenin yerleşmesine engel oldular. Kuzey Afrika ve Endülüs’te akli ve dini her çeşit yeniliğe karşı çıkan eğitim kurumları da Nizamiye Medreseleri’nden etkilendi. Açılan Diğer Medreseler Nîşâbur Nizâmiye Medresesi İnşa tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır. İlk Nizâmiye medreselerinden biri olan bu medreseyi Nizâmülmülk’ün İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî adına yaptırdığı, Cüveynî’nin burada yirmi yıldan fazla ders verdiği rivayet edilir. Cüveynî’nin, Sultan Alparslan’ın saltanatının ilk yıllarında kurulduğu anlaşılan (İbn Hallikân, III, 167) Nîşâbur Medresesi’ndeki derslerine 300-400 öğrencinin devam ettiği kaydedilmektedir (İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam, IX, 249). Gazzâlî, Abdülkerîm el-Kuşeyrî’nin oğlu Ebû Nasr Abdürrahîm el-Kuşeyrî ve Muhammed b. Ahmed el-Mervezî, Cüveynî’den sonraki müderrisler arasında zikredilebilir. İsfahan Nizâmiye Medresesi Nizâmülmülk bu şehirde Mescid-i Cum‘a’nın yanında güzel bir medrese yaptırmış, masraflarını karşılamak üzere zengin vakıflar tahsis etmiş, müderrisliğine Merv’de vaazını dinleyip etkilendiği Ebû Bekir Sadreddin Muhammed b. Sâbit el-Hucendî’yi tayin etmiştir. Hucendî müderrisliğin yanı sıra vakfın mütevellisi olarak da görev yapıyordu. Hucendî ailesinin çoğu Sadreddin lakabıyla anıldığı için bu medrese Sadriyye ismiyle de tanınmıştır. Aynı aileden Fahreddin Ebü’l-Meâlî ile Ebû Saîd b. Ebû Bekir de burada müderris olarak görev yapmıştır. Muhtemelen Bağdat Nizâmiye Medresesi’yle aynı tarihlerde inşa edilen bu medresenin büyük bir kütüphanesi bulunduğu ve VIII. (XIV.) yüzyılda faal olduğu belirtilmektedir. Belh Nizâmiye Medresesi Yine Nizâmülmülk’ün yaptırıp Ebü’l-Kāsım Abdullah b. Tâhir’i müderris tayin ettiği bu medrese 548’de (1153) Oğuz istilâsı sırasında tahrip edilmiştir. Edip ve şair Reşîdüddin Vatvât bu medresede okumuştur. Musul Nizâmiye Medresesi Musul Nizâmiyye Medresesi ile Cezîre-i İbn Ömer Medresesi’nin aynı medrese olması muhtemeldir. Ebû Şâme, Cizre’deki (Cezîre-i İbn Ömer) medresenin güzel bir medrese olduğunu ve Nizâmülmülk’ün “Radıyyü emîri’l-mü’minîn” lakabından dolayı Radıyyüddin Medresesi adıyla anıldığını kaydeder (Kitâbü’r-Ravżateyn, I, 98). Kadı Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Mevsılî eş-Şehrezûrî 586’da (1190) vefatına kadar burada müderrislik yapmış, Kadı Ebû Bekir Muhammed b. Ali el-Hâlidî es-Sedîd ile Ebü’l-Abbas Ahmed b. Nasr el-Enbârî ed-Dünbelî de burada ders vermiştir (Nûrullah Kisâî, s. 245 vd.). Medresenin mermer mihrabı günümüze intikal etmiştir (Saîd ed-Dîvecî, s. 344).
  2. Sultan Alpaslan dönenimde başlayan vezirliği Sultan Melikşah dönemine kadar devam eden Nizâmülmülk Kimdir? Büyük Selçuklu Devleti’nin askeri teşkilatlanmasını ve siyasi istikrarını sağlayan Nizamülmülk, pek çok savaşın kazanılmasını ve pek çok isyanın bastırılmasını sağlamıştır. Orduyu Orta Çağ’ın en güçlü ordusu haline getiren Nizamülmülk, İslam dünyasının en başarılı devlet adamlarından biri sayılırdı. Hasan Sabbah ve fedaileriyle mücadele etmiş; kurucusu olduğu Nizamiye Medreseleri ile ilmin gelişmesini sağlamış ve kaleme aldığı Siyasetname ile gelecek nesillere büyük bir miras bırakmıştı. Peki, Nizamülmülk kimdir? Nizamülmülk nasıl vefat etmiştir? Büyük Selçuklu Devleti’nin Veziri: Nizâmülmülk Kimdir? Nizâmülmülk, 10 Nisan 1018’de (21 Zilkade 408’de) Horasan’ın Tûs şehrine bağlı Râdkân köyünde doğmuştur.Tam adı EbuAliel-Hasan et-Tusî Nizamülmülk olup, Doğu tarihlerinin üzerinde önemle durduğu en büyük devlet adamlarından birisidir. Nizamülmülk; devletin düzeni, düzenleyicisi anlamındadır. Zamanının ünlü hocalarından ders alarak yetişti. Sonraki yıllarda adil bir Vezir-i Âzam (Başbakan) olmakla kalmamış, üniversiteler kurarak bilimin ülkesinde yerleşip yayılması için de çalışmıştır. Büyük sanatkâr ve bilginleri korumuş, değerli eserler yazmış ve hükümdarlara en doğru yolu göstermiştir. Bütün bu özelliklerinden dolayı ona “Memleketin nizamlarının kurucusu” anlamına gelen Nizamülmülk adı verildi. Devlet hizmetindeki yaşamı, babası ile birlikte Gazne Devleti’nin Horasan Valisi Ebü’l-Fazıl Es-Suri’nin hizmetinde görev alarak başladı. Daha sonra yeni kurulmakta olan Selçuklu Devleti’nin hizmetine girerek Davut Bin Mikâil’in, Alpaslan’ın, Melikşah’ın baş vezirliğini ve danışmanlığını yaptı. Onun üstün yeteneklerinden dolayı her hükümdar kendisini daha sonraki hükümdara öneriyordu. Dandanakan Savaşı’ndan (1040) bir süre sonra Selçuklu Sultanı Alpaslan’ın Belh valisi olan Ali bin Şadan’ın maiyetine girerek, vilâyet işlerinin yürütmekle görevlendirildi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in ölümünden sonra Alpaslan ile kardeşi Süleyman Bey arasındaki taht mücadelesi sırasında yerinde görüş ve önlemleriyle dikkatleri çekti. 1063 yılında Alpaslan’ın yanında hizmete başladı. Alpaslan sultan olunca 1064 yılında Selçuklu Devleti’ne vezir (bakan) olarak atandı. Zamanın halifesi Kâim bin Emrillah tarafından Nizâmülmülk unvanı ile taltif edildikten sonra bu unvanıyla tanındı. Nizâmülmülk, vezir olduğu 1064’ten, şehit edildiği 1092 yılına kadar aralıksız yirmi dokuz yıl Büyük Selçuklu Devleti’ne, tam bir dirayet ve adaletle hizmet etti. Görevli olduğu için katılamadığı Malazgirt Meydan Savaşı dışındaki bütün Selçuklu fetihlerinde bulundu. Sultan Alpaslan’ın ölümünden sonra veliaht Melikşah’ın tahta geçmesini sağlayıp, düzen ve asayişin korunmasında başarılı oldu. Sultan Melikşah’a muhalefet eden ya da başkaldıran Selçuklu prenslerinin disiplin altına alınmasında büyük hizmetleri geçti. Sultan Melikşah, devletin yönetiminde ona çok büyük ve geniş yetkiler vermişti. Nizâmülmülk’ün akıllı, tedbirli ve adaletli yönetimi sayesinde de, Melikşâh’ın saltanatının, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devleti’nin de en parlak ve en şanlı dönemi olmuştur. Nizâmülmülk, âlim, edip ve kadirşinas bir kişi olduğu için onun meclisleri; bilim ve sanat adamlarının toplandığı bir yer durumuna gelirdi. Abbasi halifesi de kendisine saygı gösterir, meclisinde bulunurdu. Âlimlere, şairlere, sanatkarlara karşı çok ikramda, ihsanda bulunur ve iltifat ederdi. Kendisi de birçok cami, mescit, vakıf eserleri yaptırmıştır. Büyük Selçuklu Devleti’ne; idarî, adlî, askerî, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda çokça yenilik ve değişiklikler getirdi. Sarayı, merkezî hükümeti, İslâmî kurallara dayalı mahkemeleri, toprak sistemini sağlam kurallar üzerine oturtarak yeniden düzenledi. Gerçekleştirdiği yeni sistemler ve kimi değişiklikler, onun dönemi ile sonrasında bütün Türk-İslâm devletlerinde uygulanmaya devam etti. Onun zamanında yayılmaya ve kuvvetlenmeye çalışan muhalif gruplara karşı, Ehl-i sünnet (Hz. Peygamber’in uygulamalarına uygun hareket edenler) bilgilerinin kurallı bir biçimde öğretilmesi sağlandı. Bunun için Bağdat, Belh, Nişabur, Herat, İsfahan, Basra ve Musul gibi değişik yerlerde, kendi unvanı ile anılan Nizamiye Medreseleri’ni kurdurdu. Onuncu yüzyılda Ehl-i sünnete muhalif hareketlerin giderek yaygınlaşması nedeniyle İslâm dünyasında ortaya çıkan karışıklıkların giderilmesinde bu medreselerinin çok büyük yararı oldu. Nizâmülmülk’ün Selçuk Devleti’nin kuruluşunda ve gelişmesinde, sağlam bir devlet olarak düzenlenmesinde büyük rolü vardır. Bütün düzenleme ve değişiklikleri ciddi bir içimde inceleyen, devlet yönetiminde kendi görüşlerini, çalışmalarını ve bunların gerekçelerini gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla Farsça olarak yazdığı “Siyeru’l-mülk” (Siyasetname, 1087-92) adlı eseri, bugün bile siyaset bilimiyle uğraşanların el kitapları arasındadır. “Siyasetname”de Türk-İslâm devletlerinin yönetsel, malî, siyasî, askerî, toplumsal ve kültürel yönlerini incelemektedir. Memleketimizde de yayımlanan “Siyasetname” adlı bu değerli eserde, hükümdarlara ve devlet adamlarına birçok örnek vererek yol göstermekte, devlet yönetiminin çeşitli yönlerini incelemektedir. Ona göre; hiçbir hükümdar ya da ferman sahibi kimse bu eseri okumaktan kendisini uzak tutamaz. Bir hükümdarın halkına vereceği en büyük ihsan adalettir. Halk adaletle yönetimden memnun olursa, o memleket yaşar ve her gün kudret ve güç kazanır. Bir memleket zulüm ile yaşayamaz. Hükümdar, zulüm görmüş olanların şikayetlerini bizzat dinlemeli, zalimden hakkı alıp zulüm görene vermelidir. Eserin tam ve eksiz olan doğru metni, İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesi Molla Çelebi Bölümü’ndedir. Bu eser ayrıca birçok dille çevrilerek yayınlanmıştır. Nizamülmülk’e göre; din ve padişahlık kardeş gibidirler. Memlekette ne zaman bir karışıklık olsa, dinde de bozukluk olur; kötü din sahipleri baş gösterirler. Ne zaman ki din bozulur, memleket de karışır, fesatçılar kuvvetlenirler, padişahı güçsüz bırakırlar. Memlekette olup biteni bilmek padişahın görevidir. Yoksa gaflete ve zulme kalkışırlar. Eğer padişah bunu biliyor da çaresine bakmıyorsa, tıpkı onlar gibi zalimdir ve eğer bilmiyorsa gaflete düşmüştür; tembel ve cahildir. Bir hükümdarın halkına vereceği en büyük ihsan adalettir. Hiçbir memleket zulüm ile yaşayamaz. Nizamülmülk aynı zamanda şair olduğu gibi Ömer Hayyam gibi şair ve bilginleri korurdu. Nizamülmülk; “ikta” (devlete ait olan toprakların vergilerinin ya da gelirlerinin bir devlet görevlisine hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi) sisteminin kurucusudur. Öğrencilere sağlanan yurt ve burs hizmetlerini bulan kişidir. Türk devletlerinde ilk kez gelir-gider raporlarını hazırlatan yöneticidir. Dünyadaki ilk istihbarat teşkilatının kurucusudur. Türklerin devlet yapısına kattığı yeniliklerle, bir cihan imparatorluğu durumuna gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına da yol açanlardan biri olmuştur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından biri olarak kabul edilir. Wladimir Bartol’un “Fedailerin Kalesi Alamut” adlı romanına göre; dilekçe vermek bahanesiyle ve kendisini el-Gazali’nin öğrencisi olarak tanıtarak yanına çıkan, adı İbn-i Tahir olan Alamut fedaisi bir Haşhaşi tarafından ucunda zehir olan bir hançerle 1096 yılında hançerlenerek öldürüldü, İsfahan’daki türbesine gömüldü. Ölümünden sonrası için devlet yönetimi konusunda önerilerini içeren “Vasiyetnâme” adlı bir eser de ona mal edilir. Kaynakça: Osman Turan / Selçuk­lular Zamanında Türkiye (1971), Mehmet Altay Köymen / Nizâmül-Mülk-Siyasetnâme (haz., 1982), Ali Sevim / Biyografilerle Selçuklular Tarihi (1982), Büyük Larousse Ansiklopedisi (s. 8689, 1986), Erdoğan Merçil / Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset – Teşkilât ve Kültür (1995), Wladimir Bartol / Fedailerin Kalesi Alamut (1998), Fazlı Konuş / Selçuklular Bibliyografyası (2006), İhsan Işık / Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, c. 3, 2013) – Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2017).
×
×
  • Create New...

Önemli bilgi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik poliçesini inceleyebilirsiniz.